Salı 03.01.2012 00:00
Son Güncelleme: Salı 03.01.2012 17:57

Nur Batur'la Tarihi Yazarken Yaşamak

Nur Batur, Tarihi Yazarken Yazamak adlı kitabındaki tarihi anekdotları sabah.com.tr'ye anlattı...

Turgut Özal Türkiye'nin ismini değiştirmeyi düşündü mü? Türkiye Saddam'a karşı savaşmaları için Kürtlere nasıl destek verdi? Hangi röportajı bir bakanı koltuğundan etti? Talabani'nin "Büyük Kürdistan" hayali küllendi mi? Erdal İnönü'nün hangi şakası Saddam'ın sarayında buz gibi bir hava estirdi? Rauf Denktaş hasta yatağında vasiyet gibi konuşmayı da Nur Batur'a yaptı… Peki ne istedi?

Röportajlarında bomba gibi sorular soran Nur Batur bu sefer bomba gibi cevaplarla kitabını anlattı…
İşte 35 yıla sığan 35 röportajdan satırbaşları...

Kitapta 35 yıl içinde yaptığınız röportajlardan kitaba sığan 35 röportaj yer alıyor. Sizi en zorlayan röportaj hangisi oldu ?
Aslında Benazir Butto ve Tarık Aziz röportajlarıda hiç kolay olmadı.Aziz'le görüşmek için ambargo altındaki Bağdat'ta bin kilometrelik çöl yolunu hiç durmadan 12 saatte aşarak gittim.. Benazir'le ilk röportajım için de o ana kadar adını bile duymadığım Nawabsah'a gittim ve Benazir'i seçim kampanyası sırasında 18 saat köy köy izledikten sonra görüşme yaptım ama en zorlandığım Yaser Arafat'la röportajım oldu.Çünkü Arafat'ın peşinde yıllarca koştum.İlk randevum 1981'de Beyrut'taydı. İç savaş devam ediyordu.Beyrut'a gittim. Otelde beklemeye başladım.Birkaç gün sonra gece yarısı telefonum çaldı. Arafat bekliyordu. Hemen giyinip çıktım. İki Filistinli gerilla beni Arafat'ın kaldığı otele götürdü.Arafat her gece farklı bir yerde kaldığı için nereye gittiğimizi bilmiyordum. Arafat toplantıdaydı. Beklemeye başladım. Gün ağarırken danışmanı yanıma geldi .Arafat'ın çok yorgun olduğunu ve görüşemeyeceğini söyledi.Başımdan kaynar sular döküldü .Yine gerillaların eşliğinde otelime döndüm. Birkaç yıl sonra bu kez Tunus'ta görüşmek için randevu aldım. Tunus'a uçtuğum gün Arafat Cidde'de Arap zirvesindeydi.. Dönüşünde uçağı düştü. Arafat ölümden döndü. Yine görüşemedim. Aradan birkaç yıl daha geçti. Sonunda Arafat'la yine maceralı da olsa Gazze'de görüşmeyi başardım. Arafat iyice yaşlanmıştı..Filistin devleti için hayatının kumarını oynuyordu artık..
Arafat'la görüşmeniz epey maceralı olmuş.. İlk tanışmanız nasıldı ? Size neden çok kızdı ?

Gerçekten maceralı oldu. Arafat'la ilk tanışmamız 1979'da Ankara'da oldu..Filistinli gerillalar Mısır Büyükelçiliğini basıp günlerce eylem yaptılar. Sonunda Arafat yakın adamı Abu Firas'ı Ankara'ya gönderdi ve gerillaları teslim olmaya ikna etti .Ardından da Ecevit Hükümeti Türkiye'de FKÖ temsilciliği açılmasını kabul etti ve birkaç hafta sonra Arafat temsilciliğin açılışı için Ankara'ya geldi.Tarihi bir gündü. Arafat bir basın toplantısı düzenledi. O sırada İsrail'in varlığını kabul etmek bir yana adını bile duymaya tahammülü yoktu. Arafat soruları yanıtlamaya başlayınca ben ayağa kalkıp " Bir gün İsrail'le komşu olmayı düşünür müsünüz ? " diye sordum.Arafat " Bana bir Türk gazeteci bunu nasıl sorar " diye bağırmaya başladı.Ama sonra yanıma gelip koluma girdi ve beni Beyrut'a davet etti. Böylece Arafat'la yıllarca sürecek kovalamacam da başlamış oldu.

Kitaptaki ilginç anekdotlardan biri de Türkiye'nin Saddam'a karşı savaşmaları için Iraklı Kürtlere silah desteği vermesi.. Bunu nasıl yorumlamak gerekiyor. Türkiye de Kürdistan'ın kurulmasına yardım etmiş diyebilir miyiz ?

Ben hep tarihin farklı yazıldığı senaryoları hayal ederim.
Eğer Saddam Hüseyin,1980'de İran'a savaş açmak yerine milyarlarca dolarlık petrol gelirlerini Irak'ın kalkınmasına harcasaydı neler olurdu acaba ?
Ya da Saddam 10 yıl İran'la savaştıktan sonra bir de Kuveyt'i işgal edip ABD'ye meydan okumasaydı bugün Irak parçalanma tehlikesiyle karşılaşır mıydı ?
Veya Saddam binlerce Kürdü Halepçe'de kimyasal silahlarla yok etmeye çalışacağına istedikleri özerkliği o zaman verseydi ?
Ama hayal ettiğimiz senaryolarla gerçekler ne yazık ki aynı olamıyor .
Gerçek olan şu ki Saddam bir diktatördü ve yarattığı hayal dünyasında kendisine tapıyordu.
Halepçe'de binlerce Kürt'ü kimyasal silahlarla öldürmesi Saddam için sonun başlangıcı oldu .
Kürtler için de milad sayılabilir herhalde. ABD Saddam'ı Kuveyt'ten çıkartmak için askeri operasyona başladığı zaman Irak Kürtleri yeni bir katliam korkusuyla Türkiye'ye kaçmaya başladılar. 500 bin Kürt sınırı geçip Türk topraklarına sığındı.Türkiye'nin o koşullarda Irak'lı Kürtleri korumaktan başka çaresi yoktu. Kürtlere silah verilmesini de bu çevreçevede değerlendirmek lazım.
Büyük göç sırasında Amerikan Dışişleri Bakanı James Baker Hakkari'ye geldiği zaman biz de bir grup gazeteci bölgeye gittik. Aslında o gün Irak'taki Kürt Özerk Bölgesinin temellerinin atılmaya başlandığını söyleyebilirim.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.