Cuma 13.11.2020

Eve dönemeyenler için...

Usta yazar Selahattin Yusuf yeni romanı Eve Dönemezsin’de, bir Karadeniz köyünde hayatı her yönüyle okuyan çocuk kahramanının yazarlık düşlerini anlatırken, aşkı, ölümü, kederin ve kaderin katmanlı dünyasını da sorguluyor

Kenan Evren'in hâlâ "Muhterem vatandaşlarım" diyerek 'tedavülde' olduğu '86 yılının kara kışı… İlk yaz, yaylayla olan kadim randevuyu es geçmeyen, bir Karadeniz köyünün kara kışı… Hem de ne kara. Bir kaval sesinde dünyaları duyan, kendi maceralarına dönüp dönüp yeniden bakan, horonla hayata direnen insanlar...
Ve her şeyin ortasında bir çocuk. "Beşi bitirmeden", tarlaya, bahçeye, mısıra, patatese yetişsin diye okuldan alınmış bir çocuk. Ama talih dönüyor işte bir şekilde. İlkokulu bitirmek mecburi olunca, köy yerinde jandarmanın da hükmü geçince, iki sene gecikmeli olsa da kaldığı yerden devam ediyor okula… Söz konusu devlet olunca akan sulan duruyor. Ama sahi, bir de aşk var işin içinde. Selvi var… Kahramanımızın adı yok ama Selvi'nin adı var, hep var. Selvi umut, Selvi hüzün, Selvi yalnızlık, Selvi panayır... Selvi kendini aramak... Selvi her şey... Selvi, önce etrafında dönen hayatı, doğayı okuyan, sonra eline geçen her şeyi okuyan kahramanımızın yazarlığa giden yoldaki biricik ilhamı belki de...
EPİK BİR MASAL
Türkiye'nin kıymetli kalemlerinden Selahattin Yusuf'un yine usta bir dil işçiliği, şiiri kendinden bir üslupla ilmek ilmek ördüğü yeni romanı Eve Dönemezsin'den bahsediyoruz elbette… Turkuvaz Kitap'tan yeni çıkan roman epik bir köy masalı hissi veriyor… Ama Selahattin Yusuf yine bütün usta yazarlara has bir melekeyle, ne anlattığı kadar nasıl anlattığıyla da dikkat çekiyor. Müthiş tasvirler, ruh çözümlemeleri ve dozunda bir kara mizahla…
Bir romanı anlatmak, hele Eve Dönemezsin gibi muhteviyatı sıkı sıkıya dolu bir kitabı anlatmak kolay değil… Ancak fikir verebilir yazdıklarımız naçizane. O kadar çok derdi var ki romanın… Anlattığı hikayenin güzergahında öyle çok durağa uğruyor ki… Bir çocuğun dünyasından aşkı, ölümü, gelecek düşlerini, hayat endişelerini; kısaca yaşına on kat büyük ne kadar mevzu varsa ama hepsi de kendi yaşının cephesinden, hepsine kafa yoruşunu okuyoruz… "Gelecek bizi saymaz" diyor kahramanımız… Daha nasıl anlatsın!
Annesini kaybettikten sonra nineyle geçen bir çocukluk bu... Anneyi kaybetmek ise bir daha aynı eve dönememek elbette. Anne ev, içimizdeki ev. O yoksa ev de yok. Oradan sonra taşınıyor insan belki de ilk kez, anneyi kaybettikten sonra taşınıyor kendinden başka bir eve... İşte diyoruz ya romanın derdi çok. Kim neresinden isterse oradan görebilir. Ama Yusuf, belli ki kendi yazarlık serüveninden daha doğrusu çocukluğunda kalbine düşen yazarlık sevdasından epeyce ilham almış. Kahramanı da Ömer Seyfettin, kese kağıdı poşetlerinden okuduğu gazete küpürleri ve az biraz fotoromanla çıktığı okuma serüveninde yazar olma hayalleri kuruyor... Bir de okulun duvarındaki "Mevsimlerimiz-Kış" tablosuna saklanıyor, kimseler bilmese de… Kendi içindeki kışı kimselere çaktırmadan. Amcasının çaldığı kavalın dinlerken ruhuna dönüyor, ruh okuyor: "Dünyanın içinde ne varsa hepsine meydan okuyor. Terbiyelice ve gizliden. Hele usul adap bilen, ağzı sıkı şahitler varsa böyle etrafında. Muhabbet demini iyice almışsa gecenin bir yarısı. Kaval ifşa ediyor işte herkesin bildiğini. Gayde değil, kan akıyor kavalın gövdesinden. Kendini sade bir boş vermişlikle açıkta bırakıyor ve dayanıklı, muhabbet dolu bakışlardan destek umuyor."
Eve Dönemezsin'i anlatmak, "Önce şöyle oluyor, sonra böyle devam ediyor"lu ifadelerle kabil değil. Yusuf'un en sıradan görüneni bile masalsı, şiirli kılan bir anlatımı var. Görünenin ardındaki esrarı dile, yazıya dökmede mahir. Roman ilerlerken sizi peşine takıyor bu anlatım. "Sonra ne olacak" diye beklemek yerine, üsluptan, anlatımdan kelimelerin ahenginden lezzet duyuyorsunuz. Oltayı kalbinize atıyor kelimeler... Bu arada belki de son yıllarda Türk edebiyatında en sıkı doğa tasvirlerinin, ruh halleri dökümünün yapıldığı bir romanla karşı karşıyayız aynı zamanda. Nasıl mı?: "Bacaklarım titriyor. (...) Geri dönemem. Yolu yarıladım bile neredeyse. Dönüp mezra evimizin küçük ışığına bakıyorum. O ışığın arkasında, evimizin tek göz odasında beni konuşuyorlardır şimdi. Annem bir yandan ağlıyor ve çemberinin ucuyla gözlerini siliyor mudur? İyice bilincine varıyorum artık; yıldızları dağlara, gaz lambalı evleri de göğe yerleştirmiş bir gecenin yolcusuyum ben. Kendi çilemin küçük hacısıyım. Küçük, canhıraş bir günahım artık. Umudumu sırtımda ve biraz da kanımda taşıyorum sayılır."
KİTAPTAN
Köye kitaplarla, okulla, yeni yeni girmeye başlamış "aşk ıstırabına" karşı, atadan dededen kalma hüzün var bu suratlarda. Bambaşka. Hüzün filan gibi ayıp konular dile gelmez. Kelimesi farklı olabilir bu yerel dilde. Ama sonuç değişmez. Ayıp, ayıptır. Geyikli duvar halısına, iğne oyasına gizlenmiş halde saklanır o gibi şeyler burada. Sahibini mahcup da eden talihli, utanç verici bir hazinedir hüzün. Ama bilinmeli ki, gülümsemek cömerttir. Bunu yeni fark ediyorum işte. Hesapsız kitapsız naralar ve kahkahalar da öyle. Gülümsemeyi Figen öğretmende ve diğerlerinde görüyorum. Bir yönetmelik gibi bellidir gülmenin başı sonu şehirlilerin hayatında. Okuldan anladığım bu. İçinde can yok, hata yok. Uçları köşeli ve iletilemezdir. Peki bunlar için mi değiştireceğim dünyamı ben? Münevver aynı zamanda bu mu?

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.