Cuma 12.01.2018

Arkadaşlarınız çok olsun...

En güzel haber yıl sonunda geldi. “Türkiye’de yayıncılık sektörü tüm zamanların rekorunu kırarak 2017 yılını 60 bin 335 kitapla kapattı.” Haber çok ilgi görmedi ancak üstünde durmaya değer...

Türkiye, uluslararası ve içerideki krizlere rağmen ekonomik olarak büyüyor. Ülkemizin siyasi ve jeopolitik ağırlığı da yükseliyor. Bir toplum için büyük projeler, yollar, fabrikalar, askeri güç önemlidir ancak eğitim ve kültürün geride kalması kabul edilemez. Bu yüzden yayıncılığın gelişmesini de bunlarla birlikte okumak gerek. Yeterli mi, değil tabii ki, ancak olan biteni de göz ardı edemeyiz. Kültür-sanat servisimizin ISNB Türkiye Ajansı'nın verileriyle hazırladığı habere göre; bu büyük değişim geçen yıla göre yüzde 11, 2000 yılına oranla ise yüzde 480 artış göstermiş. Uluslararası Yayıncılar Birliği'nin 2015 yılı raporunda ise Türk yayıncılık sektörü yaklaşık 2.5 milyar dolarlık pazar büyüklüğüyle dünya sıralamasında 11'inci sıraya yükselmiş durumda. 2008 yılında 800 milyon dolarlık yayıncılık sektörü sekiz yılda ciro büyüklüğüyle bu sayıyı üçe katlamış durumda. Tahsis edilen kitap sayısı bakımından da Türkiye'nin 10'uncu büyük ülke olduğunu gösteriyor.
KİTAPLARLA BULUŞMA
Veriler aynanın öteki yüzünde de iyi şeyler olduğunu gösteriyor. Yani umutlu olmak için alametler çoktan belirmiş de farkında değilmişiz. Geçtiğimiz yıl yeni yazarlarla tanışıp ünlü isimlerin yeni romanları, öyküleri, şiirleriyle buluşmuşuz. Kuyruklarda bekleyip yazarlara kitaplar imzalatıp sohbetler etmişiz. Yurdun dört bir yanında düzenlenen fuarlara sergilere akın etmişiz. Yüzlerce söyleşi, panelde bir araya gelip fikir alışverişinde bulunmuşuz. Yayınlar konularına göre değerlendirildiğinde yüzde 28'ini eğitim, yüzde 19'unu yetişkin kültür, yüzde 17'sini çocuk-ilk gençlik ve yüzde 16'sını da yetişkin kurgu edebiyatı eserleri takip ediyor. Kitapların yüzde 95'ini basılı yayın, yüzde 5'ini de e-kitap oluşturuyor. Yani çok farklı alanlarda okumuşuz ki yayınevleri bu yıl da iyi kitaplar, iyi yazarlar vaat ediyor. Ne güzel. Edebiyat bize gerçeklikle yüzleşmeyi ve bir yandan da hayal kurmayı gösterir. D. J. Salinger, "Bir kitabı okuduktan sonra yazarı ile arkadaş olmak istiyorsanız o, iyi bir kitaptır" der. Arkadaşlarınız çok olsun...

***

Gizli belgelerdeki Hitler
?

İkinci Dünya Savaşı'nın sonuna doğru Hitler'in başkent Berlin'deki sığınağında sevgilisiyle intihar etmesiyle bir dönem kapanır ancak tarih kitapları ve sayısız belgesele, filme konu olan bir tartışmanın fitili de ateşlenmiş olur. Sığınağın yanındaki çukurda gömülü bir köpek ile yanmış bir kadın ve erkeğin cesedi bulunmuştu. Bu cesetlerin Hitler ve sevgilisi Eva'ya ait olduğu onun yakınındaki iki kişinin Ruslar tarafından yakalanmasından sonra ortaya çıkmıştı. Bu iki kişi cesetleri yakan Otto Günsche ve Heinz Linge'ydi. İkisi de Hitler'in özel yaveri ve yakın koruma ekibindeydi. O zamanki Rus gizli servisi NKVD tarafından yıllarca sorgulanan Günsche ve Linge, Hitler'in politikaları ve savaş yönetimi hakkında bilinmeyen birçok detayın yanı sıra, diktatörün yakın çevresini tüm gerçekliğiyle anlattılar. Ve bu bilgiler Josef V. Stalin için 462a no'lu gizli dosyaya kondu ve emriyle rafa kaldırıldı. Sovyetler'in yıkılmasının ardından Alman tarihçiler Henrik Eberle ve Matthias Uhl tamamı olmasa bile bu raporun üzerinde çalıştı. Ve yaklaşık 60 yıl sonra da Hitler'in Kitabı adıyla yayına hazırlandı. İlk kez NTV Yayınları'ndan çıkan kitap bu kez yeni bir baskı ve kapakla Alfa Yayınları'ndan basıldı.
YAŞAM BOYU SAVAŞ
O döneme ait bir kitap da Nazi Subayının Karısı adıyla yayınlandı. Viyanalı Yahudi Edith Hahn önce gettolarda sonra da işçi kamplarında yaşam savaşı verir. Saklanıp bir arkadaşının yardımıyla adını değiştirerek gün ışığına çıktığında artık bir Hıristiyandır. Ayakta kalmak için kendisine âşık olan Nazi subayıyla evlenir. Bir yandan da günlük tutar. Biriktirdiği fotoğraf ve dokümanlar ABD'deki Ulusal Soykırım Müzesi'nde yer alan Hahn'nın yaşadıkları ise kızının yardımıyla kitap haline geldi. (Beyaz Baykuş Yayınları)

***

ÖZÜR VE ANMA
Geçen ayki kitap ekinde Beşir Ayvazoğlu'nun Altın Kapı kitabından alıntı yaparken tarih hatası yapmışım. Eskilerin deyimiyle sehven yani istemeden 1933 yerine 1993 yazmışım. Değerli yazar Ayvazoğlu ve okurlarımızın affına sığınıyorum. Bu vesileyle orada adları geçen kültür dünyamızın çınarları Yahya Kemal ve Ahmet Hamdi Tanpınar'ın aziz hatıralarını da bir kez daha yad etmiş olalım.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.