O benim kahramanımdı
İmralı, Yılmaz Güney'in Türkiye'deki son durağıydı. Oradan yurtdışına gitti. Ahmet Boğa, Güney'i İmralı'da fotoğraflamıştı. Fotoğraflar ilk defa Everest Yayınları'ndan çıkan Deniz ile Gökyüzü Arasındaki Tutsak kitabında yayımladı. Boğa hikayesini ilk defa Kitap SABAH'a anlattı
- Yılmaz Güney'i tanımadan önce ve tanıdıktan sonra hakkındaki düşüncelerinizde değişiklikler oldu mu?
- Yılmaz Güney'le ilk kez 1976'da Toptaşı Cezaevi'nde, o dönem Güney Film'in yöneticisi olan yakın dostum Suha Pelitözü ile birlikte ziyaretine gittiğimde yüz yüze gelip, tanıştım, kucaklaştım. Tanıdığım andan itibaren de düşümdeki kahraman gerçeğe döndü, artık Yılmaz Abim oldu. Onu tanıdıkça daha çok sevdim.
- İmralı'da geçirdiğiniz günde Yılmaz Güneyle yasadığınız, aklınızda kalan özel bir ani, anekdot var mi?
- Yılmaz Güney'le birlikte olduğunuzda her saniye bir şey öğrenirsiniz. Hem çocuk gibi şakalaşıyordu, hem öğretmen gibiydi. Büyük bir ustayla çalışacağım için çok heyecanlıydım, ama o şakalarıyla, sıcaklığıyla bu heyecanımı ustalıkla yatıştırdı. Sözgelimi yemeğini hazırlarken, "Ahmedo, karnını her halde çektiğin fotoğrafla doyuracak değilsin, hadi yemeğe gel" diye şakalaşıyordu.
- İmralı'da kendisiyle geçirdiğiniz günden sonra Yılmaz Güney'le bir daha irtibat kurabildiniz mi?
- Yılmaz Abi'yle irtibatımız hiçbir zaman kesintiye uğramadı. Paris'te fırsat buldukça beni arar sohbet ederdik. Zaten bu albümdeki fotoğrafların bir kısmını da İmralı'dan izine çıkıp İstanbul'a geldiğinde kaldığı mekanlarda çektim. Onun izine geliş gidişleri ve kaldığı mekanlar çok gizli tutulurdu. Sadece çok güvendiği insanlar bilirdi. Bu çekimlere Nihat Behram'la birlikte gittik.
- Yılmaz Güney'in fotoğrafını çekmek için İmralı'ya kadar gitme şevkini veren neydi?
- İlkin bir kahramanınızı görüntüleyeceksiniz. O kahramanınız büyük bir aktör ve yönetmen. Sonra o kahramanınız zindanda. Koşullar çok zor. Sonra o kahramanınız ülkesindeki koşullara isyan etmiş birisi. Büyük bir gizlilik içinde çalışmanız gerekiyor. En önemlisi Yılmaz Abi sadece çok güvendiği inanlarla yan yana gelirdi. Bunlar onunla çalışmanın koşullarıydı.
- Fotoğrafların birinde Yılmaz Güney'in arkasında kitaplar gözüküyor. Kitapla arası nasıldı?
- Yılmaz Abi için kitap, ekmek su gibi yaşamasının gereksinimleriydi. Onu ziyarete giderken "Bir isteğin var mı?" diye sorulduğunda "Kitap" diye başlardı. Roman, şiir, siyaset, felsefe her konuda okurdu. Yaşadığı mekanda kitap olması doğaldı. Kitapları gibi, kitap yazdığı daktilosu da oradaydı.
- Bu fotoğrafların bugüne kadar ortaya çıkmama sebebi neydi?
- Yılmaz Güney'le ilgili malzeme sonsuzdur. Bu fotoğraflardan bazıları kartafiş olarak zaman zaman basıldı. Bu yıl 30. ölüm yıldönümünde onu Nihat Behram'la birlikte bütünlüğü olan bir albümkitapla anmak istedik. O günleri anlatan önsözü Nihat yazdı.
- Yılmaz Güney İmralı'da Yol filmini de yazmaya başlamıştı. Fotoğraflarda da daktilo başında gözüküyor, bu konuda bir konuşma geçti mi?
- Bir önceki sorunuzdan hareketle yanıtlarsam: sözgelimi Yol filmiyle ilgili de birçok belge daha yayınlanmış değil.
- O yıllarda İmralı'daki ruh halini nasıl bulmuştunuz?
- Yılmaz Abi öyle bir insandı ki, yanına gittiğinizde korkuyorsanız korkularınızdan, umutsuzsanız umutsuzluğunuzdan sıyrılırdınız. Onda öyle bir sihir vardı. Kitabın "Denizle Gökyüzü Arasındaki Tutsak" başlıklı önsözünde Nihat bu ruh halini anlatıyor.
- Yılmaz Güney'i İmralı'da görünce ilk ne düşündünüz?
- O birliktelik ve çalışma hiç bitmesin, hep sürsün istedim. Her an bir görüntüydü benim için. Ve sonunda birlikte İstanbul'a dönelim, Yılmaz Abi özgür olsun istedim. Daha yan yana geldiğimizde belli bir süre sonra onu orda bırakıp gidecek oluşumun üzüntüsü düştü içime. O duygumu sezmiş olacak ki, Yılmaz abi, "Merak etme, dışarıda devam edeceğiz" dedi.
- Kitabı daha erken basamaz mıydınız? Neden bu kadar beklediniz?
- Ölümsüz olduğuna inandığınız duygularda gecikme yoktur. Hatta inanıyorum ki, yıllar sonra bile Yılmaz Abi'yle ilgili yeni belgeler ortaya çıkar. Taptaze olarak.
ÇINAR ÜNAL
EN SON HABERLER
- 1 Kime, hangi kitap hediye edilmeli?
- 2 İlber Hoca’nın kitaplarıyla tarihte yolculuk...
- 3 Cem Sultan’ın öyküsüne farklı bakış
- 4 Açık havada kitap okuma vakti geldi
- 5 İnsan en çok kendine yalan söyler
- 6 Hangi irade terbiyesi?
- 7 Birkaç kişisel keşif yolculuğu
- 8 Oruç mevsimine hoş geldiniz çocuklar
- 9 Anadilin yitirilmesi kişiliğin yıkılmasıdır
- 10 Rüyalardan Cem Sultan devrine açılan kapı