Pazar 05.05.2019 14:36

Ferhat Ünlü yazdı: Mahşetin 4 atlısı, Murdoch ve Armageddon!

Ferhat Ünlü'den çarpıcı bir analiz... Mahşerin 4 atlısı (Alman DW, İngiliz BBC, Fransız France 24 ve ABD'nin Voice of Amerika'sı)... Bu mecraların hedefi ve Murdoch'un Başkan Erdoğan'a hediyesi... İşte Türkiye ve coğrafyamız üzerinde, hatta dünya üzerinde oynanan büyük oyun...

MAHŞERİN 4 ATLISI

"İhanet etmek için insanın bir yere ait olması gerekir. Oysa ben hiçbir yere ait değilim."

Aslında her şey, uzun yıllar kimselere sezdirmeden Sovyetler Birliği'ne çalışmasını bu meşhur sözleriyle meşrulaştırmaya çalışan İngiliz casus yöneticisi Kim Philby'nin yine casus olan babası John Philby'nin kitabını Mart 2012'de dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'a 'hediye eden' küresel medya baronu Rupert Murdoch'ın gelişi ile başlamıştı.

The Empty Quarter isimli bu kitabın yazarı Philby, meşhur Thomas Edward Lawrence ve onun üstadı Gertrude Bell'den daha önemsiz bir istihbaratçı değildi. Bilakis Bell'i, Irak'ı Osmanlı'dan ayırma işinde kullanan, onun bir nevi 'case officer'ı (sahadaki operasyon sorumlusu) pozisyonunda biriydi. Kendisi de Suud'u Osmanlı'ya karşı örgütleme operasyonunu yürütüyordu. Arapçası yetkindi, Cambridge Üniversitesi'nde şarkiyat okumuştu. Ortadoğu aşiretlerini Osmanlı'ya karşı ayaklandırma işinde ihtisas yapmıştı.

Müslüman olarak öldüğü rivayet ediliyor, orası bilinmez, ama yaptığı işlerin İslam'a zarar verdiği aşikâr. Belki de o da oğlu gibi kendisini hiçbir yere ait hissetmeyen bir adamdı. Gerçi bu 'vatansızlık', 'aidiyetsizlik' hissi son yıllarında oğul Philby'i ciddi bunalımlara sürüklemişti. Öyle ki Cambridge Beşlisi'nin (Dördünün adı; Kim Philby, Donald Mclean, Guy Burgess ve Anthony Blunt. Beşincinin John Cairncross olduğu söylenir.) Mclean ve Burgess'le Sovyetler Birliği'ne iltica eden üç isminden biri olarak intihara bile kalkıştı. 1988'de, yani Doğu Bloku çökmeden yalnızca bir yıl önce kalp krizi sonucu öldü. Kim Philby Soğuk Savaş'ın en sıcak yıllarında casusların cirit attığı İstanbul'da da görev yapmıştı. Adını tarihe, ülkesine ihanetiyle yazdırmış biridir.

Rupert Murdoch, işte böyle bir adamın -Türk tarihindeki yeri Lawrence'tan farklı olmayan- babasının kitabını koltuğunun altına sıkıştırıp Türk medyasında egemenlik kurmaya kalkıştı. Hedeflediği yayın kuruluşlarını 'ulusal güvenlik' açısından uygun görülmemiş olacak ki satın alamadı, ama Fox TV ile 'surda bir gedik açmayı' başardı.

Şimdilerde yabancı medyanın büyük sermayeleri onun açtığı yoldan 'ye giriyor. Sosyal medyanın dört popüler mabedinden 'u (Diğerleri Twitter, Instagram ve Facebook) gözüne kestiren yabancı konvansiyonel medya, sosyal medyanın bu platformunun TV yayını (broadcasting) fonksiyonunu Türkiye'de üstlendi ve bir kanal açtı.

8 Nisan 2012'de bu köşede yayınlanan 'Sosyal medyanın sanal büyükelçileri' başlıklı yazıda şöyle demiştik:

"Twitter, haber verme işlevi olduğu ve yoruma imkân tanıdığı için konvansiyonel medyanın habercilik (news) fonksiyonu ile örtüşüyor. Facebook daha çok geleneksel medyanın eğlence (entertainment), Youtube ise TV yayını (broadcasting) fonksiyonunu üstlenen sitesi."

Bu alıntıyı sırf self-plagiarism (kendinden aşırma) olsun diye yapmadım. Aradan geçen yedi yılda Twitter haber ve Youtube televizyon yayıncılığı fonksiyonunda konvansiyonel medyanın tahtını epey sarsar hale geldi. (Facebook bu yazının konusu değil.) Ve konvansiyonel medya, sosyal medya ile baş etmekte zorlanınca sosyal medya platformuna girmeye başladı.

Ayrıca sosyal medyanın konvansiyonel medyaya henüz alternatif olmaya başlamadığı 2012'de sosyal medya üzerinden yürütülen istihbarat operasyonlarını anlatmak amacıyla yazılan bu yazıdaki kimi tezlerin istihbarat operasyonları bağlamında doğrulandığı süreçler de yaşadık. (Okumak isteyenler için yazının linki: https://m.sabah.com.tr/yazarlar/pazar/ferhat-unlu/2012/04/08/sosyal-medyanin-sanal-buyukelcileri

HEDEF Y VE Z KUŞAĞI

Yabancı medyanın Türkiye'ye yönelik yatırımlarının sebep ve olası sonuçlarını masaya yatırdığımız bu uzun yazının işlendiği konuya, ilk olarak meslektaşım Ceyhun Bozkurt 'Küresel medya tröstleri neden Türkiye'ye geliyor' başlıklı iki yazıyla el attı. İyi bir tartışma penceresi açtı bu yazı.

ABD'nin, İngiltere'nin, Almanya'nın ve Fransa'nın dört kamu yayıncısı, bir başka deyişle devlet kanalı (Alman DW, İngiliz BBC, Fransız France 24 ve ABD'nin Voice of Amerika'sı) tarihlerinde ilk kez konvansiyonel savaş müttefiklerinin bir araya gelişi gibi bir konsorsiyum oluşturdu ve Türkiye'de yayına başladı. Açtıkları kanalın adı +90. Mottosu da 'Tarafsız gündeme bağlan!'

Biz bu dörtlüye 'mahşerin dört atlısı' diyeceğiz. Sebebi sonsözde. Şimdi öncelikle +90'ın çağrışımları üzerine birkaç cümle sarf edelim. İlk çağrışım elbette Türkiye'nin uluslararası telefon kodu. Bunu onlar da söylüyor. Yabancı medya sermayesi, bu simge üzerinden Türkiye'ye, üstelik uydudan değil, internetten, Youtube'dan yayın yaparak giriyor. Bunu kanalın yöneticileri de dile getiriyor zaten.

YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYIN

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.