Bir hüzünlü uzun hava
Bedi Gümüşlü, kendisine Everest Yayınları İlk Roman Yarışması birinciliği kazandıran romanı Mıvvel'de, Ankara'dan Antakya'ya uzanan sürükleyici ve çok katmanlı bir hikâyeyi anlatıyor. Kitabı ELİF TANRIYAR değerlendirdi
HİKÂYENİN SIRRI KENTİN KALBİNDE
Geçmişi kırıklıklarla dolu olan Yusuf'a ise Nevval adlı bir fakir aile kızı umutsuzca aşıktır. Öte yandan bir grup öğrenciyle daha tanışırız. Bir öğrenci gösterisi sırasında hayatını kurtaran Nebil aracılığıyla Sibel'le tanışan ve ona ilk görüşte aşık olan Akif, ileride onların kaderi üstünde de önemli bir rol oynayacaktır. Akif'in ev arkadaşları ise öğrenciliklerinin yanı sıra protesto eylemlerine katılan, devrimci gençlerdir. Ankara'da, Nebil ve resim kursu merkezinde birleşen bu gençleri tanırken, birden yazar bizi Antakya'ya taşır. Antakya'nın bir kasabasının bir zamanlar en zengin, şimdi ise en düşmüş ailesini tanırız. Artık tamamen bunamış ihtiyarlar ve akıl hastası oğullarından oluşan bu ailenin tek aklı başında ferdi Müeyyet'tir. Müeyyet, aynı zamanda Nebil'in abisi ve bu aile de Nebil'in ailesidir. Ancak geçmişteki siyasi olaylar nedeniyle bir kaçak olarak yaşamını sürdürmek zorunda kalan Nebil, farklı bir adla yaşamayı seçmiş ve ailesi de kendisini öldü bilmiştir. Kardeşinin gerçek ölüm haberini alan Müeyyet, onun cenazesini almak için Ankara'ya yollanırken, Çiğdem, Sibel ve Akif farklı noktalardan kalkıp hem bu gizemli cinayetin perde arkasını çözmek hem de geçmişte kalan bir hesaplaşmayı sona erdirmek için Antakya'ya doğru yola çıkarlar. Tüm dinlerin birleştiği bu mistik kent, farklı medeniyetlerin düğüm noktası, aynı zamanda hikâyenin tüm sırrını da kalbinde saklamaktadır. Arapça 'hüzünlü, uzun hava' anlamına gelen Mıvvel, tam da adına yaraşır bir biçimde ritmini hiç yitirmeden, müthiş bir akıcılıkla sürüp gidiyor. Önceleri üniversite gençleri arasında geçen bir hikâye olarak başlayan roman giderek derinleşiyor ve sol hareketin hem geçmişten günümüze bir tür eleştirisini yapıyor hem de toplumsal ve ekonomik eşitlik felsefesi üstüne kafa yoruyor. Hikâyeye Antakya'nın da dahil olmasıyla birlikte ise yalnızca sınıfsal eşitlikle yetinmeyip farklı dinden insanların birlikte kardeşçe yaşaması ve hatta ilahi dinlerin birleşiminden oluşan tek bir mezhep (Nusayriler) üstüne de kalem oynatıyor ve tüm bu etmenleri hikâyesinin kalbine yerleştiriyor. Farklı okumalara açık bir roman Mıvvel... Ankara'daki üniversite gençliği, onların aşk ve aile ilişkileri ile ekonomik sorunlarının yanı sıra yakın tarihe dair bir siyasi-polisiye hikâye de anlatıyor. Geçmişin devrimcileri ile bugünün naif gençlik hareketlerini karşılaştırıyor. Merkezinde geçmişten gelen politik bir hesaplaşmanın yattığı bu hikâyenin en güzel yanı ise aynı bir çiçeğin kokusunu hafif hafif salması gibi yavaş yavaş açılması ve okuyucuyu bambaşka yerlere taşıması... Öğrenci evlerindeki ya da Ankara'nın gecekondu semtlerindeki en küçük detayları dahi verme titizliğini, Antakya'daki hem kırsal hem de hâlâ farklı medeniyetlerin izlerinin okunduğu şehir sokaklarında da aynı şekilde sürdürüyor olması; bu denli çok karakter, durum ve mekânın geçit yaptığı bu hikâyeyi, dağılıp gitmekten koruyor. Hoş bazen bu denli çok insan ve yan hikayeyle karşılaşmak biraz yorucu ve kafa karıştırıcı olsa da yazar, ustalıkla sizi yeniden hikâyenin ana akışına çekip almayı başarıyor.
ÖYKÜNÜN HÜZNÜ NEREDE YATIYOR?
Tüm bu heyecanlı öyküsü ve düşmeyen ritmine rağmen hikâyenin asıl büyüleyiciliği ise Antakya'da geçen bölümlerde yatıyor. Aralara serpiştirilen Arapça diyaloglar, birbirine karışan ezan sesiyle kilise çanları, şehrin geçmişi ve bugününe dair hikâyeler, yerel yemekler ve şarkılar, farklı din ve mezheplere dair ayrıntılar ve hatta ağızda dağılan künefe tatlısı gibi detaylar yarattıkları efsunla sizi belli etmeden yakalıyor. Mıvvel hüzünlü uzun hava anlamına gelir demiştik. Peki bu öykünün hüznü nerede yatıyor? Kavuşulamayan ya da karşılık görmeyen aşklarda, kazanılamayan davalarda, ihanete kurban giden arkadaşlıklarda, yitirilen umutlarda, kopup giden, ziyan olan hayatlarda ve geçmişin bir daha dönmeyecek görkeminde...
EN SON HABERLER
- 1 Ressam Devrim Erbil'in "Yatay Derinlik" sergisi Bodrum'da sanatseverlerle buluşacak
- 2 Dolmabahçede’de Bocelli fırtınası
- 3 Kurtuluşun şehrinde festival rüzgarı
- 4 Bakan Ersoy konuştu: FTI misafirlerinin dönüşleri sorunsuz şekilde organize edildi
- 5 Topkapı Sarayı’nın cariyeler taşlığı, hamamı ile kuşhane mutfağı ilk kez ziyarete açıldı
- 6 “Hygieia’nin Denizli’de bulunan başı ile Kütahya’da bulunan gövdesi birleştirilsin”
- 7 9. Kısa’dan Hisse Kısa Film Festivali bu yıl 9. kez gerçekleşecek: "Filistin ve Gazze'ye adıyoruz"
- 8 Filistin, Endülüs Olmasın
- 9 Meşhur Hattatlar sergisi sanatseverleri bekliyor
- 10 100. Yıl konseri ayakta alkışlandı