Tevazuyu soyadı bilen bir halk kahramanı Mehmet Akif
İstiklal Marşı’nın büyük şairi Mehmet Akif Ersoy’un yakın dostlarından Mithat Cemal Kuntay’ın kaleme aldığı Mehmet Akif Ersoy/Hayatı-Seciyesi-Sanatı Alfa Yayınları tarafından özenli bir baskıyla yeniden yayımlandı. Kitap, alışıldık, düz biyografilerden ziyade, yazarının Akif’e olan yakınlığıyla büyük şairin iç dünyasına da ışık tutuyor...
RAHAT ETMEYİ BİLMEZDİ
Kitabın yazarı Kuntay için, Akif bir dosttan da öte bir hocadır, bir rehberdir. Hayatının pek çok anına tanıklık ettiğinden, pek çok fikir, edebiyat ve vatan sohbetinde bulunduğundan, kendisinde mevcut olan bu bilgi ve anılar, kitabı kuru bir biyografi çalışması olmaktan ayrı bir yerde tutuyor. Hemen her yerde bulabileceğiniz düz biyografilerinde bulamayacağınız pek çok detayı bulabiliyorsunuz kitapta. Mesela, Akif'in Abbas Halim Paşa'nın davetiyle Mısır'da bulunduğu yıllara ait düşüncelerinin karakteri hakkında ne kadar derin ipuçları verdiğini şu satırlardan anlıyoruz: "Rahat etmek hakkında bir ufacık fikri olsaydı Mısır'da ne kadar rahat edecekti. Su, ışık, sıcak, serin... İstanbul'da bıraktığı bu itaatsiz şeyler Halvan'daki kasırda onun bir düğmeye basmasını; Frenk yemekler siyah uşakların ellerinde onun acıkmasını bekliyorlardı. Yalnız yaşamak hakkında biraz hüsnüniyeti olsaydı! Fakat ne güneşin kahkahaları ne altın tavanların avizeleri, göğsünün içindeki karanlığı sarsamıyordu; ve güneşe dargın bir adam, önüne eğilmiş düşünüyordu: İçinden vatanı sökülüp koparılan toprak yığını gibi kapkaranlık bir Akif!" Önce davetli olarak, sonra da 'gönüllü sürgün' olarak gittiği Mısır günlerindeki vatan özlemi ve endişesi Akif'in mektuplarına yansır. Asım Şakir'e yazdığı mektubun şu bölümü, bu hissiyatı en iyi nakleden bölümlerdendir: "İstanbul soğuk gidiyormuş, bugün Mısır bile soğuk. Sabahleyin adeta üşüdüm. Ama benim sabah sabah dediğim alafranga saat dörttür ki, mutadım o saatte kalkmaktır. Düğmeye basınca tavandaki avizeden bir ziya tufanıdır boşanıyor, ne fayda ki göğsümdeki düğmelere basmak değil, ya yumrukla vursam iç tarafımdaki bir kıvılcım kadar ilham zuhur etmiyor." Kitaptan öğreniyoruz ki, Akif kendisine Şerif Muhiddin'den duyduğu "Sanatın yüzde doksan dokuzu terdir, yüzde bir ilham" sözünü şiar edinmiş. O yüzden bütün şiir ve yazılarında büyük bir dil işçiliği yapmış. İşini ahlakı, vatanı bilmiş. Vatanını şairliği, şairliği vatanı kadar sevmiş ve çok ter dökmüş bu yolda: "Tebrik ve takdire şayan olan, muvaffakiyetten ziyade kemal-i ihlasla çalışmaktır" demiş bu yüzden de. Akif'in ahlak anlayışı demişken, yine Kuntay'ın konuyla ilgili yaptığı tespitlere değinmekte fayda var. Özellikle Akif'in en şöhretli dönemlerinde bile bir dirhem elden ve gönülden kaçırmadığı tevazuyu anlamak adına... "Otuz beş sene, onun yanından her çıkışımda, kendime hep bu sualleri sordum: Bu tevazu kendi kendini inkar etmek derecesine nasıl çıkıyordu? Mahrumiyetlerin yılmayan seciyesiyle kendisini nasıl kahraman sanmıyordu? Onu yakından tanıyanlar için, her geçen gün nasıl onun lehine geçen bir gün oluyordu? Onun temizliği yanında, insan günahlarından mustarip olurken, o, kendisinin sizden başka olduğunu nasıl görmüyordu? Ve bir sanat kadar güzel olan bu mahviyet, bir taraftan da bir sanat kadar nasıl çirkin değildi?" Özetle, bu kitap, hayat yolculuğuna, Fatih'te başlayıp, İstiklal Marşı'nın büyük ozanı olarak Türk ve dünya tarihine geçen, kahramanlığı kağıt üzerinde bırakmayıp Kurtuluş Savaşı'nda bir aktivist olarak da saf tutan, "iman dolu bir göğsü" bütün dünya değerlerinin üstünde tutan Akif'in iç dünyasını anlamak isteyenlere, eseri henüz okumamış olanlara güzel bir fırsat...
AKİF'İN 7 SÜKUTU
Mithat Cemal Kuntay "Akif sessiz yaşadı" diyor. Müteaddit Sükûtlar adlı bölümde, Kuntay , Akif'in yedi türlü sükûtunu şöyle tasnif ediyor:
EN SON HABERLER
- 1 Kime, hangi kitap hediye edilmeli?
- 2 İlber Hoca’nın kitaplarıyla tarihte yolculuk...
- 3 Cem Sultan’ın öyküsüne farklı bakış
- 4 Açık havada kitap okuma vakti geldi
- 5 İnsan en çok kendine yalan söyler
- 6 Hangi irade terbiyesi?
- 7 Birkaç kişisel keşif yolculuğu
- 8 Oruç mevsimine hoş geldiniz çocuklar
- 9 Anadilin yitirilmesi kişiliğin yıkılmasıdır
- 10 Rüyalardan Cem Sultan devrine açılan kapı