Salı 28.10.2014 00:00

Sabit Kanca'dan samimi itiraflar...

Bu hafta vizyona giren Sabit Kanca'nın 2. filminin başrolündeki isim İsmail Baki Tuncer, Esquire dergisinin Kasım sayısında samimi itiraflarda bulundu.

-Katıldığın ilk yetenek yarışmasına seni annen sokmuş. Neden, çekinmiş miydin?
-Ben utangaç bir çocuktum aslında. Arkadaşlar arasında komiklik yapıp onları güldürmeye çalışırdım ama misafirler geldiğinde ve "Hadi göster taklitlerini." dediklerinde utanırdım. Ama bir yandan da yapardım. Kemal Sunal'ın kahkahasını yaparak başladım. O zamanlar Türk filmleri TRT'de Cumartesi akşamı yayınlanırdı. Filmi izleyip ardından arkadaşlarla konuşurduk. "Bak Şaban şöyle yaptı." diye taklit ederdim.
-Evde ayna karşısında deniyor muydun taklitlerini?
-Deniyordum ama tabii bir yere kayıt etme ve kendimi dinleme imkânım yoktu. Eskiden böyle değildi; şimdikiler çok şanslı. Yaşımız da ortaya çıkacak... Neyse, 1977 doğumluyum.
-Yarışmaya ilk katıldığın yıllarda ne iş yapıyordun?
-Grafik işiyle uğraşıyordum. Daha doğrusu işi öğrenmeye çalışıyordum. Çıraklık, staj gibi bir şeydi. Fakat tabii küçüklüğüm çok bolluk içinde geçmedi. İlkokul zamanları falan pazarda su satardım. Bir gün, benim biraderle İETT otobüs bileti satalım dedik. Bir adam, meğer oranın devamlı bilet satan adamıymış. Bizi bir kovaladı! Biz de bilmiyoruz tabii, çocuğuz. Meğer köşe tutulmuş. Ayakkabı da boyadık; paramızı alamadık. Çizme boyadık, ayakkabı parası verdiler.
-Çocukluk yıllarında bela bir çocuk muydun?
-Hiç değildim; aksine çok usluydum. Fakat, şimdi aklıma geldi; bir hikâye var ve bunu da ilk defa anlatacağım. Eskiden depozitolu yoğurt kovaları vardı. Kovayla gider, yoğurt alırdık. Annemden parayı aldım, sonra gidip o parayla Michael Jackson kasedi aldım. Sonra boş kovayla eve geldim. Annem tabii, "Yoğurt nerede?" diye sordu. Ben de "Parayı kaybettim." dedim. Michael Jackson'ın 'Bad' albümü efsaneydi o zaman. Ortanca çocuksun.
-Ailede bunun nasıl bir etkisi oluyor?
-Hem büyüğünün hem küçüğünün olması iyi bir şey… Hayattan daha çok şey öğrenebiliyorsun. Ortada olmak iyidir. Askerde de hep ortada dururdum. Çünkü sıranın ya ön tarafından ya da arka tarafından çağırırlardı. "Beş kişi önden gelsin!", "İki kişi arkadan gelsin!"... Ortada durunca kurtarırdın.
-Eş, dost, akraba taklidi yaptığında alınıyorlar mıydı? Nihat Doğan gibi?
-Yok, herkesin hoşuna gidiyordu. Taklidinin yapılmasından memnun olmayan insan çok azdır. Bir dede vardı; hafif kamburdu. Tanımazdık etmezdik ama bazen eve davet ederdik. Annem ona yoğurtlu ekmek verirdi. Ben de taklidini yapardım.
-Taklit, öğretilebilecek ya da öğrenilebilecek bir şey midir?
-Çalışılarak belirli bir ölçüde yapılabilecek bir şey. Tabii ki yetenek gerekiyor. Bilinmeyebilir ama benim çalıştırdığım, yarışmalara girip kazanan, bir yerlere gelen arkadaşlarım var.

-Bir sabah uyansan ve taklidini yaptığın kişinin kim olduğunu fark etsen, çok mutsuz olursun?
-Bunun cevabı çok açık. İsmini vermek istemiyorum ama çakma bir felsefeci olduğumu fark etsem, çok mutsuz olurdum.
-Peki, bir sabah uyandığında taklidini yaptığın kim olsan, çok mutlu olurdun?
-Cüneyt Arkın. Cüneyt Arkın'ın gençliği.
-Survivor'da, karnın açlıktan guruldarken gökyüzüne bakıp "Ben ne arıyorum burada?" dediğin oldu mu?
-Demez miyim? Kaç kere dedim hem de... Survivor, hiç kolay bir iş değil. Oraya gidip yarışan herkesin emeğine sağlık. Oraya gitmeyince anlamıyorsun ne kadar zor olduğunu.
-Evden çok uzakta olmak, dünyanın öteki ucunda olmak, nasıl bir duygu?
-Hep düşünüyordum; burada saat 18.00, orada saat şu. Şimdi ne yapıyorlardır? Eşim, çocuklarım ne yapıyordur? Elektrik yok. Hava kararıyor. Birazcık oturuyorsun. Ahmet Dursun ve Gökhan Keser'le muhabbet ediyorsun. Düşünüyorsun; yaptığın şeyleri düşünüyorsun.
-Ne düşünüyorsun? Program içindeki halinle ilgili mi düşünüyorsun?
-Onları çok yüzeysel düşünüyorsun. Daha çok Survivor öncesindeki işlerini, yaşadığın olayları muhasebe ediyorsun. Öyle bir şey olmalı ki, mesela bir oyun, zaman geçirebil. Ama kimse de takat yok ki! Ne oyunu? Yiyeceği düşünüyorsun, "Ertesi gün ne ödül kazanırız?" diye düşünüyorsun. Daha çok ikinci filmde, 'Sabit Kanca 2'de ne yapabileceğimi düşündüm.

-Survivor sırasında yaptığın muhasebede, "Hayatta bazen canımızı boş yere sıkıyormuşuz." gibi bir farkındalık yaşadın mı?
-Ben, moralim bozuk olduğu zaman, "Aman, olsa ne olacak, olmasa ne olacak?" diye düşünürüm. "Kendimi paralamamın ne alemi var?" derim. Kötü bir durumla karşılaştığımda sakin kalmaya çalışırım. Yangına körükle giden birisi değilimdir. Sabırlıyımdır. Survivor'da hiç kavga etmedim, o yüzden. Eşim de bunu iyi bilir; 12 yıllık eşim. O bilmeyecek de kim bilecek?
-Survivor'da Tolga Karel'le yaşadığınız sıkıntılar bir ara çok konuşuldu. Şimdi görüşüyor musunuz?
-Kötü bir şey demeyeyim şimdi.
-Tolga Karel gelse ve "Kusura bakmayın, ben orada öyle davrandım ama aslında öyle biri değilim." dese, ne yaparsın?
-Yine kızardım. Kendin ol ulan işte! Oyunculuk yapıyoruz ama Tolga, tam oyuncuymuş. Kaç kere dedim, "Yaprak Dökümü bitti." diye...
-Hayatta en tahammül edemediğin insan tipi nedir?
-Çok yılışık adamlarla arkadaşlık etmek istemem. Ciddiyet bakımından demiyorum. K.çı başı ayrı oynayan adamları sevmem. Ben de komedyen olduğum için k.çım başım ayrı oynuyor ama yolda yürürken de komiklik yapacak halimiz yok. İnsanlar seni öyle tanıdığı için; 24 saat güldürmeye çalışıyorsun sanıyor.
-Babalar, çocuklarına hayat dersi verir. Senin de iki çocuğun var. Onlara verdiğin en önemli hayat dersi nedir?
-Kimsenin hakkını yemesinler. Paylaşımcı olsunlar. Tabii ki, "Yere çöp atılmaz." gibi basit hayat dersleri veriyoruz ama eşimle birlikte en önem verdiğimiz konu, ellerindekini paylaşmayı bilmeleri. Bu basit bir çikolata da olabilir, daha önemli bir şey de. Tabii; başkasının hakkını yeme konusunda, bu piyasada çalıştığımız için, çok fazla şeye şahit olduk.
-Bu piyasada çalışıp hakkı yenmemiş insan var mıdır?
-Kesinlikle, yoktur!
-Resmi bir evrakta, 'Meslek' kısmına ne yazıyorsun?
-'Komedyen' yazıyorum.
-Yeni iPhone çıktığında koşa koşa gidip alanlardan mısın? Teknoloji tutkun ne seviyede?
-Hayır, çok teknoloji meraklısı olduğum söylenemez. Telefonum hâlâ eski bir model. Akıllı telefon kullanıyorum ama her yıl değiştirmem. Eskiden PlayStation konusunda çok hevesliydim. Hatta eşimle beraber oynuyorduk. Bazen bilerek yeniliyordum ona, sıkılmasın; tekrar oynamak istesin diye.
-Akıllı telefonuyla yaşayan bir adam mısın?
-Sadece haberlere bakıyorum. Survivor'dan önce Twitter'da çok daha fazla takılırdım. Sonra baktım, hayat o değil! Millete laf yetiştirmek mümkün değil.
-Takipçilerinle atışıyor muydun?
-İlk başlarda biraz atıştım. Sonra, "Niye tartışıyorum ki?" dedim. Nasreddin Hoca'nın bir hikâyesi vardır. Bir gün, Hoca ve yanında bir çocuk köye geliyor. Hoca, çocuğu eşeğe bindirmiş, kendisi yürüyor. Millet bunları görüp, "Adama bak, küçücük çocuğu bindirmiş eşeğe, kendi yürüyor." diyor. Sonra Hoca biniyor eşeğe, çocuğu indiriyor. Görenler "Koskoca adam binmiş eşeğe, küçücük çocuğu yürütüyor." diyor. En sonunda Hoca kendisi de iniyor. İkisini de yürürken görenler, "Şunlara k, eşek bomboş gidiyor, bu ikisi de yürüyor." diyor. Yani, kimseyi memnun etmek mümkün değil, diye düşünüyorum.
-Telefonunun şarjının bitmemesi için takıntılı mısındır?
-Yedek pilim var. Yanımda yedek pil taşırım.
-Hafızanda kaç kişinin telefonu var?
Eşimin ve oğlumun numaralarını hafızamda tutarım. Gerçi oğlum küçük, telefonu olmaması lazım ama okuldan alırken haberleşmek için gerekiyor ne yazık ki...
-"Keşke hayatta daha erken yapsaydım." dediğin bir şey var mı?
-Var. Keşke, tek başıma bir şeyler yapmaya daha erken başlasaydım.
-Sabit Kanca 2'den bahsedelim. İlk film "İçinden geçeceğim." lafını dillere dolamıştı. Nedir bu 'içinden geçme'?
-Skeçlerde, Sabit Kanca soruları hızlı hızlı cevaplarken anlık şeyler çıkıyordu. Sanırım, o espri, bizim Volkan Kantoğlu'nun esprisiydi. Hani bir futbolcu, başka bir futbolcuya bir çalım atar da "İçinden geçti." deriz ya, onun gibi bir şey... "O soruları gönder, hepsinin içinden geçeceğim."; yani 'üstesinden geleceğim' gibi bir şey. "Hızlı sor, kombo yapacağım.", "Akıt gelsin." bi birçok lafı var.
-İsmail Baki Tuncer'in bir sonraki 'içinden geçeceği' hedefi nedir? Bir sonraki kariyer durağın neresi?
-Bir sonraki hedefim daha iyisini yapmak, ne yapıyorsam daha da iyisini yapmak... Bir yere geldim mi bilmiyorum ama hangi noktadaysam tırnaklarımla kazıyarak geldim. Şimdi çıkıp "Elimden tut." diyenler oluyor; buradan sesleniyorum: "Kolay değil.". 1996 senesinde yarışmalarla başladım bu işe sonuçta.
-Komedyenlikten ilk para kazandığın iş hangisiydi?
-TRT 1'deki Tele Pazar programı için her hafta skeç hazırlıyordum. Az para alıyordum ama çok güzel geliyordu. Normalde yaptığım grafik işleri dışında, ek işti komedyenlik. Bana bir de sevdiğim iş için para veriyorlar." duygusunu Tele Pazar'la yaşadım diyebilirim.
-'Sabit Kanca 2'den ne gibi beklentilerimiz olmalı?
-İlk filmde Sabit Kanca karakterini bilenlerin daha çok anlayabileceği bir film yapmıştık. Şimdi, ikinci filmde, karakteri tanımayanların, ilk filmi izlemiş olmayanların dahi rahatça, zevkle izleyebileceği bir hikâye var. İlk film, daha çok skeçlerden oluşuyordu. Bu film, daha sağlam hikâyeli bir film oldu. Filmde dört farklı karakteri canlandırıyorum.
-'Sabit Kanca 2'de konuk oyuncu olarak Ahmet Dursun da var. Onunla sette beraber olmak nasıl bir duyguydu?
-Ahmet çok doğal, beni çok güldüren bir arkadaşım. Anlattığı bir şey, yaptığı bir mimik, her hareketi beni Survivor'da da çok güldürüyordu. Şener Şen'in tiplemeleri ile Kemal Sunal'ın tiplemeleri karışımı bir doğallık var adamda. Yarışmalarda da çok gaz verirdi bana. "O kim ki? Alacaksın! Sen ondan hızlısın!" diye motive ediyordu. Onun motivasyonuyla benden 10 yaş küçük sporcu gençleri yenmişliğim var.
-Ahmet Dursun'la hiç beraber maç izledin mi? O anda da hırslı tavırlar sergiledin mi?
-Beraber maç izlemedik ama PlayStation oynadık. Bir şey oynarken bile beni güldürüyor çünkü sürekli konuşuyor. "Bak şimdi! Bak ne yapacağım! Hooop! Paaaas! Golüm geliyor! Evet!" gibi cümlelerle hiç susmuyor. Adam, daha kendi kalesinin önündeyken "Gol geliyor." diyor. Survivor'da kendi aramızda konuşmuştuk; "Seni de filmde oynatmak istiyorum." demiştim. "Elimden gelen bir şey olursa yaparım." demişti. Sağolsun, geldi oynadı bizimle.
-Turabi'yle yarışmada çok tartışma yaşadınız. Sette anlaşabildiniz mi?
Turabi'ye biz takım olarak gıcık oluyorduk. Ancak 'Birleşme Partisi'nde, "Abi bir hatam varsa özür dilerim, kusura bakma." dedi. Saygılı bir çocuk. "Bana oyuncu olmak için yardımcı olabilir misin?" diye sordu. Ben de, nasıl ki futbolcular sahada tartışır, dışarıda arkadaş olur, o şekilde yorumluyorum. Yapımcımız Muhteşem Bey ve yönetmenimiz Alper Mestçi bizim Survivor'da karşılıklı yaptığımız bir hareketi görünce "Acaba Turabi'yi de fi lmde oynatsak mı?" diye düşünmüşler. Turabi'nin ilk deneyimi bizim fi lme nasip oldu. Elimizden geldiğince yardımcı olduk, o da bizi dinleyip dediklerimizi yaptı.
-Misafirliğe gittin ve çorabının delik olduğunu fark ettin. Ne yaparsın?
-Delik tarafı tutup, işaret parmağımla sıkıştırıp öne çekerim. Sonra o deliği parmağın arkasına doğru kamufle ederim. Eğer o olmazsa, terlik isterdim. Terlik yoksa, çorabı çıkarırdım. "Burası çok mu sıcak ya?" derdim.
-Misafirlikte başkasının havlusunu kullanmaktan çekinir misin?
-Biz Survivor gördük! Havludan mı korkacağız! Orada yere düşen pilavı yiyorduk. Tuvalet için herkesin bir ağacı vardı. Ahmet Dursun'la karşılıklı yaptığımı biliyorum.
-Saçın konusunda takıntılı bir adam mısındır?
-Çok takıntılıyım. Saçımın durumu dağınık olsa bile, birisi ellerse takıntı yaparım. Huyum böyle. Saçımla çok uğraşırım.
-İlk tanıştığın ünlü kimdi?
-Kenan Evren. Üç yaşındayken babam beni Cumhurbaşkanlığı Kupası maçına götürmüş. Şans eseri Kenan Evren oradaymış. Yanında oturmuşum, maçı izlemişim. Sonra anlattılar, hiç hatırlamıyorum. Hatırladığım ve tanıştığım ilk ünlü ise İner Misin Çıkar Mısın yarışması sırasında Şükriye Tutkun'du. Ben yarışıyordum, o da konuktu. Orada görmüştüm. Senin hakkındaki en büyük önyargı nedir? Çok zengin olduğumu düşünenler varsa; söyleyeyim, yanılıyorlar.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.