Cuma 09.03.2012
Son Güncelleme: Perşembe 08.03.2012

İlham veren yazarlar

Öncelikle belirtelim. Yazarlar arasında 'kadın yazar', 'erkek yazar' gibi bir ayrımcılığa karşıyız. Bizce yazarlar arasında yalnızca iyi ve kötü yazar farkı vardır. Ama Dünya Kadınlar Günü şerefine pozitif bir ayrımcılık yapmadan duramadık, kalemleriyle bize ilham veren güçlü kadın yazarları öne çıkardık. ELİF TANRIYAR yazdı

Leyla İpekçi, edebiyatımızın kalemi en güçlü isimlerinden biri. Daha ilk kitabıyla okurunu irkiltmeyi başaran, farklı alemlerde gezdiren bir yazar. Başkası Olduğun Yer, ilk olarak Kanat Yayınları'nda yayımlandığında da çok dikkat çekmiş ve konuşulmuştu. Kitabı arayıp da bulamayanlar için güzel bir gelişme olarak, yeniden Timaş Yayınları'ndan basıldı. Başkası Olduğun Yer, ilk bakışta kolayca anlatılamayacak kitaplardan. Çünkü her şeyden önce çizgisel bir zamanda geçmiyor, helezonik, iç içe geçmiş daireleri anımsatan bir yapısı var. Dili ise şiiri anımsatan bir tonda, ancak ağdalanmadan sadelikle ilerliyor. Kuşkusuz bu dil, yaratılmak istenen helezonik yapıya da kolaylık sağlıyor, başka alemler arasında geçiş sağlıyor. Roman, en kısa şekilde, genç bir kadının babaannesinin ölümünün ardından yaşadığı içsel yolculuk ve dönüşüm olarak özetlenebilir. Ölmüş babaannenin yüzünde hem kendi kişisel tarihini hem de bir ülkenin tarihini okuyan, bir ölüden pek çok ölülere geçiş yapan yazar, genç kadını kah sokakta bir yürüyüşe çıkarıp düşünceleriyle baş başa bırakıyor kah evinin mutfağında yemek yaparken açık televizyondan eve akan haberler aracılığıyla dışarıdaki acılara karşı duyarlılaştırıyor. Zaten bu fazlasıyla duyarlı bir karakter. An geliyor, durduğu yerden yalnızca içinde bulunduğu toplumu değil tüm dünyayı da saklamaya çalışılan tüm ikiyüzlülükleri soyarak, tüm çıplaklığıyla okuyor. Kendisi de büyük bir gelişime ve değişime girerken, tüm çevresini de sorguluyor. Ölüm ve yaşam üzerinde düşünürken asıl olarak hep 'dış dünyaya' eleştirel bir gözle bakıyor. Öte yandan dini motiflerin de sıkça karşımıza çıktığı bir roman bu. Zaman zaman upuzun bir duaya bürünüyor. Bu her ne kadar kişisel bir çağrışım yapsa da bu dini bir kitap değil kesinlikle, bu yazarın kişisel tonu ve üslubuyla ilgili bir durum. Öte yandan yalnızca bireysel bir öykü olarak da adlandıramayız, bu da düpedüz haksızlık olur. Kurban kestirmekten kurban edilen kitlelere ulaşıyor örneğin, ya da çiğnemekte olduğu etin bir hayvanın öldürülmesiyle elde edildiğini görmek istemeyenleri anlatacak denli ince duyarlılıklara ilerliyor. Tüm bunları ise kendi 'iç mekanında' mutfağında yemek yaparken görebilen bir kadının güçlü duyarlılığı ile aktarıyor. Tek bir ölümden tüm yaşama varan kadın kahramanımız aracılığıyla aşk ve evlilik gibi kavramlar arasında da geziniyoruz. Öte yandan bunun doğrusal bir zamanda ilerlemeyen bir metin olduğunu söylemiştim. Yazar tek bir anı genleştirerek bir cami avlusundan ev içlerine, teras partilrinden ara sokaklara dek uzanıyor. Zamanın ve mekanın ötesinde, insan olmayı sorguluyor. Kendi duaları ve dilekleriyle insan olmaya dair bir şiir yazıyor adeta. Yalnızca topluma dair değil, kendiyle de bir iç hesaplaşma öyküsüne girişen ve büyük bir dönüşüm geçiren genç bir kadının öyküsünün anlatıldığı Başkası Olduğun Yer, şiiri anımsatan her metinde olduğu gibi üzerinde uzun uzun düşünülecek, altı çizilecek felsefi cümleler yönünden zenginliğiyle de dikkat çekiyor. "Kim ölümünün nasıl olacağını merak ediyorsa, geceleri uykuya nasıl daldığına baksın," diyor örneğin ve büyük bir uyanışın öyküsünü anlatıyor.

BİR KAYBIN ARDINDAN...
Kırmızı Kedi Yayınları, ilk kitabı Abis'in ardından Aslı Tohumcu'nun tüm eserlerini yayımlamayı sürdürüyor. Yok Bana Sensiz Hayat, 2006 yılından gelen ve yazarın kişisel bir durumundan yola çıkarak yazdığı bir tür fantastik aşk masalı. Şöyle başlıyor kitabına Tohumcu: "Bu kitapta bahsi geçen Mine, yazarın bizzat kendisidir ve yazar, bu kitapta anlatılan sıkıntılı maceranın tamamını adnan'ın şahsında yaşamıştır. yazarın cumurkuşu, bir geceyarısı, büyük bir şehrin otoyol kenarında yürürken karşısına çıkan köpeklerden korkup yola fırlamış ve bir kamyonun altında kalarak ölmüştür. Yazar da bu kitabı, sevgili cumurkuşuna hayattayken diyemediklerini demek için kaleme almıştır. Dostluğun aşkla, aşkın dostlukla neden koyun koyna gittiğini anlamak için. anlayamamıştır ama o ayrı." Bu hüzünlü ön nottan da göreceğiniz gibi, anlatılan yazarın bizzat deneyimlediği bir kaybın ardından kaleme alınmış bir öykü. Daha doğrusu küçük bir masal... Ve her masal gibi gerçek üstü bir dünya da geçiyor, sevilen ama zamansız kaybedilene bir tür rüya ile yeniden ulaşılmaya çalışılıyor. Öykünün ana kahramanı olan çocuk adam Adnan, kendisinden zamansız koparılan Mine'sine ne olduğunu her şeyi bilen cumurkuşuna sormak için bir yolculuğa çıkıyor, bu yolculuk sırasında bir tür araf olan Yürüyerek Çıkamazsın Korusu'na yolu düşüyor. Buranın bekçisi olan Sür'e rastlıyor. Ardından da türlü zorlukların ardından yolu Cumurkuşu'nun köşküne varıyor. Onunla bir tür hesaplaşmaya girişiyor. Yok Bana Sensiz Hayat, bir açıdan böyle kısacık özetlenebilecek bir mini masal. Ancak her masal gibi başka türlü okumalara açık bir öykü var görünenin altında. Öncelikle Mine'sinden ayrı düşen Adnan karakteri, kendi cumurkuşunu yitirmiş yazarın ümitsiz yolculuğunu gerçekleştiriyor bir anlamda, ancak bunu yaparken her birinin gerçek hayattaki karşılığı da birbiriyle yer değiştiriyor. Bu yer değiştirmeler aracılığıyla da kaybedilen sevgili dostun bıraktığı boşluğun içindekilerin peşine düşülüyor, onun biçimine bürünülerek farklı bir iletişime geçiliyor bir anlamda. Öte yandan Adnan, farklı bir tür post modern masal kahramanı. Alıştığımız masalların aksine o, kendisine akıl ve ders verilmesine dayanamıyor. Sür gibi masum bir yaratığı bir çırpıda öldürmekten, cumurkuşu'nu sırf "ölümü kabullen," dedi diye ortadan kaldırmaktan yüksünmüyor. Aslında yaşadığı büyük acı nedeniyle, kendini kaybetmiş, bir tür cinnet geçiren bir karakter Adnan. O nedenle de kendi çevresindekilere verdiği zararı fark edemiyor, tıpkı koruda yürürken yol boyunca alev almasına neden olduğu çalılar ve ağaçlar gibi etrafındakileri de kendisini de yakıp yok ediyor. Ve gerçek masalların aksine bu yolculuktan da eli boş çıkıyor. Yaşadığı cinnet ve öfke nedeniyle bir nebze dahi kendini geliştirememiş, esasında başlangıcından beri bir adım atamamış biri olarak tamamlıyor yolculuğunu. Üstelik bir seven olarak sevdiğine kavuşamıyor ve bu masalın sonu da mutlu bitmiyor. Ancak biliyoruz, Adnan'ın aşk içindeki yolculuğu da bitmeyecek, hep devam edecektir, anlıyoruz. Yok Bana Sensiz Hayat, yalnızca ilginç öyküsüyle değil, farklı noktalama oyunları, harfsel oyunlar ve ses denemeleriyle de dikkat çekiyor. Örneğin kitapta başından sonuna dek özel isimler dahil hiç büyük harf kullanılmamış ve böylece de böylesine kişisel ve hüzünlü bir öyküyü bir anlamda fısıldayarak, olabilecek en sade biçimde anlatmak tercih edilmiş. Öte yandan zaman zaman yinelenen harfler ve değişen punto büyüklükleri aracılığıyla hem görsel bir zenginlik sağlanmış hem de bir anlamda kahramanın kaybından duyduğu acı bu harf oyunları aracılığıyla dışa vurulmuş. Aslı Tohumcu, Yok Bana Sensiz Hayat'ta daha adından başlayarak, sevdiğini yitiren bir kalbin acısını fantastik bir masal aracılığıyla, son derece duyarlı bir anlatımla aktarıyor.
HAYATA DOKUNAN KİTAP
Bu kez sırada eğlenceli bir öykü var. Özgürlükleri için savaşan ve türlü zorluklar yaşayan kadınların ardından tüm zamanların en özgür ve en eğlenceli kadın karakterlerinden biri olan Sissy ile tanışmaya hazırlanın! Zeka pırıltıları saçan, filozofik olduğu kadar da eğlenceli, sıra dışı ve aynı zamanda komik kitaplarıyla tanınan Amerikalı yazar Tom Robbins'in en sevilen romanlarından biri olan, 1976 tarihli Kovboy Kızlar da Hüzünlenir, Ayrıntı Yayınları'ndan yayımlandı. Robbins, karşı kültürün sözcülüğünü yaptığı romanında 1970'lerin anarşizan hippi kültüründen esinlenen uçuk ama eleştirel bir hikayeyi anlatıyor. Aşktan cinsel özgürlüklere, siyasi isyandan hayvan haklarına, bedene, doğaya, dine, hayata dokunan, dilin sınırlarını zorlayan Kovboy Kızlar da Hüzünlenir, 1993 yılında Gus van Sant tarafından sinemaya da aktarılmış. Anatomik bozukluğunu bir avantaja çeviren bir kadının tuhaf hikayesinin anlatıldığı romanın baş kahramanı Sissy Hankshaw, muazzam büyüklükte bir başparmakla doğmuştur. Bu sayede çok iyi otostop yapabildiğinden bütün ülkeyi dolaşır. Sonra model olmaya karar verir. Kontes lakaplı bir transeksüel için çalışırken reklam filmi çekimleri için Kaliforniya'ya gider ve kovboy kızlarla tanışır. Bu kızlardan kafa dengi Bonanza Jellybean ve II. Dünya Savaşı sırasında Amerika'da kurulan Japon toplama kampından kaçan The Chink ile birlikte yeni bir hayat kurmaya çalışır. Ve Vahşi Batı'nın yalnızca kızlar tarafından yürütülen en büyük çiftliğine, Rubber Rose kurulur. Ama tabii anlatılan yalnız budur sanmayın. Sıra dışı yazar Robbins, türlü hınzırlıklar yapmayı bu kitapta da sürdürüyor. Amipler sürekli olarak bölünüp çoğaldıkları için dünyadaki ilk amibin hâlâ yaşadığından bahsediyor örneğin. "Peki ama bunun hikayeyle ne alakası var?" diye soranları maalesef cevaplayamıyoruz, yoksa tüm ilginçliği kaçar. Öte yandan Robbins bir yazar olarak da rahat durmuyor, romanda kah anlatıcı olarak sesini veriyor kah bizzat kendisi olarak öyküde beliriveriyor.
İSTANBULLU LEYLA
Şimdi sırada İstanbullu Leyla'nın öyküsü var. Kendisi de medya sektöründe çeşitli görevlerde yer almış olan ve bu dünyayı, anlattığı öyküsünü yakından tanıyan Arzu Zengin, Hayata Uyanış'ta bize genç yaşında televizyonun en başarılı ve şöhretli ana haber sunucularından biri olan Leyla'nın bir anda tepetaklak olan yaşamının ardından, kendini bulma yolunda çıktığı içsel yolculuğunu anlatıyor. Leyla her bakımdan mükemmel bir genç kadındır. İşinde başarılı, son derece akıllı ve güzel... Üstelik sosyetenin en önemli ailelerinden birinin biricik oğluyla evlenir. Ancak ne olursa düğünde ve ardından çıkılan balayı yolculuğunda olur. Düğünü sırasında kaynanasıyla arasındaki gerginliği sorun eden Leyla, balayında kocasıyla arasında geri dönülmez bir kavgaya neden olur. Balayı dönüşü soluğu annesinin evinde alan Leyla, en büyük hayal kırıklığını da ona yaşatır. Leyla'nın annesi Nigar Hanım, sevmeden evlendiği ancak onu ve kızını çok seven, iyi kalpli kocasının ölümünün ardından biricik kızını dikiş dikerek yetiştirmiş ve kendi yarım kalan hayallerini onun tamamlamasını istemiştir. Leyla da mükemmel bir başarı sergilemiştir. Bu rüya evlilikse annesinin gözünde en mükemmel son halkadır. Ancak Leyla, annesinin bütün çabalarına rağmen, kocasına geri dönmez. Duygularıyla yüzleşmeyi göze alır ve sevmediğini anladığı kocasından ayrılır. Yine de bu başarısızlık onu derin bir depresyona sürükler, bu durum işini dahi etkiler. Aynı dönemde hayatına yeniden giren biricik arkadaşı Sevil aracılığıyla tanıştığı Nilgün karakteri, onu o güne dek küçümsediği yepyeni bir dünyayla tanıştıracaktır. Nilgün, Leyla'nın kendi farkındalığı yolunda atacağı ilk adımları konusunda onu yönlendirir. Leyla bir süre sonra yaşamında küçük mucizelerle karşılaşır. Nilgün aracılığıyla bakmayı, fark etmeyi ve dinlemeyi öğrendikçe, yaşamına ona yön gösteren insanlar ve tesadüfleri davet ettiğini fark eder. Dünün maddi başarılar peşinde koşan hırslı Leyla'sı dönüşmeye başlamıştır. Her şeyden önce annesiyle ilgili sorunlarını halletmesi, ardından kendiyle yüzleşmesi gerektiğini anlar. Değişim ona hiç beklemediği bir yerde aşkı da getirecektir. Hayata Uyanış, her satırıyla okuyucusuna ilham veren kitaplardan... Leyla'nın 'birliğe' giden yolda yaşadığı uyanışları adım adım anlatırken, yazar asıl olarak bir kişisel dönüşüm ve gelişim yolculuğunu kurguluyor. Kadim dinlerden ilahi dinlere, doğunun öğretilerinden batının psikoloji bilimine dek türlü kaynakların arasında dolaşarak, hepsinin ortak öğretilerini topluyor ve Nilgün karakteri aracılığıyla okurlarına aydınlanma yolunda yapılması gerekenleri gösteriyor. Daha doğrusu herkesin kendi yolunu kendi belirlemesi gerektiğinin altını çizerek asıl olarak ilham veriyor. Bu tür aydınlanma kitapları, 'Secret'vari istersen olur rehberleri, kuantum teorisi, nefes terapisi günümüzde o kadar çok anlatıldı ki artık küçümsenmeye başladı. Zaten kitaptan da aynen bu da söyleniyor ve okurun bu tür bir küçümseme hatasına düşmesi önleniyor. Bu kitapta da bahsedilen teoriler ve terapiler bolca yer alıyor. Ama hiçbiri yüzeysellik hatasına düşmeden, öykünün içerisine ustalıkla yerleştirilerek okuyucunun en doğru biçimde bilgilendirilmesine özen gösteriliyor. Akıllı ve şüpheci karakter Leyla aracılığıyla, tüm bu süreç sorgulanıyor, karakter aracılığıyla okurun kafasındaki soru işaretleri de cevaplanmış oluyor. Hayata Uyanış, yaşamını değiştirmek için ilham arayanlar için iyi bir seçim olabilir. Ama Nilgün'ün de dediği gibi, tek bir yol yok, herkes kendisi için en uygun yol neyse onu arayıp bulmak zorunda!
BUNU DA ATLAMAYIN!
İşte, II. Dünya Savaşı sırasında, Mısır'ın başkenti Kahire'de geçen bir diğer aşk öyküsü daha... Üstelik merkezde yine bir yaşlı kadın karakter var. Ancak bu kez bir farkla, ona kız torunu da eşlik eder. Anlatılan yine geriye dönüşlerle geçmişe dair bir hikaye olsa da, işin içinde yine annekız öyküleri olsa da Senden Hatıra Kaldı'nın en önemli farkı, kuşkusuz günümüzde geçen bir tehlikeli bir hikayeye doğru uzaması... Bir ailenin üç nesli arasındaki mesafeyi, yitirilenleri ve sevgiyi anlatan ilham veren bir hikâye. Yaşlılık ve unutkanlık, 82 yaşındaki Iris'i savunmasız ve hizmetkarı Mandooh'un bakımına muhtaç hale getirmiştir. Iris'in Kahire'de bulunan boğucu biçimde sessiz ve klostrofobik evinin huzuru başına buyruk torunu Ruby'nin beklenmedik ziyaretiyle bozulur. Ailesiyle olan yorucu ilişkisinden bunalan Ruby, yıllardır görmediği büyükannesiyle huzur bulmak için İngiltere'den kaçar. Birbirine açılan iki kadın arasında beklenmedik bir bağ kurulur. Ruby, büyükannesi Iris'in II. Dünya Savaşı zamanında Kahire'nin ihtişamına ve kalbini verdiği - ve kaybettiği - gerçek aşkına dair silinmeye başlayan anıları kaydetmesine yardımcı olur. Iris'in kalbinin genç yaşta kırılması, kızı ve torunuyla olanın hayatını da şekillendirir. Iris'in geçmişini geri kazanma ihtiyacı ve Ruby'nin varlığı iki kadını Mısır çölünde korkunç bir tehlikeye sürükleyecektir.
YOK BANA SENSİZ HAYAT
Aslı Tohumcu Kırmızı Kedi Yayınları Öykü 67 s. 7 TL

Başkası Olduğun Yer

Leyla İpekçi Timaş Yayınları Roman 192 s., 12 TL
KOVBOY KIZLAR DA HÜZÜNLENİR
Tom Robbins Çeviren: Sona Ertekin Ayrıntı Yayınları 384 s., 32 TL
HAYATA UYANIŞ
Arzu Zengin Remzi Kitabevi Roman, 256 s., 15 TL
SENDEN HATIRA KALDI
Rosie Thomas Çeviren: Sevinç Tezcan Yanar Epsilon Yayınları Roman, 478 s., 22 TL

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.