Yeniden dirilen Lazarus
28 yaşındayken ülkesi Bosna'dan bir uçağa binip Washington'a gitti. Birkaç gün sonra Saraybosna kuşatıldı. Lazarus Projesi'nin kitapları kadar ilginç yazarı Aleksandar Hemon'ın hikayesi sürprizlerle dolu. KAYA GENÇ yazdı
ABD'YE GÖÇMEN OLARAK GELEN YAZAR
Tıpkı yazarı gibi, Lazarus Averbuch da büyük acıların yaşandığı bir coğrafyanın çocuğu. Rus göçmeni bir Yahudi. Avrupa'daki pogromlardan kaçarak gelmiş ABD'ye. Yeni Dünya, Lazarus'u kabul etmiş etmesine de, onu önce bir 'öteki' olarak yaftalamış güzelce. Zaten Lazarus o yıllarda bilimsel ırkçılığın gördüğünde bir defter açıp not düştüğü özelliklerin çoğuna sahip: 'semitik', Doğulu bir görüntüsü var, ari ırklarınki gibi sağlıklı, besili, Herkül vücutlu değil. Ayrıca parası pulu yok, ki bu da zaten onun Darwinci 'en iyi olma mücadelesi' içindeki başarısızlığının, düşük ırksal özelliklerinin bir göstergesi. İşledikleri cinayete kulp bulmaya çalışan polis, yine dönemin bilimsel ırkçılığının mantığına uyan keşifler yapmaya koyuluyor. Lazarus'un Avrupa'dan gelmesi, ABD'ye yabancı olması, sol görüşe sempati duyan bir arkadaşıyla takılması, birlikte siyasi toplantılara katılmaları, bu toplantılarda dönemin anarşist figürü Emma Goldman'dan övgüyle bahsedilmesi, onun emniyet müdürünün evine yaptığı ziyareti şüpheli kılmaya yetiyor da artıyor bile. Fakat Hemon'un "Haydi olay bitti dağılın," denilerek vaktinden önce kapatılan dosyaları, netameli konuları açmak gibi kötü bir huyu var. Nasıl olmasın ki? Kendisi de Amerika'ya göçmen olarak gelmiş biri sonuçta. Yıl 1992. İlk romanını 26 yaşında yazan Bosnalı genç bir gazeteci olarak Washington'a iniyor Hemon. Lakin kısa bir süre sonra Sırpların Saraybosna'yı işgal ettiğini yazıyor gazeteler. Böylece onun Washington'da olmasının anlamı da 180 derece değişiyor. Ülkesi Bosna'dan gelen karanlık haberleri şaşkınlıkla izliyor. O anda idrak ediyor bir daha ülkesine geri dönemeyeceğini. En azından bir süreliğine Amerika'da yaşayacağını. Birkaç hafta sonra döneceğini sanarak gittiği Amerika'da tam sekiz yıl kalıyor, memleketine de ancak Slobodan Miloseviç'e birileri "Dur," diyebildikten sonra (ama kendisi Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne teslim edilmeden önce) gidebiliyor. Yeni hayatında Greenpeace için çalıştığını, sandviç hazırlayan bir yerde mesai yaptığını, kitap sattığını, ders verdiğini biliyoruz. Cesur yeni dünyada sevdiklerinden, en yakınlarından tamamen kopuyor. Hemon en iyi bildiği şeyi yapıyor, yeniden yazmaya başlıyor. Ama bu defa İngilizce. Tıpkı kendi ülkesinde yaşanan benzer karmaşaların ardından bu dilde yazmaya başlayan Nabokov veya Rus hükümetinden kaçıp İngiltere'ye sığınan Conrad gibi o da bir dile, bir yabancı dile sığınıyor. Lakin Hemon dünkü çocuk değil. Ana dilinde romanlar yazmış, kendini zaten romancı olarak inşa etmiş biri (bu açıdan bakınca Conrad'dan çok Nabokov'a benziyor). Çat pat konuştuğu İngilizce dilinde roman yazmanın meşakkatli iş olduğunun da farkında. Hemon da ilk öyküsünü yazmak ve yayımlatmak için üç sene uğraşmış. Sabırla, metanetle, kelime üzerine kelime koyarak İngilizceye hakim olmuş. Nihayet New Yorker'a, Amerika'da bir öykü yayımlayabileceğiniz en yüksek tepeye ulaştığında, sene 1999'muş. Eleştirmenler hep bir ağızdan İngilizcenin yeni Nabokov'unu selamlamışlar.
BİR ASIR ÖNCE YAŞAYAN KAHRAMAN
Kendisinden bir asır önce yaşamış Lazarus'un hikayesini anlatmak için 2000'lerin başında bir yolculuğa çıkan anlatıcımız, Hemon'a epey benziyor gerçekten de. Amerika'ya göç etmiş, bir gazeteye yazılar yazıyor, bir yandan da kitap projelerine verilen bursların peşinden koşuyor. 2004 yılında kendini Glory Vakfı isimli fiyakalı bir kurumun yöneticileriyle önce aynı masada, sonra bir dans pistinde buluyor. Pistte flaşlar patlıyor ve anlatıcımızın gözleri fotoğraf makinesinin arkasında eski bir Saraybosnalı dostunun, Rora'nın yüzünü seçiyor. Buluşuyor, litrelerce kahve içiyor, eski günleri yad ediyorlar. Sonra Lazarus hakkındaki kitap projesini yazmak için beklediği para çıkınca, anlatıcımız ve Rora uçak biletleri alıp yollara düşüyorlar. Pek çok soruya cevap arıyorlar ama bunlardan yalnızca tek bir tanesinin bile bu benzersiz kitabı merak ettirmeye yeterli olacağını düşünüyorum. Lazarus'un getirdiği mektupta ne yazıyordu?
AVRUPA'NIN EN İYİ HİKAYELERİ ONA EMANET
Okurlar olarak son üç senedir, artık yalnızca yeni romanlarıyla değil, editörlüğünü yaptığı Best European Fiction dizisiyle de Hemon'un yayıncılık faaliyetlerini takip ediyoruz. Dalkey Press'in çıkardığı bu seri için Avrupa'da o yıl yayımlanmış öykülerin en güzellerini seçiyor Hemon, usta çevirmenlere emanet ettiği metinleri İngilizce konuşulan dünyaya takdim ediyor.
LAZARUS PROJESİ
Aleksandar Hemon Çeviri: Seda Çıngay Everest Yayınları Roman 335 s., 18 TL
EN SON HABERLER
- 1 Kime, hangi kitap hediye edilmeli?
- 2 İlber Hoca’nın kitaplarıyla tarihte yolculuk...
- 3 Cem Sultan’ın öyküsüne farklı bakış
- 4 Açık havada kitap okuma vakti geldi
- 5 İnsan en çok kendine yalan söyler
- 6 Hangi irade terbiyesi?
- 7 Birkaç kişisel keşif yolculuğu
- 8 Oruç mevsimine hoş geldiniz çocuklar
- 9 Anadilin yitirilmesi kişiliğin yıkılmasıdır
- 10 Rüyalardan Cem Sultan devrine açılan kapı