Çarşamba 23.09.2015 00:00
Son Güncelleme: Perşembe 24.09.2015 01:15

Davutoğlu'ndan YSK'nın yasağına tepki

AK Parti'de bayramlaşma programı kapsamında Başbakan Davutoğlu, Konya'da açıklamalarda bulundu

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Zor bir coğrafyadayız, mübarek bir coğrafya olmakla birlikte zor bir coğrafyadayız. Etrafımızda ateş çemberi var. Birliğimizi, beraberliğimizi temin, tesis etmek için her türlü yolu yöntemi deneyip, Türkiye'de 78 milyonu kardeş kılmak için gece gündüz çalışıyoruz" dedi.
Başbakan Davutoğlu, Dedeman Oteli'nde gerçekleştirilen AK Parti İl Teşkilatı'nın akşam yemeği ve bayramlaşma programına katıldı.
Davutoğlu, buradaki konuşmasına, "Hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum ve Haydi Bismillah" diyerek başladı.
Toplantının gerçekleşmesinde emeği geçenlere teşekkür eden Başbakan Davutoğlu, toplantıda 2001 yılından bu yana AK Parti davasına gönül verenlerin bulunduğunu belirtti.
Toplantının AK Parti ailesini ne kadar farklı bir aile olduğunu ortaya koyduğunu anlatan Davutoğlu, "Bu tablo Konyamız'ın ne kadar farklı olduğunu, Konya'da dava aşkının ne kadar farklı ve Konya'da böyle bir davayı omuzlama sorumluluğunun ne kadar yüce olduğunu bize gösteriyor" diye konuştu.
"AK Parti'de böyle ulvi bir yolculuğa çıkmak ne güzel" ifadesini kullanan Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Bu ulvi yolculuğu Anadolumuzun ilk başkenti Konya'da, Konyalı hemşehrilerimizle birlikte yürütmek ne güzel. Sizleri tekrar Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde temsil etmek onuruna sahip olmak benim için onurların en büyüğü. Konya'ya minnettarız, Konyalı hemşehrilerimin her birine gönülden duygularla bu minnet duygularımı ifade etmek istiyorum."
Bugün Taşkent'e ve Hadimi Hazretlerini ziyaret etmek için Hadim'e gittiğini belirten Davutoğlu, şehitliği de ziyaret ederek şehit aileleriyle bir araya geldiğini anlattı.
Ziyaretleri sırasında gördüğü muhabbetin kendisini derinden etkilediğini vurgulayan Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Onun için ne zaman yeni bir yolculuğa çıkmak icap etse hep Konya'ya bir kez uğramayı mutlaka bir gelenek haline getirdim. Yeni bir sefere çıkıyorsak, yeni bir menzile doğru hareket ediyorsak, gelip Hazreti Mevlana'dan, Hazreti Hadimi'den ve dahi diğer büyüklerden destur almak, Konya'yı da arkamızda, yanımızda hissetmek bize güç veriyor. Allah hepinizden razı olsun" dedi.
Teşriflerinden dolayı tüm katılımcılara teşekkürlerini ileten Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Bu mübarek arefe gününde bir Kurban Bayramı'nın hemen eşiğinde Arafat'tan ayrılmaya başlayan ve orada dualarıyla ülkemize, İslam dünyasına iyi bir gelecek için Rabbimize niyaz eden hacılarımızın haclarının kabulü duasıyla, niyazıyla bunları zikrederken bir kahraman hanımefendiden bahsetmek istiyorum, Sıdıka hanım, bugün burada aramızda. Dağlıca'da 6 Eylül'de haince gerçekleşen bir saldırıda oğlunu, yüreğini, ciğerini, bütün varlığını orada kaybetmiş olan Resul kardeşimizin mübarek annesi ve babası."
Program öncesi şehitliğe gittiğinde şehidin anne ve babasıyla karşılaştığını aktaran Başbakan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Kahraman şehidimizin, Resul'umuzun ki o bize aynı zamanda bir davanın elçisidir bu anlamda, mezarının başında Kur'an-ı Kerim tilaveti vardı, Sıdıka hanımla orada karşılaştık. Elini öptüğümde, bir şehit annesi olarak, hepimize ilham olacak ve de Türkiye'ye tuzak kurup, kardeşi kardeşe kırdırmak isteyenlere bir cevap mahiyetinde şu sözler onun dudaklarından, ağzından bizim kulaklarımıza ama daha önemlisi yüreklerimize işledi. Dedi ki, 'Sayın Başbakanımın yanında daha da güçlü duracağım. İki evladım daha var gerekirse onları da vatan için kurban etmeye hazırım'. Ve onu dinleyen iki evladı da oradaydılar, ikisi de vakur, birisi abi biri kardeş, ikisi de 'hadi yola çıkıyoruz' desek bir an bile tereddüt etmeyecek şekilde hazırdılar."
Başbakan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu nasıl mübarek bir millet, bu nasıl mübarek bir şehit annesi ki arefe günü ilk kez Kurban Bayramı'nı evladı olmadan idrak edecek bu hanımefendi ülkenin bütün evlatlarını kendi evladı gibi görüp, kendi evladını bu ülkenin geleceği için feda etmeye hazır bir Nene Hatun'du, bir Hazreti Hatice'nin fedakarlığını üstlenmiş bir Mümine hanım, Erzurum savunmasındaki Nene Hatun ve bütün bir milletin o derin fedakarlık duygusu tek bir hanımefendide bu şekilde tecelli etmişti. Kendisini bir kez daha burada aramızda saygıyla, hürmetle selamlıyorum. Vakarı, metaneti dolayısıyla hem bütün vatandaşlarım, bütün hanımlarımız, hem de Konyalılar adına kendilerini gerçekten büyük bir gururla, bir sembol şahsiyet olarak huzurlarınızda bir kez daha ihtiramla anmak istiyorum."
- "ÇETİN GÜNLERİN EŞİĞİNDEYİZ"
Kurban Bayramı'nın eşiğinde bulunulduğunu hatırlatan Başbakan Davutoğlu, "Kardeşlik duygularıyla hele hele Konya gibi hoşgörünün, karşılıklı anlayışın, merhametin, şefkatin Hazreti Mevlana'nın diliyle tarihe döküldüğü bu mübarek şehirde çetin günlerin eşiğindeyiz, önündeyiz, içindeyiz" diye konuştu.
- "SINAVSIZ YAŞAYANLAR İDDİASIZ YAŞAYANLARDIR"
Zor coğrafyalarda yaşamanın zorlu sınavlarla karşı karşıya kalmayı gerekli kıldığına vurgu yapan Davutoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Zor coğrafyalar büyük devletlerin doğmasına vesile olduğu kadar milletlerin acı sınavlarla karşılaşmasına da sebep olurlar. Zor bir coğrafyadayız, mübarek bir coğrafya olmakla birlikte zor bir coğrafyadayız. Etrafımızda ateş çemberi var. Birliğimizi, beraberliğimizi temin, tesis etmek için her türlü yolu yöntemi deneyip, Türkiye'de 78 milyonu kardeş kılmak için gece gündüz çalışıyoruz. Bir an bile bir kardeşimizi diğerinden ayırt etmeden, ne yapabilirsek Türkiye'nin her yerine ulaşabilmek için, Hakkari'yi Edirne'den, Van'ı Konya'dan, Kars'ı Bursa'dan ayırmadan, Diyarbakır'ın Ulu Camiini, Bursa Ulu Camiinden ayırmadan, Şanlıurfa'nın o derin ulvi peygamberler diyarını Konya'nın ulvi atmosferinden ayırmadan gece gündüz çalışıyoruz. Aslında bugün önümüzde bu zorlu sınavları aştığımız zaman hep beraber ülkemizi de davamızı da yükseltecek parlak günler var. Her sınav aslında bir zaferin işaretidir, her sınav o sınav sonrasında gelecek büyük bir ecrin habercisidir. Sınavsız yaşayanlar iddiasız yaşayanlardır. Zorlu sınavların önünde bugün bir kez daha milletçe beraber olmanın, omuz omuza vermenin sorumluluğunu ve bunun gereğini derinden hissediyoruz."
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Orta Asya çocukları, Mezopotamya çocukları, Rumeli çocukları hepsi yerlidir, millidir. Hepsi bu vatanın evladıdır, hepsi bu vatanda onurlu yaşam mücadelesinde sizden çok daha ulvi yerlere sahiptir. Yine aynı gazete bir Ermeni milletvekili adayımız için de soruyor. Asırlarca bu topraklarda yaşamış Müslüman, Hristiyan, Türk, Ermeni, Kürt, Boşnak, Arnavut her kim varsa Alevi, Sünni hepsi yerlidir, millidir. Milli olmak, yerli olmak kanla değil, genetikle değil, zihniyetle olur, bu topraklara bağlı olup olmamakla olur" dedi.
Davutoğlu, Dedeman Oteli'nde gerçekleştirilen AK Parti İl Teşkilatının akşam yemeği ve bayramlaşma programına katıldı.
Türkiye'de terör belasıyla mücadeleyi sürdürürken, demokratikleşme üzerinden insan haklarını ve hukuk devleti kurallarını işletmeye çalıştıklarını belirten Davutoğlu, Ramazan Bayramı'nın hemen ertesinde terör örgütleri DEAŞ, PKK ve DHKP-C'nin ülkenin her yerinde devlete ve millete neredeyse savaş ilan ettiğini kaydetti.
Davutoğlu, terör örgütlerinin 7 Haziran seçiminin ardından Türkiye'de bir yönetim boşluğu olacağını düşünerek, "tam da vakit bu andır, Türkiye'ye darbe vurma vaktidir, Türkiye'deki kardeşliği tahrip etme vaktidir" diye "puslu havalarda harekete geçen çakallar sürüsü" gibi Türkiye'ye saldırıya niyetlendiklerini belirtti.
Terörle mücadelede 23 Temmuz'dan bu yana huzur ve demokrasinin temini için süren operasyonlarda ne kadar kararlı olduklarının herkes tarafından görüldüğünü ve bu kararlılığın devam edeceğinin yine herkes tarafından bilinmesi gerektiğini vurgulayan Başbakan Davutoğlu, "Bu ülkenin bölünemeyeceğini, bu ülkede kardeşin kardeşe kırdırılamayacağını herkes gördü" dedi.
Davutoğlu, yurt içinden ve yurt dışından bir takım çevrelerin gizli ya da açık bazı teşebbüslerde "çatışmasızlık ortamına tekrar girilsin" diye çağrıda bulunduklarını belirterek, şöyle devam etti:
"Onların duyması için söylüyorum, Türkiye'de meşru güvenlik güçlerimiz dışında tek bir silahlı unsur kalmayana kadar mücadelemiz devam edecek. Çatışmasızlığı çok denedik, fakat her çatışmasızlık döneminde haince bir sonraki saldırıya hazırlık içine girildiğini de gördük. Onun için bu mübarek arife gününde Türkiye'nin huzuru için, kardeşliği için sesleniyorum, silahları gömün, silahları değil toprak altına, magmaya kadar gömün. Demokrasinin olduğu her yerde herkes fikrini serdedebilir, ama demokrasinin olduğu yerde fikirler serbestçe serdedilirken eğer birileri silah üzerinden bize bir şey dayatmak isterse, bu dayatma karşısında bugün Kurban Bayramı'nın hemen arifesinde gönül birlikteliğiyle hep beraber Türk, Kürt, Sünni, Alevi her kökenden kardeşimizle omuz omuza, gönül gönüle bir arada oluruz. Silahların karşısındaki en büyük güç, gönüllerin birliğidir. Burada Konya'da ve Türkiye'nin her yerinde yarın bayram namazında omuz omuza verirken, kimse kimseye hangi kökendensin, Türk müsün, Kürt müsün, Sünni misin, Alevi misin, İstanbullu musun, Hakkarili misin, Konyalı mısın diye sormayacak."
- "EN BÜYÜK KUDRET GÖNÜLLERİMİZDEKİ MUHABBET DUYGUSUDUR"
Vatandaşlardan yarın bayram namazından sonra "selamlaşma, gönül seferberliği" başlatmalarını isteyen Başbakan Davutoğlu, "Bütün bu silahların, mermilerin, patlayıcıların karşısındaki en büyük kudret gönüllerimizdeki muhabbet duygusudur" diye konuştu.
Türkiye'nin iki aşırı ucun tehlikeli saldırısıyla karşı karşıya kaldığını, bir tarafta Türkleri, Kürtleri, Sünnileri ve Alevileri birbirine düşürmek isteyen terör örgütlerinin, diğer tarafta ise ırkçı söylemlerle, terör örgütüyle aynı safta durmaya gayret gösteren, Ergenekon benzeri yapıların saldırılarına maruz kaldığını anlatan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bugün adını anmaktan imtina edeceğim, ama çok satan ve her zaman yalanıyla maruf olan bir gazete bir manşetle yayınlandı. Sayın Cumhurbaşkanımızın geçen hafta 'Teröre Karşı Milyonlarca Nefes' mitinginde zikrettiği bir söz, doğru ve arkasında durduğumuz bir söz üzerine, 'yerli ve milli 550 milletvekilini Meclis'e gönderin' diye halka hiçbir parti ayrımı yapmadan bir çağrıda bulunduğunda bir takım tepkiler geldi. Bugün bu gazete manşetinden yıllarca bu millete hizmet için gece gündüz çalışan bazı bakanlarımızı da manşetinden göstererek ve bunların Kürt olduğunu ifade ederek, 'bunlar mı milli' diye sordu. Sizin gibi milli olmaktansa bu vatanın birliği için gece gündüz çalışan o Kürt kardeşlerimiz gibi milli olmak en büyük onurdur.
Ben o bakan arkadaşlarımı Sayın Mehmet Şimşek'in, Sayın Mehdi Eker'in yıllardır gece gündüz nasıl çalıştığına şahidim. Onlar çalışırken bu ülkenin asil evlatları olarak çalıştılar, hiçbir ayrım gözetmeden onurlu Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşı olmanın aşkıyla çalıştılar, şimdi onları milli olmamak ya da bir suçlu gibi gazetelerde teşhir eden zihniyet ırkçılığın en adicesini ortaya koyuyor. Her türlü ırkçılığa karşıyız. Kürt kardeşlerimizi istismar eden PKK'nın bölücü zihniyetine ve onlara en büyük baskıyı yapan, geçen sene Kurban Bayramı'nda 16 yaşındaki, 18 yaşındaki Kürt gençlerini beşinci kattan linç ederek atan o zihniyet ne kadar lanetliyse, onlar karşısında bütün vatandaşlarımızın eşit olduğu, Türkiye Cumhuriyeti devleti sınırları içinde bazı kardeşlerimizi kökenleri dolayısıyla ötekileştiren, dışlaştıran zihniyette aynı ölçüde bu vatanda düşmandır, aynı ölçüde hain ve alçaktır."
Başbakan Davutoğlu, aynı gazetenin "Bunlar mı milli" diyerek, Batı Trakya'da çile içinde büyüyen ve okumak için Meriç Nehri'ni geçerek, kaçarak Türkiye'ye gelen Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nu da manşetine taşıdığını belirterek, "Evet Rumeli'nin bütün evlatları sizden daha millidir, sizden daha çok bu vatana sadıktır. Yine Afganistan'dan gelmiş bir Türk soylu, Türkmen milletvekili adayı için de soruyor 'bu mu milli' diyerek. Evet, Orta Asya çocukları, Mezopotamya çocukları, Rumeli çocukları hepsi yerlidir, millidir. Hepsi bu vatanın evladıdır, hepsi bu vatanda birlikte onurlu bir şekilde yaşama mücadelesinde sizden çok daha ulvi yerlere sahiptir. Yine aynı gazete bir Ermeni milletvekili adayımız için de soruyor, asırlarca bu topraklarda yaşamış olan Müslüman, Hrıstiyan, Türk, Ermeni, Kürt, Arnavut, Boşnak, Alevi, Sünni kim varsa hepsi yerlidir, hepsi millidir. Milli olmak, yerli olmak kanla değil, genetikle değil, zihniyetle olur, bu topraklara bağlı olup olmamakla olur" değerlendirmesinde bulundu.

- "BİZLER 78 MİLYON TEK BİR DOKUDAN, TEK BİR MAYADAN BİR ARAYA GELMİŞ AYRILMAZ BİR BÜTÜNÜZ"

Bölücü terör örgütünün Türk, Kürt ayrımı yapmadan Silvan'da annesinin alışveriş için çarşıya gönderdiği 12 yaşındaki Fırat'ı isimli çocuğu, çorbacıda Şehmuz isimli bir genci, Erzincan-Kemah yolunda Makbule isimli bir kadını katlettiğini anımsatan Davutoğlu, şunları söyledi:
"O terör zihniyetiyle güya ona karşı tavır aldığını düşünen ırkçı zihniyet arasında fark yok. Bizler 78 milyon tek bir dokudan, tek bir mayadan bir araya gelmiş ayrılmaz bir bütünüz. Bu mayayı şöyle bir karsanız arkasında Hazreti Mevlana'nın felsefesi çıkar, arkasından 'bir olalım, iri olalım, diri olalım' diyen Hacı Bektaşı Veli çıkar, arkasından Akşemseddin çıkar, Fatih Sultan Mehmet çıkar ve İstiklal Harbinde bir milletin istiklali ve onuru için omuz omuza yürüyen ve şehadete yürüyen atalarımız çıkar. Kim 78 milyonu bölmek isterse, 78 milyonun arasına nifak sokmak isterse, onların karşısında kaya gibi duracağız. Onların karşısında yıkılmaz bir set olacağız."
Bugün de bazı kritik gelişmelere müdahil olduğunu ve bu yüzden programa geç kaldığını aktaran Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Her an yeni bir gelişmeyle karşı karşıyayız, her an teyakkuz halinde olmak durumundayız. Hiçbir zaman sembolik olarak ifade ediyorum, Uhud'un okçular tepesini terk etmeyeceğimiz kritik günlerden geçiyoruz" dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Kudüs'te, Mescid-i Aksa'da yaşananlara karşı sessiz ve kayıtsız kalmak sadece bu ilk kıblenin bilincine sahip olmamak değil, aynı zamanda insanlık bilincine de sahip olmamak demektir. Mescid-i Aksa'da bu olaylar yaşanırken sesini bütün zorluklara rağmen en yüksek gür seda olarak yükselten tek ülke Türkiye Cumhuriyeti Devleti oldu" dedi.
Davutoğlu, Dedeman Otel'de gerçekleştirilen AK Parti İl Teşkilatının akşam yemeği ve bayramlaşma programına katıldı.
Eşi Sare Davutoğlu ile Konya sokaklarında dolaşırken "ne kadar huzurlu bir şehir" dediklerini belirten Davutoğlu, Şam ve Humus'un da bir zamanlar Konya kadar huzurlu olduğunu söyledi.
İslam dünyasının birçok beldesinin asırlarca huzuru yaşadığını vurgulayan Davutoğlu, "Kudüs, uzun Osmanlı asırlarında Müslüman'ın Hristiyan'ın, Yahudi'nin birlikte huzur içinde yaşadığı bir barış diyarı oldu ama geldiler, böldüler, parçaladılar, yüzyıl önce. Osmanlı'yı tasfiye ederken Türkiye, Suriye'den, Irak'tan, Filistin'den bütün bu toprakları birbirinden ayırırken düşmanlık tohumları ektiler. Eti tırnaktan ayırırken büyük acılar yaşandı ve o düşmanlık tohumları ile yüzyıl sonrasının hesapları yapıldı" ifadesini kullandı.
Yüzyıllar önce ekilen düşmanlık tohumlarının yeşertilmeye çalışıldığını dile getiren Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Türkiye kritik bir süreçten geçiyor. Kurban Bayramı öncesinde belki bunlardan bahsetmemiz bayram sevincine biraz olsun gölge düşürebilir ama biz bayramları da sorumluluk içinde yaşarız. Bayramlarda da kardeşimizi unutmadan bayram yaparız. Şu an da hepimizin gönlünde Kudüs var. Kudüs'te, Mescid-i Aksa'da yaşananlara karşı sessiz ve kayıtsız kalmak sadece bu ilk kıblenin bilincine sahip olmamak değil, aynı zamanda insanlık bilincine de sahip olmamak demektir. Mescid-i Aksa'da bu olaylar yaşanırken sesini bütün zorluklara rağmen en yüksek gür seda olarak yükselten tek ülke Türkiye Cumhuriyeti Devleti oldu. Bize çelme takmak isteyenler, bizi sıkıntıya sokmak isteyenlerin temel hedefi buydu."
Başbakan Davutoğlu, "İstediler ki 7 Haziran'dan sonra Türkiye kendi içine kapansın, şefkat elini, merhamet elini, Suriye'den, Filistin'den, Somali'den uzak tutsun. Bilmezler ki bizim yüreğimiz kırk paredir, yüreğimizin bir kısmı Türkiye ile uğraşırken diğer kısmı Filistin'de, bir başka kısmı Somali'dedir. Yüreğimiz öyle derindirki her bir köşesine İslam coğrafyasının ve insanlık coğrafyasının bir bölümü sığar ve o bölüm orada yer alır. Unutmayız, durmayız, susmayız" diye konuştu.
-"ANAYASAL ZORUNLULUK HÜKÜMETİNİ DE TERK EDİP, KAÇANLAR OLDU"
Zor siyasi süreçlerden geçerek koalisyon hükümetleri kurma çalışması içinde olduklarını anımsatan Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:
"Son olarak dün de gördüğünüz gibi Anayasal zorunluluk hükümetini de terk edip kaçanlar oldu. Bu ağır sorumluluğun altına, taşın altına elini koymayan CHP, MHP oldu ama bizki bu yola bir siyasi makam ve mevki için değil, bir adalet ve huzur, düzen yeni bir adil, adaletli bir yeni dünya düzeni arayışı için çıkmışız kim nereye, ne yapar diye sormaz elimizi değil taşın, kayaların altına tereddüt etmeden koyarız. İşte onun için bugün hepimizin bu kritik süreçte üzerimizde olan sorumluluk duygularını pekiştirmek adına dikkatlerinizi Filistin'e çekmek istiyorum. El Halil şehrinde bugün Hudeyl adında genç bir kızımız, 18 yaşında, hain ve işgalci İsrail askeri karşısında üzerindeki tesettür elbisesini çıkarması istenmesi ve buna karşı direnmesi nedeniyle vurularak, şehit edildi. Tesettürlü herhangi birisi sanki potansiyel bir intihar bombacısı görüldüğü için şehit edilen bu kardeşimizi rahmetle anıyoruz."
Türkiye'nin ve İslam ülkelerinin kritik bir süreçten geçtiğini dile getiren Davutoğlu, "İşte gün bugündür, tekrar ayağa kalkma, tekrar haydi 'bismillah' deme günüdür" dedi.
- "BİSMİLLAHIN OLMADIĞI BİR İŞ OLUR MU?"
Bismillahın herkesin dilinde olan bir kelime olduğunu ifade eden Başbakan Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Bismillahtan da rahatsız olanlar var. Son dönemde Cumhuriyet Halk Partisi'nin ideolojik bir takım tavırlardan uzaklaşıp milletin inancıyla diniyle daha az uğraştığı gibi bir kanaate sahip olmaya başlamıştı kamuoyu. Bir CHP milletvekili bizim 'Haydi Bismillah' şarkımızdan rahatsız olup bismillah kelimesi geçtiği için YSK'ya müracaat edip şarkımızı yasaklatmak için karar aldırmaya çalıştı ve maalesef bu karar da bugün çıktı. Allah aşkına ister inansın ister inanmasın, bismillah herkesin dilinde olan bir kelimedir. Bismillahın olmadığı bir iş olur mu? Bismillah demeden biz bir adım atar mıyız sanki. Bir şarkıda bismillah kelimesi geçti diye o şarkı yasaklanıyorsa bunun için de CHP devreye girmişse bu bizim gönlümüzdeki, yüreğimizdeki, dilimizdeki bismillahı söylememize engel olabilir mi? İşte söylüyorum; haydi bismillah..."
Bu tür yaklaşımlar üzerinden ideolojik kavga yapmak isteyenlerin milletle kavga yapacağını vurgulayan Davutoğlu, milletle kavga yapana milletin prim vermeyeceğini söyledi.
- "ÖNEMLİ OLAN YSK'YI BÖYLE BİR KARARA SEVK ETMEK İÇİN CHP'NİN HAREKETE GEÇMİŞ OLMASIDIR"
Çağdaş bir devlet olmanın gereği olarak insan hak ve özgürlüklerini, hukuk kurallarını istisnasız ve kesintisiz olarak mutlak suretle ülkede egemen kılacaklarının altını çizen Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Bizim bu anlamda yolumuz, bismillah ile yola çıkan, evladını bismillah diye cepheye gönderen annelerin dilindeki o bismillahı bugüne taşımaktır. Bismillah diyerek konuşmaya başlayan ilim adamlarının, bismillah diye ilk kaşığı sofrada helal lokma niyetiyle aile içinde sallayan bütün aile fertlerinin dilindeki bu bismillahı kimse silemez. Tabii YSK kararlarına saygılıyız ama önemli olan YSK'yı böyle bir karara sevk etmek için CHP'nin harekete geçmiş olmasıdır. İşte gördüğünüz gibi bazen örtüler, öyle bir kalkıyor ki her şey ayan beyan ortaya çıkıyor. Kimin neyle kavgalı olduğu, kimin neyi savunduğu, kimin ne niyetle hareket ettiği ortaya çıkıyor. İşte aslında bu da gerek terörle mücadele bağlamında biraz önce zikrettiklerim kardeşliğimizi ikame etmek, 78 milyonu Rabbimizin eşit yarattıkları olarak bu ırkçılığı, Hazreti Peygamberin 'ayağımın altına aldım' dediği ırkçılığı Veda Hutbesi'ndeki o temel ilkeyi şiar edinerek yolumuza devam edeceğiz. Bırakın birileri şiddetin, terörün sözcülüğünü yapsın, bırakın birileri ırkçı yaklaşımları manşetlere taşıyıp Türk'ü Kürt'e düşman etmeye kalksın. Bunların karşısında biz Hazreti Mevlana'nın felsefesiyle düşüncesiyle 'gel' diyeceğiz, 'ne olursan ol gel' diyeceğiz. Yeter ki muhabbet eri ol, gönül eri ol gel ve yola çıkalım diyeceğiz."
- "KONYA EĞER AYAKTAYSA TÜRKİYE'NİN AYAKTA OLMASINA BİR İŞARETTİR"
Konya'nın herhangi bir şehir olmadığını dile getiren Başbakan Davutoğlu, "Konya siyasetin omurgasıdır, Konya medeniyetimizin bu topraklardaki ilk başkentidir. Konya eğer ayaktaysa Türkiye'nin ayakta olmasına bir işarettir. Konya rehavete düşerse Türkiye'de rehavete düşer. Konya eğer bir an tereddüt ederse sadece Türkiye değil, Konya'dan Rumeli'ye gitmiş olan o yiğit Rumeli erleri de tereddüde düşer. Onun için şimdi gün bugündür deme vakti. Gün bugündür, gün ayağa kalkma günüdür. Gün, 1 Kasım'a doğru bu milletin her ferdinin omuz omuza yeni bir geleceğe, yeni bir Türkiye'ye yürüme günüdür" dedi.
AK Parti'nin 14 yılda bir çınar gibi büyüdüğünü belirten Davutoğlu, "Başta Cumhurbaşkanımıza olmak üzere AK Parti hareketinin bütün kurucu öncülerine, bu yola emek vermiş bütün kardeşlerimize bir kez daha buradan minnetlerimi, şükranlarımı ifade ediyorum. AK Parti tek bir yürek halinde aynı hedefe, tek bir hedefe yönelecek. İnşallah 2 Kasım günü, aynen 3 Kasım 2002'de olduğu gibi haydi bismillah deyip tek başına iş başına diyeceğiz" şeklinde konuştu.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.