Cuma 08.03.2019

Biliyor olmanın dayanılmaz ağırlığı

Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Svetlana Aleksiyeviç, Son Tanıklar: Çocukluğa Aykırı Yüz Öykü’de İkinci Dünya Savaşı’nın yıkıcılığını çocuk tanıkların anlatımıyla gözler önüne seriyor. Babalarını savaşa yolcu eden, anneleri gözleri önünde katledilen, aç kalan, kaybolan çocuklar onlar... Her şeye rağmen yaşama tutunup hayata devam edebilmiş...

Belaruslu araştırmacı gazeteci ve yazar Svetlana Aleksiyeviç, 2015 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazandığında İsveç Akademisi Başkanı, yazarın çalışmaları için "Günümüz dünyasında eziyet ve cesaretin anıtıdır" demişti.
The New York Times'a göre Aleksiyeviç, hayatını şu sorunun yanıtını arayarak geçirdi: "Neden insanların acıları özgürlüğe dönüşmüyor?"
Ve bu arayışın peşinde kitaplar yazdı; 1941 yılında başlayıp 1945 yılında sona eren ve SSCB'de 20 milyondan fazla insanın yaşamını yitirmesine yol açan Nazi İşgali ve İkinci Dünya Savaşı dönemini savaşın tanıklarının gözünden anlattı, sokaktaki insanın hikayelerini kayıt altına aldı.
Ukrayna sınırları içindeki Ivano- Frankivsk'te (o zamanki adıyla Stanislav) doğan Aleksiyeviç'in annesi Ukraynalı, babası ise hayatı boyunca sosyalizme olan inancından vazgeçmemiş olan bir Belarusluydu. İkisi de öğretmendi. Her dört Belaruslu'dan birinin yaşamını yitirdiği İkinci Dünya Savaşı'nın açtığı yaralar yazarın da hayatını şekillendirdi. Özellikle de büyükannesinin savaşa dair anlattığı hikayeler onu derinden etkiledi. Bir röportajında özellikle bir tanesini hiç unutamadığını anlatmıştı. Savaşmaktan korkmayan ama üniformanın bir parçası olarak erkek iç çamaşırı giymek zorunda kalmaktan nefret eden kadının hikayesi... "Anavatanımız için ölmeye hazırdık ama bu iç çamaşırlarıyla değil..."
GERÇEKLER MIKNATIS GİBİYDİ
Aleksiyeviç üniversitede gazetecilik okudu. Öğretmenlik, gazetecilik ve editörlük yaptı. Yazdığı kitaplarda, yaptığı röportajları bir araya getirerek farklı seslerin duyulmasını sağladı. "Gerçek hayata mümkün olduğunca yaklaşabileceğim bir edebi yöntem arayışındaydım. Gerçek her zaman beni bir mıknatıs gibi kendine çekti, hipnotize etti, bana zulmetti. Ben de onu kağıda hapsetmek istedim."
Kafka Yayınları'ndan Aslı Takanay çevirisiyle yayınlanan Son Tanıklar: Çocukluğa Aykırı Yüz Öykü, etkileyici bir sözlü tarih çalışması. Yazar bu kez savaşa çocukların gözünden bakmamızı sağlıyor. Savaşı o yıllarda çocuk yaşlarda olan insanların tanıklıklarıyla anlatıyor.
O dönem altı yaşında olan Jenya Belkeviç, askerlerin annesinin cansız bedenini çadır yağmurluğuna sarıp nasıl gömdüklerini anlatıyor. Ziyan Kosyak ise sekiz yaşında yaşadıklarını şöyle dile getiriyor: "Çimenleri yemiştik. Bütün bir sırayı mideye indirmiştik. Bize denizci paltoları dağıtılmıştı, paltolara cepler açmıştık, içinde çimen taşıyorduk, hem taşıyor hem de çiğniyorduk."
Kitabı okurken aklıma geçen hafta yaşamını yitiren haber ajansı Reuters'ın foto muhabiri Yannis Behrakis geliyor. Savaştan nefret etmesine rağmen savaş bölgelerinde çalışmasını şu sözlerle açıklıyordu: "Benim misyonum hiç kimsenin 'Ben bilmiyordum' diyemeyeceğinden emin olmaktı." Son Tanıklar'ı okuduğunuzda da 'artık biliyor olmanın' ağırlığını taşıyorsunuz.
Kitaptan...
Vasya Harevskii, 4 yaşındaydı. Şu an mimar.
"- O görüntüler, o alevler. Benim servetim. Hayatta kalmış olmam bir lüks...
Kimse inanmıyor bana, hatta annem dahi inanmamıştı. Savaş bitip de olan biten anılmaya başlandığında şaşırmıştı: 'Bunları hatırlaman mümkün değil, küçücüktün sen. Sana biri anlatmıştır...'
Hayır, bizzat ben hatırlıyorum...
Bombalar patlarken ben abime sımsıkı yapışmış bağırıyorum: Yaşamak istiyorum! Yaşamak istiyorum! Öleceğimden korkmuştum, gerçi o yaşlarda ölüm hakkında ne biliyordum ki sanki? Ne biliyordum?
Hatırlıyorum...
Annem erkek kardeşimle bana kalan son iki patatesi vermişti, kendisi tek lokma almamış, sadece seyretmişti bizi oysa. O ikisinden başka patates olmadığını biliyorduk. Annem için... küçük bir lokma ayırmak istemiştim... Ama bunu başaramayıp hepsini yemiştim. Erkek kardeşim de başaramamıştı bir lokma ayırmayı... Utanç içindeydik. Korkunç bir utanç içinde.
Hayır, bizzat ben...
Bizim askerlerden birini ilk kez görmüştüm... Bence tankçıydı o asker, ama bundan emin olduğumu söyleyemem... Ona doğru koşmuştum: 'Baba!' O da beni elleriyle kavrayıp havaya kaldırmıştı: 'Oğlum!'
Her şeyi hatırlıyorum...
Yetişkinlerin dediklerini hatırlıyorum: 'Daha küçük. Hiçbir şey anlamaz.' Oysa ben şaşırıyordum bu dediklerine: 'Şu yetişkinler de ne tuhaf, hiçbir şey anlamadığıma nasıl karar verdiler ki? Ben her şeyi anlıyorum.' Hatta bence yetişkinlerden daha fazla anlıyordum olan biteni, çünkü ben ağlamıyordum, ama onlar ağlıyordu.
Savaş benim tarih kitabım. Yalnızlığım... Çocukluğum farkında varamadan geçti gitti, hayatımdan yitti. Çocukluğu olmayan biriyim ben, çocukluk yıllarım yerine savaş var hayatımda.
İşte bu yüzden sonrasında bir tek aşk sarstı beni. Aşık olunca sarsıldım... Aşkı öğrendiğimde..."

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.