Giriş Tarihi: 16.11.2012

Dersimli kızların tesadüfi romanı

O Muhteşem Hayatınız'da Oya Baydar bir Dersim hikayesi anlatıyor. Yeni romanı için "Tesadüflerin romanı," diyen Baydar'la MÜJGÂN HALİS konuştu

- Bu kitap, fotoğrafların ilham verdiği bir kitap olmuş galiba değil mi?
- Ben her iki yılda roman yazan bir yazar değilim. Bir şeyin beni dürtmesi lazım. Bir gün bir e-posta aldım tanımadığım birinden, fotoğraflarla yüklü. Benim fotoğraflarımı bulmuş, hiçbir maddi talebi olmadan bunları iletmek istediğini söylüyordu. İstanbul dışında yaşıyordu. Birkaç fotoğraf göndermişti, baktım sahiden benim çocukluk fotoğraflarım. Çocukluğumun Türkiyesi'nde Batılılaşmış aydın kesimlerde fotoğraf çok önemliydi, bir simge gibiydi. Mesela doğum günlerimizde fotoğraf çektirmek için fotoğrafçıya götürülürdük. Neyse aradan bir süre geçtikten sonra, o kişiye gittim ve gerçekten bir sürü fotoğraf olduğunu gördüm. Kendisi çok enteresan bir öğretmen, bir arşivci ama kendisine arşivci demiyor. O bir toplayıcı. Ne bulursa toplayan biri.
- Sizin siz olduğunuzu nasıl anlamış?
- Benim ben olduğumu Aydın'la (gazeteci Aydın Engin, Baydar'ın eşi) bir fotoğrafımızdan anlamış. Aydın'ı önce Kürşat Bumin sanmış, sonra araştırınca kim olduğunu öğrenmiş, ajansıma ulaşmış, ajansım üzerinden de bana. Orada çok ilgi çekici bir şey fark ettim, o fotoğraflara bakarak muhayyilesinde bir roman yazmış aslında. Çocukluk fotoğraflarım üzerinden bana 'muhteşem bir hayat' biçmiş. Ve devamlı bana 'Oya Hanım, o muhteşem hayatınız,' diyor. Ve ben sürekli 'Hayır hayır, benim hiç muhteşem bir hayatım olmadı, bir subay çocuğuyum,' diyorum. Ve o gün dedim ki ben böyle bir roman yazacağım. Yani dıştan görünenle, tasavvur edilenle gerçek hayatların farkını yazacağım. Başta bunun bir ucunun Dersim'e gideceğini düşünmemiştim doğrusu.
- Babanız subay. Dersim'le bir ilgisi var mıydı?
- Bir ilgisi olabileceğini (hâlâ olduğunu diyemiyorum) evde Atatürk imzalı bir Tunceli Harekatı Madalyası olduğunu fark ettim. Fark edince de çok etkilendim, çok fena yaptı beni. Romanı tasarlamaya başlarken bir o madalya, bir de Dersim'de 1937'de çekilmiş bir kemancının önde yürüdüğü bir tören fotoğrafı etkiledi beni. Fotoğrafı bir tarih dergisinde görmüştüm. Yani bu roman tesadüflerin yazdırdığı bir romandır.
- Babanızın Dersim'de görev yaptığını bilmiyor muydunuz?
- Babamın orada görev yapıp yapmadığından hâlâ emin değilim. Çünkü olayların olduğu dönemde babam Trabzon'da Umumi Vali'nin kurmay danışmanıydı. Dersim tarafında hiç olmadıklarını sanıyorum. Madalyadan anladığım, babam da 3. Ordu'ya bağlı bir kurmaymış. Ve kurmay subay olduğu için, harekatta birilerini öldürmemiştir de, harekatın planlamasında yer almış olabilir. Bilmiyorum.
- Siz kaç doğumlusunuz?
- 1940 doğumluyum. Dersim bizim evimizde konuşulan bir konu da değildi. Bir tek Fitnat ablamız vardı, başka bir subayın kızı, benden dört yaş büyüktü. Babam ondan anneme bahsederken 'Fitnat etek altı çocuğudur,' demişti. O kavram birkaç yıl öncesine kadar bana hiçbir şey söylemedi, ta ki Dersim'in kayıp kızları konuşulmaya başlayana kadar. Fitnat Abla, nüfusa geçirilmiş, el üstünde tutulan bir çocuktu.
- Dersim mevzusu Türk aydınları nın, Türk solunun da çok ihmal ettiği bir alan. Siz ne dersiniz?
- Evet, Dersim konusunda farkındalık çok geç gelişti. Genel Kürt meselesinden, Kürt bölgelerindeki olaylardan daha geç oldu hem de. Bunun iki nedeni olduğunu düşünüyorum. Bir kere Dersim kırımı bence yakın tarihimizin en gaddar olaylarından biri. Okuyup, içine girdiğiniz zaman, tanıklıklar, fotoğraflar... Onların yüzde 30'u bile gerçek olsa en korkunç kırımlardan biri. Çünkü bu bir halkı yok etmek demek. Böyle olduğu için de üzerinde çok sır perdesi var. O sır perdesi açılmaya başladığında da doğacak suçluluk duygusuyla, toplumun yüzleşme gücü yok. İkincisi de, Dersim genel Kürt meselesi içinde eridi. .
- Siz Dersim'i yeni öğrendiniz sanırım. Şimdiyse kadar bilmediğiniz neler keşfettiniz?
- Orada farklı bir inanç kültürü var. Kızılbaşlık, Anadolu Aleviliğinden bile farklıymış. Çok farklı bir kültürmüş. Ben Kızılbaş inancının özünde nasıl bir şey olduğunu bilmiyordum. İkincisi oradaki inanların suskunluğunun, o büyük korkuyu atamamış olmalarının ne kadar derin olduğunu öğrendim. Dersim kırımı, bana kalırsa Ermeni tehcirinden de daha zalimce bir şey. Ben ki devletin bu kadar gaddar olduğunu düşünmemiştim. Bu bir asimilasyon değil, bir yok etme operasyonu. Ayrıca Dersim diasporasının bu kadar güçlü olduğunu yeni fark ettim. Ve o diaspora son derece eğitimli. Dersim müziğini de öğrendiğimi düşünüyorum biraz. Ayrıca bize öğretildiği gibi orada bir isyan olmadığını öğrendim.

DERSİM ÇOK ÖZEL BİR YER
- Peki, bu operasyon neden Dersim'e yapılmış?
- Çünkü Dersim, hem etnik hem dini kimliğiyle asimile edilemeyen-edilemeyecek bir yer. Her zaman özerk. Coğrafi yapı da bu durumda çok önemli bir etken. Kendi içinde, aşiret yapısını korumuş. Halbuki Cumhuriyet'in temel ideolojisi kendi içine katmak ve 'medenileştirmek'ti. Mesela bütün resmi yazışmalarda Dersim'in medenileştirileceği söylenmiş, hâlâ İnönü'nün torunu Gülsüm Bilgehan böyle bahsediyor.
- Dersim katliamıyla, hep Dersimlilerin CHP'ye tevessül etmesi 'celladını sevmek' olarak yorumlandı. Siz bu tercihe dair bir sonuca vardınız mı?
- Bu bence çok yüzeysel bir tespit. Zaten celladını sevme psikolojisi çok özel bir şeydir, genel bir şey değildir. Ben bunun Dersim'e hakaret olduğunu düşünüyorum. Ama neden CHP'ye oy vermelerine, Atatürk'ü benimsemelerine gelince; ta Yavuz Selim'den beri yüzyıllardır ezilen bir inanç sistemi, birden laiklik olarak karşısına çıkan gücü, bir Sünni din devletine göre desteklemiş hem Kurtuluş Savaşı'na hem de sonrasında. Ayrıca Dersim, mesela Demokrat Parti'ye de oy vermiş bir yer zamanında. Dersim, şu anda da PKK karşısında da kısmi bağımsızlığını korumaya çalışıyor. Fakat ben giderek de, CHP'lilik meselesinin de kırılmaya başlayacağını düşünüyorum.
- O Muhteşem Hayatınız'da Dersim'in kayıp kızları da var. Siz oradan da etkilendiniz sanırım.
- Evet, benim için iyi bir materyal oldu. Beni uyandıran ve görselliği de olan bir malzemeydi. Ama Dersim konusunda ne kadar kitap çıkmışsa okumaya çalışırken gördüm ki; 1990'larda müziğin derlenmesiyle başlayan süreç, 2000'lerde politik bir eğilim kazanıyor. Şimdi fena olmayan bir Dersim külliyatı var.
ASLINDA ACELECİ OLMAM LAZIM, 21 YILDA ALTI ROMAN YAZDIM
- Roman yazarken aceleci davranır mısınız?
- Ben çok sık yazan biri değilim aslında. Elveda Alyoşa'dan bugüne 21 yılda altı roman yazmışım sadece. Çok yazamıyorum çünkü. Aceleye gelince, aslında acelemin olması lazım, sonuçta 72 yaşımdayım.
- Aklınızda yeni projeler var mı?
- Ne zamandır, roman olmayan minik minik 'yetim kalacak küçük şeyler' diye bir şey yapmak istiyorum. Ölüp gittiğim zaman, başka hiç kimsenin bilmediği duygu anlarımı kaleme almaktan bahsediyorum. Mesela bir banliyö treninde giderken çok yoksul, çok pejmürde kılıklı bir baba-oğul oturuyordu karşımda. Çocuk koluna tükenmez kalemle bir saat çizmişti, tam o anı yazmak istiyorum, hatırladıkça hâlâ gözlerim yaşarır. O duyguyu benden başka kimse hissedemez. Bir de becerebilirsem; bir nehir roman düşünüyorum. 1951'de 1. Levent'e taşınmıştık, o zaman Etiler dağbaşıydı. 1. Levent, orta ve orta alt sınıfın ilk toplu konut semtiydi. 75 lira taksitle ev almıştı babam. Sülün Sokak'ta otururduk, orada çok güzel arkadaşlıklar kurduk. Nazan Ölçer ve Ela Güntekin en yakın arkadaşlarımdı. Niyetim, 'Sülün Sokak'ın Şen Kızları' tadında hem bizi hem dönemi anlatan bir şey yazmak. Tabii bunu roman kurgusuyla yapmak istiyorum.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.