Giriş Tarihi: 10.03.2021 11:00

28 Şubat mağduru kıdemli albay hayalim dediği üniformasını geri istiyor

28 Şubat sürecinde ordudan eşinin başörtülü olması nedeniyle ihraç edilen ve hayatı zindana dönüşen 56 yaşındaki Nejat Özden, Türk Silahlı Kuvvetlerinin üniformasını tekrar giymek istiyor. Geçen zamana rağmen bazı haklarının halen verilmediğini dile getiren Özden, “Üniformamı ağlayarak çıkarttım. TSK’dan ihraç edildikten sonra çalıştığım yerlere baskı kurularak oradan da kovulmam sağlandı. Mağdur edildiğim mesleğime geri dönmek istiyorum. Her geçen gün üzerimdeki sakıncalı şüphesi katlanıyor” dedi.

28 Şubat döneminde mağdur edilen askerlerden biri de 56 yaşındaki Nejat Özden. 1984 yılında Ankara Kara Harp okuluna giriş yapan Özden, Topçu ve Füze Okulu Komutanlığı'nda ihtisas kursunu tamamlamasının ardından Bornova'daki 57'nci Er Eğitim Tugayı'na tayin oldu. 1989 yılının Ekim ayında evlenen Özden, eşinin başörtülü olması nedeniyle karanlık süreçte, sistematik bir şekilde baskıya maruz kaldı. Nejat Özden, 2011 yılında Yüksek Askeri Şura'nın 6191 sayılı yasasıyla kaybedilmiş haklarının bir kısmını alsa da hala çoğu hakkının verilmediğini söylüyor.

ÇOK SEVDİĞİ ÜNİFORMAYI GİYEMEDİ

SABAH'a konuşan Özden, "Kimlik kartımda kıdemli albay yazmıyor. Mağduriyet yaşadığımız döneme ait SGK primleri yatırılırken o döneme ait maaşlarımız da verilmeli bu ücret tazminat şeklinde verilmelidir." dedi.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nda kıdemli albay rütbesi ile araştırmacı konumda çalıştığını dile getiren Özden, "Madem mağduruz, mağdur edildiğimiz mesleğimize geri döndürülmeliydik. Bu durum üzerimizdeki sakıncalı şüphesinin devam ediyor izlenimi veriyor" diye konuştu.

BAŞÖRTÜSÜNÜ ÇIKARMASINI İSTEDİLER

Eşinin başörtülü olmasından dolayı komuta kademesinde bir yerlere kaydedildiğini söyleyen Özden, sakıncalı personel kategorisine alınma nedenin şöyle anlattı: "Ben, annem ve eşim için sağlık karnesi ve kimlik kartı başvurusunda bulunmuştum. Sağlık karnesi ve kimlik kartı başvurusuna mukabil, tugay komutanı sağlık karnelerini imzalamış fakat eşimin başörtülü olan kimlik kartını imzalamamıştı. Beni yanına çağırdı ve bu belgeyi neden imzalamadığını söyledi. Tugay komutanı bana, 'Senin kimlik kartın ve sağlık kartın bana geldi. Biz Atatürk nesliyiz, halkın bizi görmek istediği bir şekil ve şemalimiz var. Biz Türkiye'nin modern yüzüyüz. Dolayısıyla bu kılık kıyafetlerle, bu modernliği iyi temsil edemeyiz. Sen eşinle konuş. Başörtüsünü çıkarsın. Başörtüsüz olarak dolaşsın" dedi. Duyduklarım karşısında şok oldum. Peygamber Ocağı'nda peygamberin emrine nasıl karşı duruş sergilenebilir ve bir subaydan bu nasıl istenebilir. Komutana, 'İç hizmet kanunu yönetmeliğinde askeri şahısların kılık kıyafetini belirleyen hükümler var. Onların eşleri ile ilgili herhangi belirleyici bir hüküm yok. Ben eşime başını aç diyemem' şeklinde bir cevap verdim. Komutan hiddetlenerek, 'ben imzalamıyorum git beni istediğin yere şikayet et" dedi."

İHRAÇ GEREKÇESİ: DİSİPLİNSİZLİK

Özden yaşanan olaydan sonra baskıların arttığını şu sözlere dile getirdi: "Tabur komutanın üzerimdeki baskısı artmaya başladı. Eğitim alanında sık sık denetlendim, ajite edildim. Eksik olmadığı halde, eksik varmış gibi muamele gördüm. Hiçbir şey bulamazsa surat asıyordu. Hiçbir zaman başarılı olmanın karşılığını alamadım. Böyle bir mobbing dönemi başladı. İnsan işinde mutsuz olunca bu her şeye yansıyor. Çok sosyal olmama rağmen o dönemde devre arkadaşlarımla birlikte ailece görüşememeye başladım. Kırklareli Vize'de kıdemli üsteğmen olarak bölük komutanlığı yaparken 30 Mayıs şura kararıyla, 6 Haziran'da 'disiplinsizlik' gerekçesiyle silahlı kuvvetlerden ihraç edildim. Başarılı, disiplinli subayları disiplinsizlik gerekçesiyle silahlı kuvvetlerden attılar.

TSK'DAN ATILMAMA RAĞMEN PEŞİMİ BIRAKMADILAR

Yargılama neticesinde silahlı kuvvetlerden atılmadığını vurgulayan Özden şunları söyledi: "O dönemde Çevik Bir'in önderliğini yaptığı genel kurmay da oluşturulmuş olan bir çete vardı. FETÖ'den farksız bir örgüt vardı. Silahlı kuvvetlerin kendi ceza kanunu çerçevesinde oluşmuş bir ihraç durumu değildi bu. Yüksek Askeri Şura kararına taşınan isimler burada kanunsuz bir şekilde ihraç edildi. Bu ihraçtan sonra da ihraç edilenler hukuki olarak kendilerini de savunamadılar. İç hukuk tükenmişti. Bazı arkadaşlarımız Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurdu. Onlar, orada da olumlu bir cevap alamadılar. Türkiye'de böyle bir muameleye maruz kalmış insanlarız bizler. Sadece Silahlı kuvvetlerden atılmakla kalmadık. Çevik Bir'in o dönemde, 'Biz bunları ordudan atıyoruz, onlar dışarda şahane işler bulup çalışıyorlar. Amacımıza ulaşamıyoruz. Bunları bizim yurt dışına sürgün etmemiz lazım' şeklinde çok absürt sözleri vardı. Sivilde de bizi takip ettiler. Çalıştığım bir iş yerinden baskı yapıldı için ayrılmak zorunda kaldım. Çalıştığım hastanenin yöneticisine, 'Sizin kurumunuzda silahlı kuvvetlerden kovulmuş bir adam var onu atmadığınız sürece size rahat yüzü yok' demişlerdi." dedi.

"ASKERİN KANSER EŞİNİ HASTANEDEN ATTILAR"

Birçok mağduriyete tanıklık ettiğini belirten Özden, "Yaşanan mağduriyetler, çok büyük travmalar doğurdu. Benim gibi iş bulup da baskı gördüğü için işinden atılanlar oldu. Komando yüzbaşı olan biri baskılar nedeniyle iş bulamadığı için pazarda limon satıyordu. Ordudan ihraç edilen bir askerin eşini kanser tedavisi devam ederken hastaneden attılar. Psikolojisi bozulup intihar edenler oldu. Mahkemece darbeci oldukları ispat edilmiş adamlar çeşitli bahanelerle ceza almadı. Darbe mağduru olarak bizler, 2011 yılında çıkan yasa ile tescilli olmamıza rağmen haklarımızın yarısını alabildik. Hakkımız ne ise onu istiyoruz. Adalet herkes içindir" diye konuştu.

"2011 YILINDA TÜRKİYE FARKLI BİR VİTESE GEÇTİ"

Kaybettiği haklarını 14 yıl sonra geri aldığını ifade eden Özden, "2011 yılında Türkiye farklı bir vitese geçti. Bu yılda bizim gibi mağdurlar için bir yasa çıktı. O yasa çerçevesinde biz kaybedilmiş haklarımızın bir kısmını alabildik. Bu konuda cumhurbaşkanımıza minnettarız. 6191 sayılı yasayla yüksek askeri şura kararıyla silahlı kuvvetlerden atılan personelin özlük hakları geri verildi. Mali açıdan eşitlik sağlandı ama maalesef silahlı kuvvetlere geri dönemedik. Devre arkadaşlarımla eşit durumdayım, kıdemli albay rütbesi ile maaş alıyorum ama benim kimlik kartımda hala emekli olduğum tarihteki kıdemli üsteğmen rütbesi yazıyor. Mağduriyet yaşadığımız döneme ait SGK primleri yatırılırken o döneme ait maaşlarımız da verilmedi" şeklinde konuştu.

ÜNİFORMAMI AĞLAYARAK ÇIKARDIM

Özden, şöyle devam etti: "Bizler devletini milletini seven insanlardık. Bize sakıncalı muamelesi yapıldı. Çok sevdiğimiz mesleğimizin üniformalarını ağlayarak çıkardık. 3 ay önce takdirname almışken bana askeri şura kararı ile disiplinsizlik gerekçesiyle ordudan atıldığım şeklinde tebligat yapılmasını unutamıyorum. İkincisi ise silahıma el koydular. Bir subayın silahına ve kıyafetine ancak esir düşerse düşman askeri el koyabilir. Bunun dışında kimse Türk subayının silahına el koyamaz. Demek ki o zaman darbeci, cuntacı yapı bu ülkenin düşmanıydı. Sadece bu ülkenin değil kendi silah arkadaşının bile düşmanıydı."

ÖLÜMÜNE MEYDANLARA ÇIKTIK

"15 Temmuz'u bilmeniz için 28 Şubat'ı çok iyi anlamanız gerekiyor" diyen Özden, 15 Temmuz'da yaşadıklarını şu sözlerle anlattı: "28 Şubat döneminde FETÖ'cülerle darbeciler arasında bir ilişki söz konusuydu. FETÖ'nün başındaki terörist darbecileri desteklemiştir. Hükümete de bırakın gidin demiştir. Bizler atıldıktan sonra bizim yerimize FETÖ'cüleri doldurdular. FETÖ bu dönemde muazzam bir yapılanmaya gitti. Yüzde 80-85 civarında kadrolaştılar. Bu çok korkunç bir rakamdır. 15 Temmuz gecesinde de ölümüne meydanlara çıktık. 66'ncı Mekanize Zırhlı Piyade Tugay Komutanlığına bağlı Baştabya Kışlası'nın önünde zırhlı bir aracın üzerine çıktım. Askere, 'oğlum burada ne işin var' dedim. 'Bize tatbikat var dediler komutanım' dedi. Ben de 'tatbikat matbikat yok. Bir kalkışma var. Sakın silahını halka çevirme' diye kızdım. Askeri de güvenlik güçlerine teslim ettim."

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.