Giriş Tarihi: 16.12.2011

Hayatın esasına dair

Şair ve müzisyen Patti Smith'in, fotağrafçı Robert Mapplethorpe'la ömür boyu süren bağını paylaştığı şiirsel romanı Çoluk Çocuk, aşkla sanatın masalını anlatırken her yılın kitabı olarak kalacağını müjdeliyor

Önce kitabın kapağında gördüğüm halleriyle çarpıldım onlara, sonra hikayelerini okudum ve doyamadım. Geceleri yeniden ve yeniden elime aldım. Sabah koynumda ısınmış kapak resimleriyle uyandım. Patti Smith'in Çoluk Çocuk kitabını işte böyle yaşadım. Özlemini çektiğim ne varsa oradaydı; şiirselliği içinde yalın bir dil, dibine kadar sahicilik, sanata ve aşka adanmış hayatlar... Şair, müzisyen Patti Smith, fotoğraf sanatçısı Robert Mapplethorpe ile ömür boyu süren bağını, hayatı ve sanatı birlikte kurdukları yılları bir büyüme hikayesi olarak paylaşmıştı. Bu sıradışı ilişki kadar anlatımdaki dürüstlükle de, gerçek edebiyatın ne demeye geldiğini, tevazu içinde gösterir gibiydi. Nutkum tutuldu bu kudret karşısında. New York'un 1968 hareketinin titreşimleriyle dolu olduğu yaz mevsiminde, ardında doğurup evlat vermek zorunda kaldığı bir çocuk, yarı kalmış üniversite eğitimi ile Güney Jersey'i bırakıp 21 yaşında şehre gelen Patti Smith, arkadaşlarını bulmak için gittiği odada karşılaştığı genci şöyle anlatmış: "Odaya girdim. Basit demir bir yatağın üzerinde bir delikanlı uyumaktaydı. Açık tenliydi, dağınık kara kıvırcık saçları vardı. Çıplak göğsünde sıra sıra boncuklarla yatıyordu. Oracıkta dikildim. Gözlerini açıp gülümsedi. Ona durumumu anlatınca tek hareketle doğruldu, sandaletlerini ve beyaz tişörtünü giydikten sonra onu izlememi işaret etti. Önümden yürürken onu izledim; seri adımlarla ilerliyordu, bacakları çok az parantezdi. Elleri dikkatimi çekti, parmaklarını hafifçe baldırlarına vuruyordu. Onun gibi birini hiç görmemiştim." Patti'yi, en olmadık bir zamanda beladan kurtaracak bu genç, Rober Mapplethorpe'un ta kendisiydi. Yokluk günlerini, sanata ettikleri yemini, açlığı ve umudu birlikte paylaştılar. O kadar ki Patti'nin dilinden hep dilediğim bir hayat fotoğrafında ölümsüzleşti sevgileri: "Günler olurdu, yağmurlu, gri günler; Brooklyn sokaklarının birer fotoğraf karesi gibi göründüğü, her pencerenin bir Leica lensine dönüşüp grenli, durağan anlar yakaladığı günler. Renkli kalemlerimizi ve kâğıtlarımızı toplar, gecenin vahşi çocukları gibi yorulana kadar çizer, sonra da yatardık. Birbirimizin kollarında uzanır, hâlâ biraz heyecanlı ama mutlu, nefes nefese paylaştığımız öpücüklerle uykuya dalardık."
KOŞULSUZ SEVGİ, RUH KARDEŞLİĞİ

Tutkuda fazla bir numara yok. Ama iki genç insan bir ömür boyu birbirine göz kulak olmaya, biri düştüğünde diğerinin onu mutlaka yerden kaldırmasına yemin etmiş ve bu zorlu sınavı kerelerce başarıyla geçmişse, ortada hayatın esasına dair büyük bir ders var demektir. Koşulsuz sevgi, şefkat ve dayanışma üzerine kurulu bu bağ, ruh kardeşliğine uzanır. Tıpkı Patti'nin de isabetle vurgulayacağı gibi: "Sosyal farklılıklarımız ne kadar bezdirici olsa da, sevgi ve şakayla bezeliydi. Sonuçta benzerliklerimiz daha fazlaydı ve aramızdaki uçurum ne kadar da büyürse büyüsün, birbirimize doğru çekiliyorduk. Başımıza irili ufaklı ne geldiyse, aynı dirayetle savuşturmuştuk. Bence Robert'la çözülemez şekilde birbirimize düğümlenmiştik; tıpkı Cocteau'nun Les Enfants Terribles'indeki kardeşler, Paul ve Elisabeth gibi. Benzer oyunlar oynardık; hiç olmayacak garip nesnelere hazine muamelesi yapar ve akıl almaz bağlılığımızla sık sık arkadaşlarımızı ve yakınlarımızı hayretler içinde bırakırdık." Düzene isyan gösterileri ve efsanevi müzisyenlerin erken ölümleri ile sarsılan o yoğun günleri, hayatın hızına şaşakalan bir genç kadının gözüyle aktaran Patti Smith, dönemin ruhunu da yine bir fotoğraf karesi gibi donduruyor gözümüzün önünde. "Havadaki titreşimi hissedebiliyorduk; bir telaş duygusu hakimdi ortama. Her şey Ay'la başladı; ulaşılmaz bir şiirdi Ay, ya da bir zamanlar öyleydi. Şimdi üzerinde insanlar yürüyordu, tanrıların incisinin üzerinde lastik izleri vardı. Belki de zamanın akışını, içinde bulunduğumuz on yılın son yazını yaşadığımızı fark etmekten kaynaklanıyordu telaşımız. Bazen ellerimi kaldırıp durdurmak istiyordum. Ama neyi durdurmak? Belki de büyümeyi." Geçici işlerle ve çoğu zamanda açlıkla geçen günlerin en büyük sığınağı sanat bu iki genç için. Hayata tutunma mücadelesi verirken sanatı kutsalları kılan, günü çizimleri, fotoğrafları, şiirleri ile selamlayan, en zor günlerinde bile zorunluluklara orijinal kıyafetleri ile nanik yapan Patti ve Robert, ebedi bir gençlik hali olarak çakılıyor belleklere. Bize de o en saf, o en her şeye kadir günlerimizi anımsatarak hem de... Robert'in eşcinsel olduğunu anlaması ile kadın-erkek ilişkisi için olabilecek en zorlu dönemece giren ama bu keskin virajı da birlikte savrulmadan dönebilen çifti, kalbime basıyorum. Yıllar içinde farklı sevgililerden ve farklı sanat eğilimlerinden geçseler de kendi iki kişilik patikalarını hep koruyan Patti Smith ve Robert Mapplethorpe'un hikâyesinde beni özellikle Patti'nin şan, şöhret konusundaki o tuhaf olgunluğu da derinden etkiledi. Şiiri ve rock'n roll'u buluşturan performanslarıyla arka arkaya teklifler aldığı bir dönemde bile kendisine, dizine yaptırdığı bir yıldırım dövmesi ile anımsattığı ders, nice egoya şamar gibi inecek ağırlıkta: "Mari Sandoz'un Crazy Horse: Strange Man of the Oglalas kitabından öğrendiğim bir şeyi düşündüm. Deli at savaşta zafer kazanacağını bilir ancak ganimeti toplamak için durursa, yenilecektir. Bunu unutmaması için, atlarının kulaklarına yıldırım şeklinde dövme yaptırır. Bu dersi o an önümde duran durumlara uygulamaya çalıştım ve hak etmediğim ganimeti toplamamaya özen gösterdim."

SONSUZ DÖNGÜ VE MANDALA

Bu dünyadaki biricik koordinatının AIDS'le savaşına ve vedasına da tanık olmak zorunda kalan Patti Smith için bir hayat döngüsü, bir mandala olarak yaşanan bu sevgi son anda da başlangıca dönen sonsuz bir çember sanki: "Veda ettik. Odasında çıktım. Fakat bir şey beni geri döndürdü. Hafif bir uykuya dalmıştı. Orda durup ona baktım. Çok huzurluydu, sanki yaşlı bir çocuk gibi... Gözlerini açtı ve gülümsedi. 'Bu kadar erken mi döndün?' Sonra tekrar uykuya daldı. Böylece son imgem aslında ilki oluyor. Işıklar içinde uyuyan bir genç, gülümseyerek gözlerini açar ve asla yabancısı olmamış o kişiyi tanır..." Nice özenli notu ile bu kitabı kalpten çevirdiği belli olan Yiğit Değer Bengi ve müthiş bir içgüdüyle bize ihtiyacımız olanı veren Domingo Yayınları'na selam olsun. Patti ve Robert'in ilhamıyla aşklanmak ve yaratmak nasip olsun hepimize. Hayatın esasını hiç ama hiç kaçırmayalım diye...
ÇOLUK ÇOCUK
Patti Smith Çeviri: Yiğit Değer Bengi Roman Domingo 308 s., 18 TL

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.