Değişmeyen tek şey 'AŞK'

Aşk farklı kuşaklarda nasıl yaşanır, modern insan hayattan, aşktan neler bekler? 1950'lerde yaşayan bir çiftle, 2000'lerde yaşayan bir çiftin aşktan beklentisi ne kadar farklıdır? Garajistanbul'un ilk kez 21 Mart'ta sahneleyeceği ve veya ya da adlı yeni oyununda bu sorulara yanıt aranıyor. 20 yıldır Belçika'da yaşayan tiyatrocu Mesut Arslan'ın yönettiği oyunda, ünlü oyuncular Derya Alabora, Erdem Akakçe, Engin Hepileri ve Nergis Öztürk rol alıyor. Oyun, Fransız yazar ve sinemacı Marguerite Duras'ın Parkta romanı ile Hollanda'nın önde gelen yazarlarından Oscar van den Boogaard'ın Yatak Dolusu Köpük adlı hikâyesinden oluşturulan bir metinden sahneye uyarlanıyor. Oyunda bu iki hikâyede geçen iki çift, birbirleriyle konuşuyor ve dört farklı karakter üzerinden günümüz insanının arayışları anlatılmaya çalışılıyor. Bununla birlikte, insan hayatında, kuşak farkına rağmen değişmeyen tek şey olarak da aşk gösteriliyor. Arslan, metinler arasında benzerlikler gördüğü için iki metni bir araya getirmiş: "Duras'ın romanını 2002'de okumuştum. 1950'lerde geçen roman, bir parkta oturan bir çifti anlatıyor." Arslan, Oscar van den Boogaard'ın Yatak Dolusu Köpük adlı hikâyesinden oluşturulan metnin diğer bölümü için ise "30'lu yaşlarda iki kişi var. 10 yıldır beraberler. Oldukça entelektüel bir çevreleri var ama kendilerini ne kadar yüceltseler de oraya ait hissetmiyorlar. Bu da 2000'li yıllarda geçiyor. Bir tarafta modernizmin başında diğer tarafta postmodernizmin içinde yaşayan insanlar var. Ama temel dertleri değişmiyor. Hem de birey olacaksınız hem de bir ilişki sürdüreceksiniz. İşin içine sahiplenmek, varolmak gibi meseleler de giriyor. Ve aşk da bunları anlatmak için bir metafor bizim oyunda," diyor. Oyunun interaktif olacağını, oyuncuların seyircilerle konuşacağını da belirtelim. www.garajistanbul.org
VAROLUŞÇU DEĞİLİM ARTIK
Oyunda gezgin bir kadını canlandıran Derya Alabora, oyun metninin geçen yıl ellerine geçtiğini anlatıyor. Duras'ın Parkta romanının varoluş felsefesi üzerine kurulduğunu anlatan Alabora, 'Roman II. Dünya Savaşı ardından yazıldığı için umutsuzluklarla dolu. Lise ve üniversite eğitimi sırasında ben de varoluşçuydum. Fakat hayat insanın fikirlerini değiştirebiliyor. Bir kere çocuk sahibi olduğunuz zaman, dünyaya getirdiğiniz varlığa umut aşılamanız gerekiyor. Bu, sizi de umutlandırıyor," diyor.