Yalnızca bir anı
Sihirli Fıçı, Bernard Malamud’un 13 kısa hikayesinden oluşuyor. Yazar, sıradan kahramanların yaşadıklarını anlatırken kaderlerini tayin etme hakkını ise hikayenin sonunda okuyucuya bırakıyor
ZAMANSIZ ÖYKÜLER
Sihirli Fıçı'daki hikayeler New York ve İtalya'nın kasvetli ve yoksul köşelerinde geçiyor. Bir ayakkabıcı çırağı ile tanışıyorsunuz ilk öykü İlk Yedi Yıl'da. Sevdiği kıza duygularını, okuması için verdiği kitapların içine yerleştirdiği notlarla ileten Sobel'le. Ayakkabı kalıbının önünde oturup kaderinin ona hazırladığı sonu sabırla bekliyor... Sonra Terzi Manischevitz'in tek başına verdiği yürek burkan mücadelesine tanık oluyorsunuz. Evinden atıldığında kırık bir sandalye üzerinde, karın altında saatlerce oturmasına... Malamud'un kahramanları daha iyi şartlarda yaşamak istiyor. Özgürlük ve saygı da... Sonra çocukları için daha iyi bir gelecek istiyor. Karınları tok olsun istiyor. Aşkları karşılık bulsun istiyor. Hikayelerdeki trajediler, okuduğunuzda küçük çaplı görünse de yıkıcılık derecesi bakımından hayli büyük. Bu da her öykünün sonunda dünyanın ne kadar acımasız bir yer olduğuna ilişkin inancınızın pekişmesine neden oluyor. Malamud, kahramanlarını ve içlerinde bulundukları durumu öylesine insani bir şekilde tasvir ediyor ki, ister istemez etkileniyorsunuz. Ayrıntılardaki zenginlik büyülenmenize neden oluyor. Ve bu zamansız öyküleri okumayı bitirdiğinizde hemen yazarın bir başka eserini okumak için kitapçıya koşuyorsunuz.
MERHAMET ADLI HİKAYEDEN...
Nüfus memuru Davidov kapıyı tıklatmadan açtı, topallayarak odaya girip yorgun argın oturdu. Defterini çıkardı, böylece çalışmaya başlamış oldu. Eskiden kahve satıcısı olan Rosen, perişan halde bağdaş kurmuş, gözleri umutsuzluk dolu, kıpırdamadan oturuyordu karyolasında. Küre şeklindeki bir avizenin loş ışığıyla aydınlanan, kare biçimli, temiz ama soğuk odada pek az mobilya vardı; karyola, katlanır sandalye, küçük masa, eski ve boyasız sandıklar. (Dolap yoktu ama dolabı kim ne yapacaktı zaten?) ve sabunluğunda işyerlerine özgü, kokusu tüm odaya yayılmış, sert, küçük bir parça yeşil sabun bulunan ufak bir lavabo. Odanın dar ve yegane penceresindeki eskimiş siyah güneşlik pervaza kadar indirilmişti, bu da Davidov'u şaşırttı.
'Güneşliği niye açmadınız?' diye sordu.
Rosen bir sessizliğin ardından nihayet içini çekti.
'Bırak, öyle kalsın.'
'Niye? Dışarısı aydınlık.'
'Neye ihtiyacınız var o zaman?'
'Işığa yok'"
EN SON HABERLER
- 1 Kime, hangi kitap hediye edilmeli?
- 2 İlber Hoca’nın kitaplarıyla tarihte yolculuk...
- 3 Cem Sultan’ın öyküsüne farklı bakış
- 4 Açık havada kitap okuma vakti geldi
- 5 İnsan en çok kendine yalan söyler
- 6 Hangi irade terbiyesi?
- 7 Birkaç kişisel keşif yolculuğu
- 8 Oruç mevsimine hoş geldiniz çocuklar
- 9 Anadilin yitirilmesi kişiliğin yıkılmasıdır
- 10 Rüyalardan Cem Sultan devrine açılan kapı