Son dakika... Türkiye koronavirüsle mücadelede kritik günleri geride bırakmaya hazırlanıyor. 29 Nisan'da başlayan tam kapanma süreci bugün şartları belirlenen ve yarın itibarıyla başlayacak yeni kademeli normalleşme süreciyle devam ediyor. Meyvesini veren tam kapanma sürecini vaka sayılarında ciddi bir düşüşle geride bırakırken şimdi yükseliş ve yeni pik dalgaları görmemek için kademeli normalleşme süreci oldukça kritik. Vakaların tekrar tırmanmaması için vatandaşın gerekli tedbirlere uyum göstermesi ve hiç kuşkusuz aşılama süreci kritik öneme sahip. Türkiye önümüzdeki yaz ayları içerisinde aşılamada çok önemli bir aşamayı geçmiş olacak. Geçtiğimiz günlerde Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, "100 milyon doz Sinovac ile, 90 milyon doz Biontech ve 50 milyon doz da Sputnik ile anlaşma imzalamış durumdadır. Yaklaşık nüfusumuzun 3 katı kadarlık doz aşı için anlaşmalar imzalanmıştır" açıklamasıyla bu süreci aktardı. Zira bugün itibarıyla uygulanan toplam aşılama 26 milyona yaklaştı. Tüm bunlara ek olarak Türkiye için asıl önemli gelişme sonbaharda yaşanacak. Sene sonuna gelmeden yerli ve milli aşımızı elde etmiş olacağız.
Koronavirüsle mücadelede en önemli silahımız olan aşılama takvimi bu şekilde. Pandeminin sona ermesiyle ilgili sorular bir kenarda dururken diğer merak edilen konu ise aşılaması tamamlanan insanların maske ve sosyal mesafeden muaf olup olmayacağı. Konuyla ilgili sabah.com.tr'ye özel açıklamalarda bulunan İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper Şener, aşılama takvimine dikkat çekerek sağlık çalışanlarını bundan sonra daha yoğun ama heyecanlı bir dönemin beklediğini söyledi. Tam kapanma nedeniyle elde edilen olumlu sonuçların toplumun yüzde 60-70 oranında aşılanmasıyla kalıcı hale geleceğinin altını çizen Şener, "Bunu başarabilen ülkeler artık birer birer normalleşmeye başlıyor ve maskesiz, mesafesiz günlere merhaba diyorlar. Türkiye içinde bu günler çok yakın. Sağlık Bakanlığı'nın verdiği müjde ile anlıyoruz ki Haziran - Temmuz - Ağustos ayında 40 yaşa kadar herkesi çift doz aşılama hedefimiz var. Bu yaş hedefi tedarik durumuna göre daha da aşağıya inebilir. Özellikle genç nüfusa yapılacak aşılama, eğitimin güvenli devamı için gerekli. Eylül ayına kadar hedef nüfusun yüzde 60'ını aşılamayı başarmamız durumunda - ki bu çok yüksek ihtimalle olacak- ikinci aşama olarak ise hatırlatma dozuna yani ilk aşılanan gruba kış öncesi 3. doz yapılacak" dedi.
"BUNU YAPARSAK KIŞ KABUS OLABİLİR"
Önümüzdeki süreçte aşılama konusunda insanların çekingen davranmaması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Alper Şener, "Tüm bu süreçte en önemli öge aşılamaya koşarak gelen vatandaşlarımız olacaktır. Eğer ilk baştaki gibi 1/4 oranında aşılanmaktan çekinen bir grup oluşur ise tüm normalleşme hayallerimiz kışa kabus olarak dönebilir" dedi.
"AŞILAMASI TAMAMLANAN KİŞİLER YASAKLARDAN MUAF OLABİLİR"
Bilindiği üzere son olarak ABD'de aşılaması tamamlanan kişilerin maske ve sosyal mesafe kurallarından muaf tutulacağı duyuruldu. Ülkemizde de böyle bir muafiyetin olabileceğinin haberini veren Şener, "Bu süreçte 2 doz aşılanmış kişilere tıpkı diğer ülkelerde olduğu gibi yasaklardan muafiyet uygulaması gündeme gelebilir. Bu durum bir nebzede olsa aşı kararsızlarını olumlu yönde etkileyecektir. Dünyada aşılanmış kişilere maskesiz iç mekan ve dış mekan aktiviteleri serbest hale gelmeye başladı. Bunu Türkiye'de de uygulamak mümkün. Örneğin HES sisteminde aşı kaydınız zaten var, aşılaması tamamlanan kişilerin kapalı alan aktivitesi serbest bırakılabilir, kapalı havuz, spor, müze, maç, konser vb…" açıklamasında bulundu.
TÜRKİYE'NİN YERLİ AŞI ÜRETİMİNE GEÇMESİYLE BİRLİKTE NELER DEĞİŞECEK?
Yerli aşı çalışmaları ve Türkiye'de üretilecek aşının dünya üzerindeki fakir coğrafya için önemine değinen Prof. Dr. Alper Şener, şunları kaydetti:
Aşı artık ne yazık ki ekonomik bir meta... Bunu üreten ülkeler çok uzun süre bir enstrüman olarak kullanacaktır. Bu sahnede rolümüz olsun istiyorsak mutlaka aşı üretmeliyiz. Sadece kendimiz için değil buna ulaşma imkanı olmayan fakir coğrafyalar için. Aşı üretimini ekonomik getiriden çok, bir prestij ve yeni dünya düzeninde Türkiye'nin rüştünü ispat etmesi olarak görmek lazım. Çünkü bu artık bir toplumsal refah göstergesi olacaktır. Bunu hem kısa hem uzun vadede devam ettirmek stratejik öneme sahip. Bu yıl içinde yerli aşımızın kullanıma girmesi, çarkların yeniden dönmesini sağlayacak ve ülkemizin her anlamda cazibesini arttıracaktır. Aşı üretmek artık bir süper güç göstergesi olarak algılanıyor. Çünkü ileri teknoloji ve bilimsel alt yapınızın göstergesi olacak. Aşılamada hızlanmamız lazım... Bunun iki bileşeni var. Birincisi aşı tedariki… Bakanlık bunu çözdü. İkincisi ise aşılanma oranı… Bunda da artık iş sağlık çalışanlarına ve vatandaşa düşüyor. Üç ay gece gündüz aşılama ile 2021 yılında bunu başaracağız.
"AŞILARLA İLGİLİ BİLGİ KİRLİLİĞİNE KULAKLARINIZI TIKAYIN"
Aşılarla ilgili sosyal medyada yer alan gereksiz ve anlamsız bilgi kirliliğine değinen Şener, "Mevcut tüm aşılar gerekli onay aşamalarından sonra ülkemize geliyor. Bunlar hem uluslararası hem ulusal denetimden geçtikten sonra vatandaşa uygulanıyor. Bu aşılar, Faz 3 aşaması bitmiş, erken kullanım izni almış aşılar. Kimsenin bir denemeye ihtiyacı yok, zaten dünyanın geri kalanı dört gözle aşı bekliyor. ABD ve diğer gelişmiş ülkeler 18 yaş altına planlamaya başladı ama bazı ülkelerde sağlık personeli bile bu aşılara ulaşamadı. Aşılama dışında eski normale dönebilme şansımız ne yazık ki yok. Hesap basit... Örneğin, Türkiye'de ilk bir yılda nüfusun sadece yüzde 2'si hastalığı atlatarak bağışıklık kazandı. Aşılamadan sonra 3 ayda bu rakam yüzde 12 oldu. Yani aşılama olmadan salgının bitmesi tahminen 10 yıldan uzun sürer. Ölümler de yanımıza kalır. Kapanmalar, normalleşmeler ekonomik, sosyolojik ve psikolojik hasarlar da devam eder...