Cuma 11.12.2015

Nazilerin gözünden Türkiye

Stefan Ihrig'in Alfa Yayınları'ndan çıkan Naziler ve Atatürk kitabı, 1920'ler ve 1930'lar gazete arşivlerinde yapılan bir araştırma aracılığıyla Alman aşırı milliyetçilerinin erken dönem Cumhuriyet'e bakışını inceliyor

Bugün Almanya bizim için Berlin'in kozmopolit sokakları, orada yaşayan Türkiyeli göçmenler ve o göçmenlere uyuz olan İslamofobik siyasetçiler anlamına geliyor olabilir. Fakat bir asır evvel Almanya'nın bizim için önemi evvela askeriydi. Osmanlı ordusunu modernleştirme işi Alman askerlere verilmiş, paşa lakabını almış 'Alman Osmanlılar' orduyu modern savaş prensiplerine göre eğitme işine girişmiş, Osmanlı ordusunda görev almışlardı. Osmanlı İmparatorluğu, Birinci Dünya Savaşı'na Almanya, Bulgaristan ve Avusturya-Macaristan tarafında girerken onu bu karara iten askeri yöneticiler için Alman askerler öğretmen rolü oynamışlardı. Savaş esnasında bu ilişki daha da kuvvetlenmiş, 1918 senesi geldiğinde mağluplar arasında bir nevi kader birliği doğmuştu. Tıpkı Osmanlı İmparatorluğu gibi Almanya da gururu incinen insanlarla doluydu ve gururu incinen bu insanlar savaşı kaybetmekten hiç de mutlu olmamışlardı. Savaş sonrasında Alman siyasetçilerin galiplerin istedikleri adımları atıp onlarla diplomasi masasında oturmalarına sinirlenen bir grup vardı: Alman aşırı sağı ve daha sonra ülkeyi yönetecek olan Nazi Partisi. Stefan Ihrig'in Ahmet Fethi tarafından Türkçeye çevrilen ve Alfa Yayınları'ndan çıkan kitabı Naziler ve Atatürk henüz iktidarı ele geçirmemiş olduğu yıllardan itibaren bu siyasi oluşumun savaş sonrası Osmanlı topraklarında yaşananlara nasıl baktığını kapsamlı bir arşiv çalışmasıyla ortaya koyuyor. Bütünüyle 'söylem analizi'ne ayrılmış bir çalışma bu: Hangi Alman gazetesinin 1920'lerde yaşanan hangi olayı nasıl haberleştirdiğini, ona ne kadar yer ayırdığını ve o olayın daha sonra Nazi ideolojisi haline gelecek şekilde nasıl kullanıldığını adım adım takip ediyoruz. Naziler, Berlin'le özdeşleştirdikleri diplomasi, parlamento, temsili demokrasi gibi kurum ve kavramlardan nefret ediyor, Almanya'nın bir an önce bu yozlaşmış şehrin egemenliğinden kurtulmasını ve yeni bir milli uyanış yaşamasını istiyorlardı. Berlin'de asker kültürüne kendileri kadar bağlı olmayan Yahudiler, sanatçılar, filozoflar, siyasetçiler vardı ve bunların hepsini 'yozlaşmış, dejenere, ahlaksız' olarak görüp devrim hayalleri kuran Naziler için gerçekleştirmek istedikleri uyanış Almanya'nın başka bir bölgesinden, Bavyera'dan, Münih'ten başlamalıydı. Bir anlamda Berlin, İstanbul gibiydi: farklı ırklara, dinlere mensup kişilerin kültürel ve siyasi bir kozmopolitizm içinde yaşamaları, saflık arayışındaki Naziler için kabus gibi bir şeydi. Münih'ten bakıldığında Türkiye'deki milli mücadele, düşman kuvvetlerinin püskürtülmesi, Anadolu'nun paylaşılıp "barbar Türkleri geldikleri Asya topraklarına geri sürme" planlarının artık uygulanamaz hale gelişi, Almanya'da uygulayacakları kendi programlarını tanıtmak için paralellik kurulacak olaylar olarak yorumlanıyordu. Naziler Berlin'deki siyasetçilerle, parlamenter sistemle alay etmek, bizde sol devrimcilerin kullandıkları tabirle 'cici demokrasi'nin ne kadar çağdışı bir şey olduğunu göstermek istiyorlardı. Burada yaşananlar böylece Nazilerin siyasi ajandalarını gerçekleştirmeleri için bir kıyas nesnesine, bir referans noktasına, araçsallaştırılabilecek bir hikayeye dönüştü.

KARŞILIKSIZ AŞK

Ihrig kitabında 1933 ile 1945 arasında, yani III. Reich döneminde Türkiyeli siyasetçilerin Naziler tarafından nasıl el üstünde tutulduğunu, aralarında Goebbels, Himmler ve Hitler'in de olduğu en önde gelen Nazi figürlerin Türkiye'yi III. Reich'te kendi siyasetlerini uygulamak için nasıl araçsallaştırdıklarını ayrıntılarıyla anlatıyor. Velakin Türkiye bu 'model ülke' olma vasfını kendisi faşist bir ülke olduğu için değil, Birinci Dünya Savaşı'nda aynı safta savaştıkları bu ülkeyi Almanlar uzun süredir izlediği, kamuoyunun görüşleri Nazilerin propaganda makinası tarafından bu şekilde manipüle edilebileceği için alıyor. Bu çok önemli çalışma, dış siyaset alanında barış yanlısı ve yayılmacılık karşıtı Atatürk'ün hayat hikayesinin, Hitler ve propagandistleri tarafından nasıl araçsallaştırıldığını gösteriyor. Ihrig'le ilginç bir söyleşi gerçekleştiren gazeteci Gülenay Börekçi, yazara Atatürk'ün Hitler hakkında ne düşündüğünü sormuş. "O tuzağa düşmeyelim; kitabımda anlattığım şeyler bütünüyle Nazilerle alakalı. Nasıl desem, söz konusu olan aslında tek taraflı bir aşk hikayesiydi," diye cevap vermiş Ihrig. "Bilebildiğim kadarıyla Hitler'in tehlikeli biri olduğunu gören Atatürk bu aşka hiç karşılık vermedi. Bakın; Atatürk öldükten hemen sonra bir Alman gazetesinde şöyle bir makale yayınlandı... Bir liderin hangi nitelikleri taşıması gerektiği anlatılıyordu; lider olmayı hak etmek için ne yapmalı falan... 'Kusursuz liderin memleketi dışında da barış adına çalışması gerekiyor' deniyordu. Barış burada altı kalın kalın çizilen önemli bir mesajdı ve makalenin yazarı bizzat Atatürk'tü. O yüzden onu yayımlamak, sadece Atatürk'ün III. Reich'taki hakim imajını temizlemekle kalmıyor, aynı zamanda Hitler'e karşı çıkmak anlamına da geliyordu." Bir başka deyişle, Börekçi'nin söyleşisinin başlığındaki gibi, günün sonunda bu 'Tek Taraflı Bir Aşk Öyküsü 'ydü.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.