Giriş Tarihi: 12.5.2023

Bir ressamın izinde

Yazar Gündüz Vassaf’ın yedi yılda kaleme aldığı ‘Ressamın İsyanı’ romanı, ünlü ressam Caravaggio’yu anlatırken roman türünden çıkarak hem kuşaklar arası çatışmayı hem eski-yeni çağları karşılaştırıyor. Yazar zaman zaman iç hesaplaşma yapmaktan da geri durmuyor

Yedi yıl sonra kitabı çıkan bir yazarın Everest Yayınları'ndan çıkan eserini almak için Beyoğlu'nun ünlü bir kitapçısında alıyorum soluğu.
Önce genç çalışana yazarın adını anlatmakta zorlanıyorum. Sonra kendimi "Hani gece var ya, Gündüz işte" derken buluyorum. Bu anlatım tarzım sebebiyle "Cennetin Dibi"ne mi gitsem yoksa yaşadığım "Cehenneme Övgü" mü düzsem bilemiyorum. En iyisi "Ressamın İsyanı"na katılmak...
Romanı okumaya başlamadan önce kapağı açınca bir ithaf kısmına çıkar ya karşınıza, kısacık.
İşte kırmızı ışıktaki yaya gibi durakaldım orada. Karşımda yazarın ailesi vardı. Şiir tadında hayat süren baba, yaptığını sorgulamak yerine evladıyla bunun sonuçları üzerine sohbete başlayan anne ve inandığını eleştirebilen dayı... İşte bunlar az sonra tanıtmaya çalışacağım "Ressamın İsyanı" romanının yazarı Gündüz Vassaf'ın ailesi...
Öncelikle klasik roman değil bu.

Yazar da bu durumu, "Otobiyografik romana doğru gideceğini bilmiyordum fakat sonunda kitabı yazan, yazacağı kitabın ana karakteri olmaya başladı.
Yazarken kendimi bir karakter yapmaya başladım" diyerek anlatıyor.
Gündüz Vassaf, İtalya seyahatinde gittiği Sicilya'da bir kilisede Caravaggio'nun bir resmini görür. "Azize Lucia'nın Gömülüşü" tablosu onu çok etkiler ve birçok sanatsever gibi o resmin içinde kaybolur. Bu kayboluşta Caravaggio'nun kısacık hayatının derinliklerine inmeye çabalar. Bu çabası sırasında her yazar ya da sanatçı gibi kendi yaşamıyla paralellikler keşfeder.
Yazar; kitapta okuyucularını, tenis maçı izletir gibi tarihin sahnesinde bir geçmişe götürüp bir bugüne getirir.
Kilise üzerinden dinden nemalanları duvarlara vurmaz ama çırılçıplak soyar.
Peki niye bunu yapar?
Elbette kendini ve okuyucusunu sorgulamaya sevk etmek için. Burada bize "Doğru, şudur budur" demekten kaçınıyor.
Kendinizi sık sık kitabı okurken iç yolculuğunuza çıkarken buluyorsunuz.
Kitaptan yapacağım uzun bir alıntıyla Gündüz Vassaf'ın derdine bir parantez açalım:
"Caravaggio'yu unutulduktan dört yüz yıl sonra, Milano sergisiyle yeniden tanıyabildik. Artık şöhret. Sanat tarihçiliğine soyunanlar, konferans verenler, turistleri şehirden şehre, müzeden müzeye sürükleyen rehberler, filmini çekenler, resimlerini bardak altlığı yapıp satanlar onun peşinde.
Ben de mi? Resim bahanesiyle kişiliğini, onun kişiliğinden de çok kendilerini pazarlıyorlar...
Mecbur kalmışçasına ışığı kullanma tekniğine, renklerine, kompozisyonlarına değiniyorlar.
Şu basit soruyu soramazlar mı?
Neden resim yapıyor? Meryemler, İsalar yaparak dindar mı oluyor? Bilmiyorum. Ben niçin yazıyorum? Onu yazdıkça, kafama göre yarattıkça beni değiştireceğinin farkında mıyım? 'Yazarın karakterleri, kitap bittikten sonra da yazarını yaratmayı sürdürür' derler. Gezegenimi tüketmenin, çöküşüne edilgenliğimin ahlaksızlığındayım.
Günümden kaçıp Caravaggio'ya mı sığınıyorum?"
FİLM KARESİ GİBİ
Yazar; İtalyan ressamın eserlerinde kendisini büyüleyen 'şey'i de şöyle anlatıyor: "Caravaggio esir almıyor. Film karesi gibi.
Ânın tanığısın. Resme değil, resmettiği olaya bakıyorsun.
Uzun cümleleriyle kafa karıştıran yazarlar, anlaşılmazlıklarıyla hava basan ressamlar gibi değil. Caravaggio marifetini gözünün içine sokup, 'Vay be' dedirtmiyor." Bir cinayete karışıp Roma'dan kaçan Caravaggio; Napoli, Sicilya gibi yerlerde resim yaparak hayatını sürdürür.
Işık ve gölge kullanımıyla, üç boyutlu nesnelere hacim kazandırmasıyla kendisinden sonra gelecek pek çok ünlü ressam üzerinde etkili olur. Ancak resimleri için seçtiği konularla dindarların tepkisini çeker.
Nihayet Papa'nın affını duyar. Burada bir parantez açalım. "Caravaggio nasıl öldü?" üzerine gidilmemiş bir soru. Gündüz Vassaf'ı da bu kitabı yazmaya çıkaran dürtü bu. Bunun araştırılmamasına anlam veremiyor.
Özellikle tarihçiler tarafından. Karşımıza yine din çıkıyor. İşin içine Vatikan karışmışsa, sessizlik anlaşılır hale geliyor. Ama Vassaf sessiz kalmak istemiyor: "Ben buna o kadar öfkelendim ki, daha çok araştırmak istedim. Öyle bir masal uydurmuşlar ki, makul değil." Bundan sonrasını romana bırakalım...
Kitabı bitirirken kendinizi bir karekod'u okutarak Papa'ya mektup yollarken bulabilirsiniz. İstenen Vatikan'ın gizli arşivlerinin açılarak Caravaggio'nun ölümündeki sır perdesinin kaldırılması... El yazısıyla göndermek isterseniz adres de var: Via del Pellegrino, Citta del Vaticano, 00120...

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.