Cuma 23.09.2011

Adalar: kimler geldi, kimler geçti

Korhan Atay'ın Adalar'da İz Bırakanlar kitabı renkli bilgi ve anektodlarla İstanbul adalarının zengin sosyal ve kültürel birikimine ışık tutuyor. İBRAHİM ALTAY'ın kaleminden

"Adalar'a kimisi sevip isteyerek, kimisi ekmek parası için, kimisi göç ederek, kimisi sürülerek geldi. Bazıları burada yaşayıp öldü, bazıları rüzgar gibi geçip gitti. Bir bölümü hâlâ aramızda veya uzaklarda yaşamaya devam ediyor. Hepsi, büyük ya da küçük bir iz bıraktı ardında." Korhan Atay tarafından hazırlanan Adalar'da İz Bırakanlar kitabı yukardaki cümleyle başlıyor. Adalar'dan kasıt, İstanbul'un adaları: Büyükada, Heybeliada, Kınalıada, Yassıada, Sedefadası ve Burgazada... Arkeolojik buluntular, Adalar'ın tarihini binlerce yıl öncesine götürüyor. İddiaya göre Adalar eskiden İstanbul'a bitişikmiş. Suların yükselmesiyle yüksek tepeler, adacıklara dönüşmüş. Adalar'da, dönemin siyasi tarihini ilgilendiren pek çok önemli olay gerçekleşmiş. Örnek vermek gerekirse: Bizans'ın ilk kadın imparatoru Ierene, beş yıllık saltanatının ardından bir saray darbesiyle tahtından indirilince, Büyükada'ya sürgün edilmiş ve burada ölmüş. Malazgirt Savaşı'nda Alparslan tarafından yenilgiye uğratılan ve esir edilen Bizans İmparatoru Romanes Diogenes, fidye karşılığında serbest kaldıktan sonra onun yokluğunda tahtı ele geçirmiş olan üvey oğlu Mikhail tarafından burada hapsedilmiş ve daha sonra gözüne mil çekilmiş. Bu anlattıklarımız kitabın sadece giriş bölümünde yer alan bilgiler. Yoksa kitap daha çok yakın tarihe odaklanıyor. Bunu yaparken de zaten tanıdığımız, bildiğimiz yazar, politikacı ve sanatçılardan çok, adaların sıradan insanlarının hikayelerine vurgu yapıyor. Sait Faik'ten çok onunla ahbaplık eden bakkal, Troçki'den çok onu denize çıkaran balıkçı, Yahya Kemal'den çok onunla şaka yollu atışan adalı sanatçı anlatılıyor. Kitapta sadece insanların değil mekanların ve yapıların da öyküleri var. Mesela kaçımız biliriz, İngiliz Büyükelçi Baron Henry Bulwer'ın 1859 yılında Yassıada'yı satın alıp buraya bir şato yaptırdığını? Bulwer, görkemli şatosunun da bulunduğu bu adayı bilahare Mısır Hidivi İsmail Paşa'ya satar. Büyükada'da vaktiyle un, makarna ve konserve fabrikalarının olduğunu; çıkan bir yangın üzerine İstanbul'dan gelen tulumbacıların bahşişlerini paylaşmak istemeyen adalı tulumbacılar tarafından dövüldüğünü, 6-7 Eylül olarları sırasında İstanbul'dan gemilerle yağmaya gelen insanlara karşı adanın Müslüman ahalisinin nasıl taşlarla sopalarla, hatta silahla savunma yaptığını. Bunları hep kitaptan öğreniyoruz. Kitabı okuduğunuzda Burgazada'daki Marta koyunun adının nereden geldiğini, Adalar belediyesine ait cankurtarana niye Horoz Reis adı verildiğini anlıyorsunuz.

POYRAZ'IN ÖYKÜSÜ

Kitabın son sayfasında, 2010 yılında Adalar'da doğan ve Poyraz adı verilen bebeğin öyküsü var. Poyraz bebeğin annesi Bartınlı, babası Vanlı. İkisi de adaya çalışmak için gelmiş, burada tanışıp evlenmiş. Kitabın son cümleleri de bu manzarayı tamamlayan manidarlıkta: "Marika, Leonidas, Levi, Rozi, Anuş, ve Garo'lar sayıları azalsa da hâlâ varlar. Orada: Burcu, Tolga, Kerimcan ve Pelinsu'larla buluşup, bazen dostlukları bazen de geçici ya da kalıcı aşkları ateşlerler. Şimdilerde onlara Berfin, Fırat, Rojda ve Baran'lar; Büşra, Furkan, Nisa ve Hidayet'ler de katılıyor. Adalar soluk almaya ve yaşamaya devam ediyor..."
DİNMEYEN SIZI
Demokrat Parti hükümetinin dışişleri bakanı Fatin Rüştü Zorlu'nun Yassıada'da idamının üzerinden 50 yıl geçti (16 Eylül 1961). Zorlu, Atatürk'ün ünlü dışişleri bakanı Tevfik Rüştü Aras'ın damadıydı. Zorlu'nun kızı, yani torunu doğduğunda Aras, Boğazlar'ın statüsünü yeniden düzenlemek için Montrö'de idi. Haberi alınca Atatürk'e telgraf çekti. Atatürk yanıt verdi: "Bugün ülkemiz için güzel bir gün. Adı 'Sevin' olsun." Zorlu'nun kızının adı böyle kondu. Sevin Zorlu, 2006 yılındaki ölümüne dek yazlarını Büyükada'da geçirdi. Sık sık teknesiyle Yörükali Plajı'na demirlerdi. Ölümünden 15 gün önce oğluna, "Niye oraya gidiyordum biliyor musun? Saat beşten sonra poyraz çıkar, teknenin burnu Yassıada'ya döner," dedi. Yassıada'ya, yani babasının idam edildiği adaya.
ÖLDÜREN GURBET
"Heybeliada'nın tatlı kaçığı Yano çok güçlüydü. Her zaman yalınayak gezer, taşınabilecek her şeyi taşır, diğer hamallardan az para alırdı. Sarnıçları temizler, balıkçılar ihtiyaç duyduğunda küreğe oturur; iki kürekçiden çok işe yarardı... Arada şarkı söyler, çıplak ayaklarıyla yerde tuhaf bir şaklama sesi çıkararak tempo tutar, coşturulursa 'Haydaa!' diye parende atardı. Bir gün tanıdıkları Yano'yu ilk kez lacivert takım elbiseli ve ayakkabılı gördüler. Elinde bavulu iskeleye doğru ilerliyordu. Dostları hayretle, 'Nereye böyle Yano?' diye sordular. 'Yunanistan'a,' dedi Yano, 'Ama ben orada ölürüm' diye de ekledi." Çok değil birkaç ay sonra, karısının ve çocuklarının ardından Yunanistan'a giden Yano'nun ölüm haberi geldi.
ADALAR'DA İZ BIRAKANLAR
Korhan Atay Anı Adalı Yayınları 108 s.; 20 TL

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.