Cuma 12.06.2020

Kaşif yazardan sessizliğin felsefesi

Norveçli kaşif, dağcı ve yazar Erling Gagge Gürültü Çağında Sessizlik kitabında, her ne kadar kendisi sessizlik peşinde dünyayı arşınlamış olsa da, gerçek sessizliğin insanın içinde olduğunu söylüyor...

İnsan aslında hayatı boyunca gürültüden kaçıyor... Gürültüden kaçtıkça kendine yaklaşabiliyor. İçindeki sesleri duyabiliyor... Bahsettiğimiz gürültü hem maddi dünyanın yarattığı ses kirliliği hem de bundan mütevellit iç dünyamızda seslerin birbirine karışması... Trafik, her türlü hız, ileri teknoloji, sosyal medyada gün boyunca gözümüzün önünden geçen binlerce görüntü, yazı... İnsan ruhunun kaldırmayacağı kadar büyük bir kirlilik ve gürültü...
İşte Norveçli kaşif, dağcı ve yazar Erling Kagge Gürültü Çağında Sessizlik kitabında birnevi dünyayı dışarıda bırakma sanatını anlatıyor... Kendisi Güney Kutbu'nu yalnız başına keşfe çıkan ilk insan olmasının yanı sıra üç kutup noktasını (Kuzey, Güney ve Everest Dağı zirvesi) geçen ilk kâşif.
SESSİZLİK İÇİMİZDE
Erling, aslında tüm keşiflerinde içindeki sessizliğe ulaşmaya çalışmış... Bakın ne diyor: "Yürüyerek, tırmanarak veya yelkenleri açarak dünyadan uzaklaşamıyorsam eğer, onu tamamıyla dışarıda bırakmayı öğrendim. Bunu öğrenmek zaman aldı. İlk defa derin bir sessizliğe ihtiyacım olduğunu anladığımda işte o zaman bunun avına çıkmaya başlayabilmiştim - ve işte orada, trafik gürültüsü, düşünceler, müzik, makine sesleri, iPhone'lar ve kar küreme makinelerinin kakofonisi altında, en derinlerde uzanmış beni bekliyordu. Sessizlik."
Yazarın Antarktika'daki deneyimleri onu aradığı sessizliğe en çok yaklaştıran zamanlar olmuş: "Bütünüyle yalnızken, zaman içinde, hiçbir şeyin tamamıyla düz olmadığını görmeye başladım. Buz ve kar, küçük ve biraz daha büyük soyut oluşumlar meydana getiriyordu. Bu tek biçimli beyazlık, beyazın sayısız nüanslarına dönüşmekteydi. Kar içinde mavi bir zerrecik; biraz kırmızı, yeşil ve çok az pembe. Doğanın yol boyunca değişip dönüştüğünü hissetmekteydim, ama yanılmıştım. Çevrem olduğu gibi duruyordu, değişip dönüşen bendim. Evde yalnızca 'büyük parçaların' keyfini çıkarırım. Burada, aşağılarda ise küçük mutlulukların değerini bilmeyi öğreniyorum. Kar üzerindeki renk nüansları. Rüzgârın dinmesi. Bulut oluşumları. Sessizliği" diye yazmışım günlüğüme 22. günde."
Peki, insanın sessizliği keşfetmesi için ille de uzun yollar aşması mı gerekir? Sessizlik öğrenilen bir şey midir yoksa? Kaşifimiz konuya öyle vakıf ki, bir seyahat yazarından çok sessizliğin felsefesi üzerine de sırlar veriyor: "Ben, herkesin kendi içinde sessizliği bulabileceğine inanıyorum. Bu her zaman orada, etrafımızda çok fazla sayıda ses olduğu zamanlarda dahi. En aşağılarda, okyanusun derinliklerinde, su üzerindeki hafif hareketlenmelerin ve dalgaların altında sessizlik hâkim gibi görünüyor. Duşun altında durmak ve suyu başından aşağı şırıl şırıl akıtmak, kıvılcımlar saçan bir ateşin önünde oturmak, ormanda bir su kaynağı içinde yüzmek veya bir platoda yürüyüşe çıkmak, mükemmel bir sessizlik olarak deneyimlenebilir. Bunu seviyorum."
Sosyal medyanın da sessizliğe derin yaralar açtığını düşünüyor Erling. Orada geçirdiğimiz zamana ve tatmin arayışına ilişkin şunları söylüyor: "Tatmine ulaşmak için tekrar ve tekrar telefonlarımıza bakıyoruz. Ancak tatminin aksine, gürültü yaratan bu tür uyarıcılar kaygıya ve olumsuz hislere yol açıyor. Sosyal medyaya takılıp kalmış olabiliriz, ama bu mutlu olduğumuz anlamına gelmiyor."
DÜNYAYI DIŞARIDA BIRAKMAK
Başta dedik ya, aslında yazarın tüm tecrübeleri kendi içindeki sessizliğe ulaşma çabası. Bunu da kendi tabiriyle "dünyayı dışarıda bırakma sanatı" olarak görüyor. Dünyayı dışarıda bırakmak ise ondan elini eteğini çekmek değil elbette. İnsanın dışarıdaki dünyayla iç dünya arasında bir denge tutturabilmesi... Erling'in bu konuda söyledikleri de zihin açıcı: "Sessizlik, avuçlarında bir kuş yavrusu gibi uzanan. Denizlerde tek başına suyun sesini duyarsın, ormanlarda şırıl şırıl akan bir dere veya rüzgârda hareket eden yaprakları, dağlarda taşlar ve yosunlar arasında küçük hareketlenmelerin sesini. Ben ise bunu kendi içimde arıyorum. Bir dakikadan diğerine. Bu, dışarıda, doğada olabilir, ama aynı şekilde ofise giderken de gerçekleşebilir, bir buluşmadan önce az biraz durduğumda veya yalnızca bir konuşmadan koptuğum o anda. Dünyayı dışarıda bırakmak, çevrene sırtını dönmek anlamına gelmez; tam aksine, dünyayı biraz daha açık seçik bir şekilde görmek, bir yön tutturmak ve hayata âşık olmaktır."

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.