Cuma 10.10.2014

Edebiyatın bir büyü olduğu kanaatindeyim

Kaan Murat Yanık henüz 26 yaşında ve ilk kitabı Kalküta'nın ardından şimdi de ikinci kitabı Uçurtma Mevsimi ile okuyucularının karşısına çıkıyor. Yazar ile Türkiye'deki kültür-sanat hayatını ve yeni kitabındaki öyküleri konuştuk.

Kaan Murat Yanık çeşitli şehirlerde edebiyat üzerine konferanslar verirken bir yandan da bir televizyon kanalında edebiyat programı yapıyor. Henüz 26 yaşında ve ilk kitabı Kalküta'nın ardından şimdi de Kapı Yayınları'ndan çıkan ikinci kitabı Uçurtma Mevsimi ile okuyucularının karşısına çıkıyor.
- İlk kitabınız Kalküta'nın ardından Uçurtma Mevsimi ile geri döndünüz, yazma serüveninizden ve kitabın oluşumundan biraz bahseder misiniz?
- Edebiyat hayatım aslında okumayı öğrendikten hemen sonra başladı, kitabın içinde anlattım uzun uzun. Şunu söyleyeyim uzun süredir kafamda dönen hikayeler vardı; otobüsteyken, yürürken, yemek yerken, film izlerken ve hatta en ehemmiyetlisi rüyalarımda bile kurmak istediğim bir âlemin parçalarıyla hemhal oluyordum nihayet hepsini yazıya geçirerek onlara ruh üfleme kararı verdim. Çok meşakkatli bir süreç oldu, öyküler dünyanın birçok yerinde geçtiği için, bazı coğrafyaları gidip gördüm; notlar çıkardım, oradaki insanlarla konuştum ve o coğrafyaların tarihlerini irdeledim. Uzun bir süre eve kapandım en iyi dostum kahve ve çikolata oldu itiraf etmeliyim.
- Kitapta 30 öykü var ve öyküler çeşitli ülkelerde geçiyor. Ayrıca bazı öykülerinizde divan edebiyatı geleneği ile Marquez'in büyülü gerçekçilik akımını harmanlamışsınız, biraz bunun üzerine konuşalım.
- Divan edebiyatı veya başka bir ifadeyle Klasik Türk Edebiyatı benim kendimi bildiğim zamandan bu yana ruhuma sinmiş bir renk; Fuzûlî, Hâfız, Nedim ve diğerleri... Divan geleneğinin o damıtılmış aşk anlayışı ve kâinatın binbir güzelliğini cisimlendirip yazıya dönüştürmesi beni her zaman divan edebiyatının içinde tuttu. Marquez yani Gabo, Cortazar ve Borges de benim yazarlığım üzerinde derin tesiri olan yazarlar, soğukkanlılıkla en sıcak meseleyi anlatmaları her zaman hoşuma gitmiştir. Bununla beraber edebiyatın bir büyü olduğunu kanaatindeyim. Yazmak yaşanmamış hayattan intikam almaksa biraz da bu rayihayla Divan edebiyatı geleneği ve büyülü gerçekçilik düsturunu bazı hikayelerime dağıttım.
- Bu ikinci kitabınız, 'genç yazar' olmanın olumsuz yanları var mı?
- Maalesef edebiyat, kitap, yazar kavramları Türkiye'de her zaman garipsendi toplum tarafından. "Entel dantel konuşma" diye bir şey çıktı ortaya ya da "edebiyat parçalama" gibi olumsuz ifadeler sıklıkla kullanılmaya başlandı. Bu toplumun bilinçaltında edebiyat ve edebiyata dair tüm kavramları başka bir şeye dönüştürdü. Toplumun bir bölümü sandı ki bir yazar kürsüye çıktıktan on dakika sonra salon sıkılacak, öyle değil işte; olmamalı, ben bunu kırmaya çalıştım ve sanırım bu konuda başarılı oldum. Geçen yıl Iğdır'dan İzmir'e, Dublin'den Taşkent'e kadar 50'ye yakın şehirde konferans verip, beni dinlemeye gelen kitleye edebiyatın özünü, edebiyat denen şeyin insanın yazıya geçirilmiş hali olduğunu anlattım.
- Türkiye'deki mevcut kültür-sanat hayatını nasıl değerlendiriyorsunuz? Uçurtma Mevsimi'ni bu hayatın neresine koyuyorsunuz?
- Türkiye'de mevcut kültür-sanat hayatı üzerine konuşmak sanırım günler alabilir ve bu konuda nitelikli edebiyatı savunan her yazar, her aydın adayı gibi maalesef dertliyim. Türk edebiyatının şu anki durumu ve geleceği hakkında maalesef umutlu değilim, bugün okunan kitap müsveddelerine bakıldığında ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır. Şunu kabul etmek gerekiyor ki, biz ergen bir toplumuz. Ergenliğin 17 yaşında bittiğini düşünmüyorum; bu fiziksel ergenlik. Bence asıl ergenlik 60, 65 beş yaşa kadar süren psikolojik bir süreçtir ve bu süreci ne okuduğun veya okumadığın, ne izlediğin, ne hissettiğin belirler. Batı bize bilhassa sanayi inkılabı ile beraber mütemadiyen sanat ihraç etti. Tanzimat'tan beri hep Doğu ile Batı arasında sıkışıp kaldık ve bu hal hem siyasete, hem sosyolojik yapımıza ve dahi edebiyatımıza olduğu gibi yansıdı. Ardından üç darbe yaşadık, ben 80 sonrası doğduğum için amcamlardan, dayımlardan dinledim; yapılan işkenceleri, baskıyı. Tüm bunları gözeterek şu an x kitapçısına girdiğimizde gayri ihtiyari olarak 'çok satanlar' yani 'bestseller' rafına bakıyoruz, sanıyoruz ki her çok satan kitap iyi, ideal olan kitaptır.
- Uçurtma Mevsimi 30 öyküden oluşuyor. Öyküleri yazarken 30 hatta daha fazla parçaya bölündüğünüzü söylüyorsunuz, sizi zorlayan ve etkileyen öyküleriniz oldu mu?
- Elbette oldu; Kedi Merdiveni öykümde Afganistan'da tecavüze uğrayan çocukların halini yazarken epey zorlandım. Bununla beraber Safran Sokağı öykümde yazdığım şeyi yaşadım, uykuyla uyanıklık arasında uçsuz bucaksız buluttan bir bahçede gidip geldim ve dahi üstünde çok tartışılacağına inandığım Getto ve Atlı öykülerimde yazarlığımın hudutlarını insani öfkelerimle dengelemeye çalıştım. Elbette bir öykü karakterime yakınlık duydum, bir yazarın kendi yarattığı bir karaktere ilgi duyması hatta uzun uzun onu düşünmesi enterasan bir hadise, bunu yaşadım ve o sıcaklığı yaşamak olağanüstü bir duyumsamaydı.
TEZCAN TOPAL

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.