Cuma 10.01.2020

Orhan Kemal’in çok selamı var...

Orhan Kemal’in ailesiyle ve edebiyatçı dostlarıyla mektuplaşmaları Eşe Dosta Selam adıyla kitap olarak yayımlandı. Bu mektuplarda hem büyük edebiyat adamının günlük hayatına hem de edebi fikirlerinin esin kaynaklarına tanık oluyoruz...

Türk Edebiyatı'na en okkalı harflerle attığı imzasıyla Orhan Kemal, kimliğindeki adıyla Mehmet Raşit Öğütçü... Memleketin her katmanından insanını, toplumsal dönüşümleri, tarihin keskin virajlarını en hakiki ve gerçekçi tonuyla kaleme aldı. Şiirden öyküye, romandan senaryoya pek çok alanda oynattı muhteşem kalemini... Türkiye'nin toplumsal kodları onun yapıtlarında saklıdır; okuyana, isteyene açar kendini. Kendisi de hayatın tam da içinden geldiği, mahpusluğun en demlisini, parasızlığın en kıdemlisini, sadece fikir değil bedenen yapılacak her zorlu işçiliğin de en zorlusunu yaşadığı, yaptığı için vaktiyle, eserlerinden kesif bir sahicilik akar...
İşte Türk Edebiyatı'nın büyük ustasına ait mektuplar, oğlu Işık Öğütçü'nün yine gayretli çalışmalarıyla Eşe Dosta Selam adıyla Everest tarafından yayımlandı. "Yine" diyoruz çünkü, Işık Öğütçü kurduğu Orhan Kemal Müzesi ve sayısız çalışmayla babasının adını muhafaza eden, sadece Türkiye'deki yeni kuşaklara değil dünyaya tanıtmaya, anlatmaya devam eden bir isim
MEKTUPLARDAN BİR DÜNYA
Mektup kendi devrinin en önemli, en sırlı fenomeniydi... En derinlikli iletişim biçimiydi. Kendi döneminin diyoruz, teknoloji mektuba büyük bir çalım attı çünkü... Mektup sadece bir iletişim biçimi de değildi aslında. Bir iç döküş, yüz yüze konuşulmayacak derinlikte mevzuları yazının imkanlarıyla da anlatma biçimiydi. Yazarak düşünmenin açtığı kapılardan geçerek, insanın kendi içindeki cevhere ve muhatabının ruhuna dokunma yoluydu. Hatta düpedüz edebiyata da pek çok kapıları olan bir alandı.
Hele mevzu Orhan Kemal gibi bir edebiyat abidesiyse; ona yazılan ve kendisinin başkalarına yazdığı mektupları okumak, bir yazarın iç dünyasına vizesiz giriş imkanı gibi...
Oğlu Işık Öğütçü'nün uzun çalışmalar sonucunda derlediği mektuplar, Orhan Kemal'in hem aile üyeleriyle, hem de Yaşar Kemal'dan Kemal Tahir'e, Attila İlhan'dan Fikret Otyam'a edebiyatçı dostlarıyla olan yazışmalar...
Bu mektuplarda hem büyük ustanın aile yaşamına, günlük hayatına, hapishane günlerine ilişkin detaylar hem de edebiyatçı dostlarıyla kurduğu sıkı dostluk bağlarına tanık oluyoruz... Edebiyatçı dostlarıyla rekabet bir yana nasıl birbirlerine üretimlerinde, fikirlerinde destek olduklarını görüyoruz.
Ama kitabın başlarında yer alan, babası Abdülkadir Kemali Bey'in Suriye'de sürgündeyken kendisine yazdığı mektuptan şu bölümler nasıl bir aileden, nasıl bir hamurdan geldiğini göstermesi açısından okunmaya değer: "Uzun ve ruhî ve fikrî vaziyetini anlatan mektubuna dün derhal cevap vermiştim. O satırlar belki üzüntülerinizi azaltacak veya azdıracaktır. Bugün de bu uzun cevabı gönderiyorum. Dikkatle oku, hayatta senin için daimî rehber olsun... Duyguların hayat hakkında seni endişeye düşürürse, bir noktaya gözlerini dikerek onunla kendini karşılaştırmakta olduğunu hatırla ve başka taraflarını da incelemeye başla. O vakit kalbine ferahlık gelir endişelerin yok olur ve sözle değil davranışınla alçakgönüllü olursun."
REKABET DEĞİL DAYANIŞMA
Babası bu öğüt dolu mektubu kendisine ilettiğinde Orhan Kemal 19 yaşında... Bir diğer mektup ise Orhan Kemal'ın hapisteyken eşine yazdığı... Şu satırlar içinize dokunuyor: "Şu acı günler çok insafsız. Seni deli gibi severek almıştım. Ancak bir sene beraber yaşayabildik. Ve ben bu bir sene zarfında sana doyamamıştım. Ondan sonrası insafsız gecelerle gündüzlerin oldu. İki sene beş ay daha dişini sık. Ondan sonra yalnız senin, kızımın ve anamla babam ve kardeşlerim için yaşayacağım. Bu iki sene beş ay yalnız senin hayalinle yaşayacağım. Karıcığım, evleneli beşinci seneye girmek üzereyiz. Kızımız dört yaşına bastı. Fakat zavallı Yıldız babasını tanımıyor, babası da onu çok az hatırlıyor. Zararı yok. Her şey gelir ve geçer. En acı günler bile unutulur. Zaten hayatı anlayabilmek için böyle azaplı günlerin içinde yaşamaya lüzum var. (...) Kızımı dövme. Tamamiyle hür ve korkudan uzak olarak büyüsün."
Nazım Hikmet ise Orhan Kemal'in hayatında çok önemli yer tutan bir isim. Bursa Cezaevinde tanıştığı Nazım Hikmet onu edebiyata, şiire yönlendiren dostu. Onunla olan mektuplaşmaları hem iki büyük sanat adamının edebi dünyasına hem de dostluklarının derinliğine dair fikir veriyor. Mesela Nazım Hikmet'in, Orhan Kemal'e yazdığı şu satırlar, iki usta edebiyatçının birbirini nasıl desteklediğini ve yazmak için motive etmekten geri durmadığının da altını çiziyor: "Kemal Tahir'in çok çok selamları var. Sana gönderdiğim gibi ona da şu benim küçük mırıltıları yollamıştım. Her nedense pek beğendi. Ben her gece böyle birer küçük şey yazıyorum. Bir taraftan da Manzaralar'a çalışıyorum. Gelelim senin roman meselesine. Derhal başla. Çok reca ederim. Derhal başla. İstersen ilkönce dar ölçüde küçük bir romana başla, fakat hemen başla. Başla. BAŞLA !!! Raşit'ciğim çoğu gitti azı kaldı. Sık dişini biraz daha. Güneşli günler yakındır."

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.