Cuma 21.01.2022

Batı’nın Ortaçağ’ı nasıldı?

Ortaçağ hep karanlık bir dönem olarak zihnimize kazınsa da bu çağda Avrupa’da yaşanan olaylar sonraki yüzyılların belirleyicisi oldu. Bu olayların en önemlilerinden biri ise İngiltere ve Fransa arasındaki Yüz Yıl Savaşları’ydı

Günlerdir bir Ortaçağ meselesi konuşuluyor. Karanlık bir dönem olduğu zihnimize kazındığı için olsa gerek, öğrenmeye, araştırmaya gerek yoktur diye düşünülüyor galiba. Eğilip bükülen, ideolojik propaganda aracı haline getirilen tarihin çarpıtılması, bu değirmene su taşımayı sürdürdükçe, ne yazık ki içi boş laf cambazlığından öteye gidemiyor.
Malum Roma İmparatorluğu'nun çöküşünden sonraki döneme Ortaçağ deniyor. 1453'lere oradan Rönesans'a uzanan neredeyse bin yıllık bir dönemden söz ediyoruz.
Batılı tarihçiler, devrimler ve dünya savaşlarının ardından Ortaçağ'a yeni bir bakış açısı getirmeye çalışıyor. Tabii ki yeni okumalar, bilgiler, belgeler ve tartışmalar ışığında...
Bir süre önce İngiliz tarihçi, Prof. Orlando Figes'in Avrupalılar kitabını ele almıştım. Kültür, sanat ve yeni buluşlarla harmanlanan 19. yüzyıl Avrupası'nın nasıl oluştuğunu, fikirlerin, ulus devletlerin doğuşunu, teknolojik ve ekonomik dönüşümlerle ulaşılan Sanayi Devrimi'ni kapsamlı olarak anlatıyordu. İtalyan tarihçi Carlo M. Cipolla'nın Zaman Makineleri: Saat ve Toplum ile Yelkenler ve Toplar kitaplarını da geçen eylül ayında yazmıştım. Bu kitaplar da 15, 16, 17 ve 18. yüzyıllara mercek tutuyordu.
Uygarlıklar arasındaki güç dengelerinin değişimiyle yalnız Avrupa'nın değil, kıtaların aşılıp dünyanın da etkilendiği küresel bir döneme işaret ediyordu.
İngilizler'in önemli tarihçilerinden David Green'in VakıfBank Kültür Yayınları'ndan çıkan Yüz Yıl Savaşları/ Bir Halk Tarihi kitabıyla da taşlar yerli yerine oturuyor aslında.
116 YIL SÜREN BİR SAVAŞ
Çevirisini de Türk tarihçiliğinin saygın isimlerinden Prof. Mete Tunçay'ın yaptığı kitap adından da anlaşılacağı üzere Avrupa tarihinin en kritik dönüm noktalarından birine, etki gücü itibarıyla belki de en önemlisine odaklanıyor.
Tarihsel anlatım Yüz Yıl Savaşları'nın İngiltere kralı III. Edward'ın Fransa tahtında hak iddia etmesiyle 1337'de başladığını ve İngilizler'in 1453'te yenilmesiyle sona erdiğini aktarır. Ama kitap, İngiltere ve Fransa arasındaki kanlı ve uzun 116 yıllık mücadelenin kronolojik anlatımından ibaret değil. Kitabın ana unsurları, şövalyeler, soylular, ruhban sınıfı, krallar, askerler, kadınlar ve esirler.
Siyasal olarak iddiasını kaybeden görüşler, efsaneler, mitler, propagandalar yerini gerçek bir araştırmaya bırakıyor. Yazarın tam da ifade ettiği gibi; bu yapıt Yüz Yıl Savaşları'nın öyküsel bir anlatımı değildir; daha çok, çatışmaların İngiltere ve Fransa halklarını yeniden tanımlayan bir mücadelede yer alan gruplar ve bireyler üstündeki etkisini ortaya koymayı amaçlamaktadır.
İki ülke arasındaki mücadelenin kökeni binli yıllara dayanıyor. Husumet yıllar içinde nefret ve kinle beslenip 1337'lerde tam bir savaşa dönüşüyor. Zaman zaman barış girişimleriyle ya da 'kara ölüm' denilen veba salgınıyla duraklasa da kaldığı yerden devam ediyor. Savaş 1453'te bitse de İngiliz ve Fransızlar arasındaki sürtüşme hep sürüyor. Fransa'nın 2. Dünya Savaşı'ndaki kahramanı olan, General Charles de Gaulle, 1962 yılında şunları söylemesi bunun kanıtı: "Bizim en büyük kalıtsal düşmanımız Almanya değil, İngiltere idi. Yüz Yıl Savaşları'ndan Fashado'ya kadar, bizimle mücadele etmeden geçen bir anı yok gibidir. Bizim iyiliğimizi istemeye doğal olarak eğilimleri yoktur."
Ki daha bir kaç ay öncesi, Manş Denizi'nde balıkçılar ve göçmen meselesi yüzünden iki ülke birbirleri hakkında nasıl da ağır sözler sarf ediyordu hatırlayın.
GÜÇ DENGELERİ DEĞİŞİYOR
Yüz Yıl Savaşları sonuçları itibarıyla; hanedanları, devlet örgütlenmesini, askeri ve siyasi yapılanmaları, ekonomiyi, sosyal sınıfları, dini değerleri derinden etkilemiş. Ulusal kimlikler öne çıkmış, iki ülkenin tarihiyle erken modern Avrupa'nın temelleri bu savaşlarla atılmış. Kilise savaşın tam ortasındaydı. Her iki taraf da din adamlarını kendilerini haklı bulması için kullanıyordu. Rahipler de savaşa katılıyordu.
Askeri alanda köklü değişimlerin yaşandığı, taktiklerin farklılaştığı, savunmadan saldırıya geçildiği bir savaş bu. Askeri seçkinler, ki şövalyeler tartışmalı hale geliyor. Sıradan askerlerin zaferleri onların tahtını sarsıyor.
Muharebe alanındaki başarılar, atlı aristokrasinin ve süvarilerin üstün gücüne değil; piyade, okçu ve barut kullanan topçuların desteğine dayanıyor. İyi yetiştirilmiş, donanımlı ve disiplinli piyade öne çıkıyordu. Deniz ve deniz gücünün önemi ortaya çıktı.
İşgallerin yol açtığı yıkım ise korkutucu, her yer yakılıp yıkılıyor, halk saldırıya uğruyor. Savaş ve veba salgınıyla kırılan erkeklere göre kadın nüfusu çoğalıyor. Kadınların statüleri değişime uğruyor. Toplumsal, ekonomik ve siyasal özerklikler kazanıyorlar. Ulusal kimlikler yeniden tanımlanıyor. Ki en önemli kazanımlardan biri de bu galiba .
Duygular yoğundur, dili kullanmaya özen gösterilir. Kitabın sunuş yazısında, Yüz Yıl Savaşları'nın Türk tarih çalışmalarında kendine pek yer bulamadığından yakınılıyor. Haksız değiller; Osmanlı'dan bugüne neredeyse 900 yıllık ilişkimiz var.
Askeri, siyasi, diplomatik ve günümüzün en belirleyicisi ekonomik olarak ayrılmaz bir parçayız. Bırakın onları kendi tarihimizi bile hep Batılılar üzerinden okuduk. Az sayıdaki çalışma yetmez, Türk tarihçileri bu alanı boş bırakmamalıdır.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.