Giriş Tarihi: 10.06.2016

Oruç kalbe ayna tutar

Yazar Erol Erdoğan’ın Mevsim serisinin ikinci kitabı Oruç Mevsimi raflardaki yerini aldı. İz Yayıncılık’tan çıkan kitapta yazar, Ramazan ruhunun sosyolojik, sanatsal ve ilahi boyutunu bir bütünlük içinde okuyucuya sunuyor

Sosyolog, ilahiyatçı, siyasetçi ve yayıncı olan yazar Erol Erdoğan'ın çocuk edebiyatı üzerine de birçok çalışması var. Mevsim serisi olarak ise 2013'te yaşama dair farklı bir bakış açısı sunduğu İnsan Mevsimi kitabıyla okuyucu ile buluşan yazarın yeni kitabı Oruç Mevsimi İz Yayıncılık'tan çıktı. Oruç Mevsimi kitabında yazar Erdoğan, oruç ibadetini derinlemesine irdelerken, Ramazan ruhunun sosyoloji, sanat ve ilahiyat boyutunu bir bütünlük içinde okuyucuya sunuyor, anılarından anekdotlar da paylaşıyor. Erol Erdoğan ile yeni kitabı Oruç Mevsimi üzerine konuştuk.
- İnsan Mevsimi kitabınızdan sonra serinin ikinci kitabı Oruç Mevsimi yayımlandı. Kitapta "Oruç, insanın kendi iç dünyasına yaptığı yolculukta doğal mevsimlerden biridir" diyorsunuz. Nasıl bir mevsim bu?
- Mevsimi, anlamını genişleterek "Doğayı her şeyi ile değiştiren" şeklinde tanımlıyorum. Allah, dünyadaki değişimi mevsimler ile sağlıyor. Mevsim değişince toprak, rüzgâr, su, meyve ve sebze, ısı, renk, gölge değişiyor. Oruç, bu yönüyle mevsimdir; müthiş değiştiricidir. Ramazan gelince insan ve kâinat farklı bir iklime giriyor. İnsan oruç ile adeta yeniden iman ediyor; benliğini, çevresini, varlığı, yokluğu yeniden fark ediyor. Orucun değiştirici, sarsıcı, kuşatıcı, iman ettirici yönlerini yeniden hissetmek istedim, hissettiklerimi kitapta paylaştım. Yazılarımda sosyoloji, edebiyat, ilahiyat bilimlerinden ve hatıralardan faydalanarak her yönüyle Ramazan ve orucu anlatmaya çalıştım.
ÇOCUĞA MASALIMSI ATMOSFER
- Kitapta "Oruç mevsimlerle örülü bu dünyanın neyi olur?" diye sorup düşündürüyorsunuz. Hakikat arayışı içerisinde insana, oruç nasıl bir iklim sunuyor, neyi hatırlatmak istediniz?
- Oruç insanın yüzüne ve kalbine ayna tutuyor. Oruç aynasının rehberliğinde kişi önce kendine ve Rabbine doğru, sonra toplum ve kâinata doğru yolculuk yapıyor. Böylece kaybettiklerini, sapmalarını, körlüklerini, köleliklerini oruç ikliminin değiştirici ve kuşatıcı havasıyla tamir ediyor. İyiliklerini çoğaltıyor, arızalarını azaltıyor, özgürlüğünü arttırıyor, Rabbine olan sözünü yeniliyor. İlk vahiy oruçlu iken indi, peygamberlik oruçlu iken geldi, Kur'an Ramazan'da indi. Bu yönüyle oruç, İslam'ın hazırlayıcı iklimidir. Tarihi bir gerçeklik olan bu durum sonraki toplumlar için de sosyolojik vakıadır. Toplumlar oruçla dini tanıyor, dindarlaşıyor.
- Ramazan ile alakalı yaşamınızdan anekdotları da paylaşıyorsunuz. Özellikle çocuk ve oruç ilişkisi bağlamında neler dersiniz?
- Çocuklar, Müslümanlığı oruç ile seviyor. Çocuk Ramazanı yazımda bunu anlattım. Çocuk zihni ve yüreği için, gecenin yarısında kalkıp sahur sofrasına oturmak, gizemli ve masalımsı bir şey. Çocuk, o gizemin peşine düşüyor ve masalın kahramanlarından biri olmak için kendine yer arıyor. Sonra iftar masaları, iftardaki ışıl ışıl minareler, tekne oruçları, evleri neşelendiren misafirler, arife günü alışverişleri, harçlıklar, bayram ziyaretleri. Bunların hepsi çocuk için doğal bir öğretici. Hepimizin en iyi çocukluk arkadaşlarından biri Ramazan, diğeri de bayramlardır. Mesela şimdi Ramazan geldi, ülkemizdeki Suriyeli misafir çocuklar başta olmak üzere tüm çocukların kalplerini daha neşeli göreceksiniz.
- Şehir ile medeniyet arasındaki ilişkinin ters orantılı hale gelişini eleştiriyorsunuz. Dünyevileşme ikliminden, manevi iklime geçiş nasıl sağlanacak sizce?
- Şehir-medeniyet arasındaki ilişki ters orantılı hale geldi. Oysa kadim düşünürler medeniyet ile şehri neredeyse eş anlamda kullanıyorlardı. Medeniyetin merkezinde insan, inanç, mekân, zaman dörtlüsü var. Dörtlüden sadece mekân, o da kente indirgenerek, çok önemsendi. Sonuçta insan köle, kentler iktidar oldu. Çözüm dört unsur arasında dengenin kurulmasıdır. Dünyevileşmeden manevi iklime geçiş, görünürlüğün değil içkin ve asıl olanın, Allah tarafından amaçlanmış olanın önemsenmesiyle sağlanacak. Ramazan, insanın kendine ve Rabbine yolculuğu iken modern dönemlerde yer yer insanın görünür olma arzusunun aracına dönüşüyor. Birçok şey 'ses getirsin' veya 'algı' için yapılıyor. Oruç sadece Allah için olmalı.
- Sahur ve iftar insana neyi öğretiyor?
- İftar sabretmeyi, az yemeyi, ibadet yemek dengesini kurmayı, bir arada olmayı, paylaşmayı ve su başta olmak üzere nimetlere şükredilmesinin önemini öğretiyor. Sahur ise geceyi tefekkür etmemize vesile oluyor. Ayrıca sahur, niyet etmeyi, hazırlık yapmayı, uyku ile yemek arasında denge kurmaya vesile oluyor. Sahur diğer günlere nazaran en sıra dışı olan; gece kalkıp yemek yiyoruz. Sonuçta Ramazan'ın tamamı, Kur'an'ı anlamak için nasıl bir ruh ve bedene sahip olmamız gerektiğini yoğunlaştırılmış şekilde anlatıyor. Oruç insanı zihin ve beden olarak Kur'an muhataplığına hazırlıyor.
- "Bir tas çorba bir tas gülümsemeye sebeptir" kitabınızda geçen bir cümle. Sizce toplumsal paylaşımdaki gülümsetmeyi unuttuk mu?
- Hüzün, insanı güzelleştirir ama sınırı aşıp kendisine âşık olanları yenilmişlik duygusunda boğar. Bardağın yarısı boş değilse yarımız "Bardağın yarısı dolu" diyebilmeliyiz. Böyle dersek ümitli oluruz. Seven ve ümidi olan gülümser. Evet, gülümsemeyi azalttık. İletişim hızlandıkça insanın kendi alanı daralıyor. Tebessüm iletişimdir, etkileşimdir, yalnızlaşmaya çaredir. Ramazan sıklıkla ikram vesilesi olduğu için "Ramazan tebessümdür" diyebiliriz. İkram eden de gülümser, edilen de.
MEDYA HALK GİBİ YAŞAMALI
- Kitapta seçkinci bakış açısı, dini bilgisizlik, dindara karşı önyargılar ve Cumhuriyet dönemi aydınının din konusunda halka yabancılaşmasından da söz ediyorsunuz. Medyanın dine yaklaşımındaki problemler nasıl çözüme kavuşabilir?
- Medya, toplumu biçimlendirmek yerine önce anlamayı seçmeli. Bu ise kimseyi küçümsemeden yan yana olmak ve aynı iklimde yaşamakla olur. Türkiye'de medya kendini seçkin, halkı ise düzeltilmesi gereken topluluklar olarak gördü. Anlamak şöyle dursun "anlamaya değmez" saydı. Öyle olunca halkın inancına, kıyafetine, müziğine, yemeğine dudak bükerek baktı. Bu tepeden bakış, medyayı "Hac kurbana rastladı" örneğinde olduğu gibi seri hatalar yapmasına sebep oldu. Medyanın dinle ilgili konularda hatalarını azaltması için kısa vadede ilahiyat danışmanı bulundurmasını öneririm, uzun vadede ise halk gibi yaşamalarından başka çareleri yok.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.