Pazar 03.06.2012 00:00

Umutsuz yaşanmıyor Nazım!

49 yıl geçmiş öldüğünden bu yana. Türkiye’nin şüphesiz ki en büyük şairi. Usta, aşık, memleket sevdalısı. Değeri zamanı geçince anlaşılan, ülkesinin kalbi kırık yazarı.

Nilüfer TÜRKOĞLU / AHABER
Nazım Hikmet, ölüm yıldönümünde daha 'sesli', daha 'büyük harflerle' anılıyor. Geçen yıl Nazım'ı anma törenlerinde bir ilk yaşanmıştı. Yıllar yıllar sonra gelen geç bir vefadan başka bir şey değildi elbet. Ama olmuştu.
Türkiye'den Moskova'ya mekik dokuyan şair, ikinci memleketi olarak benimsediği bu Rus kentinde mezarının başında anılırken törene ev sahipliğini Türk büyükelçisi yapmıştı. Ayrıca gökyüzüne beyaz güvercinler bırakılmıştı. Ki uçsunlar, Nazım'a haber salsınlar bir kez daha 'bahar geldi' diye… Memleketime!
Nazım ve son aşkı Vera...

Nazım, usul usul okşadığı Varna vapurundan izlemiştir belki de bu uzak sahneleri… Yanmıştır yine elleri, bir çocuk gibi sevmiştir bize uzaktan bakan vapurunu. Orada da şiirler yazıyor olmalı. En sıcak, en memleket dolu, hüzün, aşk, umut ama illa ki umut dolu. Ne de olsa Nazım, "Umutsuz yaşanmıyor" diyecek kadar sevmiştir hayatı. En karamsar anlarda bile bir çıkış yolu bulduğu şiirleriyle 'aydınlık, güneşli günler' getirmeyi vaat etmiş, en azından hayal etmiştir.
Onun umutlarından yoksun bir ülkede yaşamak, keder verici. Nazım gibi duyarlı, kalemiyle dağlar, denizler yaratan yazarlarda bile yok o umuttan eser. Zamanı umutsuzluk sarmış. Nazım yaşasa, böyle mi olurdu acaba?
Çocukların şeker yiyebildiği bir dünyanın özlemini, bugün savaşlarla çalkalanan bu dünyada tutar mıydı, yoksa o da koyverip kendini, herkes gibi zihnin, kalbin içine çöreklenmiş ve hiç gitmeyecek bir ağrıyla mı seyrederdi? Bilmiyorum. Bilmek de istemiyorum galiba.
Onun şiirleriyle geçen çocukluğum, babamın kitaplığındaki Nazım'lar, henüz 16'larımda sahnede izlediğim Kuvayi Milliye Destanı, mavi gözlü dev bir adamın hayatımdaki yerinin ne kadar büyük olduğunu söylüyor bana. Piraye'si, Münevver'i, Vera'sı, hayatının tüm 'kızıl saçlı bacıları' , 'minnacık kadınları'yla onu bir kez daha anmak, çok sevdiği İstanbul'undan el sallamak boynumun borcu.
Bahçende 'hanımelleri' açsın, Nazım. Peki, kaç gün sürer, "yirmi birinci yüzyılda ölüm acısı?"

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.