Altınok: "Casusluk faaliyeti gazeteciliğin görevi değil"

Sabah Yazarı Melih Altınok, "Canan Barlas ile Gündem" programında gündeme ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu:
"CASUSLUK FAALİYETİ GAZETECİLİĞİN GÖREVİ DEĞİL"

Can Dündar gazeteci olabilir eskiden. Eskiden gazeteciydi ama şu an konuştuğumuz konu gazetecilik faaliyeti ile ilgili bir konu değil. Hepimiz basın kartı taşıyoruz, gazetecilik yapıyoruz.

Dışarıda gazetecilik ile alakası olmayan bir suça karışırsak, diğer bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıyla Anayasa'ya göre eşit olduğumuz için tabi ki soruşturma süreçlerinden muaf değiliz, onu ayıralım.

Casusluk faaliyeti gazeteciliğin görev tanımı içerisinde olan bir şey değil. Size casusluk suçlamasıyla geldiğinde de savcılar sizin gazeteci olup olmadığınıza bakmazlar. Bunun önemi yoktur.

Şimdi böyle rakamlar veriliyor, içeride kaç gazeteci var? İçeride kaç tane kasap var? İçeride kaç doktor var? Bunun üzerinden konuşamayız.

Altınok: "Casusluk faaliyeti gazeteciliğin görevi değil"

"İSTİHBARAT SERVİSİNİN OPERASYONLARINI İFŞA ETMEK GAZETECİLERİN GÖREVİ DEĞİL"

Can Dündar'ın suça konu olan fiili bir casusluk faaliyeti olarak değerlendiriliyor savcılar tarafından. Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde, ülkenin istihbarat servisinin gizli operasyonlarını baş etmek, ifşa etmek gazetecilerin görevi değildir.
Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında da söyledi, MİT TIR'larında silah var mıydı yok muydu? Size ne? Devlet bu operasyonlarını en ince ayrıntısına kadar insanlara duyurmak, diğer ülkelere duyurmakla sorumlu değil, gazetecilerin hiç görevi değil.
Bugünkü soruşturma sürecinin gazetecilik faaliyetinden ayırarak konuşmak gerekiyor. Olayın kendisini herhalde konuşacağız ama bir cümle söylemek gerekiyor.
"DOĞRU BİR SORUŞTURMA SÜRECİ"

Eğer MİT TIR'larının bu operasyonu eğer Gülen çetesi tarafından bozulmasaydı, bozulmaya çalışılmasaydı ve gazeteler Türkiye'yi dünyada teröre destek veren ülke konumuna sokmaya çalışmasalardı bu kadar insanın canı gitmeyecekti Suriye'de, Türkmenler için söylüyorum bunu. Dolayısıyla doğru bir soruşturma süreci.
Kim yapsaydı, gazeteci kimliğine ya da özel durumuna bakılmaksızın bu kovuşturma sürecine uğrayacaktı. Can Dündar'ın da başına gelende budur.