Salı 24.11.2015 00:00
Son Güncelleme: Salı 24.11.2015 13:39

Celal Şengör'ün ilk rezaleti değilmiş

12 Eylül darbesinde işkence mağdurlarına insan dışkısı yedirilmesi hakkında söylediği sözler nedeniyle kamuoyunun tepkisini çeken Profesör Celal Şengör’ün ilk icraatının olmadığı ortaya çıktı. İlahiyatçı Abdulaziz Bayındır ile çıktığı tartışma programında “biz aslında birer hayvanız” diyen Şengör’ün başörtüsü düşmanı ve dini değerlere karşı saygısız bir darbeci olduğu belirtiliyor. İşte saçmalamada sınır tanımayan ateist Profesör Celal Şengör’ün eski icraatları:

"BAŞÖRTÜSÜ SERBEST KALIRSA ÜNİVERSİTELERİ KAPATIRIZ!"

2008 yılında YÖK üyeliğine aday gösterilen Prof. Dr. Celal Şengör, dinî inançları "dogma" olarak niteleyip, "Dinin pek çok dogması bilimin isbatları karşısında çöpe gitmiştir" ifadesini kullanmış. "Bugün artık ne dünyanın yedi günde yaratıldığına, ne Nuh Tufanına, ne de Havva ile Âdem masalına inanmak mümkündür" diyen Şengör, başörtüsünün serbest kalması halinde "İcab ederse, ülke yöneticileri akıllarını başlarına alana kadar, üniversite kapılarını kapatırız" tehdidinde bulunmuş.

"DİNİ İNANÇLAR BİLİM KARŞISINDA ÇÖPE GİTMİŞTİR"

Üniversiteler Arası Kurul tarafından, boş bulunan Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) üyeliklerinden birine aday gösterilen yer bilimci Prof. Dr. Celal Şengör, dinî inançları "dogma" olarak niteleyip, "Dinin pek çok dogması bilimin isbatları karşısında çöpe gitmiştir" ifadesini kullanması dikkat çekiyor

YÖK üyeliği, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün onayını bekleyen ancak olumsuz sonuçlanan Prof. Şengör, anti demokrat kişiliği dikkat çekmiş. Radikal gazetesi genel yayın yönetmeni İsmet Berkan "Vahim bir mektup", Yeni Şafak gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu ise "Laikçiliğin iç bunalımı..." başlıklı dünkü yazılarında Prof. Dr. Celal Şengör'ün nasıl biri kişiliğe sahip olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiş.

FAŞİST PROF CELAL ŞENGÖR'E İBRETLİK BEDDUA

CELAL ŞENGÖR'ÜN SKANDAL MEKTUBU

Berkan, 2008 yılında yayınlanan bir yazısında Prof. Dr. Celal Şengör'ün kendisini YÖK üyeliğine uygun gören Üniversiteler Arası Kurul'un 219 üyesine birden gönderdiği mektuba yer vermiş. Berkan'ın, "Ne diyeceğimi gerçekten ben de bilmiyorum. Nutkum tutuldu, desem yeridir" diye tarif ettiği Şengör'ün mektubunda yer alan ifadeler şöyle:

"Temsilciniz olmamı isteyerek bana verdiğiniz şerefin her türlü sevinç ve tatmin hissinin üzerinde olduğunu belirtmiş, bunun yaşamımda bana verilen en büyük mükâfat olduğunu arzetmiştim. Bunu çok zor bir zamanda, uygarlığa karşı yöneltilmiş saldırıların fütursuzca geliştiği bir ortamca cesaret ve haysiyetle yaptınız. Bu saldırıların en son örneği Adalet ve Kalkınma Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisinin ortaklaşa başlattıkları üniversitelerde türban serbestisi atağıdır... Ancak hepinizin bildiği gibi, tek bir ters veri en ihtişamlı teoriyi çöpe atmaya yeterlidir. Dinin pek çok dogması bilimin isbatları karşısında bu şekilde çöpe gitmiştir.

"NUH TUFANI VE ADEM MASALINA İNANMAK MÜMKÜN DEĞİL"

Celal Şengör Üniversiteler Arası Kurul üyelerine gönderdiği mektup şu skandal ifadelerle devam ediyor: "Bugün artık ne dünyanın yedi günde yaratıldığına, ne Nuh Tufanına, ne de Havva ile Âdem masalına inanmak mümkündür. 'Üniversitede yasak olmaz' diyenlerin, üniversitede yanlışlığı isbat edilmiş fikirlerin artık kullanılamayacağını ve öğretilmeye devam edilmelerine izin verilemeyeceğini anlamış olması gerekir... İcab ederse, ülke yöneticileri akıllarını başlarına alana kadar o kapıları kapatırız. Bu bizim tarihsel geleneklerimizden gelen hakkımız ve hem insanlığa hem de öğrencilerimize karşı görevimizdir. Bu düşüncelerimi muhterem kurulunuza en derin saygılarımla arzederim."

BU ZİHNİYETLE NASIL ÖZGÜRLÜKLER GELİŞECEK?

Berkan yazısında, dindarlığın, hatta inanç sahibi olmanın 'geri' olmaya yeterli bir şart olduğunu söylemenin çoğu ateistin bile söylemekte zorluk çekeceği bir fikir olduğunu belirtterek şunları kaydediyor: "Hukuk yoluyla baskı rejimi kurmanın mümkün olduğu doğru olmakla birlikte, eğer hepimiz, hukuk sisteminin sadece bizim açımızdan 'doğru' bölümlerini uygulayıp geri kalanını uygulamasaydık nasıl bir dünyada yaşıyor olurduk acaba? Bu dünyada 'demokrasi' ve bilimsel olanlar dahil 'özgürlükler rejimi' nasıl mümkün olabilirdi? 'Türban serbest olursa üniversiteyi kapatmak' bir şaka herhalde."

"GENERALLE TELEFONDA KONUŞURKEN ESAS DURUŞA GEÇERİM"

Yeni Şafak yazarı Ali Bayramoğlu da yazısında Şengör'ün aday olur olmaz, ilk açıklamasında "27 Mayıs'ı üniversiteler yaptı" dediğini hatırlatarak, şu ifadelere yer vermiş: "Jeolog Celal Şengör'ün kendi dalında dünya çapında bir ünü var. TÜBİTAK, College de France, Rusya Doğa Bilimleri Akademisi, ABD Ulusal Bilimler Akademisi gibi çeşitli ve önemli bilimsel kuruluşların ya üyesi ya hocası... Ama aynı profesör 'Bir generalle telefonda konuşurken bile esas duruşa geçerim, onlar da bunu bilirler, bana 'rahat ol' derler...' sözleriyle de ünlü…"

"HALK CAHİL HALKI YÖNETENLER DE HALK İÇİNDEN ÇIKIYOR"

Bayramoğlu, Şengör'ün incileri sadece bunlarla sınırlı olmadığına da dikkati çekmiş. Ali Bayramoğlu, Harp Okulu'nda yeni yılın açılış konuşmasını yapan öğretim üyesi Celal Şengör'ün halkı hakir gören şu sözlerini kamuoyu ile paylaşıyor: "Halk cahil, halkı yönetenler de nihayetinde halkın içinden gelen kimseler... Ben bir yabancı gibiyim Türkiye'de. Çünkü ben Türkiye'nin yetiştirdiği adam değilim. Türkiye bilim camiasının içinde olan bir adam değilim. Böyle bir camia da yok zaten. Türkiye'ye gelip akıl veren bilim adamlarından bir tek farkım İstanbul'da oturuyor olmamdır..."

"TÜRKİYEDE İYİ OKUMUŞ TEK SINIF VARDIR; O DA TSK'DIR"

Şengör'ün depremle ilgili bir söyleşi kitabında (99 sayfada İstanbul Depremi, Sefa Kaplan) "Atatürk, 'Ben Sakarya'ya saldırırken, Başkumandanlığı ve Meclis'in bütün yetkilerini istiyorum' demiş. Dolayısıyla (depreme ilişkin olarak) İstanbul ile bütün yetkilerin Türk Silahlı Kuvvetleri'ne devredilmesi gerekir. Böyle bir durumda ben de elimi taşın altına sokarım…" dediğine dikkati çeken Bayramoğlu, Şengör'ün aynı kitaptaki şu ifadelerine yer vermiş:

"Bana göre bu durum (deprem ihtimali ve önlem planının uygulanması) Türkiye'nin bağımsızlığını tehdit edecek büyüklükte bir krizdir. Bu durumda kriz yönetiminin hükümetin elinden alınıp Türk Silahlı Kuvvetleri'ne teslim edilmesi lazım (...) Bunun iki temel yararı var. Birincisi şu: Kriz yönetimi süratli karar almayı gerektirir. Demokrasilerde süratli karar alınmaz. İkinci yararı şu: Türkiye'de iyi okumuş tek bir sınıf vardır ve o da Türk Silahlı Kuvvetleri'dir..."

Kaynak: Sabah.com.tr

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.