Çarşamba 19.08.2009 00:00
Son Güncelleme: Salı 25.08.2009 14:37

Aşka âşık bir kadınım NERMİN BEZMEN:

Son kitabı Bizim Gizli Bahçemizden'de kaybettiği kocasını ve onunla başlayan yaşamının ilk yıllarını anlatan Nermin Bezmen'le SONAT BAHAR konuştu.

- Eşinizin ardından bir aşk kitabı mı yazmak istediniz?
- Besleyeni aşk ama sadece aşk kitabı diye bakarsak çok hafife almış oluruz. Bir ruhsal derinliği olan, hayatla ilgili, aşka bağlı derin bir felsefesi olan ama yanında ayrı duruşlar olan bir kitap bu. 'Ben'i ve 'biz'i anlatıyor. Aşkı çok yoğun yaşadığımız için, her anlattığıma aşk kendi rengini veriyor ister istemez. Ama Türk filmi gibi, 70'lerin Yeşilçam konusu gibi algılanırsa hakikatten haksızlık olur bu kitaba.
- İnsanlara Türk filmi senaryosu gibi gelmesi aşkın o yıllarda daha 'saf' yaşanıyor olmasından mı?
- Kendi zamanı için de çok iddialı bir duruştu bizimki. Pek benzeri olan bir hikâye değildi.
- Bu biraz sizin duygu dünyanızla ilgili olabilir mi?
- Açık olmak lazım duygulara, ben duygularımı yoğun yaşayan biriyim. Hayatın her saniyesine, çevremde olan her şeye, her renge ve sese karşı müthiş bir hassasiyetim var. O duygusallıkla gözlemcilik birleşince bir yeti oluyor. Bunu kelimelerle ifade şansına sahibim ve kullanıyorum. Herkesin içinde bu duyguların nüvesi muhakkak var aynı hamurdan yapılmışız fakat ben belki birçok insandan daha açığım. O duyguyu hüzün de olsa bir şekilde çağırarak yaşıyorum. Bazen çok kırgınlıklar da getirebiliyor bu kadar duygusal olmak, çok büyük hüzünler veriyor fakat onu bile çok keyifle yaşıyorum çünkü birçok insanın göremediği, hissedemediği bir şeyi görmüş ve hissetmiş olmaktan dolayı kendimi ayrıcalıklı hissediyorum o anlarda.
- Hüznü seviyorsunuz...
- Evet hüznü seviyorum. Biraz mazoşistleşiyorum. Ama ben hüznü kederden ayrı tutarım. Pamir'in yolculuğuyla yaşadığım kederli bir hüzündü. O farklı bir durum ama o güne kadar hüznü özler bir tarafım vardır. Aslında çok keyifli ve eğlenceli bir insanımdır, hayatı da çok gırgıra alırım ama arada bir hüznü özlerim. Hüzünlenmek istediğim zaman bazen bir müzik koyarım, bir bulutun geçişi hüzünlendirir.
- Siz Pamir Bey'den bağımsız aşka âşık bir kadın gibisiniz, doğru mu?
- Evet, kesinlikle. Kitapta da onu anlatıyorum zaten, cumartesileri klasik müzik konserine giderdim ve o müziği dinlerken hayalimdeki aşkı kovalardım, yüreğimi fırtınalarla sürükleyecek bir aşk hayal ederdim. Ve hiç fiziki bir kimliği yoktu aşkımın, duygu olarak aradığım bir şeydi. Ve çok şanslıydım ki 19 yaşımdayken Pamir olarak karşıma çıktı. Ama aşkın kendisi, aşkın heyecanı benim hayatımda çok önemli bir yer tutar.
- Peki bu duygu çok uzun süre korunur mu? Bu kitabı okuyan insanlar kendi ilişkilerini sorgular hale geliyorlar...
- Tüm okurlarımdan bu tepkiyi alıyorum. İkimizde karşılıklı birbirimizi her an kaybedebilirmiş gibi sakınarak yaşadık. Bu bir diğerimizi endişe verdiğimizde dolayı değildi. Birbirimizin heyecanlarını taze tuttuk. Hep birbirimizin üstüne titredik. Çok saygılıydık, çok eğlenirdik, birçok kimlikleri birbirimize sunarak, onları paylaşarak yaşadık.
HİKÂYE SÜRECEK
- Kitap neden evlendiğiniz gün bitiyor?
- Devamının bir kitaba sığması mümkün değildi. Bende 34 senenin günlükleri duruyor. Eşimin tuttuğu ajandalar var onların hepsini bir araya getirdim, 70'in üzerinde defter oldu. Onları okudukça, fotoğraflara baktıkça, film şeridi gibi gözümün önüne an be an geliyor. O kadar dolu dolu yaşadık ki, iniş çıkışlarıyla, hüzünleriyle, maddi manevi dibe vuruşlarıyla, bizim de farklı günlerimiz oldu. Anlatacak çok şey var. Bir kitabın içine sığdırmak mümkün değildi.
- Belli ki devamı geliyor...
- Evet, geliyor. Kitabın her sayfası, her günü anlatışım o kadar farklı ruh hallerinde yazıldı ki, hepsinin kendine göre ayrı bir yeri var. Ben bu kitabı Pamir'i defnettiğimizin sabahı yazmaya başladım. Parçalanan bir yürek acısıyla başlayıp yavaş yavaş oradan tekrar bedenimden kopmuşluğumdan kurtulup kendime dönüşümü, kuvvetlenişimi görüyorsunuz kitapta. Bu son derece spontane oluşan bir kitaptı, bir isyandı. Ölümü kabul edemedim, 35 seneden sonra ayaklarım yerden kesilmiş hissettim kendimi, içimde bir taraf gitmişti (ağlıyor), çok zaman şöyle hissettim: Orada bir Nermin var ve yazıyor, ben ona yukarıdan bir yerlerden bakıyorum, kabullenmek istemediğim için belki de öyle bir ruh haline geçiyordum. Benim en büyük ihtiyacım Pamir'e ulaşmaktı. Ona bir mektup yazmak istedim. Bir müddet sonra biz baş başa onunla konuşuyor gibi oldum. Kitap olacak diye yazmadım, öyle olsa çok otosansürü olurdu içinde. O kadar Pamir'le yüz yüze bir hisle yazdım ki, o yüzden içine bizden çok detay girdi. Kaç gün sürecek bilmiyordum bu yazma hissi ama başladığım andan itibaren bir obsesyon halini aldı, Pamir'i oraya yerleştirmiştim, oradaydı beni bekliyordu. İki buçuk ay evden hiçbir yere gitmedim. Bilgisayarımdan ayrılamadım çünkü Pamir oradaydı. Bir yere gitmem gerektiğinde koşa koşa geri dönüyordum.
ŞİMDİ HATIRALARI VAR
- Şu anda nasıl hissediyorsunuz? Acı bitti mi, yerini başka bir şeye mi bıraktı?
- Bu röportajı yaptığımız gün yedi ay bitti. Yedi ay yirmi gün... Acı bitmiyor ama kabulleniyorsun. Başta inkâr ettim, isyan ettim, sonra kabul dönemi. Ama bu dönem tam oturmadı. Ne zaman, nasıl bir şeyin beni vuracağı hiç belli olmuyor. Yavaş yavaş oturacak sanıyorum. Kitabı yazarken Pamir'in hatırasıyla o kadar bir aradaydım ki, şimdi evdeki yerlere Pamir'in hatırası oturmaya başladı. Bir şekilde Pamir fiziksel bir sevgiliden platonik bir sevgiliye dönüştü. Yok, dokunamayacağım, beni kucaklayamayacak. Pamirciğim benim için hatıralarıyla hayatıma yerleşen bir kimlik kazandı.
- Pamir bey her şeyi sizin için bırakmasaydı, siz onunla evlenemeseydiniz, kitapta anlattığınız gibi Almanya'ya gitseydiniz, yine bu kadar mutluluklar dolu bir ömrünüz mü olurdu?
- Genel anlamda küçük şeylerden mutlu olabilen, tadını çıkaran bir insanım. Ayrıca huzuru seviyorum. Etrafımdakilere de huzur vermeyi severim. Bu Tanrının bana ekstradan bir hediyesi. Dolayısıyla çok acı olurdu, öyle büyük bir aşkı yaşamadan uzağında kalmak ama şartlarım neyse ondan da yeni bir mutluluk yaratmayı becerirdim. O benim karakterimde var. Hayatın getirdiği zorlukları inatlaşma olarak kabul ederim. Altından kalkamamam ve esiri olmam gibi bir şey söz konusu değil.
- Kitap bitti ve çocuklarınıza okuttunuz, duygu dünyanız karşısında şaşırdılar mı?
- Yok onlar bilirlerdi. Biz zaten çok paylaşarak yaşayan bir aileyiz. Pamir'le olan özel hayatımız çocuklarımızın dağarcığına yerleşmişti. Bizim sevgimizin derecesinin, tutkumuzun en yakın tanıkları onlar. Kitaptan öğrenecekleri, şaşıracakları bir şey yoktu zaten. Sadece babalarıyla ilk beraber olduğumuz günü anlattığım günü okutmak istedim, çok sansürsüzdü, cinsellik üzerine tabum, takıntılarım yoktur ama neticede anne ve babalarıyız. Belki rahatsız olurlar diye, okuttum, 'Sizi siz yapan böyle bir başlangıç, harika olmuş,' dediler.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.