Perşembe 04.10.2018 00:00
Son Güncelleme: Perşembe 04.10.2018 20:11

Son dakika: Başkan Erdoğan TRT World tarafından düzenlenen forumda konuştu

Son dakika haberi... Başkan Recep Tayyip Erdoğan, TRT World tarafından düzenlenen ‘Parçalanmış Bir Dünyada Barış ve Güvenliği Yeniden Düşünmek’ temalı forumun kapanış oturumunda konuştu.

Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmasının satır başları şöyle;

Herşeyden önce tarih tekerrür eder derler eğer ibret alınsaydı tarih tekerrür etmezdi. Fakat ibret alınmadığı içindir ki tarih tekerrür ediyor. Bunu aşabilmek için çok gayretler de sarfedilmedi değil. Fakat arkadan ne oldu 2. Dünya Savaşı patlak verdi. Bu arada yeni oluşumlar adaletin tesisi için arandı.

Birleşmiş Milletler bu adalet arayışının bir ürünüdür fakat Birleşmiş Milletler bu adalet arayışının tesisi olsun diye kurulmasına rağmen şu an itibarıyla geldiğimiz noktada Birleşmiş Milletler de bu adalet arayışına bir cevap oluşturamamıştır. Dünyanın çeşitli yerlerinde BM'nin gayretleri var BM Güvenlik Konseyi'nden çıkan birçok kararlar var. Fakat çıkan bu kararlarla alınan bir netice yok.

Afganistan'ın hali ortada. Şu anda bizim güneyimizde Suriye'nin hali ortada. Yemen'in hali ortada. Arakan ortada. Bütün bunlara rağmen şu an itibarıyla Birleşmiş Milletler malesef herhangi bir şey yapamıyor. Hepsinden öte Kıbrıs ortada. Sene 1973, 2018 Kıbrıs çözülebildi mi? Çözülemedi, bir çok girişimler yapıldı ve özellikle de çok kararlı bir adımı biz yine orada Birleşmiş Milletler'le görüşmeler yaparak attık. Sayın rahmetli Kofi Annan ile adım attık. Attığımız adımda da çok yoğun çalışmalarımız oldu.

Herhangi bir netice alınamadığı gibi orada alınan kararın tam aksi bir netice çıkmasına rağmen ne yazıkki Güney Kıbrıs oranın kararlarının tam tersi bir referandum neticesi vermiştir. Güney Kıbrıs'ı Avrupa Birliği'ne almayacağız demelerine rağmen Avrupa Birliği'ne almışlardır. Kuzey Kıbrıs'ı ise dışarıda bırakmışlardır. Bunlar ne oluyor? Adalete aykırı girişimler oluyor. Bu Birleşmiş Milletler'in itibarının kaybına neden oluyor.

Erdoğan'dan AB için referandum mesajı

İş tabi geliyor bir yerde tıkanıyor. Mesela çok enteresandır o dönemin Amerika Başkanı Bush idi. Bush benim yanımda tabi bir talimat verdi Colin Powell'a dedi ki, bu işi sen çözeceksin. Sana bu görevi veriyorum. Bir netice alamadık çözemediler. Ondan sonra gelen Başkanlar onlar da çözemedi. Şimdi durum yine aynı devam ediyor. Birçok zirveler yapıldı birçok toplantılar yapıldı. Malesef hep beklenen Türkiye'den bu tabi bu şekilde çözüme ulaşmaz.

Aynı şey tabi diğerlerinde görüyoruz. Şu anda Suriye'de yaşananlar Afganistan çözüme kavuşabildi mi? Kavuşamadı. Niye, bütün her yerde adalet sistemi çökmüş bir İsrail meselesi, bir Filistin meselesi çözüme kavuşabiliyor mu? Kavuşamıyor, çünkü İsrail'in aleyhinde alınmış bunca kararlar var Birleşmiş Milletler'de bu kararların hiçbirinin uygulanabilirliği yok. Neden? İsrail kabul etmedikten sonra ona uymadıktan sonra kalkıp da kimse burada birşey söylemiyor veya söyleyemiyor.

"BEŞ TANE ÜYENİN DUDAKLARI ARASINDA BU DÜNYADA ADALET TESİS EDİLEMEZ"

Beş tane daimi üye var bu beş daimi üyenin bir tanesi hayır diyorsa mesele bitmiştir. Şimdi İsrail ile ilgili olarak Amerika Birleşik Devletleri'nin İsrail'in aleyhine olan bir karara evet demesi mümkün mü? Değil, demeyeceği içinde netice ne oluyor yine onların lehine oluyor. Olması gereken ney? Olması gereken şu; Beş daimi üye dönemi geçti bu 2. Dünya Savaşı'nın şartlarıydı. Artık o şartları yaşamıyoruz. Yeni bir dönüşüme yeni bir değişime gitme zamanıdır Dolayısıyla yeni değişim dönüşümde dünyada Birleşmiş Milletler'de şu anda 193 üye var. Bu 193 üyenin de içinde yer alacağı dönüşümlü olarak daimi üye sıfatını kazanacağı bir Birleşmiş Milletler'in oluşması gerekiyor. Eğer bu oluşmazsa beş tane üyenin dudakları arasında bu dünyada adalet tesis edilemez.

Başkan Erdoğan: Dünyanın kaderini sadece 5 ülke belirleyemez

Onun için de ben diyorum ki, dünya beşten büyüktür. Hele hele birden kesinlikle büyüktür. Ama şu anda tabi yapılan ne yazıkki böyle değil. Uygulamalar böyle değil. Ama Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde dünya temsil ediliyor mu? Hayır, temsil edilen ülkelerin kıtalara dağılımına baktığınız zaman dünya temsil ediliyor mu? Hayır, biz diyoruz ki bütün kıtaların temsil edildiği bir Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi olması lazım.

Burada Asya da olması lazım, Afrika da olması lazım, Avrupa da olması lazım. Bunun yanında daha ötelere gidelim yedi kıtanın yer aldığı bir Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi bunu bizim başarmamız lazım. Kim başaracak bunu? Dünyada siyasiler başaracak. Ama bu tabi beş tane daimi üyenin işine gelir mi? Gelir veya gelmez, öyleyse Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda bunun gündeme gelmesi lazım. Burada bunu tartışmamız lazım. Dünyada bunu artık tamamen akıllara yerleştirmemiz lazım. Bütün algı çalışmalarını yapmamız lazım ona göre de adım atmamız lazım. Çünkü dünya artık Birinci Dünya Savaşı'nın dünyası değil. İkinci Dünya Savaşı'nın dünyası da değil.

Emperyal sömürgeci bir mantıkla mücadele verenlere karşı Türkiye küresel güçleri yanına toplamak suretiyle bir adım atmanın gayreti içerisinde. Biz bunu yapıyoruz. Bu konuda da özellikle küresel güçleri kabullenmiş bunun gerçekten mücadelesi içerisinde olan dünya ülkeleri zaten bu yaklaşımımıza olumlu bakıyor. Hangileriyle şöyle ikili görüşmeler yapsak oturup müzakerelerde bulunsak bu tür birçok paneller sempozyumlarda bunları konuşsak hepsi de haklılığımızı teyid ediyor. Ediyorlar da adımı atma noktasında acaba nereye varacağız mesele orada. Bunun için de çalışacağız. Bu yollar kolay alınmıyor biraz mücadele gerekiyor. Biraz zaman istiyor onun içinde tabi bütün bu adımları atarken dünyadaki özellikle de bu beş üye içerisinde durumu nereye taşırız bunlar önemli. Yoksa geçici üyelerin Birleşmiş Milletler'de kıymeti var mı? Yok, geçici üyeler sadece daimi üyelerin işaretine göre elini kaldırır indirir yaptığı iş budur. Bir de geçici üye seçilebilmek için de ellerinden geldiği kadar çırpınırlar. Halbuki geçici üye olsan ne yazar olmasan ne yazar hiç bir kıymeti yoktur.

İşin içinde olan de Mistura yine aynı şekilde Lübnan'ın eski Başbakanı değerli dostum o da burada. Konuların hepsinin de içindeler. Fakat şunu söylemem lazım, bakınız İdlib biliyorsunuz bir Halep sürgün yeri haline gelmişti. Halep'ten kaçanlar nereye geldiler? İdlib'e geldiler. İdlib bir anda 3,5 milyona tırmandı. 3,5 milyon insanın şehirde ve kırsalda yaşadığı bir yer haline geldi. Peki İdlib nereye sınırdı? Bize sınırdı Türkiye'ye ve buradaki bu varil bombaları ve bütün bu konvansiyonel yüksek dozlu silahlar vurmaya başlayınca bu insanlar nereye kaçmak zorunda olacaktı? Türkiye'ye ve olanda zaten buydu.

Özellikle de Hatay'dan Türkiye'ye giriş yapma yoluna gideceklerdi. Biz tabi birçok tedbirler aldık. Çünkü biz bu insanları kalkıp da o bombalara teslim edemezdik. Nasıl 3,5 milyon Suriyeli şuan bizim topraklarımızdaysa yenileri de gelse yine biz kapılarımızı başkaları gibi kapayamazdık. Herşeyden önce karşımızda insan var. Bu insanların ölümüne seyirci mi kalalım. Bu bizim ne insani ne vicdani hiçbir anlayışımıza uymuyor. Tedbirlerimizi aldık ama bu arada da biz biliyorsunuz üç tane önemli zirve yaptık. Soçi, Ankara ve Tahran zirvelerini yaptık. Bunların öncesinde Astana süreci başladı. Astana süreci ile birlikte devam eden bu zirveler herşeyden önce bize bazı tedbirlerin alınmasını tavsiye etti. Burada biz Rusya, Türkiye, İran olarak çalışmaları başlattık.

Gerek ilk Soçi zirvesinde gerek ardından Ankara, Tahran bu zirvelerde gerçekten çok çok güzel çalışmalar yapıldı. Bu çalışmaların ardından da tabi rejimin Suriye'de İdlib'i bombalaması İdlib'de çok sıkıntılı bir havanın esmeye başlaması bizim çok seri adım atmamızı gerektirdi. Sayın Putin ile görüşmemizi yaptık ve ardından da Soçi'ye bir davet aldık ve Soçi'de biz sayın Putin ile bir adeta final zirvesi yaptık diyebilirim. Bu final İdlib içindir. Orada da 10 maddelik biliyorsunuz bir muhtıra veya bir mutabakat bunu Savunma Bakanlarımız bizim önümüzde imzaladılar ve bu aramızdaki muhtıraları mutabakatı biz o akşam atılan imzalarla devreye soktuk.

Bunu devreye sokarken orada sayın Putin'in kararlılığı şahsımın kararlılığı heyetimizin çalışmaları işimizi kolaylaştırdı. Çünkü sayın Putin biz dediler rejimin bir defa bu bölgeye girmesine mani olacağız. Ama radikal uçların da özellikle İdlib'in merkezinde bu tür olanları yapmaması. Bunu da temin etmemiz istendi. Dedik bunları beraber yapalım. Biliyorsunuz bizim İdlib'in çevresinde 12 gözlem noktamız var. Onun arkasında da 10 tane Rusya'nın gözlem noktası var. Onun arkasında da 6 tane İran'ın gözlem noktaları var. Fakat burada 15 kilometreyle özellikle 20 kilometrelik bir koridor çok büyük önem arz ediyor. Çünkü bu koridorun güvence altına alınması İdlib'in güvence altına alınması demekti. Bizler o gözlem noktalarını her geçen gün güçlendirmeye başladık. Oralar güçlendikçe İdlib halkına da bir özgüven geldi. Bu radikal gruplar bu adımlar atıldıktan sonra onlar da bizim şu anda onlarla görüşmeleri yürüten ekiplerimizle beraber şu ana kadar herhangi bir sıkıntı yaşamıyoruz.

Bütün bunların ötesinde Rusya ile yaptığımız görüşmelerde vardığımız bir adım daha var. İdlib tabi harabe buralarda şu anda belki 70-80 bini buldu geri dönenler. Geri dönüşler başladı zaten hedef bu değil mi bu. Aynı şekilde El Bab ve aynı şekilde Afrin bütün o bölgelerde de şu anda 250 bini bulan bir geri dönüş var. Bütün bu geri dönüşler zaten verdiğimiz bu mücadelenin hasılasıdır. Bu hasılayı biz toplamaya başladık. Biz bunların dışında da bazı tedbirler aldık. Türkiye'de biliyorsunuz gelen bu 3,5 milyon mülteci artık kamplarda felan değil. Mesela çadır kamplar yaşanır halde değil. Bu çadır kampları peyder pey kaldırıyoruz. Bunları konteyner kentlere ve şehirlere taşımaya başladık. Böyle bir konumdayız. Batıya baktığınız zaman oralardaki durum malesef çok çok farklı fakat biz onlar gibi davranamayacağız dedik. İdlib'de de gerçekten gıyabında sayın Putin'in de burada gayet olumlu yaklaşımı var aynı şekilde İran'ın son İdlib ile ilgili aldığımız kararda olumlu yaklaşımı İdlib'e yönelik herhangi bir operasyonun içinde olmayacaklarına dair onların da verdiği sözler var biz bu hareketle bu adımları atmış olduk.

"BEDELİNİ O TERÖRİSTLERE ÖDETECEĞİZ"

Biz terör noktasında mücadelede kabiliyetimiz var. Bugün bizim 7 Mehmedimiz şehit oldu. Ama duracak mıyız? Durmayacağız, onlar bizden 7 şehit alacak biz onlardan 700 tane teröristi öldüreceğiz. Üzerine üzerine gideceğiz kesinlikle durmak yok. Terörün biz bedelini onlara ödeteceğiz ve bunda kararlıyız. O insanlar da bizim o tecrübemizi görürek mücadelelerini ona göre sürdürmeleri lazım.

Başkan Erdoğan: "Onlar 7 şehit alacak biz 700 terörist öldüreceğiz"

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.