Cuma 11.06.2021 13:29
Son Güncelleme: Cuma 11.06.2021 13:29

Mehmet Emin Birpınar: Tarihimizin en büyük deniz temizliğini başlattık

İklim değişikliği, atıkların arıtılmadan deniz ile buluşturulması gibi etkenlerin çevreye verdiği zararı yıllardır hep konuşuyoruz. Ancak kimse bu kadar bir doğa felaketi ile yüzleşmeyi beklemiyordu. 2020’de yaşadığımız pandemi felaketinin yaraları sarılmadan şimdi de deniz salyası ya da müsilaj adı verilen bir doğa felaketi ile karşı karşıyayız. Tehlikenin boyutlarını 1994 yılından bu yana İstanbul’un çevre sorunları ile ilgilenen, Dünya İklim Zirvesi Türkiye Müzakerecisi, Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Mehmet Emin Birpınar ile konuştuk.

İklim değişikliği, atıkların arıtılmadan deniz ile buluşturulması gibi etkenlerin çevreye verdiği zararı yıllardır hep konuşuyoruz. Ancak kimse bu kadar bir doğa felaketi ile yüzleşmeyi beklemiyordu. 2020'de yaşadığımız pandemi felaketinin yaraları sarılmadan şimdi de deniz salyası ya da müsilaj adı verilen bir doğa felaketi ile karşı karşıyayız. Tehlikenin boyutlarını 1994 yılından bu yana İstanbul'un çevre sorunları ile ilgilenen, Dünya İklim Zirvesi Türkiye Müzakerecisi, Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Mehmet Emin Birpınar ile konuştuk.

YILLARDIR MARMARA'YI KİRLETİYORUZ

Marmara Denizinde tanık olduğumuz hadise sadece bugünün sorunu değil. Geçtiğimiz 10 yılın sorunu da değil. Esasında çok daha gerilere gidiyor. Endüstrinin yoğun olduğu bir bölge. Sanayi daha çok bu bölgede gelişmiş. Yine ülkemizde tarımsal ve hayvancılık faaliyetlerinin de yoğun olduğu bir bölge. Yıllarca, 1970'li yıllardan beri oluşan atıksular herhangi bir arıtıma tabi tutulmaksızın su kaynaklarına deşarj edilmiş. Zamanla bu kirlilik bir birikime yol açmış. Her ne kadar özellikle de 1994 sonrası, dümeni Sayın Cumhurbaşkanımızın devraldığı zamanlarda çevresel yatırımların adeta şahlanmış olsa da baskı unsurlarının da aynı şekilde artması sonucunda kirleticiler bir şekilde Marmara'yı boğmaya devam etmiş. Bununla birlikte bir de Karadeniz'e dökülen Tuna, Dinyeper, Rioni, Dinyester gibi Avrupa ve Rusya üzerinden gelen nehirlerin taşıdığı kirlilik de yine yüzey akıntıları ile Marmara gelmekte ve burayı olumsuz etkilemektedir. Yıllık 43.000 dev transit gemi ile birlikte şehir içi vapur hatları ve sayıları binleri aşan balıkçı tekneleri de Marmara üzerinde gemicilik kaynaklı bir baskı oluşturuyor.

DENİZ SUYU SICAKLIĞI 2 DERECE ARTTI

Günümüzün en büyük çevresel sorunu hiç kuşkusuz küresel iklim değişikliği. Hemen hemen her alanı etkiler durumda. Kuraklık, aşırı yağışlar, sıcak hava dalgaları, biyoçeşitlilik kaybı bu sorunlardan sadece birkaçı. Değişimden etkilenen alanlardan birisi de deniz ve okyanuslar. Kimi türlerin yaşanan değişime uyum sağlayamaması dolayısı ile elenirken onlardan boşalan yerlere istilacı türler olarak anılan yeni türler geliyor. Bu durum doğal besin zincirinde bir değişim oluşturuyor. Kızıldeniz'in müdavimi Balon Balıklarının giderek tropikleşen Akdeniz'e gelmesi bu örneklerden birisi. Mavi vatanlarımızdaki deniz suyu sıcaklıkları verilere göre 1-2 derece artmış görünüyor. Bu değer Marmara'da 2 dereceyi de aşmış durumda. Müsilaja yol açan fitoplankton çoğalması için uygun ortamı oluşturuyor bu husus.

BAŞKA DENİZLERDE DE GÖRÜLDÜ

Bahsettiğimiz uygun şartların görüldüğü her noktada müsilaj olayı varlığından bahsetmek mümkün. İçinde bulunduğumuz Akdeniz Havzası bu olayların yoğunlukla yaşandığı bir bölge. Özellikle de Kapalı bir Deniz olan Adriyatik Denizinde ilki 1729 yılı olmak üzere onlarca defa bu olayın yaşandığı bir deniz olmuştur. Yine İtalya açıklarında bulunan Tiren Denizi de son yıllarda bu hadiseleri sıklıkla yaşamıştır.Bu sayıların sanayileşmenin yoğun seyrettiği 19 yüzyılın sonları ile 20 yüzyılda artış gösterdiği, yine 3. sanayi devrimi olarak anılan dijital dönüşüm döneminde hem Adriyatik'te birlikte Tiren Denizi, Ege Denizi gibi yerlerde de görülmüştür.

2007'DE GÖRÜLDÜ 3 AYDA KAYBOLDU

Ülkemizde fitoplankton çoğalmalarını genellikle alg patlamaları olarak görüyoruz. Birkaç haftalık süreç sonrası ortamdaki kirlilik elementlerinin tüketilmesi ile bu oluşumların da sonlandığına şahit oluyorduk. Müsilaj boyutu olarak ise ilk kez 2007 yılında yine Marmara'da görülüyor. Yaklaşık 3 ay etkili oluyor. Ancak o dönemde denizdeki çözünmüş oksijenin de günümüz değerleriyle mukayese edildiğinde nispeten daha yüksek seyrettiği için günümüzde yaşadığımız boyutta bir durum oluşmadı.

CANLI ÇEŞİTLİLİĞİ ZARAR GÖRÜYOR

Deniz yüzeyini kaplayan müsilaj deniz altına güneş ışığı geçişini önlüyor. Bu da su altındaki bitkilerin fotosentez yapmasına mâni olacak. Bitkilerin yok olması, besin zincirindeki en alt halka olması hasebiyle diğer canlıları da etkileyecek. Yine deniz dibindeki canlıların üzerine çöken müsilajlar var. Balıkların, yengeçlerin, midyelerin yok olması ile sonuçlanıyor. Tüm bunlar hiç kuşkusuz balıkçılığı olumsuz etkileyen faktörler. Tekne motorlarının, balıkçı ağlarının da müsilaj ile kaplanması ayrı bir zarar. İşte bu yüzden Eylem Planımızda bu olaydan zarar gören balıkçılık sektörünün mali olarak desteklenmesi de aksiyonlarımız arasında yer alıyor.

MARMARA'DA DENİZE GİRMEK İÇİN ERKEN

Müsilaj bir çeşit polisakkarit, diğer bir tabirle bir tür şeker esasında. Normalde bir zararı yok. Ancak virüs ve bakteri gibi hastalık yapıcı mikroorganizmalar açısından müthiş bir üreme ortamı sunuyor. Bakanlık olarak 100'e yakın noktada çeşitli numuneler alarak birçok parametre açısından inceliyoruz. Yakın zamanda analizlerin sonuçlarını alacağız. Halkımızı daha sağlıklı bilgilendirmek için kısa bir süreye ihtiyacımız var.

EGE'DE BU BOYUTTA TEHLİKE BEKLEMİYORUZ

Akdeniz ve Ege Denizlerinde su hareketliliği fazla. Bu özelliği ile Marmara ile çok farklı. Dolayısı ile bu boyutta bir oluşum beklemiyoruz. Ancak yoğun farklı ülkelere de kıyısı bulunan bu denizlerin aşırı kirliliğe maruz bırakılması zamanla kirlilik açısından doygunluğa ulaşmaları ve bu durum karşısında adeta kusmaları ile sonuçlanması da unutulmamalıdır.

KİRLETMEZSEK MÜSİNAJ DA YOKOLUR

Deniz salyasını oluşturan canlılar kirliliği gidermek üzere çoğalıyorlar. Neticede de besinsiz kalarak ölüyorlar. Süreç bu yönüyle her ne kadar doğal görülse de kirlilik kaynaklı bu oluşumlar esasında yine insan marifetiyle oluşturuluyor. Haliyle de bunlar olağan hadiseler demek kafayı kuma gömmekle eşdeğer. Deniz salyasına yol açan sıcaklıkların düşmesi, kirliliğin önlenmesi veya sirkülasyonun artması gibi gibi faktörlerin birisinin yok olması durumunda da bu aşırı üretim duracaktır.

TARİHİMİZİN EN BÜYÜK TEMİZLİK HAREKATINI BAŞLATTIK

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olarak 22 Maddelik Eylem Planında birçok kurumu ilgilendiren hususlar var. Arıtma tesislerinin bakım, inşa ve işletme sorumluluğu belediyelerde, Balıkçılık faaliyetleri tarım ve Orman bakanlığı uhdesinde yer alması gibi. Ancak bu süreci Bakanlık olarak biz koordine ediyoruz. Eylem Planının etkin uygulanması için Bakanımız Sayın Murat Kurum imzalı bir uygulama genelgesi hazırlandı. Eylem planı maddelerinden birisi de yüzeyde biriken ölü müsilaj tabakasının temizlenmesini içeriyor. Bu temizlik kesin bir çözüm sunmamakla birlikte görüntü, koku gibi sorunların yanında güneş ışığının dip alanlara geçişini sağlama bakımından kısıtlı da olsa faydalar sağlayacak. Dünkü açılış aynı zamanda tarihimizdeki en büyük deniz temizlik seferberliğinin de ilk adımı oldu bu.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.