Salı 28.03.2017 00:00
Son Güncelleme: Çarşamba 18.10.2017 12:09

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Atatürk yaşasaydı 'evet' derdi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Show TV-Habertürk TV-Bloomberg HT ortak canlı yayınında soruları yanıtladı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 3. dönem iddiasına ilişkin, "Her şeyden önce Sayın Kılıçdaroğlu bu maddeleri okumamış. Bir defa 18 maddeden haberi yok. Cumhurbaşkanı, 5+5 iki dönem seçilir. Bir defa Cumhurbaşkanının meclisi fesh yetkisi yok. Dürüst ol, yalan söyleme. Dinleyenler de zannediyorlar ki hakikaten Cumhurbaşkanının fesh yetkisi var. Böyle bir yetki yok." dedi.

Erdoğan, Show TV-Habertürk TV-Bloomberg HT ortak canlı yayınında Veyis Ateş'in sorularını cevapladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 27 Mart 1994'te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak göreve başladığını hatırlatan Ateş, Erdoğan'a son 23 seneye ilişkin görüşünü sordu.

Erdoğan, 27 Mart 1994'ü hatırlatması sebebiyle Ateş'e teşekkür ederek, İstanbul gibi güzel ve muhteşem bir şehre 1994'ün 27 Mart'ında belediye başkanı olarak göreve başlamanın, ayrı bir mutluluk vesilesi olduğunu söyledi.

Göreve geldiğinde, İstanbul'un çok zor şartlar yaşamış bir şehir olduğunu ifade eden Erdoğan, CHP'den İstanbul'u devraldıklarını ve belediyenin 2,5 milyar dolar borcu bulunduğunu anlattı.

Sadece finans sorunu değil, ayrıca İstanbul'un susuz olduğunu, çöp dağlarının, hava kirliliğinin bulunduğunu aktaran Erdoğan, "Bütün bunlar nasıl aşılacak? Bizler sür'atle yoğun bir çalışmayla, bir taraftan belediyenin finans yönetimini öncelikle ele aldık. Finans yönetiminin yanında, insan yönetimini ele aldık ve tabii insan yönetimiyle finans yönetimi başarılı şekilde ele alınınca sür'atle mesafe almaya başladık." dedi.

Belediye başkan adaylığı süresince iyi bir teşkilat şeması üzerinde çalışmalarını yaptığını, adeta ekibini hazırladığını anlatan Erdoğan, adımını attığı andan itibaren de İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde 100 günlük programı açıkladığını ve uygulamaya koyduğunu söyledi.

Bu programla beraber netice almaya başladıklarını dile getiren Erdoğan, gerek temizlikte, gerek hava kirliliğinde netice aldıklarını belirtti.

Bu dönemde henüz doğalgazın İstanbul'un genelinde yaygın olmadığını, yaklaşık 50 bin hanede kullanıldığını ifade eden Erdoğan, o günleri şöyle anlattı:

"Bizler sür'atle hava kirliliğini çözebilmek için doğalgazı yaygınlaştırmamız gerekir dedik. Ana isale hatlarını yaygınlaştırmak için adımlarımızı attık. Fakat vatandaş doğalgaza girmekten çekiniyordu. Maliyetinin yüksek olduğunu düşünüyordu. Biz de kendilerine diyorduk ki hayır, bunun maliyeti yüksek değil. Bir defa siz bir çok şeyden kazanacaksınız. Evinizin içindeki temizlik, evinizin içinde her yere onun yaygınlaşması, bir defa birçok şeyi size iade edecek. Vatandaş bunu yaşadıkça, anlamaya başladı. Bizler de bu adımı attık ve hava kirliliği, öbür taraftan çöp dağlarını yok etmeye başladık. Ama tabii çöp dağlarını yok ederken de şehir içinde belli istasyonlar kurmak suretiyle o istasyonlarda çöpü topluyor, ondan sonra da şehir dışındaki çöpleri yok etme merkezlerine götürüyorduk.

Bu arada tabii en önemli şey, su yok. Artık bir sektör oluştu. Nasıl benzin istasyonları varsa, su satış istasyonları vardı. Vatandaş, oralardan suyu satın alıyor, evlerindeki küvetlere dolduruyordu. Plastik bidonlar ciddi manada yaygınlaşmıştı. Çünkü evde su akmıyor. Bir de ne oluştu, şimdi nasıl pet şişelerde su içiyorsak, pet şişelerin icadı da öyle başladı. Bunları o dönemde yaşadık. Biz yoğun bir şekilde Istranca Dağları'ndan İstanbul'a suyu getirdik. Orman ve Su İşleri Bakanımız Veysel Eroğlu Beyi o zaman İSKİ'nin başına getirmiştik. Onun da üstün gayretleriyle İSKİ'de bir teşkilatlanma oldu. Çünkü İSKİ yolsuzluklarla anılmış bir kurumdu. O yolsuzluklar sebebiyle o zamanki genel müdür, önceki genel müdür o da içerideydi. Ciddi bir gayretle dağları delerek, İstanbul'a suyu getirdik. Mümkün değil diyorlardı. Olmaz diyorlardı ama aşık olduğun zaman oluyor."

O dönemde CHP'nin Yalova'dan Kuruçeşme'ye deniz tankerleriyle su getirme projesinin olduğunu anlatan Erdoğan, "Senin o deniz tankerinin getirdiği su, sadece Beşiktaş ilçesine ancak yetişir." dedi.

Tohumlama yaparak yağmur bulutlarından su almanın da o yıllarda gündeme getirildiğini ama bunların hiç birinin netice vermediğini ifade eden Erdoğan, "Ama biz netice aldık. Bir müddet daha geçince İstanbul su ile kendine gelmeye başladı. İstanbul'un asli zenginlikleri meydana çıkmaya başladı. Çünkü İstanbul'un, bir var olan zenginliği var. Ama bu zenginliğin farkında olmayan CHP zihniyeti bunu götüremedi. Şu anda olduğu gibi. Şimdi durmadan kuru sıkı atıyorlar. Bir defa konuyu hazmedeceksin. Aynen bir insanın tedavisi gibi önce teşhis, sonra tedavi." diye konuştu.

-"SAYIN KILIÇDAROĞLU BU MADDELERİ OKUMAMIŞ"

Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 3. dönem ve OHAL iddialarına ilişkin, şu değerlendirmede bulundu:

"Her şeyden önce Sayın Kılıçdaroğlu bu maddeleri okumamış. Bir defa 18 maddeden haberi yok. Cumhurbaşkanı, 5+5 iki dönem seçilir. İkinci dönemde Cumhurbaşkanı, meclisi fesh eder dedi dikkat ederseniz. Bir defa Cumhurbaşkanının meclisi fesh yetkisi yok. Dürüst ol, yalan söyleme. Dinleyenler de zannediyorlar ki hakikaten Cumhurbaşkanının fesh yetkisi var. Böyle bir yetki yok. Fesh edecek, fesh ettikten sonra da meclis tekrar üçüncü defa için bir seçim kararı alacak. Bu seçimle beraber de meclise bu seçime götürmesiyle, kendisi için yeniden üçüncü kez seçilme yolunu açacak. Üçüncü kez seçilme yolu, onun tekrar burada Cumhurbaşkanlığına gelmesine yönelik bir yol değildir. Böyle bir şeyi niye söylüyorsun?

Şunu bir defa düzeltmemiz lazım. Cumhurbaşkanının meclisi fesh yetkisi yoktur. Meclisin erken seçim yapma yetkisi var mıdır? Böyle bir karar alabilir mi? Meclisin böyle bir karar alma yetkisi var. Ama bunu meclis alır, Cumhurbaşkanının talebiyle değil. Bunu alması için de oranlar var. Bu oranları da meclisin yakalaması lazım. Meclis o oranı yakalayamadığı taktirde, böyle bir yetkisi de yok."

OHAL

Erdoğan, OHAL ile ilgili de şunları söyledi:

"Cumhurbaşkanı, OHAL kararı için adım atar ama bu adımı attığı zaman nereye götürecek bunu? Bu da meclise gider. Meclis bu OHAL kararını ne yapar? Onar veya onaylamaz. Onadığı takdirde, OHAL devreye girer. Cumhurbaşkanı onaylamazsa, OHAL zaten devreye girmez. 'Ben bunu uygulamaya koydum' diyemez.

Kararnameyi, kanunların üzerine çıkarıyor. Bu tür açıklamaları var. Bir defa Cumhurbaşkanı kararnamelerinin, ne anayasa ne yasa, bunların hiçbirinin üzerinde hükmü yoktur. Kaldı ki hakkında anayasal veya yasal bir madde varsa, kararname çıkaramaz Cumhurbaşkanı. Velev ki Cumhurbaşkanı bir kararname çıkardı. Cumhurbaşkanı olmayan bir konuda kararname çıkardıysa, parlamento bu kararnameyi de gerekirse münfesih hale getirir çıkaracağı bir yasayla. Güçlü, denetim mekanizması ağır olan bir parlamento var ama bundan, bu zatın hiç haberi yok. Böyle bir şey yok aldatıyor. "

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Niye biz gençliğimize güvenmiyoruz? Seçme hakkı olarak 18'i veriyorsun, seçilme hakkı olarak vermiyorsun. Seçme, seçilme hepsi de 18 olacak. AB'de 22, 25 yaşında bakanlar tanıyorum. Niye biz gençlerimize güvenmiyoruz? Güvenelim. 'Beylerin çocukları parlamentoya girecek.' diyor. Bu kendi kanaati, kendine ait düşüncesi. Böyle bir şey yok. Şu anda genç yaşta parlamentoda olan arkadaşlarımızın babalarının birçoğu esnaf. Parlamentoya parti teşkilatımızın gençlik kollarından girmiş, seçilmiş ve gelmiş. İnşallah bu yeni dönemde de birçok Anadolu çocukları buraya gelecek." dedi.

BAŞKAN YARDIMCILIĞI

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde "sınırsız başkan yardımcısı atanabileceği" sözlerine değinen Erdoğan, şunları söyledi:

"Böyle çocukça bir yaklaşım olur. Biz, 36 bakan devraldık ve aldığımız 36 bakanla başbakan dahil, Abdullah Bey'in dönemi, 25 kişilik bir kabine oluştu o zaman. Şu anda da zannediyorum ya 27 ya 28'dir. Biz öyle herkese lütufta bulunan iktidarlar oluşturmadık. Zaten tek başına hükümetin güzelliği burada. 'Şimdi sadece yardımcılar 50'den başlıyor bin 500'e kadar gidiyor, aile şirketi adeta, o hale getiriyor...' Yok böyle bir şey. Bir olur, iki olur, bilemedin üç olur. Hayatında böyle bir şey görmemiş. Çünkü yalan zaten makine gibi çalışıyor. Bizim anlattığımız örnekler, hepsi bunları yalanlıyor. Böyle bir şey olamaz. Bunu inşallah 16 Nisan teyit edecektir. 16 Nisan'dan sonra, bu dönem içerisinde de zaten şu andaki mevcut hükümet, 2019 Kasım'a kadar bu işi hayırlısıyla götürecektir. Hükümet kabinede değişiklikler yapabilir, birleştirebilir (bakanlıklar) şu olur bu olur, o mevcut hükümetin tasarrufudur. Cumhurbaşkanı olarak şu anda benim böyle bir tasarrufum yok. Ben hükümetle bazı görüşmeler yaparak, bazı yenilemelere gidilir gidilmez, şu anda Sayın Başbakanla aramızda yapılacak görüşmeyle alakalı bir konudur. Bunun dışında böyle sadece şahsımda olan bir tasarrufla böyle bir şeyi yapamam. Böyle bir hakkım, yetkim yok."

Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde cumhurbaşkanının muhtarları alma hakkı olmadığını belirterek, "Muhtar seçimle geliyor, muhtar atamayla gelmiyor. Dolayısıyla seçimle gelen seçimle gider. Böyle bir yetkisi yok. Anayasal, yasal teminat altındadır muhtarlık." diye konuştu.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde 16 bin muhtarı ağırladığını ifade eden Erdoğan, "Tayyip Erdoğan, millet adına ağırladı. Çünkü muhtarlar Cumhurbaşkanlığı makamına böyle gelip girmezler, mümkün değil. Biz, davet ederiz, İçişleri Bakanımız önce kendileriyle konuşur. Onlara formlar dağıtırız, sıkıntıları nedir onları işlerler. İçişleri Bakanlığındaki birim de hangi bakanlıkla ilgiliyse onları takip eder. Bu işin bir boyutu. Benim bir hitabım olur daha sonra beraber bir yemek yeriz, daha sonra da her ilin muhtarlarıyla grup grup resimler çektiririz. Hediyelerini veririm ve uğurlarım çünkü orası Cumhurbaşkanlığı makamıdır. Hedefim 55 bin muhtarla inşallah bunu yapmak. Bunların içinde asla 'Şu partilidir, bu partilidir.' diye bir şey yok, herkese bu davet yapılır. Bunu şu ana kadar gelen 16 bin muhtarımız zaten biliyor."

Erdoğan, "Davetinize 'hayır' diyenler oldu mu?" sorusuna, "Bazıları gelmiyor, özellikle HDP'liler filan falan bunların içerisinde. Gelmeyenler oluyor tabii. Ben onun da kırılacağına inanıyorum." karşılığını verdi.

MUHTARLAR KONUSU

BM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmayı Kılıçdaroğlu'nun "Cumhurbaşkanı muhtarlara konuşur gibi konuştu." şeklinde değerlendirdiğini dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"BM Genel Kurulu'na kimler katılıyor, inanın bu zatın bundan bile haberi yok. BM Genel Kurulu'na sadece liderler gelmiyor. Oraya liderlerden çok atanmışlar geliyor. Liderler birinci gün, yarım gün filan dururlar, ondan sonra pek de takip etmezler. Sadece kendi konuşmaları geldikçe gelirler genel kurulda bulunurlar. Sonra onlar adına dışişleri bakanları veya onların yardımcıları, onlar takip ederler. Çünkü hepsinin BM çatısı altında, otellerde birçok görüşmeleri vardır. Bizim Türkevi hemen yanında olduğu için BM'nin, bugüne kadar hep öyle yaptık. Şimdi biz orada yeni yerler falan da aldık, birleştirdik. Türkevi'ni yıkıyoruz, onun yerine Türkiye'ye yakışır dev bir Türkevi kuracağız. Birçok etkinliği de yapabileceğimiz bir yer olarak 1-2 ay içerisinde ihalesi yapılıyor ve proje hazır. İnşallah 3 sene içerisinde orası biter ve ondan sonra da orada Türkiye, şanına yakışır bir Türkevi'nde onları yürütecektir."

- "PARLAMENTO GÖREVİNİ ASKERLİKTEN DAHA DÜŞÜK BİR GÖREV OLARAK GÖRMÜYORUM"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, anayasa değişikliğiyle seçilme yaşının 18'e inmesine yönelik eleştirileri, 18 yaşındaki gençlere hakaret olarak gördüğünü belirtti.

Parlamentoda 25-30 yaş arası 5 milletvekili olduğunu kaydeden Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bu yaş grubunda AB ortalaması yüzde 73. AB'nin yüzde 73'ünde şu anda bu yaş grubunda gençlik var, o ülkelerde. Biz bu işte çok geç kaldık. Geçmişe, tarihimize bir bakalım. Fatih'e bakıyorsun 21 yaşında bir çağ kapatıyor, bir çağ açıyor. Niye biz gençliğimize güvenmiyoruz? Seçme hakkı olarak 18'i veriyorsun, seçilme hakkı olarak vermiyorsun. Seçme, seçilme hepsi de 18 olacak. AB'de 22, 25 yaşında bakanlar tanıyorum. Niye biz gençlerimize güvenmiyoruz? Güvenelim. 'Beylerin çocukları parlamentoya girecek.' diyor. Bu kendi kanaati, kendine ait düşüncesi. Böyle bir şey yok. Şu anda genç yaşta parlamentoda olan arkadaşlarımızın babalarının birçoğu esnaf. Parlamentoya parti teşkilatımızın gençlik kollarından girmiş, seçilmiş ve gelmiş. İnşallah bu yeni dönemde de birçok Anadolu çocukları buraya gelecek. 'Milletvekili olduktan 2 sene sonra emeklilik hakkını kazanacak. Bey bey, ayda yaklaşık 10 bin lira maaş alacak ve emekliliğini de böyle sürdürecek.' Yok böyle bir şey. Bir defa 23 yıl, diyelim ki ikinci dönem olamadı, primleri ödeyecek ve emeklilik yaşı erkeklerde 65. 65 yaşa gelmeden emekli olamaz. Bayanlarda 63, o da 63 yaşa gelince ancak emekli olacak ve emekli maaşını almaya başlayacak. Parlamento görevini doğrusu askerlikten daha düşük bir görev olarak görmüyorum. Bizim Milli Savunma Bakanlığımızla, Silahlı Kuvvetlerimizle, hepsiyle ilişkili kararların alındığı yer burası. Kaç kişi burada muaf olacak? Belki 3, belki 5, belki 10 kişi. Şu anda bile bedelli askerlikle, vesairelerle askerlikten muaf tuttuğumuz gençlerimiz olmadı mı? Yüzlerce binlerce gencimiz oldu. Zaman olmuştur öğretmenler falan bu işten muaf tutulmuştur. Milletvekiline böyle bir hakkın tanınmasını, vatani görev, askeri görev olarak telakki ediyorum. Bu benim kanaatimdir, arkadaşlarımın ciddi bir kısmı da buna aynen katılıyor."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde sadece cumhurbaşkanı olacağını belirterek, "Cumhurbaşkanı da kendisi için bir, iki, üç neyse yeterli sayıda başkan yardımcısını atayacak, altına bakanlarını atayacak ve böylece hizmette şöyle bir konsensüs meydana gelecek." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "bir kişinin isterse devletin yapısını değiştirebileceği" eleştirilerinin hatırlatılması üzerine, bu konularda bazı açıklamalar yapıldığını söyledi.

Ortada mevcut bir anayasa olduğunu, yürürlükteki kanunlar bulunduğunu ifade eden Erdoğan, "Bu anayasayı, kanunları tek başına o tek dediği adam değiştirme yetkisine sahip mi? Değil. Tek başına bunları değiştirme yetkisine sahip olmayan kişi, nasıl oluyor da ülkenin teşkilat şemasını değiştiriyor." diye konuştu.

Erdoğan, bu teşkilat yapısının anayasa ve yasalarla teminat altına alındığını dile getirerek, "Cumhurbaşkanı ne yapar? Cumhurbaşkanı diyelim ki işte bakanları atar, müsteşarları atar, genel müdürleri atar, üst düzey yöneticileri bu noktada bunların atamasını yapar. Alt düzeye cumhurbaşkanı girmez bile. Onama verir mi o ayrı mesele, müdahale eder mi ayrı mesele ama kalkıp da değiştiremez. Onun değiştireceği yerler, dediğim gibi her zaman yasalarda yazar. Mesela şu anda anayasada 104. madde. 104. maddede cumhurbaşkanın görev alanı bellidir. Bu gelecek olanda da aynen yine buna benzer neler yapabilir, neler yapamaz, bunlar bellidir." değerlendirmesinde bulundu.

- "GENSORU BELASINDAN HÜKÜMETLER KURTULACAK"

Yeni sistemde lokantaların bile kapatılabileceğine yönelik iddianın anımsatılması üzerine Erdoğan, "İşte saçmalık burada. Mesela diyor; 'lokantaları kapatmasından tut da ne bileyim birçok yerlerdeki ilgili, ilgisiz birçok şeyleri, görevden almaya varıncaya kadar...' Beş yıl... Güvenoyu... Millet sandığa gider ve sandıkta kararını verir. Nedir. Şu anda olduğu gibi belki Kılıçdaroğlu'nu rahatsız eden odur. İkide bir akşam yat, sabah kalk gensoru. Bunu veremeyeceksin. Bu yok. Çünkü bunların hepsi parlamentonun işlerliğini ortadan kaldıran mekanizmalardır." ifadelerini kullandı.

"16 Nisan'da milletim benim 'evet' derse artık bu gensoru belasından hükümetler kurtulacak." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Çünkü çalıştırmıyor. Güvenoyu, öyle ikide bir güvenoyu. Yok böyle bir şey. Sadece 5 yılda bir sandık gelir, millet 'devam' derse devam edersin. Millet, 'kal seni değiştiriyorum' derse, değiştirirsin." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, parlamentoda 484 gensorunun verildiğini, bunların 4 tanesinin kabul gördüğünü, diğerlerinin reddedildiğini söyledi.

"Reddedildiğini veya edileceğini bile bile bu gensoruları vermenin anlamı nedir. Bunun vatanseverlikle bir alakası var mıdır? Bunun parlamentoyu çalıştırmakla bir alakası var mıdır? Yoktur." diyen Erdoğan, başkanlık sistemiyle alakalı komisyonlarda olanları gördüklerini hatırlattı.

Erdoğan, "Pet şişeler, şunlar, bunlar nasıl birbirlerine fırlatılıyor, bunları gördük ve genel kurulda ayak ısırmaya varıncaya kadar. Bayan milletvekilinin burnunu kırmaya varıncaya kadar, bunları gördük değil mi? İşte bu sistemde bunlar olmaz. Biz şimdi bunu ortadan kaldırarak, parlamento çok daha sağlıklı, çok daha yoğun bir şekilde çalışacağı gibi bir de kucaklama anlayışı hakim olacak." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kasım 2019'a kadar görevinin başında olacağını belirterek, 16 Nisan'dan sonra bir değişiklik olmayacağını, hükümetin de görevinin başında olacağını aktardı.

Kasım 2019'dan sonra cumhurbaşkanının tek adam olacağı yönündeki eleştirilere değinen Erdoğan, "Böyle bir yasal düzenleme var mı? Yasalarımız da böyle bir şey var mı?" ifadelerini kullandı.

- "BİR DENETİM GÜCÜ VAR"

"Şu anda yasalar neyse yine bu yasalar çerçevesinde adımını atacaktır" diyen Erdoğan, şu anda ABD Başkanı Donald Trump'ın sağlık reformuyla ilgili "Ben bunu kaldıracağım" dediğini dile getirdi.

Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Ne oldu, kaldırabildi mi? Kendi partisi aleyhte aldığı kararlarla şu anda Trump'ın bu adımı engellendi. Belki de Obama veya onun partisi iş başında kalsaydı, Obama'nın attığı bu adım devam edecekti. Bakın şimdi Trump'ın atmak istediği adım engellendi. Bir denetim gücü var. Velev ki kendi partiniz dahi olsa, eğer parlamentonun işine bu gelmiyorsa daha burada sizi engelleyebilirler. Kaldı ki bu kurumlar, bunların hepsi de anayasa teminatı altındadır. Bunlar bağımsız kurullardır. Bunlarla ilgili, 'benim keyfim elverdi, bunu böyle yapacağım' böyle bir şey diyemezsiniz. Yok böyle bir şey ama dedim ya 5 keçiyi güdemeyecek adamlarla bu iş yürümez. Bir şey söyleyeceğim şimdi size. Bu beyefendi Türkiye'de, SSK'ya bağlı olan hastaneleri yönetti mi? SSK Genel Müdürlüğü yaptı. Onun genel müdürü olduğu dönemdeki hastanelerin halini, sizler de herhalde bazı televizyon kanallarında izlemişsinizdir. Bilmiyorum sizin arşivinizde de var mı? Yok mu? Milletim izlesin, beraberce izleyelim. Bir SSK'yı yönetirken, '10 sen öncesine göre şu anda biz daha geriyiz' diyor. Savaş Ay, rahmetli diyor ki; 'Ama siz genel müdürsünüz. Sizin bunu çözme sorumluluğunuz yok mu?' Sizin geri değil, bu işi daha ileri götürmeniz lazım. Nüfus artıyorsa ona göre hastaneleri artırmanız lazım. Niye yapmadınız? Sağlam giren hasta çıkar."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun SSK Genel Müdürü olduğu dönemde Savaş Ay'ın yaptığı programdaki görüntülerini izlemesinin ardından, bürokratın, bütün yatırımla ilgili planı, her şeyi hazırlayarak, bağlı olduğu siyasiye sunması gerektiğini söyledi.

Erdoğan, "Sen ne yaptın? Sen böyle bir şey yapmadın ki. Kaldı ki kendi imkanları dahilinde bir bürokrat, başarılı bir bürokrat o hastanelerin en azından hijyenini kontrolü altına alır. Sende böyle bir şey de yok. Çünkü o hastaneleri gidip de dolaşmamış ki. Beyefendi belki de Ankara'dan hiç ayrılmamıştır. İşte kan revan içinde olan şeyleri. Geçenlerde A Haber'de izledim. O bütün serum şişelerinin nasıl atıldığını, bütün o ördeklerin falan nasıl oralarda kan, pislik içinde olduğunu gördük. Öyle bir hastane düşünülebilir mi? Hastanelerimize bir de şimdi bakın. Şimdi nüfusumuz 80 milyon oldu ama biz 14 - 15 sene içinde yaptığımız sağlık reformuyla sadece şehirler değil, ilçelerde hastaneler kurduk." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şehir hastanelerini kurmaya başladıklarını, bunun yanında "doktor yetiştirmemiz lazım" diyerek salt sağlık üniversiteleri kurduklarını dile getirdi. "Sadece doktor yetiştirelim, diş hekimi yetiştirelim, eczacı yetiştirelim." diyen Erdoğan, tüm bunlara yönelik adımlar attıklarını vurguladı.

Erdoğan, "Bunları, Beyefendi o zaman hiç gördü mü? Böyle bir raporu var mı? Yok. Böyle bir raporu olsa dahi senin elinde bir görev var arkadaş. Gideceksin, o hastaneni sen inceleyeceksin ve o hastane ile ilgili eksikleri, yerinde icabında gidereceksin. Sana verilmiş bütçe var. O bütçeyi kullanacaksın ama bu para yönetmekten, vesaireden anlayan birisi değil ki anlamaz bu işlerden, anlasaydı bunu hastanelerimizde görürdük. Böyle bir şey olmadık." değerlendirmesinde bulundu.

- "AT BİNENİN, KILIÇ KUŞANANINDIR"

İşin başına geldiklerinden bu yana 14 - 15 yılda, bu hastaneleri yaptıklarını ifade eden Erdoğan, sadece bunu kendi bütçeleriyle yapmadıklarını anlattı.

Özellikle şehir hastanelerini kamu - halk ortaklığıyla yaptıklarını dile getiren Erdoğan, bunun özellikle bütçenin çeşitlendirilmesi olduğunu aktardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Biz çeşitlendirmek suretiyle şu anda kalkıyoruz mesela hastaneyi x şahsa ihaleyle veriyoruz. Ondan sonra 15 sene, 20 sene, 25 sene neyse oranın bütün işletme olayı, onun vasıtasıyla olacak. Biz ne vereceğiz? Biz doktorunu vereceğiz, hemşiresini vereceğiz vesaireyle ama o bütün bakımı, her şeyi onlara ait. Gidin Mersin Hastanesini görün, Yozgat'ı görün, Isparta'yı görün. Şimdi önümüzde yıl sonuna kadar yine açılacak en azından 5-10 tane şehir hastanesi var. Bütün bu özel sektöre ait olan hastanelerle şu anda Sosyal Güvenlik Kurumunun anlaşmaları var. Bunlarla da bunu artırdık. Mesela SSK hastanesi bize önceleri 'hayır biz devlete bu işi vermeyiz' dediler. Dedik, 'alacağız.' İşçi sendikaları 'vermeyiz.' 'Alacağız.' Böyle çift başlılık, çok başlılık olmaz. Çünkü her bakanlığın bakıyorduk, PTT hastanesi var, Deniz İşletmelerinin hastanesi var. 'Olmaz böyle şey' dedik. Bu iş tek merkezden yürüyecek. Yasal düzenlemesini vesairesini yaptık ve bu işi tek merkeze aldık. At binenin, kılıç kuşananındır."

Buralara öyle geldiklerini ve burada çok başlılığı ortadan kaldırmanın önemli olduğunu ifade eden Erdoğan, başbakan ayrı, cumhurbaşkanı ayrı bir havada olursa ki; bunların yaşandığını kaydetti.

Bunların birbirleriyle kavgalarını bildiklerini anlatan Erdoğan, "İşte biz bunların olmaması için ki kendisi geçenlerde 'başbakan ayrı partiden, cumhurbaşkanı ayrı partiden olur, bunlar birbirleriyle kavgalar ederse, o ülkede yönetim nasıl olacak, bunu millete anlat' diyorlardı. Zaten bu kavga olmasın diye bunu yapıyoruz. Attığımız adım bunun için. Bunu konuşmalarda dinletiyorum." ifadelerini kullandı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun radyodaki konuşmasının dinletilmesinin ardından Erdoğan, "Mesele bu. İşte biz zaten bu ayrım olmasın, tek seslilik olsun diyerek, şimdi bunu birleştirmenin adımını atıyoruz. Bundan sonra bak bunu bile öğrenememiş, dersini çalışmamış. Artık başbakan yok ki. Artık sadece cumhurbaşkanı var. Cumhurbaşkanı da kendisi için bir, iki, üç neyse yeterli sayıda başkan yardımcısını atayacak, altına bakanlarını atayacak ve böylece hizmette şöyle bir konsensüs meydana gelecek. Bu adımı atmanın aynı zamanda projesidir, bu proje." şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 16 Nisan'da yapılacak anayasa referandumu hakkında, "Şu anda ibre yükselişte. Böyle bir durum söz konusu. Ben bunun daha iyi olacağı inancındayım. Çünkü, hayır diyenler niye hayır dediklerinin bir defa izahını yapamıyorlar." dedi.

Erdoğan, Show TV-Habertürk TV-Bloomberg HT ortak canlı yayınında yaptığı konuşmada, "16 Nisan'daki halk oylamasında ne çıkacağına ilişkin tahmininiz ya da elinizde bir veri var mı?" sorusu üzerine şunları söyledi:

"Şimdi aslında henüz işin tam heyecan dolu günleri yaşanıyor. Bizler tabii şu anda sahadayız. Başbakan, bakanlar hepsi arazide. İşte ben dün İstanbul'un üç ilçesindeydim. Bugün iki ilçesindeydim, dün ve bugün aynı zamanda kapalı salon toplantıları büyük ölçekli, onları yaptım. Yağmura rağmen, soğuğa rağmen hakikaten meydanların heyecanını çok iyi gördüm. Bugün pazartesi, bugün bile meydanlar çok iyi. Dün pazar, çok çok iyi. Muhteşem. Aynı haberleri Sayın Başbakan'dan da dinliyorum, alıyorum. Şu anda ibre yükselişte. Böyle bir durum söz konusu. Ben bunun daha iyi olacağı inancındayım. Çünkü, hayır diyenler niye hayır dediklerinin bir defa izahını yapamıyorlar. Ellerinde buna yönelik bir veri yok. Yani şunun için mi 'hayır' diyecekler, Kandil'deki teröristler 'hayır' çağrısında bulunuyor diye mi 'hayır' diyecekler veya İmralı'daki terörist başı hayır diyor diye mi hayır diyecekler veya Pensilvanya'daki FETÖ'nün başı 'hayır' deyin diye çağrıda bulunuyor diye mi 'hayır' diyecekler? Niye hayır diyecekler? Bu önemli. 'Evet' demenin gerekçeleri var ama 'hayır' demenin gerekçesi yok. Ülkemizi bölmeye çalışan, milletimizi parçalamaya çalışan, 15 Temmuz'un faillerinin içinde olduğu bütün bu 'hayır' diyenlerle beraber hareket etmek, herhalde bu noktada 'hayır' ifadesini kavrama anlamına gelmez. Şu anda Almanya'da, Belçika'da, Hollanda'da, İsviçre'de bütün yapılanlar ortada. Ya seçim Türkiye'de oluyor."

Türkiye'nin yükselişinin Batı ülkeleri tarafından kabul edilmesinin mümkün olmadığını dile getiren Erdoğan, "Şimdi Türkiye çok ciddi bir sıçramanın içinde. Türkiye'nin büyüme oranlarına bakıyorsun şu anda Avrupa ülkelerinden daha iyi bir konumdayız. Yatırımlara bakıyorsun, Türkiye yatırımlarını durdurmuyor, hızla devam ediyor. Tabii bu, bunların işine gelmiyor. Ekonomik olarak bunların sipariş üzere kredi derecelendirme kuruluşlarının verdiği notlar var biliyorsunuz, bu notların hiçbirisi tutmadı. Hiçbirisi Türkiye'ye yatırımı durdurmadı." diye konuştu.

- "ÇİFT BAŞLILIK OLMADIĞI ZAMAN NETİCE ALIRSINIZ"

Geçmişte de yatırımlara hayır diyen bir kesimin olduğunu aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:

"15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ne biliyorsunuz, yapıldığı zaman ne dediler, hayır. İfade aynen buydu. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'ne hayır dediler. Yavuz Sultan Selim Köprüsü'ne başladık, hayır dediler. Şurada 3 sene içinde içinde 200 milyon insanın geçtiği Marmaray'a bunlar hayır dediler. Avrasya Tüneli'ni yaptık hayır dediler. Osman Gazi Köprüsü'nü yaptık, hayır dediler. Bütün güzel işlere bunlar hep hayır diyerek karşı çıktılar. Biz dinlemedik, yaptık geçtik. Şimdi 18 Mart Çanakkale Köprüsü'nü yapıyoruz, temelini attık. Bakın bu yüzde 50, yüzde 50, Kore-Türk işbirliği. Hani Türkiye'ye para, ekonomi şu bu filan... Yaklaşık 11 milyar Türk lirasına mal olacak olan bir köprü. Dünyanın bir numarası. İki kule arası 2 bin 23 metre. En uzun köprü olacak. Böyle bir köprü yapılıyor. Yürüyor ve inşallah 2023'e varmadan bu köprü hizmete girecek. Bu arada da inşallah Boğaz'ın altından 3 katlı, tüneli geçeceğiz. İki katı otomobil, bir katı hızlı tren. Bu olacak. Bu arada inşallah Kanal İstanbul'a başlayacağız. Biz ekonomi filan dinlemiyoruz, bunların hepsinin altyapısı hazır. Bu adımları atacağız. Bu adımları atmak için tek adam anlayışı diyorlar ya o değil, istişareye dayalı bir otoritenin oluşması önemli. Bu olduğu zaman çift başlılık olmaz. Çift başlılık olmadığı zaman da netice alırsınız."

Avrupa'ya yönelik eleştirilerini sürdüren Erdoğan, "Avrupa bizim bu gidişimizi bir defa kendisi için en büyük tehlike görüyor. Örnek; şu anda biliyorsunuz biz dünyanın en büyük havalimanını yapıyoruz. Bu havalimanının, önümüzdeki yılın ilk çeyreğinde ilk etabı açılacak. Yıllık yolcu kapasitesi ne biliyor musunuz? 90 milyon. 2023'te şu andaki planlama 150 ila 200 milyon arasındaki bir yolcu kapasitesine ulaşacak. Şimdi dünyada havacılıkta bulunanlar bundan memnun olur mu? Burası çok önemli." diye konuştu.

Kendilerinin üçüncü havalimanı konusunda hiçbir yeri dinlemediğini aktaran Erdoğan, "Buradaki 5 firmanın 5'i de Türk. Krediyi şuradan buradan bulmuşlar ama ilk etapta Türk bankalarının sendikasyonuyla bu iş başladı. Ondan sonra yabancılar da bu işe girmeye tevessül ettiler. Türkiye'nin gücü var. Bu işi başarıyor, başaracak. Çanakkale'de olduğu gibi böyle devam edecek. Ben, Boğaz'ın altından geçecek olan 3 katlıda da aynı şeydeyim. Aynı durum Kanal İstanbul'da ve bunlar hızla devam ediyor. Bu onları rahatsız ediyor."

- "HANGİ HAYAT TARZINIZA MÜDAHALE ETTİK"

"Hayır diye düşünenlere şunu söyleyeceğim" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kardeşim, İsviçre'de senin Cumhurbaşkanının posterini, dev bir posteri İsviçre Parlamentosu'nun önünde sergileyip, şakağına silah dayayan ve o organizasyonu yapan dikkat edin onların Sosyalist Partisi ile Türkiye'deki PKK yanlıları, DHKP-C, onların oradaki uzantıları, birlikte bunu yapıyorlar ve onların polislerinin nezaretinde yapıyorlar. Utanmayacak mısınız? Bunu yapıyorlar. Ben senin Cumhurbaşkanın olarak, beğenirsin beğenmezsin 12 yıl başbakan, 2,5 yıl cumhurbaşkanı olarak, yüzde 52 oyla seçilmiş bir cumhurbaşkanı olarak bir hizmet verdik, veriyoruz. Yaptığımız hizmetler, eğitimde, sağlıkta, emniyette, ulaşımda, enerjide, gıda tarımda hepsi ortada. Şöyle bir başımızı iki elimizin arasına alalım. Ne yaptık? Hangi hayat tarzınıza müdahale ettik. Tam aksine bizim hayat tarzımıza müdahale edildi ama biz bunları hep sabırla geçiştirdik. Birçok arkadaşımın kızları vesaire, bu ülkede, kendi ülkemde üniversitelerde okuyamadı. İnancının gereği başını örtmek istedi örtemedi. Benim kızlarım örtemedi. Mecburen ben yurt dışına gönderdim. İmkanım vardı gönderdim. Yurt dışında okudular. Oraların en kalite üniversitelerinde okudular. Başarılarıyla okudular. Benim ülkemde okuyamadı. Çünkü benim ülkemde, 'Öz yurdunda garipsin, öz yurdunda parya' muamelesi yapıyorlardı. Şimdi bakın bunların hiçbir kalmadı. Başı açık, başı örtülü bütün evlatlarımız istedikleri üniversitelere, istedikleri gibi gidiyorlar. Demek ki oluyor. Aynı sırada oturuyorlar. Kol kola işte caddelerde, parklarda her yerde görüyorum. Neydi derdiniz? Ne istediniz bu milletin evlatlarından."

- "TUTTURMUŞLAR TEK ADAM..."

Tek adam eleştirilerine değinen Erdoğan, "Tutturmuşlar tek adam... Tek adam arıyorsan şöyle Cumhuriyet tarihine bir bak kimlerde tek adam vardı. Şimdi Gazi Mustafa Kemal tek başına yönetmedi mi? Biz, öyle yönetelim derdinde değiliz ama İnönü ile kavgalıydı." ifadelerini kullandı.

Anadolu Ajansı'nın (AA) Atatürk döneminde geçtiği bir haberi gösteren Erdoğan, şöyle konuştu:

"Bakın şimdi buradan bir tane belge vereceğim: 'Çift başlılık krizleri' diyor. Bunu bir okuyayım istiyorum: 'Atatürk, Başbakan İsmet İnönü ile Hatay, Dersim ve Atatürk Orman Çiftliği'ne ilişkin tartışmalar yaşadı'. Altta detaylar var. Bakın, Anadolu Ajansı'nda yayınlanan haberde, 'Başvekil Malatya Mebusu İsmet İnönü'ne talep ve ricası üzerine Reisicumhur Atatürk tarafından bir buçuk ay mezuniyet verilmiş ve Başvekaletine İktisat Vekili Celal Bayar tayin edilmiştir.' Yani istifasını aldı 1,5 ay. Bu kadar açık ortada. Onlar dahi bakın geçinemediler. Şu anda işte belge ortada. Şimdi, bu böyle yürümüyor. Gelelim, İnönü'ye. İnönü de aynı durumu yaptı ve Başbakanı ile geçinemedi. Ne zamana kadar bu iş böyle devam etti? Rahmetli Menderes'e kadar. Menderes'ten sonra olay 10 yıl sağlıklı bir şekilde devam etti. Onun neticesinde ne oldu? Rahmetli Menderes'i 2 arkadaşıyla beraber ipe götürdüler. Peki o zamanki ana muhalefet bu yapılanlar karşısında demokratik davranabildi mi? İnsan hak ve özgürlükleri diyebildi mi? Diyemedi ve düşünün CHP'nin tek başına iktidar olduğu yıllar manidardır. CHP'nin il başkanları, parti il başkanları, illerde aynı zamanda valiydi. Çok ilginçtir. O dönemlerden geliyoruz. Şimdi bugünün CHP'sine soruyorum: Sizin cemaziyel evvelinizde, geçmişinizde siz il başkanlarını, partinizin il başkanlarını illere vali olarak tayin ettiniz. Demokrasi anlayışınız bu mu? Ama AK Parti'nin böyle bir derdi yok, böyle bir sıkıntısı da yok."

Almanya Federal Haberalma Servisi (BND) Başkanı Bruno Kahl'ın "darbe girişiminin arkasında Gülen'in olduğuna dair kanıt bulunmadığı" yönündeki açıklaması hatırlatılması üzerine Erdoğan, şunları söyledi:

"Şu anda tabii Almanya her şeyden önce bu son dönemdeki bizim bakanlarımızın, milletvekillerimizin Almanya'ya girişlerinde, çıkışlarında filan bence adeta işin koordinatörü konumunda. Tabii kendileri bunu izah edemiyorlar. Biliyorsunuz ben Şansölye buraya geldiğinde kendisine bir şey söyledim: Ben size dedim 4 bin 500 dosya verdim, PKK dosyası. Ne oldu bunun neticeleri? Cevap yok. O benden sadece bir tane çifte vatandaş olan bir terörist, ajan gazetecinin serbest bırakılmasını istedi. Dedim 'Şu anda siz onu denize nazır rezidansınızda ağırlıyorsunuz, Tarabya'da. Bir ay Tarabya'da Alman rezidansında kaldı ve siz dedim söyleyin ona çıksın mahkemeye, bizde mahkeme sizinkiler gibi de değildir daha bağımsızdır ve kararını verir ve biz de o karara göre hareket ederiz. Şimdi bizim yeni düzenlememizde bağımsızlığın yanına tarafsızlığı da koyuyoruz yargıda. Daha sonra çıktı, mahkeme tutukladı. Şu anda tutuklanmış vaziyette. Fakat, tabii Almanların yaklaşım tarzları, bakın binlerce teröristi kendi ülkesinde barındırıyor, bunlara mali kaynaklar da temin ediyorlar ve her türlü gösteri yapılıyor, daha ileri gidiyorum polis araçlarının içinde terör örgütünün mensupları oturuyor ve terör örgütünün mensupları oradan terörist başının posterlerini sallıyorlar. Araç, polis aracı. Elimizde belgeleri var. Kalkıp da BND'nin, 'biz onun arkasında onu görmüyoruz' demesi onu haklı çıkarmaz. Şimdi bunların belgeleri bizde var. Artık 15 Temmuz darbesini sağlıklı bir şekilde görmeyenin biz, sağlığından önce şüphe ederiz. Bütün belgeleri, her şey içeride. Şu anda bütün failler cezaevinde. Hala daha birçok kurumdan bu tür failler çıkmaya devam ediyor. Sen kalkıyorsun, 'Arkasında onun olduğunu zannetmiyorum' diyorsun, bu olacak iş değil."

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.