Cumartesi 09.12.2017 00:00
Son Güncelleme: Cumartesi 09.12.2017 15:56

Kudüs, BM reformu için baskı unsuru olabilir mi?

ABD Başkanı Donald Trump'ın "Kudüs'ü İsrail'in başkenti sayıyoruz" açıklamasından sonra tüm dünyadan sert tepkiler gelmeye devam ediyor. Aktüel.com.tr yazarı İdris Kardaş da köşe yazısında ABD'nin tek taraflı almış olduğu kararla ilgili " Türkiye; halihazırda Batılı birçok ülkenin de karşı çıktığı Trump'ın Kudüs kararının gayri hukuki ve gayri meşru olduğunu, BM ve BMGK mekanizmasına yönelik eleştirisi ile birlikte değerlendirebilir. BMGK'nın geçmiş kararlarını da sıkça hatırlatarak bu mücadeleyi sürdürebilir. Bağlayıcılığı olan BMGK'nın nasıl olur da İsrail konusunda alınan kararlara rağmen bir yaptırımı olamadığı enine boyuna konuşulmalı. Trump'ın Kudüs kararına karşı olan her devlet ile BMGK'nın işlevsizliği üzerine konuşmak ve buna karşılık reform yönünde baskı kurmak mümkün. Alternatif formüller üzerinde çalışmak da yine Türkiye'nin öncülüğünde olabilir." ifadesine yer verdi.

İŞTE AKTUEL.COM.TR YAZARI İDRİS KARDAŞ'IN YAZISININ ÖNEMLİ BAŞLIKLARI...

Kudüs, BM Gu¨venlik Konseyi ve Genel Kurul kararlarıyla İsrail tarafından işgal altında olduğu defalarca tescillenen bir şehir. İsrail de aynı şekilde BM ve BMGK'nin birçok kararında işgalci güç olarak tescillenmiş durumda.

Yani Kudüs'ün ABD'nin tek taraflı aldığı kararla İsrail'in başkenti ilan edilmesinin, ne uluslararası hukukla ne de BMGK ve BM Genel Kurul kararlarıyla desteklenebilecek bir yanı yok. Tam tersi bir durum söz konusu. Karar tüm uluslararası hukuk ve kurumların aldığı kararlara aykırı.

"DÜNYA BEŞTEN BÜYÜKTÜR"

Bununla birlikte uluslararası sistemin aslında bir haydut düzeni olduğunu bir kez daha anlamamıza yol açtı bu karar. Onlarca BMGK ve BM kararı, ABD'nin elinde oyuncak hamuru gibi ezilip büzüldü ve bir kenara atılmış oldu. 1967 yılından bu yana alınan kararların hiçbir yaptırımı olmaması üzerinde durulması gereken nokta esasında. Aşağıda da yer alan ve tek bağlayıcı kurum olan BMGK kararlarının neden uygulanamadığı sorusunun cevabı da aslında çok açık. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın her platformda "Dünya'nın beşten büyüktür" şeklinde özetlediği eşitsizlik ve adaletsizlik sorunu, kendisini Kudüs örneğinde bize çok açık bir şekilde gösteriyor.

TÜRKİYE'NİN ÖNCÜLÜĞÜNDE OLUR

Bu da bize BM'nin ve BMGK'nın yapısını tekrar sorgulamamız için bir fırsat veriyor aslında. Türkiye; halihazırda Batılı birçok ülkenin de karşı çıktığı Trump'ın Kudüs kararının gayri hukuki ve gayri meşru olduğunu, BM ve BMGK mekanizmasına yönelik eleştirisi ile birlikte değerlendirebilir. BMGK'nın geçmiş kararlarını da sıkça hatırlatarak bu mücadeleyi sürdürebilir. Bağlayıcılığı olan BMGK'nın nasıl olur da İsrail konusunda alınan kararlara rağmen bir yaptırımı olamadığı enine boyuna konuşulmalı. Trump'ın Kudüs kararına karşı olan her devlet ile BMGK'nın işlevsizliği üzerine konuşmak ve buna karşılık reform yönünde baskı kurmak mümkün. Alternatif formüller üzerinde çalışmak da yine Türkiye'nin öncülüğünde olabilir.

Filistin meselesinin ve Kudüs'ün siyasi olarak hangi gelişmelerden geçtiğini görmek için BMGK'nın aldığı kararları birlikte okuyalım. Sıkıcı hukuki bir metin değil. Meseleyi anlamamız ve Kudüs konusunda nasıl haklı olduğumuzu görmemiz açısından son derece gerekli.

22 Kasım 1967 - İsrail'in Doğu Kudüs başta olmak üzere Filistin topraklarını işgal etmesi üzerine alınan kararda, İsrail silahlı kuvvetlerinin 1967 Savaşı'nda işgal edilen bölgelerden çekilmesi çağrısı yapılmaktadır. (242 sayılı karar)

27 Nisan 1968 - İsrail'in Kudüs'te askeri geçit töreni düzenlememesi istendi. (250 sayılı karar)

2 Mayıs 1968 - Israil'in Kudüs'te askeri geçit töreni düzenlemesini kınanmaktadır. (251 sayılı karar)

21 Mayıs 1968 - Kudüs'ün yasal durumunu değiştirme eğiliminde olan, malların ve toprakların kamulaştırılması dahil İsrail tarafından alınan bütün yürütme ve yasamayla ilgili önlemlerin geçersiz olduğu ve bu statünün değiştirilemeyeceği belirtilmiştir. Kudüs'ün statüsünü¨ değiştirmeye yönelik eylemlerden derhal vazgeçilmesi için İsrail'e acil olarak çağrıda bulunulmuştur. (252 sayılı karar)

3 Temmuz 1969 - Daha önce alınan 252 sayılı Karar vurgulanarak, askeri güç kullanımı yoluyla toprak işgalinin kabul edilemez olduğu belirtilmiştir. (267 sayılı karar)

15 Eylül 1969 - İsrail'in askeri işgali altındaki bir yapı olan Mescid-i Aksa'nın kundaklanması kınandı. Ayrıca İsrail'e, Cenevre Sözleşmeleri'nin hükümlerini gözetme ve "İslam Kutsal Yerlerinin bakım ve onarım planları" da dahil olmak üzere Kudüs Yüksek Müslüman Konseyi'nin şehrin içinde işlevlerine herhangi bir engel oluşturmama çağrısı yapılmıştır. (271 sayılı karar)

25 Eylül 1971 - İsrail'in önceki BM kararlarına uymaması kınanmış, Kudüs'ün statüsünü değiştirmek amacıyla yaptığı uygulamaların geçersiz olduğunu, iptal edilmesi ve benzer uygulamaların tekrarlanmaması gerektiği belirtilmiştir. (298 sayılı karar)

1 Mart 1980 - İsrail'den Kudüs dâhil 1967'den beri işgal edilen topraklardaki yerleşim faaliyetlerinin planlamasını ve inşaatını durdurması istendi. Ayrıca İsrail, mevcut yerleşim birimlerini yıkmaya çağırıldı. (465 sayılı karar)

30 Haziran 1980 - İşgalci güç olan İsrail bu karara ve daha önceki Güvenlik Konseyi kararlarına uymaya, uyguladığı politikalarda ısrar etmekten vazgeçmeye ve Kutsal Kudüs Şehri'nin statüsünü ve karakterini etkileyen adımlara son vermeye çağrıldı. (476 sayılı karar)

20 Ağustos 1980 - Kudüs'ün statüsünü¨ değiştiren bütün eylemlerin geçersiz olduğu ve Kudüs'te diplomatik temsilcilik açan ülkelerden söz konusu temsilciliklerini geri çekmeleri istenmiştirr. Konsey, kararda İsrail'in Kudüs'ü başkent olarak ilan etmesinin "Dördüncü Cenevre Sözleşmesi'nin " bir ülkeyi işgal eden devlet, işgalci güç olarak savaş süresince bu ülkeyi kendine katamayacağı gibi, işgal altındaki topraklarını sadece geçici yöneticisi olarak hareket edebilir" hükmüne aykırı olduğunu belirtti. (478 sayılı karar)

12 Ekim 1990 - 8 Ekim 1990'da Mescid-i Aksa'da yirmiden fazla Filistinli'nin hayatını kaybettiği ve İsrail güvenlik güçlerinin sebep olduğu şiddet eylemleri kınandı ve İsrail "işgalci güç" olarak nitelendirildi. (672 sayılı karar)

28 Eylül 1996 - İsrail'in birçok Filistinli sivilin ölümüne sebep olan Mescid-i Aksa'nın yakınlarındaki tünel kazı çalışmalarından endişe duyulduğu belirtildi. (1073 sayılı karar)

7 Ekim 2000 - İsrail muhalefet lideri Ariel Şaron tarafından Mescid-i Aksa'ya yapılan ziyaret, ayrıca orada ve diğer kutsal yerlerde devam eden ve 80'den fazla Filistinlinin ölümüne sebep olan şiddet olayları kınandı. (1322 sayılı karar)

23 Aralık 2016 – İsrail'in 1967 yılından bu yana işgal altında tuttuğu topraklarda kurduğu yerleşim birimlerini gayrimeşru gördüğünü belirtirken, Doğu Kudüs Filistin'in işgal edilmiş topraklarının bir parçası olarak kabul edilmiştir. (2334 sayılı karar)

Not: BMGK Kudüs kararları, FSM Üniversitesi Uluslararası Hukuk Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından derlenmiştir.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.