Cuma 24.02.2017
Son Güncelleme: Pazartesi 03.04.2017

Bir medeniyetin güncel izleri

Osmanlı’yı anlamak için yola çıkarsanız yanınıza alacağınız müthiş bir kılavuz var artık: Osmanlı Tarihi Sözlüğü. Necdet Sakaoğlu’nun yazdığı, Alfa Kitap’tan çıkan kitap okura kavramlar, kurumlar ve olaylar ekseninde Osmanlı’yı anlatıyor. Biz de güncel hayatımızda kullandığımız tanımlama ve kavramların Osmanlı’daki macerasının peşine düştük

A'DAN Z'YE OSMANLI
ALAFRANGA
: Batılılaşma sürecinde benimsenen Avrupa anlayışı ve yenilikleri. Anlamı 'Fransa (Frenk) üslubu' demekse de daha çok Batı taklidi olan ya da öyle sanılan yaşam kültürüydü. Ayrıca 'kötü taklit' anlamında da kullanılırdı.
BEŞİBİRLİK: Beş adet Osmanlı lirası değerinde 22 ayar, 36 gram altın beşlik lira. En büyük para birimiydi. Halk arasında beşibiryerde de denir, nişan, takı, ziynet altını olarak alınıp satılırdı. Sultan Reşad adına basılan beşibirlik ve armalı beşibirlikler gram ve ayar farkı olmamakla birlikte önceki padişahlarınkinden daha makbuldü.
CEB HARÇLIĞI: Padişahlık ödeneği, İç Hazine ve sonraki adıyla Ceb-i Hümayun. Mısır eyaleti vergilerinden, padişaha 'cep harçlığı' adı altında gönderilen 600 bin altından başka, saray bostanlarının, Bursa'daki has çiftlik, ağıl ve haraların gelirleri, beylik tevcihleri ve atamalardan gelen caizeler, ganimet ve müsadere bedelleri has gelirlerdi. Padişah, İç Hazine'ye gelen ve şahsi parası (cebi) sayılan meblağı, dilediği gibi harcardı. Ancak dış hazinedeki açıklar nedeniyle çoğu zaman buradan aktarma yapılırdı.
ÇARDAK: İstanbul'a gelen her çeşit emtianın, türlerine göre boşaltıldığı, vergilendirildiği, denetiminin yapıldığı gümrük yeri. Her çardağın başında bir emin, bir naib, bir de katip bulunurdu. Tartı ve vergi tahsili çardakta yapıldıktan sonra emtianın esnafa devri sağlanırdı.
DAYI: Hanedan süren Cezayir ve Tunus yöneticilerinin unvanı. Yarı bağımsız beylerbeyi ve derya reisi olan dayılar, padişahın buyruklarına uyar, her yıl hediye adı altında vergi gönderirlerdi. Bunlar Osmanlı devletine biçimsel bağlılık koşuluyla ülkeyi yöneten, kökenleri Yeniçeri Ocağı'na dayanan beylerdi.
EŞREF SAAT: Uygun ve uğurlu an. Savaşa başlamak, sefere çıkmak, tahta oturmak gibi önemli her iş için müneccimbaşı, burçlarla vakitler arasındaki ilişkileri ölçümleyip tahmin ederek uğurlu anı saptardı. Cülus hattı-ı hümayunlarında bu anın belirlendiği vurgulanırdı.
FAHRİYE: Divan şairlerinin kendilerini övmek için yazdığı kasidelere fahriye denir. Bir de padişah ve vezirleri övmek için yazdıkları kasideler vardır. Onlar da bu isimle anılır.
GOYGOYCU: Dilenci ekipleri. Muharrem ayında ülkenin her tarafında küçük gruplar halinde evleri dolaşır, zorla sadaka toplarlardı. Diğer dilencilerden farkları Kerbela ağıtlarını okumaları, önlerindeki çolak ya da topal dilencinin değneğine bir biri ardına tutunarak gezmeleri, ilahilerin ara yerlerinde "Hoy goy goy canım" demeleriydi. Para ve aşure erzakı toplarlardı
HAYTA: 18 ve 19. yüzyılın ilk çeyreğinde eyalet valilerinin kapı halkları arasında yer alan, paralı milislerdi. 2. Mahmud'un yeniliklerinde, taşra vezirlerinin valiliklerine son verilirken eyalet askeri, kapı halkı düzenleri de kaldırıldığından haytalık tarihe karıştı. Ama halk arasında disiplinsiz, yasadışı gruplar için hayta tanımlaması günümüze kadar kullanıla geldi.
ISLAHHANE: İlk kuruluşunda sanat okullarına verilen ad. Bu adı veren Mithat Paşa 1865'te Niş'te ilk ıslahevini açtı. Sonra diğer vilayetlerde açıldı. Bunlar, Türkiye'deki ilk meslek ve sanat okulları olarak önemli bir adımdı.
İSTANBULİN: 19. yüzyılın sonunda yaygınlaşan erkek modası. İnce, uzun boylulara daha çok yakışan, dar ve uzun etekli ceket, sıkma yelek ve pantolondan ibaretti. Bu kıyafeti baston, dal fes ve bazen monokl tamamlardı.
JÖN TÜRKLER: Türkiye'de özgürlük düşüncesini uyandıran siyasi cemiyet. Yeni Osmanlılar da denmişti. 1865'te Osmanlı hükümetlerinin ulusal konulardaki duyarsızlığı karşısında milletin siyasal haklarını savunmak ve kazanmak amacıyla kuruldu. Başkanı Mısırlı Mustafa Fazıl Paşa'ydı. Namık Kemal Jön Türk deyimini "Türkistan'ın erbab-ı şebabı" tanımıyla çevirmişti. Abdülaziz'in baskısı sonucu çalışmalarını Avrupa'ya kaydıran cemiyet asıl amacının yanı sıra Meşrutiyet'in ilanını ısrarla istedi. 1867'den sonra dağılmaya yüz tutsa da Osmanlı anayasası Kanun-i Esasi'nin ilanını ve Meclis-i Mebusan'nın açılmasını sağladı.
KARNIYARIK: 19. yüzyıldaki toplumsal gelişmeler ve aile yaşamındaki değişmeye bağlantılı ev (konut) tipi. Üst katta boydan boya bir sofaya sağlı sollu oda kapıları açıldığından karnıyarık denmişti. Bu yeni tarz eski harem düzeninin sona erişinin mekânsal sonucuydu.

LEB-İ DERYA: Bu tanımlama İstanbul'a Boğaziçi ile Haliç'in med cezirden etkilenmeyen kıyılarına yapılan yazlıklar için geçerliydi. Yaz mevsiminde taşınılan leb-i derya konutlar, boyutları ve niteliklerine göre üç ayrı tarz ve boyuttaydılar.
MANGIR: Dördü bir akçe bakır para. Her devirde farklı değeri olmuştur. Uzun zaman pul eşiti sayılmış, 18 ve 19. yüzyıllarda her çeşit bakır paraya mangır yerine çürük akçe; 20. yüzyıl başında tashih-i sikke kararından sonra ise 10 paraya mangır denildi.
NAM-ZED YAPMAK: Padişahın evlenecek çağa gelmiş olsun ya da olmasın, kızını paşalardan uygun gördüğüne nişanlaması. Bu tercih daha doğrusu, ihsan, iltifat, Paşakapısı'nda sadrazamca ilgiliye müjde olarak tebliğ edilirdi.
OTURAK: Tanzimat düzenlemelerinden önce askerlikten emekli olacak yaşa ulaşanlara bağlanan aylık.
ÖZENGİ: Törenlerde padişahın atının yanında yaya yürüme ayrıcalığına sahip yüksek rütbeli görevli. Bunlar sırasıyla yeniçeri ağası, mır-i ahurlar, çaşnigirbaşı, altı bölük ağaları, cebeci, topçu, arayıcıbaşılar idi.
PÜSKÜLLÜ BELA: Halkın fese taktığı ad. İlk kullanıldığı yıllarda bükülmüş ipekten yapılma püsküller, rüzgardan ve sallanmadan karışır, taranıp düzeltilmesi gerekirdi. Ana caddelerin köşe başlarında ellerinde tarayıcılar bekler, ücret karşılığı bozulmuş püskülleri düzeltirlerdi. Halk, benimsenmediği ve garipsediği fese püsküllü bela demişti.
REJİ: Bir kısım maddelerin devlet tekelinde üretilmesi veya alınıp satılması demek olan bir iktisat sistemi. Bunun yerine monopol, inhisar, tekel de denmiştir.
SERGİ: Yeniçerilerde üç ayda bir, Divan-ı Hümayun'da ulüfe tevzii merasimi. Ulüfe keseleri Kubbealtı revakları altına sıralanarak sergilenir, orta çorbacıları çağrılarak ödenirdi. Ocak kapandıktan sonra hazine tahvillerine sergi denmiştir.
ŞAMAR OĞLANI: Söylenceye göre saraydaki şehzadegan mektebinde her şehzadenin yanına acemi hadım siyahilerden bir çocuk oturtulur, şehzade kabahat işledikçe veya yanlış yaptıkça hoca, şamar oğlanı denen bu çocuğu cezalandırırdı.
TABAKA: Halk sınıfı. Önceki yüzyıllarda millel-i muhtelife ve cemaatlerden oluşan Osmanlı tebasında, 19. yüzyıla doğru hanedan-ı belde, ayan, eşraf, vücuh-ı belde, zadegan gibi ve üst tabakaya mensubiyet gözeten varsıl taşra ailelerinin ortaya çıkışıyla yeni bir yapılanma başladı. Halk, bunları beyzade-paşazadeler, ağa tabakası, esnaf, köylü, rençber olarak sınıflandırıyordu.
UFAKLIK: Tanzimat döneminde tedavüle çıkarılan bakır, çinko, nikel, kalay alaşımlı kuruştan küçük pul ve paralar.
VÂDİ: Edebiyatta büyük şairlerin öncülük ettiği akımlar. Örneğin Fuzuli, Baki, Nefi, Rabi, Nedim kendi adlarıyla anılan akımların öncüleri sayılır. Vadi-yi sade: Tanzimatçı şair ve yazarların anlaşılır dille ve yeni tekniklerle yazımları. Eski tarzdan kopamayan gelenekçi sanatçılar vade-yi sadeyi tenkit yollu kullanmaktaydı.
YOLDAŞ: Saray haremine alınan acemi cariyelerden üçü beşi bir kalfa cariyenin eğitimine verilir, bunlar birbirlerine yoldaş/yoldaşım derlerdi.
ZIRVA: İmaretlerde pişirilen uydurma zerde. Pirinç, şeker ve safran karışımı gerçek zerde aşı yerine incir, üzüm veya hurma ile pirinçten yapılan bir çeşit lapaydı. Üzerine de tuz ya da şeker serpilirdi.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.