Cuma 15.01.2021

Ömer Seyfettin’in 118 yıldır kayıp olan hikayesi bulundu

Ömer Seyfettin’in vefatının 100. yılında edebiyat dünyasını sevindiren bir gelişme yaşandı. Seyfettin’in 18 yaşında kaleme aldığı ve 118 yıldır kayıp olan hikayesi bulundu. C. Nazmi müstear ismi ile yazdığı Cambazın Aşkı adlı öyküyü gün yüzüne çıkaran yüksek lisans öğrencisi Serkan Tuna’dan bir hafiye gibi iz sürdüğü öykünün bulunma serüvenini dinledik

Türk edebiyatının önemli isimlerindendir Ömer Seyfettin... Edebiyatımızda kısa hikayeciliğin öncüsü, Türkçülük akımının da kurucularındadır. Çoğumuzun okuduğu ilk hikayeler ona aittir. Çocuk kalbimizi yakalamış, kimi zaman hüzne kimi zaman neşeye davet etmiştir. Kahramanları Anadolu insanı olmuştur... Kaşağı, Başını Vermeyen Şehit, Pembe İncili Kaftan dediğimde yüzünüzde bir tebessüm belireceğine eminim...
Ömer Seyfettin'in ölümünün 100. yılı içindeyken ona dair edebiyat dünyasını heyecanlandıran bir gelişme yaşandı. 1902 yılında yayımlanan ama kayıp olan hikayesi bulundu. Evet, tam 118 yıl sonra Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans öğrencisi Serkan Tuna tezi üzerinde çalışırken kayıp olan öyküyü buluyor. Ancak bu sıradan bir bulunma hikayesi değil, Tuna adeta bir hafiye gibi çalışıyor ve taşları teker teker yerine oturtuyor. Titiz bir çalışmanın sonucu Ömer Seyfettin'in 18 yaşında C. Nazmi müstear ismi ile yazdığı Cambazın Aşkı adlı öyküsüne ulaşıyor. Biz de Serkan Tuna ile görüştük ve kayıp hikayenin bulunma serüvenini kendisinden dinledik.
- Ömer Seyfettin'in kayıp hikâyesinin izini nasıl sürdünüz? Sizi hikâyeye götüren süreci anlatır mısınız?
- Öncelikle Ömer Seyfettin'in kayıp hikâyesine tesadüf ettiğimiz mecmua, Musavver Terakki'nin 1902-1903 yılları arasında yayımlanan beşinci senesiydi. Edebiyat-fen ağırlıklı bir yayın politikası benimseyen mecmuanın bu senesi 48 sayı ve 384 sayfadan oluşmakta. Mecmuada tespit edebildiğimiz 161 adet yazar var ve yazarların pek çoğu müstear (takma ad) isim kullanıyor. Tez çalışmasına yönelik alt zemini hazırladıktan sonra bu müstear isimler üzerinden yazıların gerçek sahibini tespit etmek için uğraş vermeye başladım. C. Nazmi bu müstear isimlerden biriydi. İlk iş olarak C. Nazmi müstearının Ömer Seyfettin'e ait olduğu bilgisini pekiştirdim. Sonra Ömer Seyfettin ve eserleri üzerine çok kıymetli çalışmaları bulunan Prof. Dr. Hülya Argunşah ile Prof. Dr. Nâzım Hikmet Polat'ın hazırladığı külliyatları taradım. Cambazın Aşkı hikâyesine ve C. Nazmi müstearına yönelik bir iz arıyordum. Net bir ibareye rastlayamadım. Üç gün boyunca diğer kaynaklardan bireysel araştırmalarımı sürdürdüm. Kayıp esere ve müsteara yönelik birkaç işarete rastlayınca bu işaretlerin olduğu belgeler ışığında kıymetli tez hocam Prof. Dr. Süheyla Yüksel ile iletişime geçip durumu bildirdim. Hocam sağ olsun çok büyük teveccüh gösterdi. Elimizdeki bilgileri toparlayıp hocamız Prof. Dr. Nâzım Hikmet Polat ile paylaştık. Hocamız: "Eserin varlığının bilindiğini ancak metnine henüz ulaşılamadığını belirtti." Bu şifahi bilgiler ile çalışmamız hız kazandı. İlk iş olarak dokuz sayı tefrika edilen eseri Latin alfabesine aktardım. Hikâyenin çevirisini tamamladıktan sonra değerlendirme yazısını kaleme aldım. Değerlendirme yazısını yazmadan evvel Ömer Seyfettin'in bu esere yönelik bir ifadesi olup olmadığı yahut geniş içerikli bir arka planının bulunup bulunmadığına dair uzun süreli bir araştırmam oldu.

18 YAŞINDA KALEME ALMIŞ
Aradığım bilgiye Şevket Rado'nun imtiyaz sahibi olduğu Hayat Tarih Mecmuası'nda rastladım. Şevket Rado tarafından "Ömer Seyfettin'in Bir Edebiyat Meraklısına Mektupları I adıyla yayımlanan yazıda Ömer Seyfettin şu ifadeleri kullanmıştı: "Nam-ı müstearımla eser denilebilecek bir şey neşretmedim. Yalnız C. Nazmi imzasıyla Cambazın Aşkı serlevhalı büyük hikâyemi neşrettim ki küçüklük hayatıma, edebiyata çalıştığım ilk günlere ait olduğu için bence pek kıymettardır." Ömer Seyfettin bu mektubu 8 Mart 1906 yılında Hakkı Tarık Us'a göndermiş. Cambazın Aşkı'na yönelik elde ettiğimiz bu beyan dışında başka bir ifadeye rastlayamadım. Esasen burada Ömer Seyfettin elimizdeki kayıp hikâyesini "kıymettar" olarak nitelemiş ve ilk hikâyelerinden birisi olduğunun altını çizmişti. Bu ifade zaten eserin mahiyetini ortaya koyuyordu. Nitekim 18 yaşında kaleme aldığı bir eseri.
Çeviri ve değerlendirme yazısını tamamladıktan sonra yılda iki defa yayımlanan ve hakemli bir dergi olan Türklük Bilimi Araştırmaları'na gönderdik. Aralıkta çıkan sayısıyla herkesle paylaşmış olduk. Bu çalışmayı yaparken çok zaman geçirdiğim, faydalandığım Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Prof. Dr. Fuat Sezgin Kütüphanesi ile Sivas Şems-i Sivasi İl Halk Kütüphanesi'ni de zikretmem yerinde olacaktır. Gerek üniversitemizde gerek il kütüphanemizde mevcut kaynak eserlerin çokluğu çok yönlü ve derinlemesine araştırma yapmamıza olanak sağladı. Bu bağlamda hem üniversitemiz yönetimine hem de il yetkililerine bir kültür şehri olan Sivas'a yaptıkları çalışmalardan dolayı, gerekli doğru yönlendirmeleri yapan, kaynak sağlayan kıymetli tez hocam Prof. Dr. Süheyla Yüksel'e ayrıca teşekkür ediyorum.
- Cambazın Aşkı'nın nasıl bir konusu var? Yazıldığı döneme ait okuyucuya ne tür bilgiler veriyor? - Hikâyenin ana teması karşılıksız aşk üzerine kurulmuş. Bir cambazhanede gösteriler yapan Victor, hikâyenin başkarakteri. Olaylar Victor'un gözünden takip ediliyor. Rosa, Victor'un karşılıksız aşk beslediği hikâyenin kadın karakteri. Paul ise Victor'un cambazhanede çekişme hâlinde olduğu bir diğer kişi. Başlangıçta her şey Victor için olumlu iken gelişen olaylarla beraber hikâye iyiden kötüye doğru sürüklenir. Güçlü ve gösterişli bir vücudu olan Victor kaza geçirir, itibardan düşer. Rosa, Paul ile evlenir ve çocukları olur. Victor'a ise karşılıksız aşkı içerisinde elemli bir yaşam kalır. Yazıldığı dönemden ziyade Ömer Seyfettin'in ilgi duyduğu jimnastikle alakalı çok önemli yansımalar var. Ayrıca hikâyeyi bitirdikten sonra akıllara ilk olarak Sami Paşazade Sezai'nin Küçük Şeyler eserindeki Pandomima hikâyesi gelmektedir. Çok büyük benzerlikler var. Şahıs kadrosunun her ikisinde de yabancılardan oluşması, karşılıksız aşk ve yalnızlık. Tek ve en önemli fark Pandomima'da Pascal, Eftalya'ya duyduğu karşılıksız aşk neticesinde intihar ederken Victor'un böyle bir sonu yaşamaması. Cambazın Aşkı Victor'un Paul ve Rosa'nın çocuğu olan Loise'e sarılması ile biter. Ancak her ikisi de olumsuz ve travmatik bir sondan kurtulamamıştır.
100. YILINA DENK GELDİ
- Kayıp hikâyenin bulunması
edebiyat dünyasında bir heyecan oluşturdu mu? - Kalemi ve fikriyatı Türk ülküsüyle mayalanan ve çok kıymetli bir yazarımız olan Ömer Seyfettin bu eseri 1902'de yazmış. 118 yıl sonra Türk okuyucusuyla buluşmuş. Elbette böyle bir zaman aralığından sonra sanki yeni yazılmış hissiyatıyla alıp okumak başta şahsım olmak üzere tarif olunamaz bir heyecanı beraberinde getirdi. Türk edebiyatının akademik camiasındaki değerli hocaları, en alt kademesinden en üst kademesine kadar bu alana büyük emek veren, çabalayan pek çok öğrenci dostumuz iletişime geçip duygu ve düşüncelerini benimle paylaştı. Yine sizler başta olmak üzere yazılı ve görsel basınımız bunu daha geniş kitlelere ulaştırmak adına özel alaka gösterdi. Üzerimizde, çalışmamızda emeği olan herkese bu vesileyle tek tek teşekkür ediyorum. Netice itibariyle ortaya konulan çalışma Ömer Seyfettin'in ilk eserlerinden birisini barındırıyor. Bu eserle külliyatının eksik parçalarından birisi ölümünün 100. yılında tamamlanmış oldu. Önemli olan kesinlikle bu idi. Ruhu şad olsun.
Yırtık sayfalar
- Hikâyede 'Derginin sonraki sayfası yırtılmış' diye bir dipnot var. Bu arada boşluk olduğu, bir kısmının hâlâ kayıp olduğu manasına mı geliyor?
- Maalesef bu doğru. 384 sayfalık mecmuada dört sayfalık kopukluk var ve bu dört sayfanın ikisi hikâyenin tefrika edildiği bölümde yer alıyor. Kopuk diyemeyiz aslında. Yırtılmış gözüküyor. Çünkü yırtıldığı üzerinde kalan parçalardan anlaşıyor. Mecmua 1902-1903 yılları arasında yayımlandığı için epey eski. Sadece sınırlı sayıda özel koleksiyonlarda bulunabiliyor. Hikâyenin tam şeklini ortaya koymak için özel çaba sarf ettik. Bunun için Milli Kütüphane'den, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı'ndan, Erzurum Atatürk Üniversitesi Seyfettin Özege ve Nadir Eserler Koleksiyonu'ndan katalog taraması yaptım. Ne yazık ki bir tek yırtık sayfaların olduğu nüshaya ulaşamadım. Yine özel koleksiyonların paylaşıldığı, satıldığı internet sitelerinden de ulaştığımız nüshalar oldu ama gerekli olan elimize geçmedi. Eksik sayfalar bulunursa bir gün tam şeklini görmek inşallah nasip olur. Şunu belirtmekte fayda var. Yırtık sayfalar hikâyenin genel mahiyetine zarar verici nitelikte kesinlikle değil. Başlangıç kısımlarında yer alıyor. Hikâyenin anlaşılmaması gibi bir durum söz konusu değil.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.