Çarşamba 05.06.2013

Torunu, Mevlana'yı anlattı

Mevlana'nın 22'inci kuşaktan torunu ve aynı zamanda Konya Uluslararası Mevlana Vakfı Koordinatörü Esin Çelebi Bayru, Mevlana'yı, Mevleviliği ve Mevlana'nın Şems-i Tebrizi ile buluşmasını SABAH ANADOLU'ya anlattı

Fikir ve öğütleriyle tüm dünyayı kendisine hayran bırakan Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin 22 kuşaktan torunu Esin Çelebi Bayru, büyük babasına doğduğu zaman ailesinin 'Muhammed Celeladdin' ismini verdiğini belirtti. Bayru, Mevlana'nın 'efendimiz' anlamına geldiğini Rumi'nin ise Anadolulu, yani yaşadığı yeri belirtmek için ismine sonradan eklendiğini söyledi. Hz. Mevlana'nın çok küçük yaşlarda Allah yolunda hakikatleri ve sırları aramaya başladığını belirten torunu, "Hz. Mevlana, Türkçenin yanı sıra Arapça, Farsça, halk Rumcası ve eski Yunanca dillerini öğrenmiştir. İslam dini ile birlikte diğer dinleri incelemiş, tarihten tıp ilmine kadar pek çok bilgi eğitimini önce babasından sonra Seyyid Burhaneddin Tirmizi'den ve devrin alimlerinden almış ve medreselerde yüzlerce öğrenciye aktarmıştır" dedi. Mevlana'nın medrese eğitimleri verdiği sırada ruhen anlaşacağı bir hak dostu, kendi mertebesinde bir sohbet arkadaşı aradığını belirten Çelebi "Şems ile Hz. Mevlana önce Şam'da sonra ise Konya'da karşılaşırlar. Allah aşığı olan bu iki veli, ilahi sohbetlere dalarlar ve nice ulu mertebelere ulaşırlar. Vaktinin çoğunu manevi dostuyla sohbet edip şiirler okuyup sema ederek geçirmeye başlayan Hz Mevlana'yı talebeleri kıskanırlar ve Şems-i Tebrizi hakkında ileri geri konuşmaya başlarlar. Şems bu sözlerden incinir ve Konya'dan Şam'a gider" dedi. Hz. Mevlana'nın bu ayrılığa çok üzüldüğünü ve bütün dostlarıyla ilgisini kesip bir köşeye çekildiğini anlatan Esin Çelebi Bayru "Bu duruma sebep olanlar özür dilerler ve Hz. Mevlana'nı oğlu Sultan Veled başkanlığındaki kafileyle Şam'a gider ve Şems'i geri getirirler. Fakat kıskançlık yeniden başlar ve Şems ansızın ortadan kaybolur. Mezarı Konya'da olsa da şehri terk mi etti yoksa öldürüldü mü soruları cevapsız kalmıştır" dedi. Hz Mevlana'nın bu ayrılığın ardından yazdığı eserlerden sonra 17 Aralık 1273 hakka yürüdüğünü belirten Bayru "Ayrılığın sona erdiği bu geceye Mevleviler Şeb-i Arus yani 'düğün gecesi' derler. Çok kalabalık olan cenazesine de her dinden insan kendi dualarını okuyarak katılmıştır" diye konuştu.
Mevlevilik ne zaman başladı?

Mevleviliğin Hz. Mevlana'nın oğlu Sultan Veled ve torunu Ulu Arif Çelebi zamanında kurulduğunu belirten Bayru sözlerini şöyle sürdürdü: "Mevlevilik sadece Anadolu'da değil, Balkanlar'da Asya'da Afrika'da ve Arap Yarımadası'nda insanları yüzyıllarca aydınlatan ve bugün Amerika, Avusturalya dahil dünyayı aydınlatmaya devam eden bir 'olgun insan' yetiştirme yolu olmuştur. Mevlevihaneler, Hz. Mevlana'nın düşüncelerinin anlatıldığı dini ve edebi bilgiler yanında Arapça, Farsça dillerini öğreten birer konservatuar, sanat eğitimi de veren okullar olmuştur. Sultan Veled soyundan gelen çelebilerin başkanlık ettiği bir sistemle idare edilmiştir." Tekkelerin kapatılması kararı alınmadan önce, Konya Makam Çelebisi Türkiye Cumhuriyeti 1'inci Meclis Başkan Vekili babasının büyükbabası Albülhalim Çelebi'ye Mustafa Kemal Atatürk'ün, Mevlevilik hakkında görüşlerini ilettiğini belirten Esin Çelebi Bayru, Atatürk 'Siz Mevleviler asırlardır cehaletle, yobazlıkla mücadele ettiniz. İrfanla ilme ve sanata katkıda bulundunuz. İnkılapta istisnai bir muamele yapmamak için Mevlevi tekkelerini ' Teka'ya ve Zeva'ya Kanunu' içinde mütalaa etmek mecburiyetindeyiz. Ancak Hz. Mevlana'nın düşünceleri ve ilmi ebediyen yaşayacaktır. Hatta istikbalde daha köklü bir şekilde zuhur edecektir inancındayım' demiştir ve bugün dünyanın her yerinde gösterilen ilgi Atatürk'ün bu sözlerinin doğruluğunu ortaya çıkarmıştır" diye konuştu.
'Sema, Mevleviliğin bir sembolüdür'
Sema törenlerinin Mevleviliğin bir sembolü olduğunu belirten Esin Çelebi Bayru, bu törenlerin Hz Mevlana'nın torunlarından Pir Adil Çelebi zamanında bugünkü şekline ulaştığını belirtti. Bayru "Bu törenlerde her şey ayrı bir manaya sahiptir. Örneğin semahane dairevi bir alandır ve dünyayı sembolize eder. Şeyhin oturduğu kırmızı post Hz. Mevlana'nın makamı sayılır. Kırmızı renk vuslat yani Allah'a kavuşma rengidir. Hz. Mevlana güneş batarken Allah'a kavuşmuştur. Güneş batarken de doğarken de kırmızı renk alır. İşte şeyh postunun kırmızı rengi maddi dünyadan batışı, manevi dünyaya doğuşu anlatmaktadır. Mevleviliğe yeni girenlerin oturduğu post siyah olur. Derviş bilgilenip yol alınca beyaz renkli posta oturmaya hak kazanır. Semazenin mezar taşını başındaki sikkesi, kefenini üstündeki tennuresi, mezarını ise giymiş olduğu hırkası temsil eder" dedi.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.