Çarşamba 09.12.2015 00:00
Son Güncelleme: Çarşamba 09.12.2015 11:09

Davutoğlu'ndan duygulandıran açıklamalar

Davutoğlu, Kadına şiddeti önleme konferansında konuştu. Davutoğlu, "Gazze'ye bombardıman başlamıştı. Yaralılar akın akın Şifa hastanesine getiriliyordu. Hastaneye eşimle birlikte gittik. Orada bir sahne vardı ki, hayatım boyunca unutamayacağım sahne. Bir baba kızının cesedi yerde yatarken, Filistinli Vasil'in kızı. Baba ile ben sarılarak o kızın başında sarılarak ağladık. " dedi.

İşte Başbakan Davutoğlu'nun konuşmasından satır başları;

Kadın, tarih boyunca nezaketin sembolü oldu. Kadına karşı şiddette baskının, barbarlığın adıdır. Bugün burada toplanan değerli temsilciler aslında sadece bir konuyu ele almakla kalmıyorlar, insanlığın vicdanını, adaleti ve sevginin dilini ele alacaklar. Bu toplantının küresel çapta başarılı olmasını diliyorum. Bu toplantının hem ülkemiz kadınları hem de dünyadaki mazlum kadınlar için hayırlı olmasını diliyorum.

GAZZE'DEKİ O KIZIN BAŞINA SARILARAK AĞLADIK

Kadınlar savaşın mağdurudur. Çoğu zaman erkek mağdurudurlar. Bir sosyal çalkantı olur ilk kadınlar bedel öder. Dışişleri Bakanı iken çok problemli bölgelere seyahat ettim. Kadınlarla doğrudan ilgili sahneler var ki, o kadınların gözlerinin önündeki hüznü hiç unutmamam. Gazze'de İsrail'in yaptığı bombardımanda yaralanarak hayatını kaybeden kızın hikayesi. O bombardımanda eşimle birlikte Gazze'deydik. Gazze'ye bombardıman başlamıştı. Yaralılar akın akın Şifa hastanesine getiriliyordu. Hastaneye eşimle birlikte gittik. Orada bir sahne vardı ki, hayatım boyunca unutamayacağım sahne. Bir baba kızının cesedi yerde yatarken, Filistinli Vasil'in kızı. Baba ile ben sarılarak o kızın başında sarılarak ağladık. Kendi kızlarımı düşündüm. O gün o baba kızını öperek güne başlamıştı. Üstünde denediği ilk elbiseyle güne başlamıştı. Daha sonra o aileyi evimizde misafir ettik. Ve onlara dedim ki, 'siz bizim ailemizsiniz'. O babayı ve o kızın masum gözlerini hiç unutmayacağım.

İKİ BACAĞI KOPAN O KIZIN YÜKSELEN FERYADI

Suriye'li mültecileri ziyaret etmiştik. Sahra hastanesine girdiğimizde önce farkedemediğimiz masum ve dünya güzeli bir kız tebessümle yüzümüze baktı. Bu kızımızın iki bacağının birden bomba sonrası operasyona alındığını gördük. İki bacağı kopan o kızımızın gözleri hiç bir zaman gözümün önünden gitmeyecek. Döndü şunu söyledi, 'Acaba bana ortepedik bacak takılabilir mi?'. Talimat verilmişti, o kızımızın o ihtiyacı giderildi. Türkiye'de 2 milyon 300 bin Suriye'de mülteci var. Bunların birçoğu kadındır. Çoğu da eşini, babasını kaybedip Türkiye'ye gelen kadınlar. Hala Suriye'de bombardıman devam ediyor. Hala DEAŞ'la birlikte kendi halkını katleden bir rejim hüküm sürüyor. Buradan BM Kadın Konferansı çerçevesinde bütün dünyaya sesleniyorum; Suriye'deki bu rejime artık bir dur diyelim.

BOSNA'LI KADININ YÜZÜNE VURAN SİLİNMEZ İZLER

Geçen sene Bosna'ya gittiğimde, tekerlekli sandalyede yaşlı bir kadın arkamdan 'Ahmet Bey' diye bağırdı. Yaklaşık 75 yaşlarında bir kadın şunu söyledi: "İki oğlum burada gözümün önünde öldürüldü. Bana işkence yaptılar. Kızlarımı alıp götürdüler ve dünya sessiz kaldı". Daha sonra beni alıp evine götürdü. Evinde kurşun izleri vardı. Hala 20 senenin acısını yüzlerindeki çizgilerde belliydi. O kadın sembol hala gelmişti. Vücundaki her izde gözyaşını hissettim

3,5 AYLIK BEBEĞİNİ SUSUZLUKTAN KAYBEDEN KADIN

Dördüncü manzara Somali'de. 20 yıl sonra ilk defa Somali'ye giden Türk uçağı oldu. Bir haber geldi bize, Somali'de açlık var, susuzlukta insanlar ölüyor diye. Eşlerimizle birlikte Somali'ye gittik. İnsanlık adına oraya indik. Savaşın izleri sürüyordu. Bir sahra hastanesine vardık. Bir kadın, 3,5 aylık bebeği susuzluktan ölmek üzereydi. Kadın canhıraş bir şekilde sağa sola koşturuyordu. Bize tahsis edilen arabayla oradaki Türk hastanesine gönderdik. Daha sonra öğrendik ki o kadın bebeğini kaybetmişti. Sususzultan yavrusunu kaybeden kadına biz ne yapabiliriz?

BİRBİRLERİNİN ÜZERİNE BASARAK BİZE GELDİLER

Arakam'da müslümanların olduğu bölgeye heyetle gittik. Yol boyu tam bir sefalet, yanmış evler ve köyler vardı. Kadınlar yollara çıkmışlardı, küçük bir mektubu bizim arabamıza ulaştırmak için insanlar birbirinin üzerine basarak geliyorlardı. Tek bir umut olabilmek için ses olabilmek için. Dünyanın neresinde olursa olsun herhangi bir kadının çığlığı bize ulaştığında önce Türkiye Cumhuriyeti devleti olacaktır. Ve o çığlığa ilk biz ses vereceğiz.

HÜKÜMETİMİZİN VARLIK NEDENİ İNSAN ONURU

Kadınların mağdur edilmemesi için her türlü tedbiri alacağız. Şiddeti önlemek için alınacak tedbirler, insanların içinde doğduğu kültürle birlikte ele alınmalıdır. Bizim için insan eşref-i mahluktur, yani yaratılmışların en şereflisidir. Yaratılanı yaratan adına seven, kollayan himaye eden bu bakış açısı şiddetin kaynağını temelden kurutan bir bakış açısıdır. Kanun yapıcı olarak bu bizim görevimiz, ancak kanunlar şiddete karşı tek ve kesin çözüm değildir. Yeryüzünde insan olarak kendimizi nasıl konumlandırdığımız, hayatı nasıl anlamlandırdığımız çok önemli. Esas olan zihniyet meselesidir. Şiddeti hayattan arındırmanın yolu şiddete varacak yolu baştan kapatmaktır. Siyasetimizin esası insan onuruna sahip çıkmak olmalıdır. Hükümetimizin varlık nedeni insanımızın onurunu korumaktır.

SAHİLE VURAN ÇOCUK VİCDANLARDA YARA AÇAR

Kadına şiddetinin en önemli nedeni insan onuruna saygı eksikliğidir. Kadınlarımızın ekonomik, sosyal, ruhsal, sağlık, eğitim gibi alandaki sorunları yalnızca onlara ait değildir. Kadına ait her sorun toplumun tamamını etkiliyor ve sosyal yapımızı derinden yaralıyor. Kadının sağlığı ve huzuru toplumun refahı ve huzurudur. Akdeniz'de boğularak sahile vuran bir çocuk bütün insanlığın vicdanında bir yara açar. Genelde şiddet ve özelde de kadına yönelik şiddet konusunda yanlış olduğunu varsaydığımız gelenek kolaycılığına başvururak işin içinden sıyrılamayız. Bugün modern toplumlarda da şiddetin ne kadar yaygınlaştığını görüyoruz. Kültür ve geleneklerimizi yargısız bir şekilde infaz ederek şiddetsiz bir topluma ulaşmak mümkün değildir. Bizim en büyük değerimiz ailedir. Toplumun çözülmemesi öncelikle ailenin saygı ve sevgi temelinde aileye bağlıdır.

BEN KADINA SAYGIYI BABAANNEMDEN ÖĞRENDİM

Şiddet toplumların en büyük kamburudur ve bu yükten kurtulmak için hastalığı doğru teşhis etmek gerekir. Ben insana ve kadına karşı saygıyı önce babaannemden öğrendim, babamın anneme davranışından öğrendim. Sorun her canı aziz bilen bizlerin bu kadim felsefeyi gelecek nesillere aktarıp aktaramama meselesidir. Biz insanı, hayatı, sevgiyi, barışı, adaleti, dayanışmayı ve paylaşmayı esas alan bir medeniyetin çocuklarıyız. Bize göre bir insanın hayatına kıyan bütün insanlığın hayatına kıymıştır. Bugün maalesef şiddetle özdeşleştirmeye çalışan İslam'ın özü de insana saygıdır.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.