Proust'un şaheserine hazırlığı
Marcel Proust'un 20'li yaşlarında yazdığı Hazlar ve Günler, yazarın 1909'da başladığı ve ölümüne kadar sürekli üzerinde çalıştığı abidevi eseri Kayıp Zamanın İzinde için bir hazırlık niteliğinde. ALAIN MATALON
HAYAT RUHUMUZU ACITAN BİR İŞTİR
Proust, 20'li yaşlarda yazdığı kitabı 1893'te ölen bir dostuna adamış. Kitabın girişinde, ölen arkadaşına hitap ederken kullandığı "Hayat bizi amansızca sıkıştıran, hiç durmadan ruhumuzu acıtan zorlu bir iştir. Hayat bağlarının bir an gevşediğini hissettiğimizde basiretli bir dinginlik hissederiz," cümleleri, ilerleyen sayfalarda karşımıza çıkacak olan bir çok hikayenin de bir özeti gibi aslında. Bunların ilki olan Sylvanie Viskontu'nda, ölüm teması tam ortada yer alıyor. Proust hikayede, ölümün nereye konacağı belirsiz uçarılığını, gelişini, gelişinin getirdiği mutlak ayrılığı, ve ölümü saygı ile kabullenmeyi beş aşamalı, hüzünlü bir öykü olarak anlatırken, okuyucuya sık sık sadece bir anlık atmosfer yaratmadaki o büyük ustalığını sergiliyor: "Bakışlarını odasında gezdirdi; bir Çin vazosunun üstüne çıkmış kasımpatıyla oynayan, çiçeği teatral bir tavırla koklayan kara kedisini gülümseyerek izledi." Violanta'da gözlerini aşk, masumiyetin kaybolması, ilk kalp kırıklığı ("Kısa bir süre sonra aşk acısını tattı, ki bu da aşkla tanışmanın tek yoludur"), konularına çeviren yazar, hem burada hem de Bouvard ve Pecuchet'nin Sosyete ve Müzik Merakı'nda yüksek sosyeteye olan sinik bakış açısının ilk temellerini atmaktan da geri kalmıyor. Madame de Breyves'in Melankolik Tatili'nde ise, daha ileride Nabokov'un da sıklıkla kullanacağı 'bir türlü gerçekleşemeyen buluşma' temasını işliyor. Proust'un, hiç tanışmadığı, aslında hiç çekici de bulmadığı bir adamın peşinden Fransa'yı dolaşan bir kadını anlattığı öyküsü son derece dokunaklı: "Bu kadar değersiz işte, bir hiç o ve ben bu hiç için yaşıyorum. Jacques de Laleande için yaşıyorum." Hazlar ve Günler, Marcel Proust'un az bilinen mensur şiir yeteneğini ortaya çıkaran Ressam ve Müzisyen Portreleri adında bir bölüm de içeriyor. Yazarın takdir ettiği Cuyp, Watteau ve Van Dyck gibi ressamlar, ve Chopin, Schumann ve Mozart gibi bestecileri kısa şiirlerle anlattığı bu bölüm, adeta Proust'un edebi dehasının düzyazı ile sınırlı olmadığını kanıtlıyor. Özlemler - Zaman Rengi Tahayüller'de ise birbirinden çok farklı konularda birer ikişer paragraflık betimleler, denemeler ve vinyetler yer alıyor: Paris'in çeşitli bölgeleri, farazi bir aile, akşamüstü yapılan bir yürüyüş, dostluk gibi toplam 30 konuda yazılmış bu kısa betimlemeler, Proust'un ileride yazacağı şaheseri için tam anlamıyla bir ön hazırlık niteliğinde. Kitapta yer alan son hikaye olan Kıskançlığın Sonu, Kayıp Zamanın İzinde'yi en çok andıran bölüm. Kıskançlık ve kuşku ile sarılı Proust-sal bir aşkı anlatan bu kısa öyküde yazar, sevdiği kadını zapt altına almaya çalışan bir adamın yaşadığı hastalıklı ve ancak zamanın tedavi edebildiği aşkı anlatıyor: "Ve farkına vardı ki bencillikten, tensellikten tamamen arınmış aşk, içinde büyün yumuşaklığı, muazzamlığı ve ilahiliğiyle hissetmek istediği aşk Francoise kadar yaşlı akrabaları, hizmetkarları ve doktoru da kapsıyordu; şimdi bütün canlıların ruhuna benzeyen ruhu Honore'yi onlarla birleştiriyor ve Francoise'a da onlara bağlandığı sevgiyle bağlanıyordu." Zaman zaman keskin bir hiciv, zaman zaman ise acı veren bir dokunaklılıkla yazılmış olan Hazlar ve Günler, bize bir yandan genç Proust'un duygu ve hatıra kaleme almadaki benzersiz romantik dehasına göz atma fırsatı verirken, bir yandan da yazarın 20. yüzyılın başlarındaki Paris salon camiasından birçok karakterin hayatlarına, aşklarına, tavırlarına, ve motivasyonlarına yönelik son derece isabetli realist gözlemlerini gözler önüne seriyor. Ölümle yaşama isteği, açıkyürekli aşkla içtensizlik, hırsla kıskançlık arasında gidip gelen temalardaki bu kısa yazıtlarda Proust'un bütün detaycılığına rağmen, dilediğinde sadece bir cümle ile sayfalar dolusu yazı yazabildiğine tanık oluyoruz. "Neden Proust okumalısınız?" sorusuna cevap olarak kitaplar bile yazılırken, Hazlar ve Günler aslında bu soruya en güzel cevabı veriyor.
EN SON HABERLER
- 1 Kraliçenin dönüşü...
- 2 Paul Auster’a veda ederken
- 3 Değişen dünya ve gelişen MİT
- 4 Kızının gözünden Hasan Âli Yücel
- 5 Oyunbaz bir roman
- 6 Bitmeyen salgınımız: Körlük
- 7 Aşkla tutulan bir ayna
- 8 Kime, hangi kitap hediye edilmeli?
- 9 İlber Hoca’nın kitaplarıyla tarihte yolculuk...
- 10 Cem Sultan’ın öyküsüne farklı bakış