Cuma 10.03.2017
Son Güncelleme: Pazartesi 03.04.2017

Kerime...

“Romancı, elması yontan kuyumcu gibidir” diyen Kerime Nadir 100 yaşında. Zaman zaman kalemine türlü haksızlıklar yapılmış olsa da, ölümünün üstünden 33 yıl geçen bu güçlü kadının, bir zamanların en çok okunan yazarı olduğu gerçeğini hiçbir elitist tavır değiştiremeyecek

Fuzuli "Âsık oldur kim kılur cânın fedâ cananına / Meyl-i cânân etmesin her kim ki vermez cânına" der bir gazelinde. Yani "Âsık odur ki sevgiliye canını feda eder / Her kim ki canını feda edemeyecekse, sevgiliye yönelmemelidir." Can nefistir, mücadeledir ve ask ugruna her türlü engele baskaldırmaktır. Yazdıgı ask romanlarıyla hem çok satıp hem de çok okunarak bir döneme damgasını vurmus olan Kerime Nadir'in ask hayatı, hakkında konusulan konulardandır genellikle. Kendisi evlendikten çok kısa süre sonra bosanmıs olup, 'hiç âsık olmadıgını' söylemisse de Kerime Hanım bir aska tutulmus mu tutulmamıs mı, bir sevdayı kalbinde yıllar boyu gizlemis mi, gizlememis mi hiçbir zaman bilemeyecegiz aslında.
BAŞROLDE AŞK
Beseri askını bilemesek de, ailesinin koydugu hiçbir engel ya da ilerleyen zamanlarda ellerinden geçirdigi agır operasyonların, onun 'yazma askına' mani olamadıgını biliyoruz. Gazetede tefrika edilmeden önce, Nazım Hikmet'in güçlü kalemiyle düzenleyip kısalttıgı o meshur Hıçkırık için, üzülerek "Ben onu mavi mürekkeple yazmıstım" dedigi ellerinden... Çalıstı, mücadele etti ve yazma tutkusundan asla vazgeçmeyerek ilk öykülerini Servet-i Fünun, Uyanıs, Yarımay gibi dergilerde yayınlatmayı basardı. Kerime Nadir dendiginde, hayalimde ilk olarak Pierre Loti'de yuvarlak ve üstüne pötikareli örtü serilmis bir masa, o masada bekleyen küt saçlı, uzun kirpikli, hem seven hem de nazlı olan bir güzel, gemiden inip yokus çıkan bir delikanlı gelir. Bir de nedense sivri sesli, uzun saçlarıyla esas kıza meydan okuyan kötü kadın ile iyi tahsilli, fakat sonradan cozutan kötümsü bir adam... Kerime Hanım yazdıgı onlarca romanıyla 'ask'ı basrole tasımıs, bu basrol Yesilçam'da da karsılıgını bulmustur çünkü, ondan... Her ne kadar romanlarından uyarlanan filmlerin galalarından, eserinin deforme edildigini düsünüp hayâl kırıklıgıyla dönse de, izleyici için bu hikâyeler her zaman cazibesini korudu. Nasıl korumaz? Roman haliyle çok okunan, film haliyle de çok izlenen Hıçkırık, Türk sinemasının tonton agabeyi Hulusi Kentmen'in, Kenan'ı üvey babasının elinden alarak Nalan'ın yanına birbirlerinin kardesleri olsunlar diye getirmeleriyle baslar. Çocukluk askları gençliklerine kadar uzanan; ancak türlü sebeplerle kavusamayan iki asıgın son ayrılıgı bir ölümle gelir. Nalan verem hastasıdır ve cibinlikli yatagında son nefesini verirken o müthis seslendirme sanatçısı Jeyan Mahfi Tözüm'ün tatlı sesiyle Kenan'a veda eder. Fonda Abdülhak Hamit Tarhan'ın Emel Sayın icrasından Makber'i. Tarhan'ın veremden ölen esi Fatma Hanım'a yazdıgı mersiye yani: "Aç koynunu aç, ma'sukanım ben..." Kerime Hanım'ın önce tefrika olarak yayımlanıp sonrasında da kitap olarak basılan onlarca romanı onun, dönemin elestirmenleri ve bazı okur grubunca 'piyasa romancısı' olarak tanımlanmasına sebep oldu. Yetmedi, topluma ve gerçeklere sırt çevirerek kendi dünyasında yasamakla suçlandı. Zamanı II. Dünya Savası'nda geçen, Günah Bende mi? kitabında hem Rusya'daki komünizme, hem de asırı milliyetçilige karsı aldıgı tavırla, bahsedilen 'gerçeklige' sırt çevirmedigini görürüz oysa. Bu arada 'gerçek' dedigimiz sey, zaman zaman 'görece'ye düsen bir kavram degil midir? Sanırım, toplumumuz 'aydın'larının bazıları bu dönemde oldugu gibi o vakitlerde de üst perdeden ya da bir jaluzi arkasından konusmaktan imtina etmemis. Nadir'in sade, duru dilinin yanında olanca samimiligiyle insanlara 'okuma' sevgisi katmasındaki payını da kimselerin göz ardı edemeyecegi asikâr. Acımasız yorumlara aldırıs etmeyerek kendi bildigi yoldan sasmayan bu güçlü kadını zannediyoruz ki ayakta tutan en önemli etkenlerden biri, 'çok okunan' bir yazar olması ve sevenlerinden sıklıkla mektup alması. Öyle mektuplar ki, insanlar kendi sıkıntılarını ve hikâyelerini anlatıyor. Bazıları kitaplarına konu olması için, bazıları yalnızca anlatmak için... Hıçkırık çok ilgi görüyor okurdan. Ancak Samanyolu, Seven Ne Yapmaz, Funda, Kırık Hayat, Posta Güvercini gibi onlarca romanının hayranları da azımsanacak gibi degil...
YARIM KALAN ESER
Okurun nabzını elinde tutmasını her zaman bilen Kerime Hanım, ilerleyen yıllarda geçmise bakarken, içinde derin bir hüzün duydu. "Degisen dünya ile beraber kaybolan yıllarda gençligimiz degil, sevdigimiz hemen her sey yok olup gitti. Bu dünya bizim dünyamız bile degil artık. Yasantımızda baskalarının zevki ve iradesi egemen" derken, gelisen iletisim kanallarının yanında körelen diyaloglarla dolu iliskileri muhakkak ki sezmis olacak. Onlarca roman yazan Kerime Hanım, doktorun üç ay mühlet verdigi kansere, yasama ve yazma askıyla ömrüne sıkı sıkı tutunarak 18. ayında yenik düstü. 20 Mart 1984'te hayatta en çok korktugu seyi de beraberinde götürerek aramızdan ayrıldı Kerime Hanım... Hayır, ölerek degil; ölmeden önce basladıgı eserini yarım bırakmak zorunda kalarak...

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.