Pazar 16.09.2012
Son Güncelleme: Pazar 16.09.2012

Erkeklerin kitabını yazdı!

Tuluhan Tekelioğlu, karşıt güçlerin cephe gerisine gizlice sızan bir komando gibi 'erkeklerin dünyasına' girerek erkekliğin en kırılgan yaş döneminde onları yakaladı, kameraya çekti ve dedi ki: "Korkma bir şey olmayacak, hadi anlat!"

Tuluhan Tekelioğlu, Türkiye'deki 'tarz sahibi' gazetecilerden biridir. Yorulmak bilmeyen bir meraka sahiptir. Hoşgörülüdür; insanları yargılamaz, onları anlamaya çalışır. İyi bir kabuk kırıcısıdır. Yumuşak karınları, yaşamsal çelişkileri, ciddiyet maskesinin altındaki çocuksulukları keşfetmekte üstüne yoktur. Herkesin baktığı şeye baksa bile, kimsenin bakmadığı bir şekilde bakar. Herkesin konuştuğu insanlarla konuşsa bile, kimsenin konuşmadığı bir şekilde konuşur. Akıllıdır, kararlıdır, duyarlıdır ve duyguludur. Memleketin 'matrix'i andıran gündem ağlarının içinden başka bir gündem bulup çıkarır. Bunun son örneği 50'sinde Erkek. Erkeklerin belgeselini çekti ve onların kitabını yazdı. Türkiye'de ve bildiğim kadarıyla dünyada bir ilk. Farklı mesleklerden, yaşamlardan, farklı gelir gruplarından, farklı mahallelerden ve medeni durumlardan tam 23 erkeği konuşturdu; tabiri caizse 'erkeklerin kitabını yazdı'. Konuştuğu kişiler arasında dünyaca ünlü Dr. Mehmet Öz de var, taksi şoförü Recep Bütüner de. Televizyoncu Metin Uca da var; cezaevi müdürü Naci Yıldız da. Yönetmen Mustafa Altıoklar da var; kuaför Mahmut Ebil de. Beş kez evlenen de var, yalnızlığı seçen de. Hayatını yüksek iş kulelerinde yönetici olarak geçirmiş olan da var; şehri bütünüyle terk edip doğaya kaçan da. Bu belgesel ve kitapta Tuluhan Tekelioğlu birbirinden çok farklı gibi görünen erkeklerdeki ortak noktayı gözler önüne seriyor. Ve onlara soruyor. "Yola mı giriyorsunuz? Yoldan mı çıkıyorsunuz?"
- 40'ında 40 Kadın'dan sonra 50'sinde Erkek. Nereden aklınıza geldi erkeklerin kitabını yazmak?
- 40'ında 40 Kadın belgeseli ve kitabıyla, onlarca şehirden davet aldım. Türkiye'nin her yerinden kadınlarla bu belgeseli izleyip, kadınların dertleriyle ilgili komuşup kitabımı imzaladım. Her gittiğim şehirde bana, 'Lütfen erkeklerle de konuşun, onları anlamak istiyoruz,' dediler. Nihayet kadınlara verdiğim sözü bu kitabı yazarak tutmuş oldum.
- Neredeyse bir buçuk yıldır çalışıyorsunuz. Erkekleri konuşturmak kadınları konuşturmaktan daha mı zor?
- Kadınlar toplum ve geleneğin baskısı altında. Türlü, türlü dertleri var, konuşmaya hazırlar. Ama erkekler öyle değil; daha ketumlar.
YAKIN GÖZLÜĞÜNE İLK TEPKİ
- Kadınlar 40 yaşındaydı. Peki neden 40 yaş değil de 50 yaş erkekleri. Biraz haksızlık olmuyor mu?
- Kadın 40'ında bir dönemece giriyor. Kendini yeni fark ediyor. Bu dönemeç erkeklerde biraz daha geç başlıyor. 40'ındaki erkek hayat telaşının tam ortasında; kendisini ispatlama, kariyerini parlatma derdinde. Evi geçindirecek, çocuklarına bakacak, para getirecek. Ama 50'sinde öyle bir şeyle karşılaşıyor ki...
- Neyle karşılaşıyor?
- Duvara tosluyor! Toplumsal gücünün, mesleki kariyerinin zirvelerinde belki, ama bir şekilde hayatın kalan zamanının aynı kalitede devam etmeyeceğini fark ediyor. Mesela cinsel iktidarının doruklarda devam etmeyeceğini anlamaya başlıyorlar. Her ne kadar mavi hap ve türevleri çıksa da erkek psikolojik olarak kendisini artık eskisi kadar 'erkek' görmemeye, güçlü hissetmemeye başlıyor. Başta bir akıl karışıklığı ve panik hali yaşıyor.
- Yani her şey gelip cinsel iktidara mı dayanıyor?
- Cinsel iktidarsızlık demeyelim ama şunu söyleyebiliriz. Eskisi kadar çekici olmadığını görüyor. Sürekli mekik çeken bir erkeğin karın yağlarından kurtulamaması gibi. Halbuki eskiden bunu yapsa belki de baklavaları çıkacak. Mesela hayatına yeni giren yakın gözlüğüne alışamaması gibi. Saçındaki beyazları kabullenemeyip, kuaförüne bir renk attırması gibi.
- Duvara tosluyorlar ve kafaları gözleri mi yarılıyor?
- İlk anda evet. Bazıları duvara tosladıktan sonra o dönemeçte bir depar atıyor. Biz kadınlar o zaman 'O erkek yoldan çıktı,' diyoruz. Oysa o yola giriyor. Kendi yoluna... Depar atamayan da o farkındalıkla geri kalan hayatına devam ediyor. Mesela Dr. Mehmet Öz'ü böyle göreceğimi hiç tahmin etmezdim. Bana 'Kaybetmeyi öğrendim,' dedi. 'Bazen kazanmak en önemli şey değil; kaybettiğinde hayatın farklı renkleri olduğunu görüyorsun.'
- Konuşacağınız adamları neye göre seçtiniz?
- Bir saha araştırması yaptım. 50'sinde ilk kez bebek sahibi olan da var, dede olan da. Nebil Özgentürk, 11 günlük bebeğinin gazını çıkarırken benimle konuştu. Ahmet Ümit, üç yaşındaki torunu Rüzgar'ı doyururken gelgitlerini bana anlattı. Çizer Ergün Gündüz 45 yaşında boşanmış "bir daha evlenmem" dedi. Metin Uca 'Bu yaştan sonra bir kadınla hayatı götürmeyi zor buluyorum,' diye anlattı. Beş kez evlenmiş ama hala aşkı arayan bir erkek de var aralarında.
- Tek konu evlilik ve ilişkiler değil sanırım.
- Tabii ki hayır. Komular o kadar çeşitli ve renkli ki, benim bile başım döndü.
HER ERKEĞİN KABUĞU FARKLI KALINLIKTAYDI
- Kitabınıza baktım da, epey güzel konuşturmuşsunuz onları...
- Erkekleri konuşturmak kolay değildi. Her erkeğin kabuğu farklı kalınlıktaydı. Bazılarının kabuklarını kırabilmek için bir buçuk saat uğraştım. Kabuğunu açmayanları bu kitaba ve filmime almadım. - Kabuk kırılırsa içinden çirkin ördek yavrusu çıkacak diye korkmuş olabilirler. Sahi ne var kabuğun altında? - Ben erkekleri kadınlar için konuşturdum. Bu kitap sayesinde kadınların erkekleri anlayabileceklerini ümit ediyorum.
- Nasıl yani?
- Erkeklerin bu kadar duygusal, bu kadar kırılgan olduklarını bilmiyordum. Hayata karşı duruşlarının bu kadar naif, çocukça olduğunu bilmiyordum. Beni de şaşırttılar. Kadınlardan daha hassas ve kırılganlar.

- Bunu bilmek ne işine yarayacak kadınların?
- Kadınla erkek nasıl birlikte mutlu olurlar biliyor musun? Kadın erkeği değiştirmeye, yontmaya çalışmadığı zaman. Erkeği hayata bağlayan şey içindeki o kırılgan çocuk! Erkeğin içindeki çocuğu büyütmeye çalışan kadın, onun kaçmasına neden olur.
- Erkeklik ve çocukluk bu kadar yakın mı birbirine?
- 40 kadınla konuştum. Hiçbiri kendini anlatırken bana bir oyundan bahsetmedi. Ama bütün erkekler duygularını açarken hep bir oyundan örnek verdiler. Biri playstation, biri satranç, diğeri futbol dedi. Mesela Mustafa Altıoklar şunu söyledi: 'Bu libido denen şeyin arkasındaki en hazin mesele annelerimiz. Anneler çocuklarını 'en' yapmak için çabalıyorlar. En hızlı koşan, en cesur, en akıllı, en zeki, en becerikli, en iyi avcı. Biz de 'en' olmak için erkek olarak birbirimizle savaşıyoruz.'
'KARIMI ALDATTIM'
- Çalışmanız sırasında size ilan-ı aşk edenler bile olmuş.
- Bir erkek aşkı anlatırken öyle oldu. Beş kez evlenmiş. 'Bana göre aşk bir anda olup biten bir şeydir. Mesela ilk gördüğümde ben size âşık oldum,' dedi.
- Ne yaptınız?
- Ne yapacağımı şaşırdım. Güleyim mi, tepki mi göstereyim bilemedim. Yüzüm kızardı. Filmde var bu an.
- Aldatma konusu da gündeme geliyor yer yer.
- Bir iş adamı 'Evet! Karımı aldattım. Paralı ilişkiler de yaşadım,' dedi. Bunu anlatırken ağladı. O an öyle bakmışım ki ona, öyle bir ifade donmuş kalmış ki yüzümde. Hüzün mü, şaşkınlık mı, acı mı?..
- Karısı onu affetmiş mi?
- Bunu filmde göreceğiz. Ama şunu söyleyeyim. Mimikleri o kadar ele veriyor ki erkekleri. İnkar etmeye çalışsalar bile yüzlerinden, vurgularından, elinin titremesinden, gözünü kaçırmasından, burnunu kaşımasından, kulağına dokunmasından her şey anlaşılıyor.
- Erkek argosuyla da tanıştınız sanırım.
- Erkek mavraları dediğimiz şeylerin bazılarını duydum, 'kaçak et kesmek', 'bir artı bir' gibi kavramları da.
YOLA GİRMEK Mİ? YOLDAN ÇIKMAK MI?
- Kitabın alt başlığı Yoldan Çıkmak mı, Yola Girmek mi? Niye?
- Evet. Duvara toslayan erkek bir süre sonra yeni bir yola girmek için depara kalkıyor. Kendisiyle ilgili kararlar alıyor. Derin bir hayat muhasebesi çıkarıyor. Kadın daha çok çevresiyle ve ilişkileriyle tanımlıyor kendisini. Erkek, kendisiyle daha yakından ilgili. 'Artık önümde daha kaliteli yaşamam gereken 20 yılım var,' diyor mesela. Planlar yapıyor.
- Sizi etkileyen, şaşırtan, güldüren, üzen pek çok şey oldu sanırım çalışırken.
- Metin Uca çok cesurdu. Prostat muayenesini anlattı. Bir erkeğin önünde eğilmeniz ve onun sizi muayene etmesi... 'Bundan kötüsü olamaz,' dedi. Konuştuğum taksi şoförü Recep Bütüner: 'Bazen taksime binen kadınlara yaşlarını soruyorum. '50' diyor mesela. 'Aaaa! Yani evlensem bu benim karım mı olacak?' diyorum. Anam gibi geliyor.
- Film ne zaman gösterilecek?
- İlk gösterimi 1 Ekim'de İz TV'de olacak. Ayrıca kitapla birlikte belgeseli de hediye ediyoruz.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.