Cumartesi 16.02.2013

Aşka, güzelliğe ve hastalığa dair

Okurlar romanı çok sevdi fakat eleştirmenler nefret etti. Jeanette Winterson'ın Bedende Yazılı romanını KAYA GENÇ yazdı

Sızı bilmem ama beni bir Jeanette Winterson romanı okumak kadar duygulandıran ve heyecanlandıran çok az sey var. Türkçesi geçtigimiz günlerde yayımlanan Bedende Yazılı'yı okurken de durum degismedi. Bu etkileyici kitabın sayfalarını çevirirken insan hem hayatının askıyla tanısıyor gibi oluyor hem de onu kaybetmis gibi. Kahkahaların ardından gözyasları geliyor ve insan, Winterson'ın duygularımızı nasıl bu kadar ustaca bir biçimde harekete geçirebildigini merak ediyor. Içtenlik? Samimiyet? Ironi? Zeka? Kitabımızın kahramanında bunların hepsi yeterli miktarda mevcut. O yüzden siz de benim gibi bütün edebiyat kuramcıları ve okuldaki ögretmenlerinizin uyarılarını unutarak, bu tutkulu kitabı anlatıcısının Winterson oldugunu düsünerek okuyabilirsiniz. Ismini, yasını, cinsiyetini bilmedigimiz bir karakterle karsı karsıyayız. Ona istedigimiz rolü biçebiliriz yani. Bizzat yazar da olabilir bu anlatıcı ses, hayal ettigimiz en iyi asık rolündeki kendimiz de. Ama kesin olan bir sey var. Kendisine fazlasıyla güvenen, kimseden korkusu olmayan, bir kere okuyunca akıldan çıkmayan bir ses bizi avucunun içine alıyor ve oradan çıkmamıza da son sayfaya kadar izin vermiyor.
GARDINIZI DÜŞÜRMEMEKTE ZORLANABİLİRSİNİZ
Aslında Bedende Yazılı'nın kahramanını bir 'bakıs açısı' olarak degerlendirmek en dogrusu. Hayata ve insanlara yönelik özel bir bakıs. Pek çok erkekle ve kadınla birlikte olmus birinin bakısından bahsediyoruz. Birlikte oldugu insanların vücutlarını birer kitap gibi okumaktan hoslanıyor. Sürekli olarak parmaklarının hareketinden, vücutta tırmandıgı tepelerden, içine girdigi çukurlardan, insan vücudunun sıcaklıgından bahsediyor bize. Bir sevgilisinin saç telini bulup parmagına doluyor, bir baskasının bacagındaki tüyleri almamıs olmasından büyüleniyor. Ayakları yere basan biri. Saçmalıklarla zaman kaybetmek istemiyor. Asıklarının vücutlarıyla kurdugu iliskiyi sürekli olarak bize resmetmesi, anlatıcısı oldugu kitabı ilk basta bir erotik romana dönüstürüyor. Ama sayfaları çevirdikçe anlatıcının erotizmi, bir tanesini bütünüyle alıntıladıgı Shakespeare'in sonelerindeki gibi kullanmakta oldugunu idrak ediyoruz. Erotizm, önce askın sonra da askı kaybetmenin bir bilesenine dönüsüyor. Yasarken deneyim oluyor, yasanıp bittikten sonra bir hatıraya dönüsüyor. Zaten Winterson'ın anlatıcısının Proustvari bir edası var. Bir seyi onu kaybedince hatırlamaya baslıyor. Bu hatıralar arasında kayboluyor. Sonra da onlardan bir yapıt çıkarıyor. Tarif ettigi pek çok askın ardından, Louise'le tanısıyor anlatıcımız. Muhtesem güzellige sahip bir kadın bu. Louise'in kocası Elgin bir onkolog. Karısının ondan sıkılıp anlatıcıyla birlikte olmaya basladıgı ilk günlerde her sey güzel gidiyor. Fakat bir süre sonra Elgin anlatıcıyı bir kenara çekiyor, ona kötü bir haber veriyor. Louise'in ciddi bir hastalıgı var. Hikayenin gerisini anlatmak bu güzel romanın güzeligini bozmak olur. Sunu söylemekle yetineyim: Anlatım gittikçe siirsellesiyor, tıp kitaplarıyla siirler arasında tuhaf bir kıvam tutturuyor. Anlatıcının duyumsal, her gördügü seye metaforlarla yaklasan bakıs açısı, sevdiklerine yönelik tutku ve sefkati, sevdigi için çektigi acıya biçim vermekteki ustalıgı takdire sayan. Bir soneye benzeyen son paragrafa ulastıgımızda Bedende Yazılı karsısında gardınızı korumakta zorlanabilirsiniz. Matrak bir arkadasınızın anlattıgı acıklı bir hikaye düsünün. Kitabı bitirirken böyle birini düsündüm ve Ingiliz yönetmen Mike Leigh hakkında edilen su lafı hatırladım: "Sizi o kadar güldürüyor ki, sonunda aglamaya baslıyorsunuz." Burada ince bir nokta var. Çok güldügünüz için aglamıyorsunuz. Aglıyorsunuz çünkü güldügünüz her seyin aslında ne kadar acıklı oldugunu idrak ediyorsunuz.
YENİ KİTABI CADILARLA İLGİLİ
The Daylight Gate adlı kitabında Winterson bizi 1612 yılına götürüyor. I. James'in tahtta olduğu, çoğu kadın olan evsizlere cadı muamelesi yapıldığı bir dönem bu. Winterson romanında daha sonra İngiltere tarihine geçecek cadı mahkemelerini anlatıyor.
ABD PAZARINA GİRİŞ PASAPORTU
1985 yılında yayımlanan ilk romanı Tek Meyve Portakal Değildir'den bu yana Jeanette Winterson okurların çok sevdiği bir isim. Lezbiyen bir kızla içinde yetiştiği tutucu aile ortamı arasındaki gerilimleri anlatan ve Whitbread ödülü kazanan kitaptan sonra Winterson'ın Vişnenin Cinsiyeti ve Tutku kitapları yayımlandı. 1992 tarihli Bedende Yazılı ise özellikle İngiliz eleştirmenlerin sevmediği bir kitap. Eleştirmenler hikayenin sonuna kadar anlatıcının erkek mi kadın mı olduğunun gizlenişini ve anlatının fazlasıyla şiirsel dilini tek bir kelimeyle özetlemek gerekirse abartılı buldular. Winterson bir söyleşisinde durumu şöyle açıklıyor: "Neden mi sevilmedi bu kitap? Belki de çok başarılı olduğum için. İlk romanımı BBC'ye uyarlama işini yeni bitirmiş, biraz para kazanmaya başlamıştım. Gençtim, açık biçimde lezbiyendim, kadındım, işçi sınıfından geliyordum, vs. vs. Amerika'da bunların hiçbir önemi olmadı ve Bedende Yazılı benim için Amerikan pazarını gerçekten açan ilk kitap oldu. Ayrıca Avrupa'da da adımı duyurdu. Tutku, diğer ülkelerde iyi iş yapmıştı, Vişnenin Cinsiyeti ise çok okunmamıştı. Bedende Yazılı büyük ilgi gördü. Sonuçta gazeteciler başka okurlar başka. Okurların tepkisi hep iyiydi ve benim için de ölçüt bu."
TWİTTER'DA DA VAR
Jeanette Winterson teknolojiyi seven bir yazar. Aşk, kimlik ve anonimlik konularına değindiği 2000 tarihli romanı Dizüstü, İletişim Yayınları'ndan çıkmıştı. Ali takma adıyla e-postalar yazan bir kahramanın öyküsünü anlatıyordu kitap: "İçinde ve içimde olan bu mekanda, herhangi bir hak ya da toprak parçası istemiyorum. Burada sınırlar, denetimler yok. Alışıldık yolların hiçbiri yok. Burası herkesin yönetmeye çalışıp kimsenin yönetemediği o düzenli, anarşik yer. Hükümdarsız bir ülke. Canımın istediği gibi gidip gelmekte özgürüm. Burası, Ütopya... Bu, bütün dünya için bir yönetim modeli. Kimse buna oy vermez, ama herkesin dönüp dolaşıp geldiği yer burasıdır. Herkesin geldiği tek yer." Dizüstü'nün yazarına bugünlerde İnternette ulaşmak çok kolay. Kendisi @Wintersonworld adıyla Twitter'da mesajlar yazıyor. Üstelik tweet'leri romanları kadar içten ve eğlenceli. Birkaç örnek: "Benden başka Pi'nin Hayatı'nda sıkıntıdan ölen kimse var mı? Kız arkadaşım iki defa sızdı. Bir defa horladı. Ben filmi sevmeyi istemiştim ama olmadı işte." "Valium 50 yaşına basmış. Bir pazarlama klasiği. Sağlıklı kadınlara hayatta kalmak için ilaç almaları gerektiğini nasıl inandırırsınız konulu. Eski reklamları Google'layıp bir bakın!" "2013: Hiç durmadan plan yapabilir & hayatınızı yönetmeye çalışabilirsiniz ancak önemli şeyler, hayat değiştirecek önemdeki şeyler, öylesine beklenmedik biçimde gerçekleşirler ki onların kader olduğunu düşünürsünüz."

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.