Çarşamba 19.08.2009 00:00
Son Güncelleme: Salı 25.08.2009 15:33

Bir Haksızlık Öyküsü...

Maggie O' Farrell'ın kaleme aldığı ve büyük bir haksızlık nedeniyle 60 yılını bir akıl hastanesinde geçirmek zorunda kalan bir kadının yürek burkucu öyküsünü anlattığı Esme Lennox Nasıl Yok Oldu'yu ELİF TANRIYAR'ın satırlarından okuyacaksınız.

Maggie O' Farrell, çağdaş İngiliz yazarları arasında en umut vadeden genç isimler arasında nitelendiriliyor. Ülkemizde de yayınlanan ilk romanı After You'd Gone (Sen Gittikten Sonra) ile dünya çapında bir tanınırlık elde eden yazar, eserlerinde özellikle kız kardeşler arasındaki ilişkiler, bireyin hayatında yaşadığı kayıplar ve bu kayıpların bireyin üzerindeki psikolojik etkileri üzerinde yoğunlaşıyor. Esme Lennox Nasıl Yok Oldu da, yine benzer temaları merkezine alan, kısa ve vurucu bir roman. Anlatılan son derece karanlık ve yürek burkucu bir öykü olsa da O' Farrell, ortaya karanlıkla aydınlığı iyi dengelemeyi başaran, ilgi çekici bir hikâye çıkarmayı başarmış.
GAİPTEN GELEN AKRABA
Romanın ana karakteri olan Esme Lennox, 60 yıldır bir akıl hastanesinde kalmaktadır. Öte yandan genç bir kadın olan Iris, bir yandan vintage elbiseler sattığı butiğini işletmeye çalışırken, diğer yandan da hem evli bir erkekle sorunlu ama heyecan dolu bir ilişkiyi, hem de aralarında kan bağı olmayan evli üvey erkek kardeşiyle hayli karmaşık bir kardeş-arkadaş-platonik âşık ilişkisini yürütmek için çabalamaktadır. Kendi duygusal karmaşalarının ortasında, bir gün aniden akıl hastanesinden bir telefon alır. Anlaşıldığı kadarıyla babaannesi Kitty'nin, onun varlığından bile haberi olmadığı, akıl hastanesinde bulunan Esme adlı bir kız kardeşi vardır ve hastaneye kapatılacağı için Esme'nin kaderi onun ellerine bırakılacaktır. Babaannesi alzheimer'ın derinliklerinde uzun süredir zihinsel olarak kayıp, babası ise ölmüş olduğundan, bu kadının varlığını kimseye doğrulatamasa da onu ziyarete gittiğinde elinde olmadan hikâyesini merak eder ve onu buraya getiren nedenleri araştırmaya başlar. Kimi aksilikler nedeniyle onu hafta sonu kendi evinde misafir etmek zorunda kalması da ikilinin arasında bir yakınlık doğmasına neden olacaktır. Öyle pek de deli görünmeyen bu kadın aslında nasıl biridir? Onu hastaneye düşüren ve sonrasında uzun süre kalmasına neden olan olaylar nelerdir? Ailesi neden onu yok saymış, sanki hiç yaşamamışçasına varlığını ortadan silmiştir? Kendi öz anne babasının ve biricik ablasının bu karardaki rolleri nelerdir? Esme, roman boyunca çocukluğuna dair yaşadığı geri dönüşlerle geçmişindeki sır perdesini hem bizim hem de kendi sağlıksız zihni için yavaş yavaş aralamaya başlar. Yine paralel bir şekilde ablası Kitty de kaldığı bakım evinde alzheimer'lı beyninin içinden kopup gelen anılarını sayıklamaktadır. Şizofren bir yaşlı kadınla, beyninin içi savaş alanına dönmüş bir diğer yaşlı kadının verdiği ipuçlarıyla yavaş yavaş puzzle'ın parçalarını birleştirmeye çalışırken, onlardan çok farklı bir hayat sürse de görünümüyle annelerini, uçarı karakteriyle ise Esme'yi anımsatan çağdaş bir genç kadın olan Iris'in günümüzdeki yaşamına da tanık oluruz. Öyküdeki tansiyon ise Esme ile ablası Kitty'nin kaçınılmaz karşılaşmasının yaklaşmasıyla yükselmeye başlar. Evet, o büyük sır nedir ve bu sır, bu üç kadının da hayatını bundan sonra nasıl etkileyecektir?
KIZKARDEŞLER ARASINDA
Esme Lennox Nasıl Yok Oldu, geçmişte yapılan bir haksızlık nedeniyle kaderi tamamen değişen bir kahramanı anlattığı öyküsüyle, ilk bakışta akla Ian McEwan'ın Kefaret adlı romanını getiriyor bir parça. Ancak ondan farklı olarak, aslında tüm suçu biraz fazla özgür ve vahşi bir karaktere sahip olan, aslında son derece zeki ve olağanüstü bir genç kızın, sırf dönemin toplumsal ahlâk ve görgü kuralları nedeniyle nasıl aykırı bulunup, toplumun dışına itildiğini gösteriyor. Anlatılmaya çalışılan yalnızca bu da değil, kız kardeşler arasında yaşanan tarifi imkansız sevgi-kıskançlık ve rekabet karışımı yoğun duygular da hikâyenin asıl kırılma noktasını oluşturuyor. O' Farrell'ın son derece ince ve zarif bir biçimde kaleme aldığı, bu şiir tadındaki öyküsünü sevmemizin ve kolayca kendimizi içinde kaybetmemizin en önemli nedenlerinden biri de kuşkusuz Kıvanç Güney'in titiz ve incelikli çevirisi... Iris karakteri ve çevresindeki erkeklerle olan ilişkileri her ne kadar ana öyküden biraz kopuk durup, iğreti bir şekilde yerleştirilmiş gibi görünüyorsa da aslında böylece, bir yandan da kolayca çok karanlık olabilecek bir öyküye, hem biraz aydınlık katıyor hem de kahramanımızla benzer kişilikte bir genç kadının, günümüzdeki onunkinden son derece farklı yaşamıyla kıyaslama yapmamızı sağlıyor. Aynı şekilde romanın finalinde yaşananlar da yurt dışındaki farklı bir son beklentisi içinde olan kimi eleştirmenler tarafından biraz hayal kırıklığıyla karşılansa da, unutma ey okur, bu 60 yılını bir akıl hastanesinde geçirmiş deli bir kadının öyküsü! Yani ondan her şey beklenebilir...

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.