Giriş Tarihi: 13.04.2018

Casuslara casusluk eden adam

John Le Carre Güvercin Tüneli’nde bu kez yaşam öyküsünü kaleme aldı. Alfa Yayınlarından çıkan kitap, Le Carre hayranlarını çok memnun edecek. Yazar bu kez hayatıyla şaşırtacak

Geçtiğimiz ayın başında İngiltere'de yaşlı bir adamla genç bir kadın parktaki bankta hareketsiz yatar halde bulundu. Salisbury'de birlikte bir lokantada öğle yemeği yemişlerdi. Görgü tanıklarına göre; ağızlarından köpükler geldikten sonra gözlerini yuvalarından fırlamışçasına açarak şuurlarını kaybetmişlerdi.
Adam çifte casus eski bir Rus subayı olan Sergey Skripal'di, yanındaki de kızı Yulia. Noviçok adlı sinir gazıyla zehirlenmişlerdi.
Bu zehir, 1970 ve 80'lli yıllarda Sovyetler Birliği'nde geliştirilmişti. Kızı kendine geldi ancak 66 yaşındaki baba Skripal'in durumu hâlâ kritik. Yüksek düzey bir askeri memur olan Skripal, Avrupa'da faaliyet gösteren Rus ajanların adlarını İngiltere istihbaratına vermiş, Rusya'da 13 yıl hapse mahkûm edildikten sonra ajan mübadelesiyle gönderildiği İngiltere'ye yerleşmişti.
Hastanede kimlikleri araştırılınca son yılların en büyük diplomatik skandalı patladı.
İngiltere birçok Rus diplomatın sınır dışı edileceğini açıkladı. Rusya karşılık verdi.
ABD fırsatı kaçırmadı, neredeyse Avrupa'nın tamamı Kanada ve Avustralya dahil birçok ülke Rusları sınır dışı etti. Tabii ki Rusya da geri kalmadı.
Elbette, Soğuk Savaş dönemini andıran iki kutuplu dünyaya dönüş mümkün değil.
ABD ya da Rusya emir verince herkesin arkasında sıralandığı dönemler çok geride kaldı. Ancak dünyadaki gerginliği de gözardı etmemek gerek.
Çifte casusluk, zehirlenme, uluslararası kriz tam ona göre, "Eminim kitabını yazar" diyordum ki John Le Carre'nin arka arkaya üç kitabı birden piyasaya çıktı. (Başta A Small Town in Germany olmak üzere üç kitabı hâlâ Türkçeye çevrilmedi.) Cinayetin Parıltısı (Kırmızı Kedi Yayınevi) 1962'deki yazdığı ve ünlü kahramanı Smiley'in casusluğa terfi etmeden dedektif olduğu iki kitaptan biri. (Daha önce 1974'te Büyük Kalleş adıyla Milliyet Yayınları Kara Dizi serisinden yayınlanmıştı.) Casusun Mirası (Kırmızı Kedi Yayınevi) adlı son kitabında ise ünlü karakterlerini bir araya getiriyor Le Carre.
***
"Geçmişin hayaletleri hesap sormaya gelmiştir. Zamanında alkışlanan operasyonların;
Alec Leamas, Jim Prideaux, Peter Guillam ve George Smiley gibi karakterlerin baş tacı yapıldığı günlerin üzerinden uzun zaman geçmiştir. Soğuk Savaş'ın acımasız istihbarat savaşları ve gerekçeleri, o günleri yaşamamış yeni nesil tarafından hoş karşılanmayacak, masumların ölümü için adalet aranacaktır." Ve nihayet iki yıl sonra Türkçeye çevrilen kendisinin kaleme aldığı gerçek yaşam öyküsü: Güvercin Tüneli... (Alfa Yayınları) Asıl adı David John Moore Cornwell olan John Le Carre 87 yaşında ve 57 yıldır yazıyor. Saygın bir yere sahip ve sadık okuyucuları da artıyor. Nasıl artmasın ki; Soğuk Savaş döneminde çıkış yapan Le Carre kendisini sürekli yeniledi. Olayların akışını kaçırmadı, Berlin Duvarı'nın yıkılmasıyla Sovyet Bloku çökünce ortaya çıkan yeni dünya düzenini anlattı. İngiltere'nin puslu, entrikayla dolu havasından Rusya'nın korku atmosferiyle yüklü soğuğuna; Afrika'nın katliamlarla ısınmış sıcağından Panama'nın işbirlikçi kirlenmiş kanalına; Uzakdoğu'nun iç savaşlarıyla nemlenmiş kan banyosundan Almanya'nın arada kalmış çaresiz göçmenlerine kadar her yere el attı.
Beslendiği damar gerçeklerdi ancak sonuçta bunlar birer romandı, kurguydu.
Le Carre, yeni kitabında büyük bir süpriz yaparak, kurguların gerçeğe dönüştüğünü gösteriyor. Yalın, çıplak gerçekleri önünüze koyuyor.
Kitaplarındaki kahramanların gerçek kimliğini, kimlerden esinlendiğini, yazma sürecinde yer keşfini nasıl yaptığını, tanıdıklarını, dostlarını tüm içtenliğiyle anlatıyor.
Dünyanın dört bir yanında birçoğu hayranı sadık okuyucusu olan; cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar, devlet başkanları, siyasiler, film yönetmenleri, ünlü yıldızlar boy gösteriyor bir bir.
Oturduğu sofralar tarifsiz...
Kimler yok ki o sofralarda: İngiltere Başbakanı Thatcher, Hollanda Başbakanı Ruud Lubbers, İtalya Cumhurbaşkanı Frencesco Cosssiga, Rus Dışişleri Bakanı Yevgeni Primakov, Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat, Panama Devlet Başkanı Endara ve diğerleri...
Gizli servis başkanları ve rejim muhalifliğinden sürgünde kalan Nobel Barış Ödülü sahibi Rus fizikçi Saharov'un yanı sıra medya devi Rupert Murdoch'la sohbetleri de kitapta kendine yer buluyor.
***

Le Carre, sofralardan çok hayatın içindedir aslında. Köstebek romanında Hong
Kong'ta teknelerle boğazda geçen bir kovalamaca vardır. O bölümü evinde güncelliğini yitirmiş bir seyahat rehberinden yazmıştır. Hong Kong'a gidince adayla anakara arasına tünel inşa edildiğini görür. Yayıncısını arayıp baskıyı durdurmasını ister ve kendine bir söz verir: "Bir daha hiç bulunmadığım bir yerde geçen sahneyi asla kurgulamayacağıma ant içtim." Kendisi gibi casusluktan gelme ünlü bir yazar olan Graham Greene'nin "İnsanın çektiği acıyı anlatacaksan, bu yönde bir deneyim kazanmak senin görevin" sözleri kulağında yollara düşer. Bir gün Vietnam'da Kızıl Kmerler'e karşı savaşın tam ortasında siperde, bir gün Filistin-İsrail sınırında bombalanmış yıkılmış bir evdedir. Büyük bir katliam yaşamış ve hâlâ durulmayan Ruanda'da, Kongo'dadır, yukarda bir yerlerde Rusya'da kara para ve mafyanın hakim olduğu zamanlarda diskotekte bir katille sohbettedir...
Necef Çölü'ndeki bir İsrail hapishanesinde Filistinlilere yardım eden sarışın güzel Alman kadını Brigette'le söyleşidedir. Ya da 2006'da Almanya'nın kuzeyinde Murat Kurnaz adlı bir Türk'ün hikayesini dinliyordur.
Murat, Bremen'de doğup büyümüş bir Türk- Alman. 2001'deki El Kaide saldırıları sırasında Pakistan'da yakalanıp 3 bin dolar karşılığında Amerikalılara satılmıştır. Kandehar'da ABD'nin işkence merkezinde iki ay boyunca elektrik verilmiş, bilincini kaybedene dek dövülmüş, üzerine su dökülerek boğulma hissi yaratılmış, bir kancaya asılmış ve fiziksel gücüne rağmen ölecek hale gelene dek orada tutulmuş Kurnaz.
Bir yıl süresince onu sorgulayan Alman Gizli Servisi ve Amerikalılar onun saf ve zararsız biri olduğuna kanaat getirmiş. Yine de ABD'nin meşhur Guantanomo hapishanesine gönderilmekten kurtulamamış. Beş yıl burada tutulduktan sonra Almanya'ya dönebilmiş.
Le Carre dinlediği hayat hikayesini ölümsüzleştiriyor: "İnsan Avı adlı romanımda Murat'la yaşıt, dindaş ve aynı sosyal çevreden gelme, Almanya doğumlu bir Türk var. Adı Melik ve o da işlemediği suçlar yüzünden bir bedel öder. Cüssesi, konuşma tarzı ve davranışları Murat Kurnaz'ınkilerle büyük benzerlikler taşır." Tolstoy'un Savaş ve Barış'taki savaş sahneleri sarsıcıdır, gerçektir.
Film izler gibi olursunuz. Çünkü Toltsoy, Fransız-Rus savaşına subay olarak katılmış ve gözlemlerini yansıtmıştır.
Le Carre de öyledir; onu sahici kılan da odur. Romanlarındaki karakterlerin sağlam, ayağı yere basan, gerçekliği tartışılmaz hikayelerle örülü olmasının nedeni bizzat yerinde gözlemlemiş olması ve yaşamasıdır.
Ayrıntıları atlamaz, çevreyi ve insanları detaylıca tasvir eder. Yaşam öyküsünü kaleme aldığı kitapta da romanlarındaki gibi herkesi ayrıntılarıyla aktarıyor. Yüz hatları, kaşı, gözü, davranışları... En çok merak ettiğim Kim Philby hakkında düşündükleriydi...
Cambridge Beşlisi olarak tarihe geçen çift taraflı ajanların en ünlüsü Philby, diğer dört kişiyle birlikte İngiliz Gizli Servisi MI6'nın içine Sovyetler tarafından yerleştirilmişti.
1960'larda Philby'nin yolu İstanbul'dan da geçmişti. Anılarında, İngiliz Elçiliği'nde görev yaparken Anadolu yakasındaki bir yalıda kaldığını ve Sovyet gemileriyle nasıl bağlantı kurduğunu anlatır. Batı'nın yaptığı onlarca operasyonu önceden Sovyetler'e sızdırarak engeller ve yüzlerce kişinin ölümünden sorumlu olduğu ortaya çıkar.
Le Carre, ona olan kızgınlığını gizlemiyor. Zaten Köstebek romanında onun ipliğini pazara çıkarmıştır.
Philby'i sorgulayan bir ajanın ona anlattıklarını da yıllar sonra açıklıyor. Ve onun kaçışına nasıl göz yumulduğunu da gösteriyor.
Le Carre'nin babasıyla hesaplaştığı bir bölüm var ki değme psikolojik esere taş çıkartır. Üçkağıtçı, kumarbaz, dolandırıcı, sık sık hapse giren, yalancı babasıyla olan ilişkisine Son Casus romanında değinmişti ancak bu kez tam anlamıyla hesaplaşıyor.
Hâlâ kalem kağıt kullanan, çok nadir söyleşi yapan, İngiltere kırsalında münzevi bir hayat yaşayan Le Carre'nin yaşam öyküsünün her bölümü birer kitap gibi okunabilir. Her birinde başka bir dünya başka bir hikaye var. Hal böyle olunca o muhteşem romanlarını nasıl yazdığını da anlıyorsunuz.
25 yaşında İngiliz Gizli Servisi İç İstihbaratı MI5'e girip dört yıl sonra Dış İstihbarat MI6'ya geçmesi ve 1964'te istifa edip ayrılma sebebi yazmaktır. Yazar olacaktır. O günden beri kendine sürekli sorduğu sorunun yanıtını da verir Güvercin Tüneli'nde:
"Bir casus daima casustur; ben kendi yazdıklarıma inanmasam da başkaları inanıyordu, dolayısıyla bununla yaşamayı öğrenmeliydim..."

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.