Cuma 09.11.2018
Son Güncelleme: Cuma 09.11.2018

Frankenstein aslında biziz!

ABD sonrası Irak’taki durumu özgün ve gerçekçi bir üslupla ele alan Frankenstein Bağdat’ta romanının yazarı Ahmed Saadavi ile konuştuk. Uluslararası Arap Kurgu Ödülü’nü kazanan ilk Iraklı olan yazar “Irak’ta suçlu veya masum mezhep, ırk yoktur” diyor

ABD işgali altındaki Bağdat'ın tuhaf sakinlerinden, eskicilik yapan biraz da palavracı bir kimse olan Hadi, bomba saldırıları sonrası etrafa yayılan ceset parçalarını toplamaktadır. Amacı hükümetin bu bir araya getirilmiş cesetleri insan olarak tanımlaması ve onlara hak ettikleri defin hakkını vermesidir. Fakat bir gün Hadi'nin bir araya getirdiği bir ceset ortadan kaybolur ve ardından şehirde ürkütücü bir cinayetler dalgası başlar. Bağdat'ın Frankenstein'ı ortaya çıkmıştır.
The New York Times'ın 'Bağdat'ın yeni edebi yıldızı' dediği Ahmed Saadavi'nin kendisine Uluslararası Arap Kurgu Ödülü'nü kazandıran ve Man Booker ödülünün finalistlerinden biri olmasını sağlayan Frankenstein Bağdat'ta romanı işte böyle bir fikirle yola çıkıyor. Roman sadece fantastik öykü olmamakla birlikte, 2005'te işgal altındaki Irak'ı sahici ve çarpıcı bir biçimde ele alıyor. Aynı zamanda da her gün bombaların patladığı bir şehirdeki gayri Müslimlerin, sıradan insanların hayatı üzerinden değişen devlet yapısını odağına alıyor.
Romanın yazarı Ahmed Saadavi ile konuştuk. Bağdat sokaklarında bir Frankenstein dolaştırma fikrinin nasıl ortaya çıktığından işgal döneminde yaşananlara, Irak'ın çokkültürlülüğünden edebiyatçının bu gibi durumlardaki rolüne birçok konuyu masaya yatırdık.
- Bağdat sokaklarında hem de çok da uzak olmayan bir geçmişte Frankenstein dolaştırma düşüncesi hayli etkileyici. Bu fikrin nasıl ortaya çıktığını gerçekten merak ediyorum, anlatabilir misiniz?
- 2006'da Bağdat'ta BBC Radyosu' için muhabir olarak çalışırken adli tip morg binasına bir ziyaretim oldu. Orada ağlayan bir genç gördüm. Sorduğumda, terör saldırısında öldürülen kardeşinin cesedini aradığını söyledi. O genç adam, kardeşinin cesedini diğer cesetlerin arasında bulamamıştı. Bir morg personeli ona patlamada ölenlerin ceset parçalarının bulunduğu başka bir odanın daha olduğunu söyledi. Kafa, kol ve bacaklar... Genç adam odaya girdi. Gerçekten kardeşinin cesedinden birkaç parça bulmuştu. Cesedin geri kalan parçalarını talep ettiğinde morg personeli "Kendine bir ceset topla" diye yanıt verdi. Yani başka insan vücutlarını toplamasını gerekiyordu. Bu sahne, romanı yazmam için beni motive etti.
- Frankenstein'ın gerçek hayattaki karşılığı sizce nedir?
- Aslında romandaki Bağdatlı Frankenstein, kompleks ve çok çağrışımlı bir karakter. Biz saf ya da tek renkli figürler değiliz. Bu argüman ülkeleri parçalayan kimlik, mezhep ya da etnik kimlik kavramının kontrası. Romandaki Frankenstein birden ve farklı parçalardan oluştuğu gibi ülkelerimiz de aynı şekilde farklı ve çeşitli.
- ABD işgali sonrası Irak'ın durumunu çok çarpıcı ve gerçekçi bir biçimde ele almışsınız. O günleri siz nasıl yaşadınız?
- Amerikalı askerler Bağdat'a girdiklerinde şehrin sokaklarında gezerek muhabirlik yapıyordum. Birçok patlama gözümün önünde gerçekleşti. BBC Radyosu için pazarlarda ve mahallelerde insanlarla birçok röportaj yaptım. Çeşitli alanlarda birçok belgesel filmde çalıştım. Hafızamda çok hikaye topladım. Bağdat sakinlerinin günlük yaşamlarını yakından takip ederek Frankenstein Bağdat'ta adlı romanımı, önceki ve sonraki diğer çalışmalarımı inşa ettim.
- Hikayeniz birçok farklı karakterin bakış açısından ilerliyor. Oğlunu kaybetmiş Hıristiyan yaşlı bir anne, yalancı bir eskici, kafası karışık bir gazeteci, yükselmek isteyen bir subay... Bunların hangileri sizin bire bir gözlemlediğiniz hangileri kurguladığınız karakterlerdi?
- Romandaki karakterlerin çoğunun gerçek hayatta karşılığı var. Ama gerçekliğin klonlanmış bir versiyonu değil. Karakteri yeniden üreten ve gerekli detaylarla geri yükleyen bir hayal gücü var.
AMERİKALI KAHRAMANLAR YOK
- ABD işgali altındaki Irak'ı anlatıyorsunuz ama romanda sanki ABD etkisi biraz geri planda kalıyor. Farklı bir açıdan mı yaklaşmak istediniz?
- Amerika'da Irak savaşını konu alan birçok edebi eser, basın bülteni ve hatta sinema filmleri vardı, bu çalışmalarda, Amerikan askeri ya da Amerikalı gazeteci kahraman olurken Iraklılar arka planda kalıyorlardı. Benzer bir şey yazmak istemedim. Ve Amerikan varlığını arka plana attım. Romanımda Amerikalı kahramanları yok, ancak etkileri çok açık, çünkü onlar ülkeyi ve olayları kontrol edenlerdi.
- Evet, Irak'ı alışmadığımız bir açıdan gösteriyorsunuz. Müslüman olmayan kesimin hayatı, sıradan insanların öyküleri ve değişen devlet yapılanması gibi temalar var. Kendinizde tüm dünyaya Irak'ı anlatma gibi bir misyon görüyor musunuz?
- Edebiyat ve sanatın görevlerinden birinin, toplumun çeşitliliğini hatırlatmak olduğuna inanıyorum. Bağdat eski ve antik bir şehir olarak büyük bir çeşitliliğe sahiptir. Çok farklı
yere, topluluğa ve tarihe sahibiz ve bu görüntüyü edebiyata taşımak için kendimi şahsen sorumlu görüyorum.
- Savaşın yıkıcılığı, korku, cinayet, gerilim, evlat açısı, politik çatışmalar...
Birçok farklı tema mevcut romanda. Size göre romanınızda bunlardan en baskın olanı hangisi?
- Bütün bu temalar ve karakterler, sonuçta romanın bütün imajı, sadece siyah ve beyaz değil. Roman aracılığıyla çeşitlilik fikri gibi savunmak istediğim birçok mesaj var. Ayrıca neler olup bittiğine dair ortak sorumluluğumuzun da altını çiziyorum. Hepimiz olanların ahlaki ve manevi sorumluluğunu paylaşıyoruz. Irak'ta suçlu ve masum bir mezhep, cellat ve kurban olan bir ırk yoktur. Tüm bileşenlerinde suçlu ve kurbanlar vardır, mezhebi ya da ırkını radikal olarak savunan kimse, aslında kendi toplumundaki suçluları savunmaktadır.
KURBAN OLMAYACAĞIM
- Sokaklarında her gün canlı bomba patlama ihtimali olan bir şehir 2005'in Bağdat'ı. İnsan gerçekten böyle bir ortamda nasıl hayatını sürdürebilir?
- Çok zor günlerdi. Ölme ihtimalimiz her zaman vardı. İnsan yaşamaya devam etmek için genellikle kendini kandırır. Bir keresinde arkadaşlarıma dedim ki: "Kendimi bir film kahramanı gibi hissediyorum." Başkalarına ne olduğunu seyreder ve onların bir parçası olmayacağımı, yani kurban olmayacağıma kendimi inandırırdım. Hayata ve çalışmaya devam etmemde bana yardımcı olan faydalı bir yanılsamaydı. Ve tüm insanlar benzer bir durumda yaşıyorlardı, onlar, zorluklara ve meydan okumalara alışmaya çalışıyorlardı.
MEZHEP SAVAŞLARI SONA ERDİ
- Romanın geçtiği zamanki Irak ile günümüzdeki Irak'ın durumunu kıyaslar mısınız? Fark var mı?
- Kesinlikle fark var. Sokaklarda meydana gelen mezhep savaşı sona erdi. Bugün sakin ve az da olsa barış var. Örneğin Türk büyükelçisini eşi ile birlikte Bağdat sokaklarında korkmadan gezerken gördük. Fakat derin sorunlar çözülmeden kaldı. Ulusal vizyon eksikliği, devlet kurumlarının zayıflığı, güvenlik sorunları... Hizmetlerde de ciddi sorunlar var: İçme suyu ve enerji eksikliği, konut krizi ve yüksek işsizlik oranı gibi... Aslında bugün Irak'ta hayal edebileceğimiz tüm sorunların var olduğu söylenebilir.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.