Pazartesi 26.10.2015 00:00
Son Güncelleme: Pazartesi 26.10.2015 12:50

Ak Parti tek başına iktidar olarak geliyor

Türkiye önümüzdeki Pazar günü yeniden sandık başına gidecek. Her kes şu soruya cevap arıyor. Tek başına iktidarı elde etmek için büyük çaba gösteren AK Parti bu kez başarılı olacak mı? AK Parti İstanbul 3. Bölge milletvekili adayı Mehdi Eker ile Ankara’da patlayan bombaları, çözüm sürecini ve yaklaşan 1 Kasım seçimlerini konuştuk.

İsa TATLICAN/ Sabah.com.tr

DUBLÖRLERE BAKIN ANKARA'DAKİ SALDIRIYI ANLAYAMAYIZ

-Ankara'daki saldırı hakkında hangi bilgilere ulaşıldı?
Benim analizim şu yönde, bu tabi dublörler eliyle yapıldı. Biz dublörlere sadece bakıp meseleyi çözemeyiz. Bunun arkasında aktörler var. Bu aktörlerin gayesi Türkiye'yi istikrarsızlaştırmak, seçime giderken Ak Parti'nin tek başına iktidar olmasını engellemektir. Tabi ihtiyaca göre bu bir organizasyon işidir. Bu organizasyon adı üstünde, tek bir uzuvdan ibaret değil, farklı bunun beyni var, eli var, kolu var, ayağı var. Bu benim şahsi kanaatim, bir tek örgütün diyelim işte o bombayı intihar bombacısını DAİŞ daha önceki saldırıda abisinin, kardeşinin öldüğü söyleniyor. Çünkü sadece ideolojik olarak bir kitle hedeflense, başka bir şey yapılır. Burada belli ki sonuçları itibariyle bir algı oluşturma ve o oluşturulacak algı üzerinden Türkiye'nin demokrasisine zarar verme, yani bir farklı şekilde düşünmeyi temin etmeye matuftur. İki bunun doğrudan hedefi Ak Parti, oraya zarar vermektir.


BİZ BU FİLMİ DAHA ÖNCE İZLEMİŞTİK
-Suruç ve Diyarbakır saldırıları ile kıyaslayınca vatandaş Ankara'daki saldırıya daha temkinli yaklaştı. Bunun nedeni nedir sizce?
Şüphesiz, tabi olay şu, bu tür olaylar zincirinde, bir süre sonra, yani insanlar bunun arkasındaki sebepleri araştırmaya başlıyor. Bu işlerin klasik istihbarat uzmanları söylerdi, rahmetli Mahir Kaynak söylerdi televizyonlarda bu tür olaylar olduğunda, derdi ki iki tane soru sorun, 1 bu sonuçları itibariyle kime zarar veriyor? Bunun sonuçlarıyla kim istifade ediyor, kimin işine yarıyorsa, siyasi olarak sonuçları, orayı kurcalayın, iki kime zarar veriyorsa, şey gereğidir, eşyanın tabiatı gereği, kimse deli olmadığı müddetçe, kendine zarar verecek bir iş yapmaz. Dolayısıyla sonuçları itibariyle zarar verdiği yeri bilirsek, sonuçlarından kimin istifade ettiğini, kimin işine siyaseten yaradığını da bilirsek, o zaman biraz daha meseleyi doğru tanımlama imkanımız olur.


BOMBALAR TEK BAŞINA İKTİDARI ENGELLEMEK İÇİN PATLATILDI
-Tek başına DAİŞ sorumludur diyebilir miyiz? Arkasında başka istihbarat örgütleri çıkabilir mi?
Burada da DAİŞ gibi görünüyor, ama açıkçası ben tek başına DAİŞ'le bu işin olduğuna dair bir kanaatim yok. Bu bir organizasyon işi, üst akıl işi, hedefinde Türkiye var. Seçime giderken nasıl Suruç bir koalisyon yapılmasını engellemeye, Türkiye'de iç çatışma çıkarmaya, infial oluşturmaya, sokakları hareketlendirmeye dönüktü, koalisyon oluşturmasına engellemekti. Burada Ak Partinin tek başına iktidar olmasını önlemeye dönük bir saldırı. 5 Haziran HDP mitingine yapılan saldırı da HDP'nin barajı aşmasına katkı sağlamaya dönüktü. İşin özü bu. Yani Ak Parti'ye zarar vermek, HDP'nin barajı aşmasına destek olmak, yoksa geneline baktığımız zaman tabi, HDP de Türkiye'nin bir parçası, sonuçta Türkiye'nin demokrasisine, Türkiye'nin istikrarına, Türkiye toplumuna zarar vermeyi hedefleyen bir melun saldırı.


AK PARTİ 7 HAZİRAN'IN ÖZELEŞTİRİSİNİ YAPTI

-Kamuoyu Araştırma Şirketleri "Ak Parti kaybettiği yerlerden kazanmalı" diyor. AK Parti kaybettiği yerlerden kazanabilecek mi?
Şöyle söyleyeyim, Ak Parti oyu neden düştü, kim bu seçimde daha fazla oy kazandı, bunlar Ak Parti'den ne kadar aldı? Bu soruların cevabını vermemiz lazım. Şimdi Ak Parti'nin oyu neden kaybettiği sorusuna verilecek cevaplardan bir kategorisi bizimle alakalı. Bizim yaptığımız, davranışlarımız eksik çalışmamız, yeteri kadar kendimizi ifade edemememiz, yer yer listeleri demografik, sosyolojik yapıya uygun bir şekilde hazırlamakta eksiklerimizin bulunması vesaire… Daha önemli bir tarafı herkesin Ak Parti'yi bir şekilde engellemeye ortak olarak, müttefik olarak çalışması. Ben bunu sadece konjokturel bir seçimle ilişkilendirmiyorum. Seçim ve konjoktür sadece bunun vasıtası, sadece bunun aracı, peki esas mesele ne, Ak Parti 2002'de başlattığı reform sürecini aşamalarla bir yere getirdi. Artık son ve kalıcı reformu yapacak nokta, bir anayasa değişikliği, bir sistem değişikliği. Yani Türkiye'nin yapısına uygun, ihtiyaçlarını karşılayacak bir sistem değişikliği, başkanlık sistemi. İki, bunun için de bir Anayasa değişikliği.

TÜRKİYE'NİN TARİHSEL REFORMLARININ ÖNÜNE GEÇMEK İSTİYORLAR
-Türkiye yeni bir viraja mı giriyor?
Evet, Türkiye bunun son virajına girdi, 7 Haziran seçimleri bunun son düzlüğüydü. Türkiye 7 Haziran seçimlerini kazansaydı, bunu sağlayabilseydi, Türkiye o reform sürecini hızlandırır ve hem iç meselelerini çözme konusunu, hem daha müreffeh bir toplum oluşturma, daha özgürlükçü bir toplum oluşturmada ciddi bir yapısal bir reform yapmış olacaktı. Fakat bunu yaparsa, Ortadoğu'ya dönük de Türkiye daha güçlü bir konum ve pozisyon elde etmiş olacaktı. Bunu yaparsa Birinci Dünya Savaşı'ndan tam 100 sene sonra mülahazat hanesi açık bırakılmış iki temel mesele, Filistin meselesi ve Kürt meselesi, bu iki mesele üzerinde gelişen bir çok hadise Ortadoğu'da oluşan kukla rejimler, bunların yarattığı zulüm,, kargaşa ve kaotik ortam, Türkiye bunların düzelmesinde daha etkin bir rol sahibi olacaktı. İşte son düzlükte Türkiye'nin aslıda reform yapmasını engelleme, bu aslında tarihsel mücadelenin konjoktür ve seçim sebebiyle bununla bir şekilde tevafuk etmesiydi. Olay bu yani. Şimdi Ak Parti'nin durdurulması, ona oy verdirilmemesinde, Ak Parti kimin niye az oy aldı? Hangi faktörler sebep aldı, bunun bir kısmını söyledim. Ama bir kısmında da şu var, Cumhuriyet Halk Partisi'nin Genel Başkan Yardımcısı dahil olmak üzere, bir çok kesim, HDP'ye oy verdi. Niye HDP'ye oy verdi, Çünkü Türkiye'nin bu yürüyüşü, bu tarihi reformları, Kemal Kılıçdaroğlu'nun ve Devlet Bahçeli'nin liderliğinin buna yetmediği düşünüldü. Bu da bir üst akıl işi.

SEÇMEN HDP'YE OY VERDİĞİNE PİŞMAN
-Peki seçmende o motivasyon devam ediyor mu sizce, HDP eğilimi devam ediyor mu sizce?
Ben işte onu söyleyeceğim, sözü ona getireceğim. CHP ve MHP ile bu işin yönetimleriyle Ak Parti'nin tarihsel yürüyüşünün engellenemeyeceğini görünce devreye bir üçüncü aktör kondu. Bu da HDP'ydi. HDP'ye dönük oylara baktığımızda, HDP'nin bir kendi kemik oyu var, yüzde 6, bilemedin 6 buçuk. Fakat bakıyorsunuz, yüzde 13 buçuk aldı. Pek inerden geldi bu, nasıl oldu, buraya baktığımızda birkaç faktör var. Birinci faktör şu, Ak Parti nasılsa tek başına iktidar, HDP'de meclise girsin. Bu üst kategorinin altında HDP ile ilgili tarafında iki tane alt başlık var, HDP barajı aşsın, bir grup, gayet samimi ve içten bir şekilde, HDP gider, çözü sürecince katkı sunar. Yani Ak parti zaten Türkiye'yi iyi yönetiyor, tek başına iktidar. HDP de gitsin ona çözüm sürecinde destek olsun. Birincisi bu. İkincisi dediğim gibi


HDP BAŞARAMAZSA KARGAŞA OLUR ALGINI OTURTTULAR

-Amaç neydi peki?
Yani bu tür şeylerle rahatsızlık uyandırdı. Bir de doğu ve Güneydoğu'da eğer HDP barajı geçmezse, kargaşa çıkar, Türkiye'de kan dökülür. Çünkü HDP bunu hissettirdi. Van'daki musluklarda kan akması bunun işaretiydi. Bir de hafızada Kobani olayları vardı. Kobani olaylarıyla insanların zihninde HDP barajı aşmazsa kargaşa olur, şu olur bu olur.

KOBANİ EYLEMLERİNDE GERÇEK YÜZLERİ ORTAYA ÇIKTI
-Peki o argüman çürüdü mü?
Söyleyeceğim, oraya geliyorum. Bir grup da böyleydi. Demek ki bir grup zaten kemik oy, ama onların dışında oy veren gruplar, mesela bir grup CHP Genel Başkan Yardımcısı gibi gruplar vardı, takviye verelim HDP barajı geçsin, Ak Parti'nin yürüyüşünü ancak bu şekilde engelleriz. Çünkü bu düşünceyle. Bir grup da bunun gitsin mecliste çözüm sürecini desteklesin, bir grup da toplum zarar görür şedde tartak vesaire. İşte bu seçimi 1 Kasım'ı farklı kılan şey şu, bu alandaki öngörülerin hiçbirinin gerçekleşmemiş olması. Bir Ak Parti tek başına iktidar olmadı, dolayısıyla insanlar demek ki biz yanlış oldu, çünkü ak Parti'nin tek başına iktidar olmasında, ekonomi, sosyal olaylar bakımından insanlar Ak Parti'nin yönetiminden memnundu. En azından şunu biliyorlar yüzde yüz olarak, MHP ve CHP'nin Türkiye'nin sorunlarına çözüm bulma potansiyeli, yeteneği yok, bunu hayata geçiremezler, bunlara dair bir beklenti ve umut yok. Bu olmadı, ikinci konu, yani HDP'nin barışa katkı sağlaması, çözüm sürecine katkı sağlamadı, bu da gerçekleşmedi, niye gerçekleşmedi, çünkü HDP 6 milyon oy aldı, kendi dışından birçok kesimden oy aldı ve şunu söyledi, dedi ki, "Biz sırtımızı şu şu şu silahlı örgütlere dayamışız" Halbuki arkasını millete yaslayıp, dağa, Kandil'e dönüp, "Ey Kandil benim arkamda 6 milyon oy var, ben sırtımı 6 milyon seçmene dayamışım, senin de ömrün bitti, senin de ömrün kapandı, silahlı yöntemle şiddet yöntemiyle bu işlerde katedilecek bir yol yok, bittin sen, sen sus, biz konuşacağız, ne konuşulacaksa biz konuşacağız, özerklik tartışılacaksa da biz tartışacağız, meşru demokratik taleplerle ilgili meşru yöntemlerle biz siyasi mücadeleyi devam ettireceğiz" bunu yapması gerekirken, bunu yapmadı. Tersini yaptı.


YSK YANLIŞ KARAR ALDI

-HDP 7 Haziran seçimlerinden başarıyla çıkmasına rağmen neden yeniden şiddet diline döndü?
Dikkat edin 7 Haziran'dan itibaren ne HDP'nin gündeminde, ne de başka bir yerde Kürt vatandaşlarımızın demokratik talepleriyle ilgili veya onların demokratikleşme ve sivilleşme yoluyla hayatlarının kolaylaştırılmasıyla ilgili herhangi bir konu konuşulmadı. Böyle bir gündem yok. Tam tersine, şiddet… Tabi HDP'ye dönük bir başka şey şu, Halkların Demokratik Partisi adını aldı amma, aslında ittifak yaptığı bu manada geleneksel Kürt demokratik Kürt hareketinin, Kürt siyasetinin bütün gücünü alıp DHKP-C ile, MLKP ile bu tür illegal ve gayrı meşru terör örgütleriyle, onlarla bir şekilde eklemlenip, yani parti politikasını bunların yerine koydu, buradaki sesler daha fazla çıkıyor. Yani HDP adına konuşanlar daha çok o çizgide. Bir ideolojik nosyonla konuşur oldular. Yani sadece Marksist ideolojiyle, Sosyalist ideolojiyle konuşuyorlar. İşin bir de bu tarafı var. Onun için sonuçta 1 Kasım'a giderken, o 6.5 yaklaşık 7 puan, bunlar bu değişik kategorilerde söylediğim hususlar, bunlar şu anda bu öngörülerin olmadığı, bunlara aslında hizmet etmediği, biz aslında böyle düşünmüyorduk noktasına geldiler. Doğu ve Güneydoğu'da sizin o sorunuzun yani işte kaybettiği en büyük yerden alır dediği şey, bunu belki il ilçe bazında demeyelim, sonuçta aslı var, insanların endişesi var, çünkü can korkusu var insanlarda, PKK bir şekilde bu insanları tehdit ediyor. Tabi YSK'nın kararı, burada toplumun beklentilerini de ihtiyaçlarını da karşılamayan bir karardır.


HALKI TEHDİT ETMEYE DEVAM EDİYORLAR

Şu anda tehditler devam ediyor mu?
Devam etmez mi? Köylüler… 7 Haziran'da daha önce seçim çalışmalarında giderdik, partililerimiz giderdi, 7 Haziran'da telefon açıyor, bizi ziyarete geldiğinizde, bizi mimliyorlar bize zarar veriyorlar biz söz veriyoruz size oy vereceğiz,ama gelmeyin…
Şimdi 7 Haziran'da Diyarbakır'da bu tür olaylar yaşandı. Endişe ediyor. Zarar verdiğini düşünüyor, insanlar kendi şahıslarıyla ilgili değil, bu çok önemli bir ayrıntı, kendi şahısları üzerinden değil, yakınları üzerinden tehdit algısı hissediyor. Yakınları üzerinden. İnsan kendi nefsinden fedakarlık yapar, ama insan kendi yakınları üzerinden aynı fedakarlığı yapamayabiliyor. Kendimle ilgili tamam diyor, gelsin beni dövsün, dayak yerim, ölürüm de, ama benim yüzümden bir yakınım, dayımı, yengem, çocuğum bunlar zarar görürse, işte orada bir mahalle baskısı oluşuyor. PKK'nın bölgede verdiği zarar, yaptığı baskı bu. Bunlar çıkarsa zarar görür. Dolayısıyla insanlar nerede hangi sandıkta kimin ne oy verdiği belli mi? Bu durumda belli…
76 tane oy olan bir mezra bir şeyden bahsediyoruz, açığa çıkar hemen, sempatizanlar bellidir.
Tamam belli, çıkarsa hesabını senden sorarım diyor. Orada ileri gelen, kanaat önderi, muhtar, çıkarsa senden bilirim diyor…


1 KASIM'DA SANDIKLAR KORUNACAK
-1 Kasım'da sandıklar korunabilecek mi?
Tabi burada devlet bütün imkanlarıyla.. Tabi devletten kastımız şudur, yargısıyla, YSK'sıyla birlikte bütün kurum ve kuruluşlarıyla birlikte vardır. Sadece hükümetten bahsetmiyoruz. Hükümet kendi alabileceği tedbirleri alıyor. Mülkü idare hükümetin kontrolündedir. Daireler birimler... Ama yargı bağımsızdır. Sandık kurulu başkanlarını seçiyor, belli öyle insanlar seçiyor. İnsanlar, adamlar sandık kuruluna gidiyorsun, mesela, bize bile geçen seçimlerde şahit oluyorum orda beklerken, vatandaşın eline bu oy pusulası var ya, onu katlıyor, bir partininkini en öne çıkarıyor, en üste çıkarıyor, vatandaşın eline mühürle birlikte veriyor. Bu bile bir mesajdır. Bunu gördüm yani. Yani ona açık bir şekilde, katlayıp vereceğine onu yapmıyor, bu bile bir baskıdır. Dolayısıyla bu tür baskılar var. Burada tabi çağrım şu, bu tür baskıların bu Pol Pot rejimi özentilerinin sonu yok. Buna hani bir şekilde bizim hepimizin tabi ki devletin burada alması gereken tedbirler var, çok önemli ama vatandaşın da sonuçta hepimizin buna tepki göstermemiz lazım. Çünkü bu bizim hepimizin geleceği.

İSTANBUL'A HİÇ YABANCILIK ÇEKMEDİM
-Hep Güneydoğu'yu konuştuk. Ama sizin seçim bölgeniz artık İstanbul. İstanbul'a alışabildiniz mi?
Hiç yabancılık çekmedim. Hiç yabancılık çekmedim. Seçmen de bir tanıdıklarıyla tanıdık yüzle buluşmanın… Düşünün ben bir topluluğa girer girmez, seçmen benimle Kürtçe hoş geldin diyor. Tebessümle, gülerek, zaten bildiğimiz tanıdığımız birisi. Onun için ben hiç yabancılık çekmedim, hiçbir yerde, bir çok bakımdan, diyelim Tarım Bakanlığım sebebiyle, çiftçiler, çiftçi örgütleri, üreticiler, yetiştiriciler, onlarla zaten aşinayım, çünkü geçmişte, ben oralara çok gitmişim, gelmişim, açılışlar yapmışım, hizmetler götürmüşüm, projeler yapmışım vesaire… Varoşlarda, diğer mahallelerde, merkezdeki ilçelerde, buralarda gördüğüm insanlar vardı, yine tanıdık, bu kez kültürel olarak bana yakınlar. Kanaat önderleri var, alimler var, Seydalar var, mellalar var, onlarla kültürel olarak yine yakın olduğum beni de yakın gören insanlar. Dolayısıyla hiçbir yabancılık o manada hiç çekmedim. Ekonominin diğer sınıfları, gerek esnaf olsun, gerek sanatkarlar olsun, sanayiciler olsun, gıda sanayicilerinden tutun, bizim sahamızla ilgili, tedarik sektörüyle bir çok konuda zaten aşinayız ve tanışıyoruz.


AK PARTİ TEK BAŞINA İKTİDARA GİDİYOR
-7 Haziran seçimleriyle kıyaslayınca seçmen davranışında bir değişiklik görüyor musunuz?
Evet çok fazla. Benim size yaptığım analizlerin tamamı, daha önceden oy verip de Ak Parti neden oy kaybetti yaptım ya, o analizlerin tamamı, seçmenlerle benim birebir yaptığım gözlemlere dayanıyor. Yani şahsi gözlemlerim. Tamamen samimi ve açık konuştuğum konular. Çok net söylüyor, "Ben 7 Haziran'dan önce Ak Parti'ye oy verdi, 7 Haziran'da HDP'ye oy verdim, şu sebeple oy verdim, barışa katkı sağlamak için verdim, ya da akrabalarıma bir zarar görmesin diye oy verdim, burada Van'daki akrabasını, Muş'taki akrabasını düşünüyor, çok önemli…
Peki arkadaş senin bu beklentilerin oldu mu, olmadı, sen Ak Parti tek başına iktidara gelir diyordun oldu mu olmadı. HDP barışa katkı sağlardı diye düşünüyordu. Sağladı mı hayır sağlamadı. Ben bu seçim başka…

BU SEÇİM KAMPANYASI ÇOK FARKLI
-AK Parti'nin yükselişi tek başına iktidarı getirecek mi?
Şimdi zaten olay şu, bu seçimin sistemi farklı. Bu seçim kampanyası farklı kampanya. Eski seçimler gibi değil. Bu seçimde görünür alanda bir seçim çalışması yok. Meydanlarda mitinglerde falan filan yok. Ama şeyde var, vatandaşta şahsi olarak var, kişisel olarak var. Biz bütün gücümüzle sahada birebir insanlarla görüşüyoruz. Kanaat önderleriyle, aile büyükleriyle, STK'larla, Vakıflarla, derneklerle, meslek gruplarıyla, her gün birbirleriyle görüşen, her gün yüzlerce insanla görüşen, onlarla tartışan kesimlerin temsilcileriyle görüşüyoruz. Bu seçimde bunun üzerinde yürüyoruz.
İnşallah yetecek. Biz ona tabii şöyle bir durum var, yani bu tabi bazen yüzde 40'la, 41'le de iktidar olursunuz. Biz yüzde 34.5 ile iktidar olduk tek başımıza.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.