Giriş Tarihi: 12.07.2019

Çağdaş bir dervişin dünyası: Nurettin Topçu

Biyografi bizim için yeni bir tür sayılır. Hele ki günlük/günce tutmak... Sözlü kültürümüzün çok güçlü olması, önemli isimlerle ilgili hatıraların kayıt altına alınmasına ket vurmuş. Sohbet ortamlarında anlatılan nice anı, kayıt altına alınamadığı için birçok şairin, düşünürün, ilim adamının gündelik hayatlarında nasıl biri olduğunu bilemiyoruz. Düşünün, Şeyh Galip'i biraz daha yakından tanıyabilseydik mesela. Sadece şairin hayatını yakından müşahede etmekle kalmazdık, o günkü Osmanlı toplumunu da anlar, doğru hükümler kurabilirdik.
Bu sözleri etmemdeki sebep, birkaç gündür elimden düşürmediğim Emin Işık hocanın kaleme aldığı, Nurettin TopçuÇağdaş Bir Dervişin Dünyası- (Dergâh Yayınları, 2019) kitabıdır. Emin hoca kitabı her şeyden evvel bir biyografi metni olarak kaleme alsa da, Topçu ile ilgili ayrıntıları o kadar hoş bir üslupla yazmış ki, yer yer bir roman okuduğumu düşünmedim değil. Emin hocanın kalemine sinen samimiyetin sebebi, kendisinin Topçu'nun yakınındaki isimlerden biri olmasından kaynaklanıyor. Klasik biyografilerdeki gibi tarih sırasına bağlı kalarak bir anlatı kuruyor elbette, ama sadece Topçu'nun hayatını anlatmakla yetinmiyor, fikirlerinden derlenmiş çok önemli pasajları da, metinler arasına serdediyor. Hocanın çabasını çok değerli buldum. En azından elimizde böyle bir biyografi metninin olması, Topçu'yu yeni baştan okumamız için yeni bir kapı aralıyor.
Nurettin Topçu'nun ilgilendiği meseleler, o meselelere ilgisinin hangi durumlarda ortaya çıktığı, düşünce dünyamıza koskocaman bir evren kuran kitaplarının ne şartlar altında yazıldığı bir kez daha netlik kazanıyor. Topçu, bütün bir ömrünü kendi ifadesiyle "cephede geçirmiş" bir filozoftur. Erzurumlu esnaf bir babanın oğlu olarak İstanbul'da dünyaya gelir. Çocukluğunda geçirdiği mide rahatsızlığı ölene dek yakasını bırakmaz, öyle ki bu rahatsızlıktan dolayı küçükken "Çok yaşamaz bu çocuk" dedirtir tüm doktorlara. Fakat Topçu denilenin aksine gümrah bir hayat sürer. Fransa'da devlet bursuyla Strasburg Üniversitesi'nde felsefe tahsili görür. Doktorasını da Sorbon'da yapar, hatta Sorbon'da doktora yapan ilk Türktür. Üniversitede hocaları Mourice Blondel, Louis Massignon'dur. Hatta tam bir Hallac-ı Mansur hayranı olan Massignon'a Fransa'da kaldığı yıllarda Türkçe dersi bile vermiştir Topçu. Henri Bergson'u da Fransa yıllarında tanır ve görüşlerinden çok etkilenir.
Nurettin Topçu dendiğinde aklımıza gelen İsyan Ahlakı, aslında Topçu'nun doktora tezidir. Bu tez, yayımlandığı yıl en başarılı tez seçilir. Bakın Emin Işık hoca tez sunumunda yaşananları nasıl anlatıyor: "Sorbon'un geleneklerine göre, birinci gelene ödül verilirdi. Yetkili profesör Nurettin'e: 'Alacağınız ödülün tercih hakkını size bırakıyoruz. Bir altın saat mi, yoksa Amerika'ya veya Kuzey ülkelerine bir seyahat mi istersiniz?' dedi. Bu teklif üzerine Nurettin şöyle cevap verdi: 'Bunların hiçbirini istemiyorum. Sadece gönderdeki Türk bayrağının akşama kadar orada kalmasını istiyorum." Fransızların geleneğine göre doktora tezinde başarılı olan yabancı öğrencilerin ülkelerinin bayrakları üniversitenin gönderine çekilirdi, Topçu, bayrağımızın gün boyu gönderde kalmasını istedi. Ayrıca tez sunumunu o sıralar Fransa'da sürgünde bulunan Halide Edip Adıvar ve kocasının sevinç gözyaşları içinde izlediklerini de hatırlatalım.
Kitapta Topçu'nun Türkiye'ye dönmesi, üstün öğrenim hayatına rağmen liselerde felsefe öğretmeni olarak geçen günleri, maneviyat arayışı sonrasında Abdülaziz Bekkine hazretlerine intisap etmesi, Hareket dergisi ekolü, sürgünler, çileler ve 'Bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değildir' diyen bu büyük ilim adamı ve düşünürün 'iyiliği emretme', 'kötülükten sakındırma' (emri bil maruf, nehyi anil münker) düsturunca geçen hayatına tanıklık edeceksiniz.
YAZA YAKIŞAN ŞİİRLER
Genelde yaz için kitap tavsiye edenleri sevmem. Çünkü okumanın yazı kışı olmaz. Öte yandan tabii ki okuma alışkanlıkları mevsimlere göre değişebilir de, mevsimlerin insana yaptığı fenalıklar türlü türlüdür. Yayıncılık dünyasında da yazın şiir kitapları basılmaz, eylül dönemine bırakılır. Profil Yayınları şaşırtıcı bir iş yaparak iki ilk şiir kitabını birden bastı temmuzda. İlker Nuri Öztürk'ün Ölüm Öncesi ve Fatih Muhammet Atasever'in Türkçe Karakter kitapları. İki genç şairi de ilk şiirlerini yayımladıkları dönemden bu yana dikkatle takip ediyorum. İkisinin de şiirlerini ayrı ayrı sevdim. Tek tek dergilerden bildiğim şiirlerini kitapta bir araya gelmiş olarak okumak da fikrimi değiştirmedi. Genç, gürbüz, atak şiirler. İki şairden de örneklerle bitireyim:
"Doktor ameliyat diyor bu yaşadığımıza
Toplanan mavi kapakları bundan
Akdeniz'e atmak gerekir
Halep saçının zulasında, üzgün
Tekerlekli bir sandalyeyle de olsa dönecektir" (Fatih Muhammet Atasever)
"Kaplanlar nerden atlarsa atlasın
Kafesinde soluyor.
Sahnedeyim ışıklar kapalıyken de
Kahkahalar birazdan hizalanacaktır
Bitmedi, sonsuzluğun icabına bakalım." (İlker Nuri Öztürk)

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.