McEwan’dan hukuk ve çocuk üzerine
Ian McEwan’ın Roza Hakmen’in Türkçesiyle yayımlanan son romanı Çocuk Yasası, bizi Londra’da hukuk dünyasının çetrefilli dünyasına sokuyor
OKUR AFALLIYOR
Çocuk yapmak konusunda başarısız olmuş, tüm hayat planlarını meslekleri üzerine kurmuş çiftimiz, hem mesleklerinin iş yükü altında ezilmiş hem de artık genç olmadıkları gerçeğiyle yüzleşmeye çalışıyor. Jack'in 28 yaşındaki Melanie adlı bir istatistikçi kıza abayı yaktığını öğreniyoruz. Fiona'ya 35 yıllık güzel evliliklerinde bir başka kadınla ilişki yaşama ayrıcalığına sahip olup olmadığını soruverince biz de afallıyoruz.
TUTKUYU TEMSİL EDEN FİGÜR
McEwan'ın anlatıcı kamerası, kahramanımızla birlikte bizi Londra'daki aile hukuku mahkemelerinin bulunduğu bölgeye götürüyor. Burada Fiona'nın karşısına 17 yaşında, Adam adlı lösemi hastalığına yakalanmış bir çocuğun davası çıkıyor. Yehova Şahitleri inancına mensup olması hasebiyle Adam vücuduna kan naklini reddediyor. Kan nakli hayatını kurtarabilecekken o inançlarına sadık kalmayı yeğliyor. Her zaman rasyonalitenin, mantığın ve pratik olanın tarafında duran Fiona için bu anlaşılmaz, çileden çıkarıcı, delice bir durum. Tam da McEwan'ın deşmekten hoşlandığı ikilemlerden biri yani. Kitap ilerledikçe rasyonalite ve mantığın dünyası ile ruhaniliğin ve tutkuların dünyası arasında zigzaglar çiziyoruz. McEwan'ın kendisi, bilenler bilir, inançlı bir seküler: bir romancı olarak ise inancını sağlığının önüne koyan bu çocuğa tepeden bakmıyor, onu anlamak için edebi bir çaba gösteriyor. Adım adım kitabın küçük karakterinin tutkuyu temsil eden bir figüre dönüşmesine tanıklık ediyoruz. Ezbere şiirler okuyan, keman çalan, büyüleyici ve güzel olanı bir mucize gibi yaratan bu çocuk, bir noktadan sonra dünya edebiyatında Thomas Mann'ın Venedik'te Ölüm'ü gibi kısa romanlarda örneklerini gördüğümüz sembollerden biri haline geliyor, aynı anda hem güzellik hem ölümü temsil etmeye başlıyor. Fiona'nın Adam keman çalarken Yeats'in bir şiirini okuduğu sahne, bu etkileyici kitabın en dokunaklı yerlerinden biri. Fiona, kitabın ikinci bölümünde, dinin insan sağlığını tehlikeye attığı noktada geri plana alınabileceğini verdiği mahkeme kararıyla gerçekliğe dönüştürüyor, böylece çocuğun hayatını kurtarıyor. Sonrasında özel hayatını yoluna koymaya çalışan kahramanımızın Adam tarafından bir hayranlık nesnesine dönüşmesini merakla izliyoruz. Kurulmuş bir oyuncak gibi Londra'nın hep aynı sokaklarından geçen, hep aynı ofislere girip hep aynı kişilerle konuşan bu saygın, rasyonel ve gözümüzün önünde değişen hakimin hayatına bir kitap okuma süresince de olsa dahil olmak büyük zevk.
EN SON HABERLER
- 1 Kime, hangi kitap hediye edilmeli?
- 2 İlber Hoca’nın kitaplarıyla tarihte yolculuk...
- 3 Cem Sultan’ın öyküsüne farklı bakış
- 4 Açık havada kitap okuma vakti geldi
- 5 İnsan en çok kendine yalan söyler
- 6 Hangi irade terbiyesi?
- 7 Birkaç kişisel keşif yolculuğu
- 8 Oruç mevsimine hoş geldiniz çocuklar
- 9 Anadilin yitirilmesi kişiliğin yıkılmasıdır
- 10 Rüyalardan Cem Sultan devrine açılan kapı