Siperin ardında bir vatan vardı
Bizim için Çanakkale bir milattır. Öncesi ve sonrasında büyük dersler vardır... Son dönemde yayımlanan hatıra, mektup ve günlükler döneme ışık tutuyor
İstanbul Boğazı geçildi yazılır.
Kilitbahir geçildi yazılır. Ama bir yer hariç... Bütün denizciler şunu bilir:
Çanakkale'den çıkılır ya da Çanakkale'ye varılır.
Asla ve asla, "Çanakkale'den geçildi" diye yazılmaz. Şehitler Abidesi selamlanır.
Çanakkale bu toprakların ruhuna böylesine derinden işlemiştir. Orası öyle bir yer ki dünyanın da sayılı savaş alanlarından biridir. Batılıların Gelibolu bizim ise Çanakkale dediğimiz savaşların bu yıl 104. yıldönümü... 18 Mart Deniz Savaşları'yla başlayıp 25 Nisan'daki Kara Savaşları'yla devam eden Çanakkale, Birinci Dünya Savaşı'nın en önemli cephelerinden biridir.
Bir tarihçinin, "Bugün İngilizce konuşulan dünyada Gelibolu için, Birinci Dünya Savaşı'ndaki diğer muharebelerden çok daha fazla sayıda kitap yazılmıştır" tespiti çok yerindedir.
Bizim için de Çanakkale bir milattır... Öncesi ve sonrasında büyük dersler vardır...
1912'de Balkan Savaşları'ndaki felaketler zinciriyle Avrupa'daki milyonlarca kilometre karelik en verimli topraklar birkaç ayda yitirilmişti. Bulgarlar başkent İstanbul'un kapısına dayanmıştı...
2 yıl sonra ekonomisi ve ordusu zor durumda olan Osmanlı İmparatorluğu İttihatçıların hırsıyla Birinci Dünya Savaşı'nın ateş çemberine sürüklenecekti. Hükümeti ve orduyu kontrol eden İttihatçılar'ın önemli ismi Harbiye Nazırı Enver Paşa, Osmanlı'nın sonunu getirecek savaş kararını gizlice almıştı.
1914'te başlayan Birinci Dünya Savaşı'nda Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'ya aynı safta olan Osmanlı dördü ana olmak üzere birçok cephede savaşa girdi. İngiliz Askeri Harekat Başkanı Albay Henry Wilson, "Türk ordusu gerçek anlamda modern bir ordu değildir... Kötü bir sevk ve idare altında ve acınası durumda" diyordu.
İstanbul'daki Britanya Ordu Ataşesi'nin, Londra'ya gönderdiği mesajlar da bu yöndeydi. Fransız ve Ruslar da aynı görüşteydi.
Ancak Enver Paşa, Balkan Savaşı'ndaki hataları tespit ederek orduyu çok kısa sürede baştan aşağıya değiştirmeyi başarmıştı.
Başta kurmay sınıfı olmak üzere bir dizi değişiklikle Osmanlı ordusunun imkanları büyük ölçüde yenilendi ve geliştirildi.
Kafkasya, Romanya, Irak, Filistin, Basra Körfezi, Süveyş Kanalı, Çanakkale'de silah altına alınan milyonlarca asker cepheye sürüldü. 4 yıl boyunca inanılmaz bir dirençle savaşıp dünyayı şaşırttılar.
Çanakkale özellikle İngilizler için en büyük yanılgılardan ve kabuslardan biri olacaktı. 3 Kasım 1914'te ilk bombardımanla başlayan kanlı savaş 9 Ocak 1916'daki tahliyeye kadar 432 gün sürecekti. Sadece Türkiye'yi değil dünya tarihini de etkileyecekti.
Avustralya, Yeni Zelanda'dan oluşan Anzaklar ve Hintlilerle takviye edilen İngilizler, Fransızların da desteğiyle bir an önce Çanakkale'yi geçerek, İstanbul'a ulaşmayı hedefliyordu.
18 Mart 1915 sabahı 20 büyük zırhlı savaş gemisi, kruvazör, muhrip, torpido ve yardımcı gemilerle 100 parçaya ulaşan görkemli İtilaf Devletleri donanması, saldırıya geçti. Ünlü Nusrat (Nusret) gemisinin döşediği mayınlar ve Türk tabyalarının direnişiyle akşam saatlerinde tam bir hezimet yaşandı.
Denizde yenilgiye uğrayan İtilaf kuvvetleri, beş hafta sonra Gelibolu yarımadasını bu kez karadan geçmeye karar verdi.
Sayı ve ateş gücü olarak üstün görünmelerine rağmen, karşılarına önce Yarbay Şefik Bey'in 27. Alayı, daha sonra da 19. Tümen Komutanı Mustafa Kemal'in bizzat Arıburnu'na getirdiği alay devreye girecekti. "Size ölmeyi emrediyorum" komutunu alan ünlü 57. Alay tepeleri tutarak savaşın seyrini değiştirecekti. Mehmet Şefik, Hafız Kadri ve Mahmut Sabri komutasındaki fedakar askerler sayesinde çıkarma yapan Anzak ve İngiliz birlikleri sahil şeridinde çakılı kalacaktı.
Türk birliklerinin 19 Mayıs tarihindeki karşı saldırısı ise büyük bir felaketle sonuçlandı. Askerlerden yaklaşık 4 bini birkaç saat içinde şehit oldu.
İtilaf Devletleri, 6 Ağustos'ta yeni ve tazelenmiş güçlerle Anafartalar'a ikinci bir çıkarma gerçekleştirdi. Ama karşılarına 25 Nisan'da olduğu gibi yine Mustafa Kemal çıktı. Karşı saldırılarla ümitleri kırıp geçilmezliği pekiştirecekti.
Yenilgiye uğrayan Britanya İmparatorluğu, tahliyeyi çok başarılı biçimde gerçekleştirdi. 20 Aralık'ta Anzak ve Anafartalar'ı 9 Ocak 1916'da ise Seddülbahir cephelerini kademeli olarak boşalttı.
Üniversiteler, liseler o yıl mezun veremedi. Dağdaki çobanla, tıp öğrencisi yan yana savaştı. Bir nesil cephelerde can verdi, on binlercesi de gazi oldu. İsmail Hakkı Bey'in ifadesiyle, "Çanakkale müdafaası, bir gençlik müdafaasıdır. Zabit, küçük zabit, nefer sıfatıyla orduya iltihak eden binlerce mektepliler, fikir ve ahlakın birleştiği her noktada kudretlerinin azametlerini ispat etmiştir."
Çanakkale büyük bir ruhtur, acı ve gözyaşıdır, inançtır, zaferdir, direniştir, emektir. Bu ruh, Birinci Dünya Savaşı'ndaki yenilgiye ve topraklarının işgaline rağmen yeniden ayağa kalkacaktır. 1922'ye kadar süren Kurtuluş Savaşı'yla küllerinden yeniden doğacak, Sakarya'da Dumlupınar'da büyük zaferler kazanacaktı. İzmir'i İstanbul'u da Çanakkale gibi geçilmez yapacaktı.
O gün Çanakkale'de geri adım atmayan bu kahramanlar Kurtuluş Savaşı'nda da siperlerinin arkasında vatanları olduğunu çok iyi biliyordu.
Belgeler eşliğinde Çanakkale
İşin kahramanlık kısmıyla ilgilenmek anlamlıdır ancak yeterli değildir. Son zamanlarda ardı ardına yayımlanan hatıralar, anılar, mektuplar ve günlükler de bize ışık tutuyor. Çanakkale'nin yıldönümü vesilesiyle iyi okumalar...
EN SON HABERLER
- 1 Kime, hangi kitap hediye edilmeli?
- 2 İlber Hoca’nın kitaplarıyla tarihte yolculuk...
- 3 Cem Sultan’ın öyküsüne farklı bakış
- 4 Açık havada kitap okuma vakti geldi
- 5 İnsan en çok kendine yalan söyler
- 6 Hangi irade terbiyesi?
- 7 Birkaç kişisel keşif yolculuğu
- 8 Oruç mevsimine hoş geldiniz çocuklar
- 9 Anadilin yitirilmesi kişiliğin yıkılmasıdır
- 10 Rüyalardan Cem Sultan devrine açılan kapı