FETÖ mobbinginden bakan yardımcılığına

FETÖ'cü hainlerin yargıda örümcek ağı gibi örgütlendikleri Özel yetkili mahkemelerin faaliyette olduğu dönemde Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinde hâkimlik yaparken FETÖ'cü yargıçların akıl almaz baskılarına maruz kalan ve çıkarılan kararnamelerle tayin talebi olmadığı halde keyfi olarak sürgün edilen hâkim Selahaddin Menteş, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçişle birlikte Adalet Bakanlığı Yardımcılığı görevine getirildi. Yasadışı ve usulsüz dinlemeler, keyfi tutuklamalar, uzun tutukluluk sürelerine karşı çıktığı için FETÖ'nün hedefi haline gelen hâkim Menteş, 2006 yılında üyesi olduğu kapatılan Özel yetkili 6. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olan ve 3 kez ağırlaştırılmış müebbet hapisle yargılanan FETÖ'cü Menderes Yılmaz tarafından duruşmalara alınmadı. KCK Ana davası ile Albay Cemal Temizöz'ün yargılandığı faili meçhullar davası ve JİTEM davalarında Menteş, heyetin asil üyesi olmasına rağmen duruşmalara alınmayıp FETÖ'den ihraç edilen yedek üye Ömer Sevgiliocak çıkarıldı.

İBRAHİM OKUR'UN KEYFİ KARARNAMESİYLE ALINDI

FETÖ'cü hainlerin mobbingi bununla da sınırlı kalmadı. Hâkim Menteş'in Özel yetkili mahkemede çalışması FETÖ'cülerce uygun görülmediği için hakkındaki şikâyet ve ihbarlar sonucu kumpasla HSK'nın o dönem 1. Daire Başkanı olup sonradan itirafçı olan İbrahim Okur tarafından genel suçlara bakan 1. Ağır Ceza Mahkemesine atandı. Bu mahkemede 1 yıl görev yapan Selahaddin Menteş, tayin talebi olmadığı halde bu kez Okur'un imzaladığı keyfi bir kararname ile 2012'de Adana'ya tayin edildi. Çeşitli sağlık sorunları nedeniyle Ankara hâkimliğine atanan Selahaddin Menteş, 17/25 Aralık hain darbe girişiminden sonra özel yetkili mahkemelerin kapatılmasından sonra Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığına getirildi. FETÖ'nün yargıdaki etkinliğini kırmak için Yargıda Birlik Platformu'nun kurucuları arasında yer aldı. Hainlerin 15 Temmuz darbe girişiminden sonra da OHAL işlemlerini inceleme komisyonu başkanlığı görevine atandı. Menteş bu görevi devam ederken geçen yıl Ekim ayında Adalet Bakanlığı Müsteşarı oldu. Bu görevi devam ederken 24 Haziran seçimlerinden sonra Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçişle birlikte Selahaddin Menteş bu kez Adalet Bakanlığı Yardımcılığına getirildi.

"ADİL YARGILAMADAN HİÇBİR ZAMAN ÖDÜN VERMEDİ"

Özel yetkili mahkemedeki FETÖ'cü yargıçların "Taş atan çocuklar" davalarında rekor cezalar vermesi ve bu çocukların hapis yatma korkusuyla dağa çıkışlarına ön ayak olmalarıyla ilgili de hâkim Menteş, ezber bozan bir çıkışla FETÖ'cülere karşı çıkmıştı. Çocukların bu tür rekor cezalarla terör örgütünün kucağına itildiğini ve PKK terör örgütünün de zaten bu amacı güttüğünü mahkemenin bir çocuğa ceza verdiği kararına muhalefet şerhi koyan Menteş, adil yargılama ilkesinin ihlal edilmesi nedeniyle Türkiye'nin AİHM'de yüksek tazminatlar ödediğini belirtince HSK'ya şikâyet edildi ve Özel yetkili mahkemeden alınması istendi. Taş atan çocuklara 30 yıla varan hapis cezalarının kamu vicdanını yaraladığı ve bu çocukların terör örgütünün dağ kadrosuna gitmeleri için bir gerekçe oluşturduğuna dikkat çektiği muhalefet şerhinde şu çarpıcı tespitlerde bulunmuştu:

"BU ÇOCUKLARLA MİLLET OLMA DUYGUMUZ PARÇALANIYOR"

"PKK'nın neden olduğu insan kaybı Sakarya savaşında verilen şehit sayısından fazladır. Yöredeki şiddet normu fizyolojik, Antropolojik, Sosyolojik ve Psikolojik yönleriyle incelenmelidir. Sorunun çözümünde bilimsel verilerle yaklaşılmamıştır. Taş atan çocukların ceza almaları sağlanarak 'Mağduriyet' vurgusu işlenmektedir. Böylece sempatizan kişilerin bilinç düzeyi artırılarak cezaevine girdikten sonra terör örgütüne üyelik bilincine gelmesi sağlanmaktadır. Taş atma davalarında çocukların akrabaları, komşuları, yerli ve yabancı basının katılımı sağlanarak, yargılananların örgüt tabiriyle 'Boşuna' yargılanmadıkları, adeta, 'Kutsal bir dava uğruna yargılandığı' izlenimi oluşturulmaktadır. Zira normal bir mahkemede yargılanan çocuğun duruşmasına anne, babası bile katılmazken, yargılama Özel yetkili Mahkemede olunca kitlelerin katılımının sağlanması daha kolay olmaktadır. Terör örgütünün bir başka amacı ayrı bir etnik unsur oldukları duygusunu işleyip 'Millet olma' duygumuzu parçalamaktadır. Örgüt, bu nedenle üye sayısına önem vermekte ve Birleşmiş Milletler gibi kuruluşlara başvurular yapmaktadır. PKK, taş atan çocukları kendi üyesi kabul edip rakamsal olarak uluslar arası kuruluşlara müracaatta bulunarak kendini meşru kılmaya çalışmaktadır."

"TERÖRİST SERBEST KALIRKEN ÇOCUKLARA 30 YIL OLMAZ"

"Taş atan çocukların örgüt üyesi gibi cezalandırılmaları terör örgütünün benimsediği durumdur. Dağdan inen teröristler etkin pişmanlıkla serbest kalırken, taş atan çocuklar bundan istifade edememektedir. Çünkü örgüt üyesi değiller. Etkin pişmanlık sadece örgüt üyelerini kapsamaktadır. Yani Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işledikleri için etkin pişmanlıktan yararlanamamaktadırlar. Dağda yakalanan terörist 10 yıl ceza alırken, taş atan çocuk 3 ayrı suçtan 15 yıl ceza alıyor. Ortaya çıkan sonuç ceza adaleti açısından adil değildir. Terör sorununu çözerken insan odaklı yaklaşım sergilenmeye çalışılmalıdır. Sorunlar çözülmedikçe terör örgütlerinin en önemli yaşam kaynağı insan kaynağı tükenmeyecektir. Unutulmamalıdır ki terör; şiddet, kan, gözyaşı, nefret ve panikten beslenmektedir."